Paylaş
“Bunları İstanbul’daki hocalar biliyor da anlatmaktan çekinirler” dediler.
Şunları anlatıyorlar:
“Can, Ankara’da demokrat ve aydın kişiler tarafından doçent yapıldı; dinciler tarafından da Anayasa Mahkemesi’ne yerleştirildi. Daha sonra da kendisine yandaş medya gibi, yandaş ilim adamı olacağı, bu nedenle kendisine uygun bir yer bulanacağı sözü verildi.”
Burada duralım. Bu sözü verenler kimler acaba? Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden mi, Başbakanlık Müsteşarlığı’ndan mı, Adalet Bakanlığı’ndan mı veya MİT’ten mi?
Ankaralı hocalar, anlatacaklarının iyi dinlenmesini istiyor; yorumu da ona göre yapmamızı istiyor:
“Siz Osman Can’ın nasıl doçent olduğunu ve kimlerden destek aldığını bilir misiniz? Türkiye’deki doçentlik başvurusunu dışardan yaptığında hemen jüri üyeleri belirleniyor. Üyeler arasında Can’a karşı olumsuz rapor vereceklerin olduğunu öğrenildiğinde, o dönemin YÖK Başkanı Prof. Erdoğan Teziç ve YÖK üyesi Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu devreye girerek Osman Can’a olumsuz oy vermemek ve yardımcı olmak gerektiğini söylüyorlar. Bu hocalarımız ilk başta bu gençten ‘Şeker çocuk’ diye söz ediyorlar. Can’a ‘torpil’ yapılmasının nedeni, Osman Can’ın o günlerde aydın ve demokrat tanınan akademisyenlerle hareket etmesi... Yani ‘solcu’ çevreler arasında ‘parlak’ bir doçent olarak tanınması...
İyi bir şarap uzmanı olarak da tanınıyor. Hazırladığı raporlar biliniyor. Son bir iki yıldır yaptığı çıkışlar karşısında kimbilir ne düşünüyorlardır bugün: “O gün solcu görünümüyle bizi kandırdı? Acaba şimdi de dincilerin safında yer alarak onları mı kandırıyor?” diye...
Biz bilemeyiz kendilerine sormak lazım.
* İstanbul’a nasıl yönlendiriliyor?
- Osman Can, raportörlükten ayrıldıktan sonra İstanbul’a gitmesi tavsiye ediliyor. Özellikle Marmara Hukuk Fakültesi’nde Anayasa kürsüsünde boş kadro olduğu söyleniyor. Ama bir anda İstanbul Hukuk Fakültesi’ne yönlendiriliyor. Çünkü, İstanbul Hukuk Fakültesi Anayasa Kürsüsü öğretim üyeleri arasında, gerektiği kadar iktidara yandaş olabilecek ‘bilim adamı’ olmadığı için Osman Can gibilerine ihtiyaç duyuluyor. Can sansasyonel görüşleri ve rejimi başkalaştırma anlamına gelen sözleri ile ‘yandaş bilim adamı’ olmak üzere İstanbul Hukuk’a gönderiliyor. Asıl sorun da burada başlıyor.
* Nasıl bir sorun?
- Üniversite hocaları arasında tepki baş gösterince Rektör Prof. Yunus Söylet Bey, sıkışıyor. Ama emir demiri keser... Önce Can’a profesörlük kadrosunu çıkartıyor. Nedense sonradan bundan vazgeçiliyor, çünkü Can’ın profesör olmasına daha çok süre var. Arkasından bu kez doçentlik kadrosu çıkarılıyor. Bu kadro YÖK’e gönderilecek; YÖK de şipşak kadro verip Osman Can’ı İstanbul Hukuk’a ithal ettirilecek, formül bu...
* Son durum...
- İstanbul ve Ankara hukuk fakülteleri koridorlarında konuşulduğu gibi talimat Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala’dan gitmiş... Ala, kendisi mi istiyor bu atamayı, yoksa arkasına sığınıp Başbakan’ın adını mı kullanıyor? Başbakan’ın bundan haberinin olup olmadığı konusunda şüpheliyiz. Gerçek şu ki; Dicle, Selçuk, Erciyes gibi üniversitelerin hocalarının Anayasa konusundaki görüşlerini yetersiz bulduğu için İÜ gibi marka bir üniversiteye nakledilmesini düşünmüş olabilirler. Bu arada İÜ yönetiminin aklını karıştıran bir durum var.
* Nedir?
- Taraf gazetesinin 22.2.2010 tarihinde ‘20 Soru’ köşesinde verdiği cevaplar... 20. soruda yer alan ‘Öldüğünüzde cennete giderseniz Tanrı’nın kapıda size ne söylemesini istersiniz?’ sorusuna Can “Beni tanımadın, ancak beni tanıdığını iddia edenlere göre daha dürüst olduğundan cennete hoşgeldin!” yanıtını veriyor. İşin garip yanı, daha önce Can, İTO’nun Ticaret Üniversitesi’ne doçentlik başvurusu yapıyor ama ‘Tanrı’nın kendisini tanımadığı’ ifadesinden rahatsızlık duyulduğundan reddediliyor. Söyleyin bakalım, Ankara’daki abileri mi, Rektör Yunus Söylet mi kendisini daha iyi tanıyorlar.
* İstanbul Üniversitesi ‘yandaşlaşıyor’ mu?
- Can’ın kadro tahsisi için üniversite yönetim kurulu toplantısında ilkeli bazı öğretim üyeleri alınmasına karşı çıkıyorlar. Hukuk’un Dekan Vekili Prof. Aydın Gülan, fakülte organlarının hiçbir talebi olmadığı halde Osman Can’ın atanma diretmesinin geleneklerle bağdaşmadığı gerekçesiyle görevinden istifa ediyor.
- Artık uzatmak istemiyoruz. İÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Adem Sözüer’in, bir kadro ihtiyacının olmadığı gerçeği ortadayken, neler düşündüğünü, rektöre neler söylediğini ve ne gibi kararlar aldırttığının ayrıntılarına girmek istemiyoruz. Tabii kendilerinin işi... YÖK’ün ve İÜ Rektörü’nün nasıl bir çıkış yolu bulunacağı merakla bekleniyor tabii...
MHP’nin ‘hayır’larda katkısı pek olmayacak
CHP Genel Merkezi’nde moraller iyi... Son bir anket yaptırılmış; “İyi bir orana doğru gidiyoruz” diyorlar. Resmi bir veri yok ama bir oran %52’ye yakın, diğeri de %48’in biraz üzerinde imiş. Son anket 4-5 Eylül’de yapılacakmış.
‘Hayır’ oylarında bir artış var ama AKP’nin yaydığı gibi değilmiş; ‘evet’lerin 60’ları, 55’leri bulması zormuş. A&G araştırma şirketinin sahibi Adil Gür’ün çevresine söylediğine göre; “Çekişme son haftaya kadar başa baş sürecek.”
Tayyip Bey, bu nedenle tam pres yapıyor. CHP’nin üst düzey bir yöneticisi “Hayır’ı daha çok gençlerimiz verecek” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Kemal Bey’in kampanyası iyi gidiyor. Sorun CHP’de değil, MHP cephesinde. Çünkü kampanyayı ağırdan alıyor. ‘Hayır’ çıkarsa MHP’nin büyük bir katkısı olmayacak. ‘Evet’ çıkarsa bu Kılıçdaroğlu’nun başarısızlığı olmayacak. Kılıçdaroğlu’nun katkısı, Baykal’dan 20 puan daha fazla (%85). Yani CHP seçmeninin partisine olan sadakati arttı. Kuvvetle muhtemel ki, CHP sandığa en yüksek oranda katılan parti olacak. Ama burada sonucu belirlemede tek başına CHP’nin oyları yetmiyor.”
Paylaş