Rumeli’den gelenler Cumhuriyet’i kurdu

GALATASARAY Üniversitesi öğretim üyesi, tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nde ‘Balkanlar’ üzerinde konferans verirken, ‘Türkler’ üzerine çarpıcı yorumlar yaptı.

Haberin Devamı

Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya, üniversite rektörü Prof. Dr. Osman Şimşek başta olmak üzere salondan taşan bir öğrenci kalabalığı tarafından dinlenen Ortaylı, Balkanlar’ın çektiği sıkıntıları anlatırken, “Bizler Balkan İmparatorluğu’nu değil Rumeli’deki anavatanı kaybettik” derken yürek sızlattı.
Sık sık alkış alan Ortaylı daha sonra şöyle devam etti:
“Balkanlar’dan çekilirken, orası yıkıldı, Rumeli’deki bütün zenginliklerimiz gitti; hem kültürel, hem ekonomik anlamda demek istiyorum. Osmanlı İmparatorluğu’nun temeli çöktü. Bu Rumeli’den gelenler de aslında Cumhuriyet’i kurdular. Zaten 1. Cihan Harbi’ne, Balkanlılığın getirdiği şuurla ve kimlikle girdik.
Bu bütün Şark’ta çok önemli bize özgü önemli bir veçhedir. Yani Türklük öyle öğreniliyor; kitaptan okuyarak değil... Türklerin ‘milli hafızası’ budur...”
Türklerin Balkanlar’dan çekilmesiyle Rumeli’deki ‘sosyal dengenin’ bozulduğunu ancak Anadolu’da öbür yarısını yaşatmaya başladığını anlattı. “Balkanlar’dan gelenler ekilmeyen arazileri ziraata açtılar; onlar sayesinde modern ziraat gelişti. 1895’te Yunan savaşında ordu, ilk kez Anadolu’da ekilen buğdayın ununu yedi.
Balkan devletlerine bakarsak... Milli sınırların tespiti için çok uğraştılar... Aslında bu mümkün değildir. Çünkü hepsinde azınlıklar vardır. Ayrıca, her Türk azınlığı, o ülke için bir ‘talih’ olmuştur. Bu tarihi bir vakadır. Mirastır.
Balkanlar’da enerji sorunu vardır, çünkü bütün Balkanlar’da ne ziraat, ne büyük zenginlikler, ne de maden kaynakları, hele de sadece bir dönem Romanya’nın çıkardığı petrol vardı; o da bitti.
Ortaylı, Kırım’ı anlatırken de “Şarabın âlâsını oradaki Türkler yapar” dedi.

Haberin Devamı

Türkiye, Türkiye, büyük Türkiye

İnşaat mı, eğitim mi ?

BİNA yapımında, gökdelen yapımında Türkiye çok ilerledi ve ileri ülkeler seviyesine ulaştı. Dünya markası olmayı başardı. Bu başarı çok önemlidir. Gurur kaynağıdır.
Türkiye pek çok alanda ilerlemeye devam ediyor.
Her alanda niçin ileriye gitmesin? Niçin? Niçin?
Eğitim ve öğretim alanında niçin ilerlemesin?
Eğitim ve öğretimde niçin ‘dünya markası’ olmasın?
Gerçekler ne söylüyor?
2014 YGS’de 40 fen sorusunda Türkiye ortalaması 3.6 oldu. Sorular arasında ‘hayat bilgisi’ sorusu ya da soruları (açıklanmadığı için kesinlik yok) olmasına rağmen... Bir de bu testin standart sapması kaç acaba? Niçin resmen açıklanmadı?
Bu ortalama ve standart sapma, testin geçerliliğinin olmadığını gösterir. Bu testin puanlarının katkısıyla üniversitelere öğrenci yerleştirilemez. Yerleştirilmemelidir. Bu ortalama ve standart sapma 12 yıllık fen öğretiminin ‘bir hiç’ olduğunu göstermez mi? Harcanan kaynaklara ve zamana yazık değil mi? Türkiye’ye yazık olmuyor mu?
ÖSYM’de gerekli ve yeterli doküman var. Doküman işlensin, bilgiye dönüştürülsün. Bilgi edinme hakkına saygılı olunsun. Bilgi Edinme Kanunu çalıştırılsın. Aşağıdaki hususlar açıklansın:
Devlet okullarının, özel okulların, 12. sınıf öğrencilerinin, mezun olup bir yıl dershaneye giden adayların her sınav türünden ortalamaları ve standart sapmaları açıklansın. Gerçekler ortaya konsun. Öğretim sisteminin kalitesi görülsün.
Yetersizliklerin görülmesi çözüm arayışlarını hızlandırır.
Türkiye kazanır da kazanır...

(İsmim sizde kalsın)

Haberin Devamı

Gazetecilere dilek

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın bizden dileği:
Özgür olmayan gazeteciler ülkesi Türkiye.
Tutsak gazeteciler ülkesi Türkiye.
İşten atılan gazeteciler ülkesi Türkiye.
Havuz medyasının esaretindeki ülke Türkiye.
Gazetecilerin özgür, bağımsız ve tarafsız haberler yapabilecekleri bir Türkiye özlemiyle...

BİLİYOR MUSUNUZ ?

CHP Gaziantep Milletvekili ve eski vali olan Ali Serindağ’ın, “İstanbul Valisi, Başbakan’ın hukuksuz kararları için gerekçe üretmemeli ve 1 Mayıs’taki uygulamaların Başbakan’ın isteği doğrultusunda yapıldığını açıkça gerçeği söylemeli” dediğini...

Kumpasın içindeki generaller

“KUMPASIN içindeki generaller!” yazısının sonunda Bülent Esinoğlu diyor ki: “Ordudaki kumpasçılar, esas itibariye, NATO’cudurlar.
Ordumuzun milli ordudan, profesyonel orduya dönüşmesine çabalayanlar da bunlardır.
NATO’ya bağlı bir ordunun, halkın ordusu olmaktan ziyade, içerideki büyük sermaye sahiplerinin güvenlik gücüne dönüştürülmesi çabası, profesyonel ordu olma çabasıdır.
Özetin özeti, halkla ordusu arasına NATO girmiştir.”
Milli olmak isteyen generaller, kumpasçı generaller tarafından ayıklamaya tabi mi tutuluyorlar.

Haberin Devamı

Güney’e hoş geldiniz turizm!

TURİSTİK bölgelerde makyaj bitti; kalabalıklar oluşmaya başladı. Sahil kentlerinin tümü sezona hazırlanıyor. Havalar ısındı sayılır. Erkenci turistler geldi bile. Bodrum’da tekneler suya iniyor. Raspaları, vernikleri, boyaları tamamlayanlar, zehirliyi atanlar denizi süslüyorlar artık. Lokantalar, barlar tek tek elden geçiyor. Masalar, iskemleler boyanıyor, çatılar ve balkonlar onarılıyor şimdi. Sadece Bodrum’da değil, Datça, Marmaris, Göcek, Fethiye’de de aynı şeyler yapılıyor. Hatta Kos, Rodos, Simi, Kalimnos, Leros adalarında da...
Şehirlerin peyzajlarına bu yıl,daha bir önem veriliyor gibi. Refüjlere,meydanlara mevsimlik çiçekler ekiliyor, ağaçlar budanıyor, bitkilere form verilip güzelleştiriliyor. Gerçi hayli amatörce yapılıyor bunlar ama hiç yoktan iyi işte. Bölgenin fenikslerini palmiye böcekleri perişan etti. Otellerin İtalya’dan, İskenderiye’den büyük paralar ödeyerek getirttikleri feniksler,hiçbir kontrole tabi tutulmadan ülkeye sokulunca, Türkiye palmiye böceği ile tanıştı. Adı Palmiye böceği ama,palmiyelere değil sadece fenikslere zarar veriyor. Bu yüzden havaalanındakiler dahil, bölgenin tamamındaki fenikslerin çoğu hasta. Palmiyeler ise taş gibi… Bu yüzden hasta feniksler palmiyelerle değiştiriliyor.
Bodrum Belediyesi güzel bir uygulama başlattı. Yollara, merkezdeki caddelerin kenarlarına narenciye ağaçları ektiriyor. Turunçlar, mandalina ve portakallar çiçek açtığında mis gibi kokuyorlar. Meyve zamanı ise ağaçlar tablo gibi süslü duruyor. En dayanıklısı turunç. Yenmediği için meyvası aylarca ağaçta kalıyor. Keşke bu uygulamayı bölgenin tüm belediyeleri örnek alsa ve şehirlerine narenciye ağacı dikseler.
Sezona hazırlanırken, başka şeylere de dikkat etmek lazım. Örneğin günü birlik tur teknelerine önem vermeli ve özen göstermeliyiz. Deniz disiplinini ciddiye almalıyız. Turistleri rahatsız eden davranışlara izin vermemeli, teknelerin temizliğini mutlaka sağlamalı ve kontrolsüz bırakmamalıyız. Kaptan ve personelin kılık kıyafetleri Liman Reisliğince devamlı denetlenmeli. Başta Liman Reisi olmak üzere, tüm kaptanlar beyaz üniformalarını giymeli, tekne personeline ise tek tip kıyafet seçilmelidir ki, bu personeli turistlerden ayırabilelim.
Hazır denizden söz ederken, son yıllarda görmeye başladığımız ve Bodrum tekneleriyle hiç uyum sağlamayan tuhaf ve garip deniz araçlarından da bahsetmek istiyorum. Bodrum’un o güzelim guletlerinin, ırhandillerinin yanında şimdi korsan tipi tekneler, simsiyah saç diskolar, sefertası gibi üstüne katlar çıkmış günübirlik teknelere rastlıyoruz. Bunlara kim izin veriyor? Antalya’dan geldiği bilinen korsan ve disko tiplerini Bodrum’da, sefertası benzerlerini ise genelde Marmaris’te ve Gökova koylarında görüyoruz. Böyle giderse ve ilgisizlikle kayıtsızlık sürerse, bu garip teknelerin hızla arttığını göreceğiz.
Sezona girerken eksiklerimiz çok. Önce çabuk halledebileceklerin üzerinde durmalıyız. Örneğin tüm sahil kentlerimizi çakma hediyeliklerden, giysilerden mutlaka kurtarmalıyız. Gelen turistin eline Türk malını vermeliyiz. Dükkan sahipleri ciddi bir araştırma yapsalar, öyle güzel yerli hatıra ve hediyeliklerimiz var ki... biz yerli turistler bile dayanamayıp alıyoruz. Gitsinler Alaçatı’ya, Kütahya’ya, İzmir’e Kızlarağası Hanı’na, görsünler milli mallarımızın kalitesini ve güzelliğini... Bu konuda her yıl hediyelik, hatıra ve tanıtım fuarları açılıyor. Onları takip etsinler, izlesinler yenilikleri ve gösterişli imalatları. Sadece dükkan sahipleri değil, kent yöneticileri de meşgul olsunlar bu işlerle...

Haberin Devamı

YUMURTA KIRMAYI BİLMEYENLER...

Daha yazacak çok şey var. Yumurta kırmasını bilmeyenlere lokanta izni verilmesi, berber-fırın enflasyonu, taksi-minibüs ve otoparklardaki astronomik fiyatlar, üzerinde durulması gereken konular… Ama asıl ve acil olarak ele alınması gereken başlıca konu trafiktir. Eğer buna bu yıl da bir çözüm bulunamazsa, Bodrum turizminin yiyeceği ağır darbeyi birlikte izlemek zorunda kalacağız. Yine önemli bir konu, zaman zaman Bodrum girişini feci şekilde kokutan ve yangın tehlikesi taşıyan çöplüğün bir an önce şehir dışına çıkarılmasıdır.
Can PULAK- Turizmci- BODRUM

Yazarın Tüm Yazıları