Sağlık Bakanlığı’nda tartışmalı atamalar

SAĞLIK Bakanlığı’ndaki atamalarla ilgili olarak "İşte yandaş atamalar" (15.12.2005) başlıklı yazımızda adı geçen Doç. Dr. Faik Özveren bir açıklama gönderdi. Önce yazıyı okuyalım:

Haberin Devamı

"TBMM’nin çıkardığı bir kanun neticesinde Sağlık Bakanlığı bünyesinde ülkeme hizmet vermemin kime nasıl bir zararı olabilir? Kariyer sahibi kişilerin devlet hastanelerinde görevli olmaları, halkımızın daha kaliteli bir hizmet almasını sağlamayacak mıdır? Size yalnızca bir tek örnek vereceğim:

Şu an göreve başladığım Ankara Atatürk Hastanesi’nde daha önce mevcut olan tek Nöroşirürji Kliniği’nin yılda yaptığı beyin ameliyatı sayısı duyduğum kadarıyla 40 civarında imiş. Ben göreve başladıktan sonra 2. Nöroşirürji Kliniği’nde 3 hafta içinde yaptığım beyin ameliyatı sayısı 15’e yaklaştı.

Aynı hastanede iki aynı klinikten bulunması hastalara seçme hakkı vermeyecek midir? Çoğu devlet hastanelerindeki mevcut düzenin farkında mısınız, bilmiyorum? Öyle bir yer düşünün ki klinik şefinin muayenehanesine uğramadan hiçbir hasta yatamayabiliyor, ameliyata girmesi için hastalar bıçak parası vermek zorunda kalabiliyorlar. Bu sözlerimle hiç kimseyi itham etmiyorum. İşin mali boyutunu bir kenara bırakalım. Bilgi ve asistan eğitimi boyutuna baktığınızda durumun çok daha kötü olduğunu göreceksiniz. Şöyle düşünelim; ailenizle tatile çıktınız, yolda trafik kazası geçiriyorsunuz, köylüler arabanızı derede bulup sizi ailece en yakın devlet hastanesine götürüyorlar, çocuğunuzda beyin kanaması oluşuyor ve acilen ameliyat edilmesi gerekiyor. Hastanenin beyin cerrahı çocuğunuzu ameliyata alıyor, fakat ameliyatta yanlış bir manevra nedeniyle çocuğunuzun konuşma merkezini yaralıyor ve çocuğunuz hayatı boyunca konuşamayan bir insan olarak yaşıyor.

Siz ameliyatta ne olduğunu bilemezsiniz, bunu bir tek kişi bilir, o da ameliyatı yapan cerrahtır. Ben şimdi size şunu soruyorum: Kim, tüm beyin cerrahi eğitimi boyunca 50-100 tane beyin ameliyatı asiste eden bir beyin cerrahının eline düşmek ister? Üniversite kaynaklı doktorların Sağlık Bakanlığı’nın hizmet kalitesini artıracağını düşünüyorum.

Aynı hastanede iki aynı klinikten açılmasına itiraz eden arkadaşlarımız yatak sayılarının azaldığını söylüyorlar. İstanbul ve Ankara’daki büyük üniversite hastanelerimizdeki öğretim üyesi başına düşen yatak sayısına bakın. Hacettepe Beyin Cerrahi Kliniği’nde 100 yatak var, fakat 10 tane de öğretim üyesi var. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı’nın 10 yatağa 1 şeflik verilmesi ilkesi zaten üniversitelerde halen işleyen bir uygulamanın benzeridir. Türkiye her açıdan büyüyen bir ülke, her yıl 5000 tane yeni tıp doktoru mezun oluyor. Akademik kariyer sahibi insanların toplumun hizmetine açılması bence üzülünecek değil sevinilecek bir olaydır.

Şöyle bir soru soracağım:

Genel anlamda düşündüğümüzde bir doçent veya profesör için mi yoksa, akademik unvanı olmayan bir uzman hekim için mi daha fazla yetkinlik söz konusudur? Ben zaten Türkiye’deki 8 profesörün bilimsel, 5 profesörün sözlü olarak yaptığı bir sınavı geçerek bu unvanı aldım. Bir doçent olarak beni hiçbir akademik unvanı olmayan düz uzman doktorun sınava alıp bana şeflik unvanı vermesi çok garip bir uygulama gibi geliyor. Mevcut sistemin daha verimli hale getirilebilmesi için önerilerimi anlatmak isterim."

Madalyonun öteki yüzü

DOÇ. Özveren’in bu açıklaması bizi yalanlamadan olayın ’teknik’ yönünü katkı sağlayarak gayet güzel anlatıyor.

Ancak biz madalyonun öbür yüzünü göstermeye çalışmıştık. O neydi; her gelen bakan, hastane başhekimleri dışında şef ve şef yardımcılarına da kendilerine yakın isimleri atamak istiyordu. Nitekim Sağlık Bakanı Akdağ’ın, kendisinden önceki bakanlar gibi bu yönde yaptığı tüm tasarrufları yargıdan döndü. Çünkü bu teamüllere aykırı bir işlemdi. Akdağ, Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere üniversite tıp fakülteleri, YÖK ve muhalefet partilerinin itirazına ve uyarılarına rağmen bu engeli yasal düzenlemeyle aşmak istedi. AKP çoğunluğu ile Meclis’ten geçirilen ilgili yasa, Cumhurbaşkanı’ndan geri döndü. Ancak kendi yandaşlarını getirmekte ısrarlı olan Akdağ, vetolu yasayı hiç değiştirmeden Meclis’ten çıkardı. Bu arada CHP, yasanın yürütmesinin durdurulması ve iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Hukuka saygılı bir bakanın etik gereği, yeni atama yapmaması gerekiyordu. Ancak Akdağ, bu yasa ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı vereceğini herkes gibi biliyordu. İşte bu nedenle alelacele başta Van Yüzüncü Yıl olmak üzere Erzurum Atatürk, Kayseri Erciyes gibi üniversite tıp fakültelerindeki yandaşlarını yargı aşamasında başhekim, klinik şefi, klinik şef yardımcısı yaparak atama furyası başlattı. Böylece 200’e yakın atama kısa sürede gerçekleştirildi.

Bu arada, Anayasa Mahkemesi de, Akdağ’ın atamaları dayandırdığı yasanın yürütmesini durdurdu.

Peki şimdi ne olacak? Ülkemizde hukuk ve siyasi etik geçerli olsa, "Hukukun ve Anayasa’nın ruhuna aykırı bu keyfi ve haksız" atamalar geri alınırdı. Başta anamuhalefet partisi CHP olmak üzere muhalefet partilerinin, YÖK’ün, TTB’nin, SES’in savunduğu gibi...

Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin kararları geri yürümediği için bu atamalar yasal olarak geçerli. Ve bu bilindiği için "Hukuka karşı hileyi" göz göre göre yapmaktan çekinmiyorlar. Şimdi, eski şef ve şef yardımcıları mahkemeye giderse, Akdağ’ın yaptığı bu atamalar hastanelerde ve kliniklerde büyük bir karmaşaya, gerginliğe neden olmayacak mı?

Geleneklere, Anayasa ve yasaların ruhuna uygun olarak sınav açılsa, bu görevlere gelebilecek yüzlerce profesör ve doçente haksızlık yapılmış olmuyor mu? Bu şartlarda konumları tartışılır hale getirilen Doç. Özveren gibi alanında başarılı hocaların da bu kaosun içine çekilmesi çok mu şık oldu?

İşte bizim yazdıklarımız; tek tek şef, şef yardımcısı atananların kişilikleriyle ilgili değil, "kadrolaşmak" için, hukuk ilkelerinin, devlet geleneklerinin, yargı kararlarının hiçe sayıldığını gözler önüne sermek üzerinedir. Hak, adalet ve etikle ilgilidir.

DERS (5)

"BAŞIMIZA neler örülmek istenildiği ve nasıl mukavemet ettiğimiz ve daha doğrusu milletin arzu ve emellerine uyarak ve onun yardımıyla nasıl çalıştığımız görülmeli ve gelecek kuşaklar için ibret ve uyanıklığı gerektirmelidir. Zaten her şey unutulur. Fakat biz her şeyi gençliğe bırakacağız. O gençlik ki hiçbir şeyi unutmayacaktır; geleceğin ışık saçan çiçekleri onlardır. Bütün ümidim gençliktedir!"

(Gazi Mustafa Kemal Atatürk)

MESAJ PANOSU

Haberin Devamı

MALTEPE, Bağdat Caddesi’nde Büyükşehir tarafından yapılan yol çalışmaları sırasında elektrik telleri zarar gördü. Evdeki bütün elektrikli cihazlar bozuldu. Tamir için gelen teknik servis bu olaya aşırı voltajın neden olduğunu, yangın tehlikesi atlattığımız söyledi. Yangın çıksaydı bunun hesabını kim verecekti? Burçin EREN

"CUMHURİYET Aydını ve Aydının Yeni Türk Devletinin Yapılanmasındaki Rolü" başlıklı panel 13.00’te İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin Üsküdar’daki yerleşkesinde. Konuşmacı: Prof. Aykut Kazancıgil.

Yazarın Tüm Yazıları