RAUF Denktaş ve Lefter Küçükandonyadis’in ölümlerinin aynı gün olması, gerek yazılı ve görsel medyada, gerekse sanal dünyada çeşitli ‘Türk-Rum’ karşılaştırmalarına neden oldu.
Bu söylenenler ya da yazılanların tamamının iyi niyetli olduğunu ve daha çok ‘kardeşlik’ duygusu aramalardan kaynaklandığını biliyorum ama, maalesef büyük bir kavram karmaşıklığı söz konusu... Şöyle ki, yazılı ve sözlü dile getirilen ifadeler genelde, ‘hayatını Rumlara karşı mücadele eden Denktaş ile bir Rum olan Lefter’in aynı gün ölümüne’ atıflar şeklindeydi. (Fatih Çekirge de yazmıştı.) Birçok kişi, ‘Bu ilahi tesadüfe’ vurgu yaptı. Biz Türkiyeli Rumlar, bu yorumları yapan herkes gibi Türk vatandaşıyız ve Kıbrıslı Rumlarla ‘karıştırılmak’ ya da ‘karşılaştırılmaktan’ hiç hazzetmiyoruz. Çünkü bu topraklarda yaşayan Rumların başına ne geldiyse bu ‘karıştırılmaktan’ gelmiştir. Adada Kıbrıslı Türklere yönelik saldırılar olmuş, aşırı Türk milliyetçileri bunun acısını, bu toprakların asil vatandaşları olan Rum azınlık mensuplarından çıkarmışlardır. Türk vatandaşı Rumlar saldırıya uğramışlardır. Kıbrıs’ta yaşanan her olay, Türkiye’de, Türk vatandaşı Rumlara yönelik baskı unsuru olmuştur. Aklı başında insanlar Lefter’in ardından, ‘Hepimizden daha çok bizdendi’ gibi ifadeler kullandılar. Bu ifadeleri kullananlar, bu toprakların sahibi olarak kendilerini görüyorlar ve bir Rum olan Lefter’in de ‘kendilerinden biri’ olduğunu belirterek adeta onurlandırıyorlar. Aslında farkında değiller ama, Lefter’den sanki bir yabancıdan bahseder gibi bahsediyorlar. Bu topraklarda doğmuş büyümüş, Türk vatandaşının, ‘sizden’ olmaması mümkün mü? Siz Türk’seniz, onlar da Türk vatandaşıdır. İnsanlar farkına varmadan Rumları ‘başkalaştırmış’ oluyorlar. AB Bakanımız Egemen Bağış ise daha da ‘garip’ bir ifade kullandı. Lefter’den “Kendisi bir Rum olmasına rağmen Türkiye’nin milli takımının formasını giymekten onur duyan vatandaşımız” diye söz etti. Bu ‘rağmen’ kelimesi iğreti kaçtı. Sayın Bakan’ın iyi niyetinden en ufak bir şüphem yok. Ama dedim ya sorun ‘Kavram karmaşası’... Söylediğinin vahametinin farkına varmaması... Türk vatandaşı olan bir Rum, hangi milli takımda oynayabilir ki zaten? Vatandaşlığını taşıdığı ülkenin milli formasını taşımaktan ‘gurur duymayan’ bir sporcu olabilir mi? Rum ya da değil ne fark eder. Hele hele bu kişi, Lefter gibi ömrü Atatürk sevgisi ile geçmiş birisiyse... Aslında methetmek istiyorsunuz ama bu kavram kargaşası nedeniyle sözcükleriniz yerine oturmuyor, hatta Rumları üzüyor. Katherina M.
‘Yavruvatan’a köprü, ‘Kıbrıslink’
MİMAR ve kentbilimci Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, İstanbul ulaşımını rahatlatacak ‘Pendik-Yeşilköy Otoray Yüzer Viyadük’, kısaca TEM’i baypas eden TRANSMAR projesini 1998’de açıklamıştı. Araçlar 100 km/h, manyetik motorlu Raylı Mekik RM 300 km/h hızla Marmara Denizi üzerinden SGHL ve AHL arasında gidip geliyordu. Transit ve çevresel trafik İstanbul içine girmiyordu. Günde 175.000 geçiş olması bekleniyordu. Raylı Mekik ile 2 havaalanı arası 15 dakika sürüyordu. İTÜ’den Prof. Dr. Yücel Odabaşı ve 10 kişilik bilim ekibi projeyi iki yıl didik didik etti, Deniz Bilimleri Fakültesi’nin Simülasyon Havuzu’nda deneyler yapıldı, sonunda bilimsel vizeyi aldı. Alp “projenin, yerli-yabancı basında ve bilim kitaplarında yer aldığını ve kongrelere davet edildiğini” söyledi. 2000 yılında KKTC Türkiye Büyükelçisi Ertuğrul Apakan da, Denktaş’ın projeyi görmek istediğini söylemiş. Denktaş, TRANSMAR’a benzer ancak biraz daha uzun bir yüzer deniz geçişi ile Kıbrıs’ın Anavatan’a bağlanıp bağlanamayacağını öğrenmek istemiş. Su derinliği 1500 metre olan bir yerde böyle bir projenin maliyetinin 10 milyar dolar olabileceğini söylemiş; ancak projeyi anlamlı kılabilecek bir trafiğin olamayacağını, uluslararası sular nedeniyle böyle bir projeye süper güçlerin izin vermeyeceğini anlatmış Prof. Alp... “Denktaş da bu hususları en az benim kadar biliyordu. Ama onun amacı dünyaca tanınmış bir KKTC idi. İstanbul’a döndüm, İTÜ ekibiyle ‘Kıbrıslink’ yüzey geçiş projesini hazırladım. Birçok gazetede manşet oldu. Yunanistan kızdı, ortalık karıştı. Ve Denktaş amacına ulaşmış, dünyaya ‘Biz Türklerle şaka olmaz alimallah!’ mesajını vermişti. Rumları telaşlandırmış, Kıbrıs Türklerini heyecanlandırmıştı. Büyük işler için büyük düşünmek gerekir. Cumhurbaşkanı Denktaş böyle ulu bir insandı... Bir gün bu proje gerçekleşirse adı ‘Denktaş Köprüsü’ olsun.
Televizyonumu istiyorum
İSTANBUL’UN güzelliği ile övünüyoruz, güzel yapılar yapıyoruz, yeni oteller yükseliyor, rezidanslar ve AVM’lerimiz artıyor diye!.. Ama havalar sertleşince, kar serpiştirince altyapımızın ne kadar güçsüz olduğunu görüyoruz. Elektriklerimiz kesiliyor, metrolar çalışmıyor, trafik çıkmazhale geliyor. Ve de kablolu TV’ler de çöküyor. Taksim’den arayan bir dostumuz “Kablolu televizyonlarımız üç gündür çalışmıyor. Elektrikler geldi ama sistem hâlâ devreye sokulmadı. Bu nasıl iğreti sistemdir. İstanbul’a yakışmıyor” diyor. İstanbul, karda bir güzel olmuyor! Çünkü iki damla kar yağdı herkes evine kendisini zor attı! Her gökdelen bir ‘soba’ olduğundan öyle şiddetli kar yağmadığına dua etmemiz gerekiyor aslında! Ya belediyelerde çalışan işçilerin durumunu düşünen var mı? “Geçinemiyorum başkanım” diyenleri...
Biliyor musunuz
TALATPAŞA Komi-tesi’nden “Fransa, Türkiye’ye lekeli bir tarih yazmaya kalkıştı. Bunu kabul edemeyiz. Şimdilerde yurttaşlarımız tarihimizi yeni baştan yazıyor. Talatpaşa Komitesi’nin üyeleri bu eylemlerin en önünde olacaktır. Talatpaşa Komitesi olarak yurtdışındaki tüm yurttaşlarımızı Paris’te 21 Ocak 2012 günü yapılacak büyük gösteriye katılmaya, Türkiye’deki kuruluşları da bu tarihi eyleme destek olmaya çağırıyoruz” duyurusunun yapıldığını... HRANT Dink’in öldürülmesinin 5. yıldönümü nedeniyle perşembe günü Brüksel’de bir etkinlik düzenlendiğini... ULUSLAR-ARASI Türk Kültürü Teşkilatı’nın (TÜRKSOY), Türk kültürüne hizmetlerinden ötürü Prof. Dr. Turan Yazgan’a Ankara’da ‘TÜRKSOY Onur Madalyası’ vereceğini...
GÜNÜN SÖZÜ
“Her vesileyle Cumhuriyet’e ve Atatürk’e haksız eleştirilerde bulunanların, Türklük kavramı yerine Türkiyelilik anlayışını geçerli kılmaya çalışanların ve sporun dürüstlük kurallarını çiğneyenlerin Lefter’den alacakları çok ders vardır.” (Onur ÖYMEN)