’Sakallı Edi’ İsrail’e niye kaçtı?

HÜRRİYET’te 20 Ekim günü ’Adı açıklanınca İsrail’e kaçtı’ başlıklı bir haber yayımlandı. Arkadaşımız Çetin Aydın’ın önemli araştırmasına göre, Gidia Elfase, İstanbul’da bazı dostlarıyla tefecilik yaparak devleti 2.2 milyar dolar zarara uğratmış. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın geçen ay açıkladığı ’vergi yüzsüzleri’ listesinde adı yer alınca İsrail’e kaçmış.

Emniyet yetkililerine göre, bu operasyon ’Cumhuriyet tarihinin en büyük tefecilik’ olayı. Nesim Malki olayının başka bir boyutu...

İsrail’e kaçan Elfase, finans çevrelerinde ’Sakallı Edi’ lakabıyla tanınıyor.

Maliye Bakanlığı’nın ’vergi yüzsüzleri’ listesinde yer alan ’Edi’ gibi aynı listede yer alan beş faktoring firması da polis ve savcılık tarafından mercek altına aldı.

Türkiye’nin kanını emen bu ’sektör’ün, baş aktörlerinden olan Gidia Elfase ile birlikte hareket eden ADK Faktöring şirketinin sahibi Halil Durmuş’un kaçtığı bildiriliyor.

Polise göre, Edi İsrail’e kaçtı; Durmuş ise henüz yurtdışına kaçamadı.

Edi’nin faaliyetleri ilk kez gazeteci Uğur Yıldırım’ın geçen nisan ayında çıkan ’Misliyle Mukabele’ (Truva) adlı kitapta yer aldı. Kitabın ’MOSSAD’ın Alternatif Havale Sistemleri’ başlıklı bölümünden (s. 227-230) bu operasyonun derinliğini okuyoruz:

"... Faktoring şirketleri uzun yıllardan bu yana bir konsorsiyum şeklinde çalışan ve başında ’Edi’ lakaplı Musevi asıllı kişinin olduğu hiçbir yerde kayıtlı olmayan parayı kullanmışlardır. Bu nedenle bu dönemde yapılan faktoring işlerinde her zaman vergi matrahı tam olarak gösterilmemiştir.

İşin merkezi İstanbul’dur.

Bankalardaki paralar ’Edi’nin kendisiyle bağlantısız görülen adamları tarafından çekilmekte, ilgili yerlere dağıtımı yapılmakta, toplandıktan sonra da bankalara ve talimat verilen yerlere dağıtım yapılmaktadır.

Örneğin 2000 yılı ortalarında başka bir olayla ilgili yapılan bir çalışma sırasında, Kahramanmaraş-Andırın nüfusuna kayıtlı K.G. isimli bir kişiye ait ....bank’ın İstanbul Eminönü şubesinde dikkat çekici miktarda ve izah edemediği bir paraya rastlanmış ve MASAK devreye sokularak soruşturmaya başlanmıştır. K.G. parasız, gariban bir kişidir. Belirli bir para karşılığı sadece nüfus cüzdanı kullanılarak ’Edi’nin paraları için paravan hesap açılmıştır. Bu hesaptan tüm faktoring işiyle uğraşan şirketlere veya elden tefecilik yapan kişilere yönelik sirkülasyon olmuştur."

Ne denirse denilsin, ’Misliyle Mukabele’de yer alan bazı konuların üzerine hükümetin gitmesi önemle kayıt altına alınmalıdır.

Önemli belge ve bilgilerin yer aldığı kitaptan sonra dikkat çekici gelişmeler oldu.

Yahudi asıllı Amlerikalı işadamı Ofer’in ilk ihalesini aldığı Galataport özelleştirme kapsamından çıkarıldı.

İsrail, Kudüs’teki Harem-i Şerif kazasını durdurma kararı aldı. (Başbakan Erdoğan 13.2.2007’deki açıklamasında İsrail’den, Kudüs’te Müslümanlara ait dini mekanların korunmasına ilişkin anlaşmalara uyması uyarısında bulunmuştu.)

İktidar, bu işleri bilen bazı devlet görevlilerini yerlerine geri döndürdü.

Piyasadan toplanan çeklerin faktoring şirketleri üzerinden faturasız bir şekilde %12 ile kırılması şeklinde gelişen bu olayın arkasında büyük bir ’vurgun’ olduğunu ’teknik ve fiziki’ takiple ortaya çıkartan polis ve savcılığın bu konudaki araştırması sürüyor.

’Edi’nin İsrail’e kaçmadan önce mal varlığını kardeşi İshak Elfase’nin üzerine, öteki kaçak Halil Durmuş’un da bazı yakınlarının üzerine devrettiğini yazıyor İstanbul İstihbarat Servisi’nden Çetin Aydın...

Büyük vurgun arkasında bakalım kimin çekleri, hangi gasplar, çatışmalar çıkacak?

GÜNÜN SÖZÜ

"Türkiye, Irak’ı işgal eden ABD emperyalizminin ülkemizi parçalamaya yönelik tehdidiyle karşı karşıyadır. Tehdit, ABD’nin BOP kapsamındadır. Bu nedenle Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya kadar uzanan bir tehdidin parçasıdır. Bu boyutlarıyla dünya ölçeğindedir; bütün dünyanın geleceğini ilgilendirmektedir. PKK, burada ABD’nin kullandığı araçlardan biridir. Tehdit üssü, Irak’ın kuzeyinde kurulmuş olan İkinci İsrail’dir."

(İP Genel Başkanı Doğu Perinçek)

Sınır ötesi harekát için önce ’bağımsız’ devlet olmak gerekir

BEN 23 yıldır süren bu mücadelenin 5 yıllık bölümüne fiilen katılmış ve 23 yıldır bu işe kafa yoran emekli bir kurmay albayım. Son gelişmelerden sonra birçok sözde terör uzmanı konuşuyor, ama tabirimi mazur görün "ağzı olan konuşuyor" demek zorunda kalıyorum. Gerçeklerden kaçarak bir yere varmak mümkün değildir. Sınır ötesi harekátın Türkiye için yararı yoktur. Hele şu durumda mümkün de değildir. Çünkü, 23 yılda bir zamanlar elimizi kolumuzu sallayarak girdiğimiz Irak’ta birçok sınır ötesi harekát yapılmıştır ve alınan sonuç ortadadır. Yapılmamalıdır. Yapılsa bile sonuç alıcı değil ABD’nin müsaadesiyle kamuoyunu tatmin etmek için yapılmış göstermelik bir harekat olur. Zira bunu yapabilmek için tam bağımsız bir devlet olmak gerekir. Sonuç olarak, gerçeklerden kaçarak doğru bir sonuca asla ulaşamazsınız. Tüm düşünce ve fikirler bu süzgeçlerden geçirilerek telaffuz edilmeli veya değerlendirilmelidir. Yani eğri oturulup, doğru konuşulmalıdır. Uğur KURUCUK

İstanbul’a yazık

İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi olarak Fransa’nın Cannes kentinde 11-14 Mart 2008’de düzenlenen Uluslararası Gayrimenkul Fuarı’na MIPIM katılma kararı alındı. Fakat işler çok ağırdan gidiyor. Eğer böyle giderse katılmamız imkansız olacak. İstanbul için ayrılan fuar alanının sözleşmesi yapılması gerekiyor. En geç Ekim ayının sonunda stand yeri iptal ediliyor ve başka bir şehre veriliyor. Bu nedenle sizin köşenizde çıkan bir yazı belki İstanbul Belediyesi’ndeki yöneticileri, özellikle IMP’nin başındaki Prof. Hüseyin Kaptan’ı ve Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı harekete geçirir. Yoksa İstanbul’un fuara katılması zora girebilecek. Böylece İstanbul’un tanıtımı ve projeleri için bir fırsat da böylece yitirilmiş olacaktır."

Apo ile pazarlık olmamalı

BİR ’güvenlik’ uzmanı telefonda uyarıyor: "8 askerimizin kaçırılması karşısında dilerim PKK, Apo ile ilgili bir pazarlık talebinde bulunmaz. Cumartesi gecesi baskını yiyen askerlerimizin öldürülmesinden sonra 20 saat sonra Güvenlik Zirvesi toplanmaz. Barzani’nin yanına üç bomba neden sallanmaz. Hatırlayın, 1974’de Kıbrıslı Rumların mezaliminden önce Bülent Ecevit de Londra’ya gitti; ’gelin Zürih anlaşmasına taraf olarak bu müdahaleyi birlikte yapalım" dedi; ’hayır’ denilince de Türk askeri Kıbrıs’a çıktı. ABD’nin destekçisi İngiltere’nin yeni Başbakanı Gordon Brown daha ne bilir ki...
Yazarın Tüm Yazıları