Paylaş
‘‘İletişim yatırımlarında geç kalıyorsunuz’’ diyen AB yetkilisinden uyarı:
ÜÇÜNCÜ Türk uydusunun fırlatılmadan talihsiz şekilde arızalar göstermesi bir şanssızlıktı ama telekomünikasyon dünyasından yeni gelişmeleri de öğrenme olanağımız oldu.
Fransız Alcatel, Ariane Space, uydunun yapımcısı Eutelsat ile Türk Telekom yetkilileri ilginç şeyler anlattı.
Bu sohbetlere katılanlardan biri de Fransız Hans-Peter Gebhardt idi. AB İletişim Hukuk Komisyonu Genel Direktörü olan Gebhardt, Türksat-2A uydusunun uzaya gönderilme törenine davet edilmişti.
‘‘10 yıl sonra sabit hat kalmayacak’’ derken, gelecekte herkesin internet ve GMS ile haberleşeceğini anlatmak istiyordu.
Aşağıdaki sözleriyle hem kendilerini hem de Türkiye'yi uyarıyordu:
‘‘ABD internet yatırımlarında % 100 ise biz Avrupalılar daha % 50'deyiz, Türkiye ise % 5-6...’’
Türkiye, telekomünikasyon yatırımları konusunda ne yapıyor?
Verilen bilgiye göre, Türkiye altyapı yatırımlarında gecikiyor.
Telekom, kablolu yayın yatırımları için AB'den 220 milyon dolar alıyor.
Bir yabancı ile konuşuyoruz:
- Hükümet üyeleriniz, internet'in gücünü henüz ya anlamış ya da görmüş değiller. Olaya ticari bakamıyorlar.
- Size göre sıkıntı nerede?
- Tam şeffaf değilsiniz. Genel haberleşmede hukuk kurallarını henüz tam oluşturamadınız. Rekabet koşullarının altyapısı yok, yetersiz kalıyorsunuz. Tam liberalleşmenin başlayacağı 2003'e kadar bunları hazırlamanız gerekiyor.
Turkcell ve Telsim'den sonraki İş-Tim'in ihalelerini kıyasladığı anlaşılıyordu.
Sözlerine devam ediyor:
‘‘Haberleşme alanındaki kurallar ihale olmadan önce yayınlanmalıdır. Rekabet kurallarında eşitlik olmalıdır. Her lisans ihalesinde yeni kurallar getirilmemelidir. Özellikle bürokrasideki işlemlerde engel çıkarılmamalıdır.
Bunların yabancı firmalar için önemli olduğunu vurguluyor. İhalelere katılmak için Telekom'un ihale dosyalarına büyük paralar ödediklerini anlatıyor. Ancak yabancılar, Türk Telekom'un yönetimi bizde olmalı demek istiyorlar.
ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya'da ise ortaklık hakkı var; ama yönetim hakkı yok.
Türkiye'deki asıl sorun bu.
Bu arada Hans-Peter Hebhardt'dan, İletişim Düzenleme Kurulu Başkanı Fatih Yurdal'a Türkiye'nin eksiklikleri konusunda rapor hazırladığını öğreniyoruz.
Türksat-2A uydusu atıldığında haberleşme teknolojisinde yeni açılımlar olacağı açık... Bu uydu sayesine TV yayınları, analog ya da dijital olarak Atlantik'ten Çin'e kadar küçük antenlerle izlenebilecek, internet ve data haberleşmeleri daha hızlı ve kesintisiz olarak gerçekleşecek.
Avrupalı kızıyor ama her şeyin başı mali kaynağa dayalı. Peki, soyulan Türkiye bu yatırımları nasıl yapacak?
GOP'ta imar yağması
İSTANBUL Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Recep Koral'ın altı yıldır yasalara aykırı davranışları, imar yolsuzluklarına karşı kimsenin dur diyememesinden yakınıyor Mehmet Polat...
FP'li başkan Koral, Esentepe Mahallesi'nde belediyeye ait stad alanını 49 yıllığına ayda 200 milyon liraya, kendi yandaşlarının oluşturduğu Ekinli Köyü Eğitim Kültür ve Tanıtma Vakfı'na tahsis etmiş... Polat'ın suç duyurusu üzerine bu tasarruf, eski Vali Kutlu Aktaş'ın yaptığı itiraz sonucu İstanbul İl İdare Kurulu'nun oybirliğiyle iptal edilmiş. Bunun üzerine Belediye, Danıştay'a itiraz etmiş ancak reddedilmiş. Şikayet üzerine Recep Tayyip Erdoğan, Ali Müfit Gürtuna ve Recep Koral'ın yargılanmasına karar verilmiş... (Koral'ın bir okul yerinin tahsisinden ötürü 12 ay hapis cezası Yargıtay'da bekliyor) Buna rağmen yargı sürerken belediye, yine yasadışı bir işlemle vakfa inşaat ruhsatı vermiş.
Mehmet Polat, ‘‘Başkanın davası sonuçlanma aşamasındayken bu ruhsatı nasıl sağlayabilir? Bu belki de affa girmeyeceği anlaşılan mahkumiyetinin öncesinde yandaşlarına rant sağlama değil midir?’’ diyor.
Yasa tanımaz, mülki amirleri dinlemez GOP Belediye Başkanı Koral'ın, daha önce aynı şekilde usulsüz olarak arsa tahsis ettiği dinci vakıfların da -Fetih İlim ve Araştırma Vakfı, GOP Hizmet Vakfı ve İnsanlığa Hizmet Vakfı- inşaatları da hızla sürüyor.
Vali Erol Çakır, yasadışı işlemleriyle ün yapan belediye başkanının uygulamalarına kimse dur demiyecek mi?
Yoksa bir yerde dayısı mı var?
Halkbank çalışanları huzursuz
HALKBANK çalışanlarından bir grup, ‘‘Bankacıyım demeye utanıyoruz’’ diye başlayarak, nasıl mağdur edildiklerini yazıyor.
‘‘TBMM'den geçen 'en yüksek devlet memuru aylığının brüt tutarının %180'ini geçmemek üzere bankacılık tazminatı ödeneceği öngörülmüştür' denmesine rağmen maalesef şimdiye kadar olduğu gibi Halkbank'ı yönetenler çalışanları değil kendilerini düşünmüşlerdir. Bir yılı aşkın tüm kamu bankası çalışanlarının büyük bir özlemle beklediği yasa Halkbank çalışanları için yine hüsran olmuştur. Yönetim Kurulu'nun 4.12.2000'deki kararıyla daha önce personele ödenmekte olan yol paralarına hiçbir artış yapılmadan 'bankacılık tazminatı' olarak ödenmesine karar verilirken, Genel Müdüre %180, Genel Müdür Yardımcılarına ise %175 oranında bankacılık tazminatı verilmesi kararlaştırılmıştır.’’
Siyasetçi ile bürokrat arasında sıkışmış kalmış olan Halkbank çalışanları patlama noktasına gelmiştir. Sürekli kendilerini düşünmekte ve yasanın bize verdiği hakkı tanımamaktadırlar. Biz 16 bin personel, banka yöneticilerine hakkımızı helal etmiyor ve Halkbank'tan sorumlu sayın Hüsamettin Özkan'ı göreve davet ediyoruz‘‘
Durumlarının Emlakbank ve Ziraat Bankası çalışanlarından daha kötü olduğunu bildiriyorlar. Halkbank çalışanlarına böyle yapılıyorsa gerçekten ayıp. Ve bir not düşmüşler; ‘‘Kredilerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Turan Kalaycıoğlu, üç ay önce emekli oldu, daha sonra kredi verdiği Cihangir Deri'de işe başladı’’ Bunun ne anlama geldiğini yazmamışlar ama biz anladık.
İhale feryadı
BAKIRKÖY'de dün temizlik ihalesi yapılmış. İhaleye, aralarında çöp işini yıllardır yapan Şeref Varan, FP'ye yakınlığı ile bilinen Albayraklar, bu şirketle ilgisi olmayan Adnan Albayrak'ın Alka adlı şirketi ve TEMA adlı temizlik firması altı şirket katılmışlar. Ancak İhale Komisyonu, Fatih ve Beşiktaş'ın temizlik işlerini yapan ALKA'ya yeterlilik vermeyerek ihale dışı bırakmış. ANAP Fatih Belediye Meclis üyesi olan Alka'nın sahibi Adnan Albayrak, feryat ediyor; ‘‘Ben yıllık bedeli 2.9 trilyon olan bu işte hizmet olsun diye bu fiyatı 1.2 trilyon kırdım. Bu kırıma rağmen yine de bana vermediler. İhale Komisyonu'na itiraz ettim, ancak hakarete uğradım. Hadi ihaleyi Şeref Varan'a verdiler, yeterlilik belgemi niye vermiyorlar? Durumu Meclis üyesi Erol Korkut'a anlattım.’’
MESAJ
EDİRNE'den esnaf S. Polat'ın derdi başka: Bulgaristan'a zaman zaman birkaç saatliğine geçer, yemek yer dönerdik. Yeni vergi yasasına göre geriye dönük olarak yurtdışına her çıkış için 900 milyon gelir gösterilmesi lazımmış. 1 yılda birkaç saatliğine 20 kez Bulgaristan'a gidilirse 20x900=18 milyar gelir gösterilip vergisi ödenecekmiş. Bunun böyle olacağını bilseydik Bulgaristan'a gidermiydik!’’
Hakkári'de bir doktor
SAĞLIK Bakanı Osman Durmuş'a not... Bize çok şikáyet gelir; para hırsına bürünmüş doktorlar hakkında. Çok ayıp ettikleri ortadadır. Bir tıp etiği vardır ama artık kimse buna riayet etmiyor.
Yazacaklarımız, Hakkári Yüksekova'dan Tarık Sala adlı gençten telefonla aktarılan bilgiler:
‘‘Annem Gül Endam Sala, 8.12.2000 günü 20.20'de rahatsızlandı. Devlet Hastanesi Acil Servisi'ne götürdük. Durumunu iyi görmedikleri için kadın doğumcu Dr. Tamer Topaloğlu'nun görmesini istediler. Bunun üzerine iki kat yukarıya çıkarttık, iki saat bekledik, doktor gelmedi. Ne yapacağımızı sorduk, bir hemşire telefonlar etti, yine de doktor yoktu. Bize Dr. Tamer'in muayenehanesine götürün denildi. Annemi, 120 metre uzaklıktaki doktorun muayenehanesine, yukarıya taşıdık. Daha muayene edilmeden öldü.’’
Soruşturduk, 35 yaşındaki kadın kanamadan ölmüş.
Tarık Sala, annesinin geç müdahaleden öldüğünü, savcılığa ve kaymakama şikáyet dilekçesi yazacağını bildirdi.
Sayın Durmuş, siz en iyi bilgiyi alabileceğiniz geçici kaymakamlık yapan yüzbaşı ile 10 gün önce gelen kaymakam ve belediye başkanı ile konuşursanız Dr. Tamer hakkında size bazı şeyler anlatacaklardır.
Halk Bankası çalışanları huzursuz
HALKBANK çalışanlarından bir grup yazıyor: ‘‘...Bankacıyım demeye utanır hale getirilmişlerdir. Özel bankalarla aralarında açılan uçurum yetmezmiş gibi diğer kamu bankalarıyla da farklılıklar oluşmaya başlamıştır.
TBMM'de kabul edilen, Sezer tarafından onaylanan ve 25.11.2000 tarih ve 24241 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 'en yüksek devlet memuru aylığının brüt tutarının % 180'ini geçmemek üzere bankacılık tazminatı ödeneceği öngörülmüştür' denmesine rağmen maalesef şimdiye kadar olduğu gibi Halkbank'ı yöneten insanlar yine çalışanları değil kendilerini düşünmüşlerdir. Bir yılı aşkın tüm kamu bankası çalışanlarının büyük bir özlemle beklediği yasa Halkbank çalışanları için yine hüsran olmuştur.
Yönetim Kurulu'nun 4.12.2000 tarih ve 38 sayılı kararı ile daha önce personele ödenmekte olan yol paralarına hiçbir artış yapılmadan bankacılık tazminatı olarak ödenmesine karar verilirken, Genel Müdür'e % 180, Genel Müdür Yardımcılarına ise % 175 oranında bankacılık tazminatı verilmesi kararlaştırılmıştır.
Siyasetçi ile bürokrat arasında sıkışmış kalmış olan Halkbank çalışanları patlama noktasına gelmiştir. Bankayı yöneten insanların çalışanlarına düşmanca tavırları, kendi gelecek ve menfaatleri için çalışmaları, tüm harcamalarının bankaca karşılanması, sınırsız tahsisatlar, kendileri, eş ve çocuklarının altlarında son model arabalar, en lüks semtlerde lojmanlar, yüksek meblağlarda harcırahlar vb. gibi her şeylerini Halkbank'ın sırtına yıkan insanlar yasanın verdiği hakkı bile çalışanlarına vermeyerek çalışanlarına düşmanlıklarını bir kez daha ortaya koymuşlardır. Biz 16 bin personel banka yöneticilerine hakkımızı helal etmiyor ve Halkbank'tan sorumlu Sayın Hüsamettin Özkan'ı göreve davet ediyoruz.’’
Bir tablo da var; bankacılık tazminatının personele dağılımı şöyleymiş (milyon): Dağıtıcı-hizmetli 30, memur 42, yetkili 60, genel müdür yrd. 253, genel müdür 261.
Özerkleştirilecek üç kamu bankasından durumları en iyi olanlar Emlakbank ardından da Ziraat geliyormuş. Onlar bu paraların yaklaşık bir katını alıyorlarmış.
Halkbank çalışanlarına böyle yapılıyorsa gerçekten ayıp.
Ve bir not düşmüşler; ‘‘Genel Müdür Yardımcısı Turan Kalaycıoğlu, üç ay önce emekli oldu, daha sonra kredi verdiği Cihangir Deri'de işe başladı.’’ (Bunun ne anlama geldiğini yazmamışlar, ama biz anladık.)
Paylaş