Paylaş
Kelime oyunu yapan TMO’nun, bir taraftan nohut ithal etmediğini, diğer yandan özel sektörün nohut ithal ettiğini belirtiyor. Burada sorgulanan konunun, nohudun TMO’ya da özel sektör tarafından ithal edilmesi değil, stoklarda çok miktarda nohut varken ithal edilmesi olduğunu belirten Gürer şöyle devam ediyor:
“TMO şayet bir açıklama yapma gereği hissediyorsa bu yıl üreticiden ne kadar buğday alındığını, üreticiden alınan buğdayın kaç liradan alındığını, 2020 yılında ithal edilen buğdayın miktarı ve yapılan ithalat neticesinde yurtdışına ne kadar döviz ödendiğini açıklasın.”
Türkiye’de çok miktarda nohut stoku varken, yurtdışından nohut ithal edilmesinin yarattığı sorunların Sayıştay denetçileri tarafından belirlendiği raporda çok ilginç ‘vakalar’ anlatılıyor.
Türkiye’de yaşanan durumunu önergeleriyle parlamentoya taşıyan Gürer, “Üreticinin mağdur olması ve ürünün değerini bulmaması; ziyan olmaması ve TMO’nun da zarar görmemesi bakımından önem arz etmektedir” dedikten sonra bir öneride bulunuyor:
“Türkiye’nin yıllık ihtiyacının yarısı kadar nohut stoku bulunması, fire ve kısmi bozulmalar bakımından depolama ve muhafazasının da hububata göre daha zor olduğu dikkate alınarak, nohut stoklarının bir an önce satılarak azaltılması ile önümüzdeki dönemde alternatif ürün desteği sağlanması konusunda Tarım ve Orman Bakanlığı nezdinde girişimde bulunulması.”
GÜNÜN SÖZÜ
“ÜLKEMİZDE aşılama işlemi kağnı hızı ile devam edemez. İnsanlık olarak ‘Aşı bizim hakkımız’ dememiz gerekiyor.”
Doç. Dr. Emrah ALTINDİŞ
(Mikrobiyoloji uzmanı, İzmir Ege Tıp Mezunu, Amerika’da kendi laboratuvarında çalışıyor. Kendisini FOX TV’de İsmail Küçükkaya’nın programında dinledik, çok etkin ve yetkin bulduk.)
‘Brüksel’de bu kararı kim verdi’ diye suçlu aranıyor
ALMANYA ZORLANIYOR
ZOR bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla girdik. Ancak görünen o ki 2021 sayısal olarak yeni bir yıl ama sanki 2020’nin ikinci devresindeyiz. Salgın hız kesmeden sürüyor. Bilim insanları mutasyona uğrayan virüsün daha hızlı bulaştığını söylüyor. Avrupa’da büyük umutlarla, tantanayla başlayan aşı kampanyası da bekleneni vermedi. Çünkü Avrupa Birliği’nin ilk onay alabilecek aşı adaylarını önceden tahmin edip yeteri kadar sipariş vermediği ortaya çıktı. Şimdi Brüksel’de “Kim karar verdi” diye suçlu aranıyor. Artık sipariş verilse de şirketler üretimde zorlanıyor.
Almanya’da da aşı merkezleri, sağlık personeli hazır ama yeterli aşı yok. Yani mutfak hazır ama helva için malzeme yok. Bugüne kadar 270 bin civarındaki kişiye ilk doz aşı yapılabildi. Onlar da 80 yaşın üzerindekiler, yaşlılar yurdunda kalanlar ve bu yaşlılarla birebir temasta olan personel. Almanya’nın salgınla başa çıkmakta zorlandığı belli. Günlük vaka sayısı 20 binin altına inmiyor. Ölüm vakaları her gün 600-1000 aralığında dolaşıyor. 1000’i aşkın Türk de virüsten vefat etti.
3 KİŞİ BULUŞAMAYACAK
Almanya dün tedbirleri daha da arttırdı. Gıda maddesi satan marketler hariç her yer kapalı. Onlar da akşam en geç 21.00’de kapanıyor. Okullar, kreşler kapalı. Dünden itibaren insanlar kendi ailesinden olmayan sadece bir kişi ile bir araya gelebilecek. Yani üç arkadaş buluşmak, dolaşmak yok. Vaka sayısının yüksek olduğu yerlerde akşam sokağa çıkmak yasaktı. Şimdi de buralarda yaşayanların 15 kilometreden daha uzağa gitmesi de yasaklandı. Almanya’dan konuştuğum dostlar “Buralar hayalet şehirlere döndü” diyorlar.
VİCDANLAR SIZLAMADI MI?
CHP Ankara Milletvekili Nihat Yeşil, Cumhuriyet döneminde Refik Saydam tarafından kurulan 83 yıllık Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün 2011 yılında AKP iktidarı döneminde KHK ile kapatılarak yerli aşı döneminin bitirildiğini ve alım garantileriyle aşıların ithal edildiğini söyledi.
Yeşil soruyor:
“Sosyal devlet anlayışı neden terk edildi? Yerli üretim bitti, ithal temin dönemi başladı; yani sosyal devlet anlayışının terk edilmesi iyi mi oldu! 83 yıllık köklü kurumun kapısına kilit vurulmasında vicdanlar hiç sızlamadı mı?”
BOĞAZİÇİ, KADIKÖY VE ODTÜ
BOĞAZİÇİ öğrencilerinin ‘partili rektör’ protestosunun en ilginç ‘çalışanı’, Kadıköy’deki görüntüleri çeken CHP İstanbul Milletvekili Dr. Ali Şeker’di. Gözaltına alınan öğrenci sayısı 36’ya çıktı. Beşiktaş ve Sarıyer’de öğrenci yürüyüşleri valilik tarafından yasaklandı. Gelişmelerle ilgili ilk istifa, rektörlük idaresinde gerçekleşti.
Üniversitede rektörlük danışmanlığı görevini sürdüren Prof. Dr. Zafer Yenal görevinden ayrıldığını duyurdu.
Üniversitelerden ilk protesto kararı Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği’nden geldi. Açıklamada, “Çözüm olarak rektörü belirleyecek bir seçim sisteminin en kısa zamanda yasalaşmasını ve bu seçim sisteminin her üniversiteyi kapsayacak şekilde ivedilikle uygulamaya geçmesini öneriyoruz” denildi.
Açıklamanın sonunda şu ifadelere yer veriliyor:
“Boğaziçi Üniversitesi’nde yeni rektör atamasına karşı çıkan akademisyenlerimiz ve öğrencilerimiz, bütün olumsuz koşullara karşın, sahip oldukları görece etkin akademik özerkliği koruma mücadelesi vermektedirler. Ülkemizin kalkınması ve demokratikleşmesi için elzem olan bilimsel gelişmenin sağlanması için sorumlu olan yöneticiler, bu itiraza saygı duymalı ve akademik özerkliğin bilimsel üretim için zorunlu olduğu bilincindeki bütün bilim insanlarını rahatsız eden bu atama sisteminden vazgeçmelidir.”
BİLİYOR MUSUNUZ?
TOKAT milletvekili Kadim Durmaz’ın, Reşadiye’de yaptığı konuşmalarda “Memleketimizin her bir karış toprağa bize miras değil emanettir, emanetimize sahip çıkacağız” dediğini...
TEKİRDAĞ milletvekili Dr. İlhami Özcan Aygun’un “ESK’dan ucuz et alıp satanlara niye soruşturma açılmıyor” diye Bakan Bekir Pakdemirli’ye sorduğunu...
Paylaş