Rant çetesinin hedefinde bir vali var Urfa'da neler oluyor?

ÇETELERİN hedefi olan Şanlıurfa Valisi Muzaffer Dilek'i anlatmadan, önce kentte görev yapan üç valiyi tanımak gerekiyor.

- 1985'te kente gelen Vali Alpaslan Karacan, Urfa'yı geriye götürdü, kendi adına vali konağına cami yaptırdı. ‘‘Ezan sesi duymayan insan mutlu değildir’’ dedi. Sonunda İmren Aykut'un elini sıkmadığı gerekçesiyle Denizli'ye atandı. Urfa'dan gidişte de, Denizli'de de 'müritlerin' çaldığı teflerle karşılandı. 10 yıldır merkez valisi.

- 1990'da gelen Ziyaettin Akbulut, devletin arazisini Fethullahçı İpek Vakfı'na aylığı 150 bin liradan kiraladı. Arazide artık bir tarikat koleji faaliyette... Eşi Adviye Akbulut, Urfa'da türban furyasını başlattı. O da tarikatçı faaliyetler nedeniyle alındı. 6 yıldır merkez valisi...

- Ondan sonra gelen Şehabettin Harput döneminde türban ilkokullara kadar indi. Duvarlardan Atatürk fotoğrafları indirildi. Tarikatçı faaliyetler nedeniyle o da merkeze alındı.

BU VALİ BAŞKA

Urfa'
ya 15 yıl sonra demokrat bir vali geldi. Tantan'ın genel sekreterliğinden Urfa'ya atandığında, kent çetelere teslim olmuştu. Hukuku temel alan çalışmalardan dolayı halk arasında destek gördü. Yolsuzluklara karşı savaş açtı.

Şanlıurfa Valisi Muzaffer Dilek artık hedef.

İşte gerekçeleri:

Bucaklar Atatürk Mahallesi'nde bir sokağı kapatarak otoparka dönüştürdü. Dilek kaçak yapıyı yıktırdı. Şimdi Bucaklar'ın hedefi...

Ülkü Ocakları, Devlet Hastanesi'ni işgal etti. Devlet Hastanesi bahçesini otopark olarak kullanmak isteyen MHP'lileri de engelleyince, onların hedefi oldu.

Dilek, özellikle TEDAŞ operasyonu, sulama birliklerindeki vurgunun önlenmesi ve Özel İdare'deki ihalelerin şeffaflaştırılması nedeniyle hükümet ortağı ANAP ve MHP tarafından görevden alınmak isteniyor.

Şanlıurfa'da 10 ay gibi kısa bir sürede olumsuzlukların önüne geçen Dilek, feodaliteyle içli dışlı olan yöredeki siyasilerin hedefi oldu.

ANAP'LININ OĞLU TUTUKLANDI

Vali Dilek'in göreve gelmesinin ardından, Cumhuriyet Savcılığı tarafından TEDAŞ Müessese Müdürlüğü'ne yönelik bir operasyon gerçekleştirildi. Operasyonda, ANAP'a yakınlığıyla bilinen Müessese Müdürü Şükran Kayacan başta olmak üzere kurum yöneticileri ile ihale alan şirket sahiplerinden 12 kişi tutuklandı. Çete oluştuşturmaktan Diyarbakır DGM'ce tutuklananlar arasında ANAP İl Başkanı ve eski milletvekili Seyit Eyüboğlu'nun müteahhit oğlu Aburrahman Eyüboğlu da var. Dilek şimdi Eyüboğlu'nun da hedefi... Bundan bir süre önce Urfa'ya giden İçişleri Bakanı Yücelen'e, valinin görevden alınması için baskı yaptı.

TEDAŞ'taki belgelerin incelenmesi üzerine, kurumdaki tüm ihalelerin rüşvet karşılığında ANAP'lı müteahhitlere verildiği, kurumun trilyonlarca zarara uğratıldığı ve 3 yıllık süre içerisinde yapılan partizanlık ve usulsüzlüklere eski valinin kayıtsız kaldığı anlaşıldı.

TRİLYONLUK VURGUNLAR

Vali Dilek'in siyasilerin tepkisini çeken bir diğer uygulaması ise trilyonlarca liralık bütçeleri bulunan Sulama Birlikleri'ne getirdiği düzenlemeler. Mülkiye Müfettişliği'nden gelen Dilek, 5 yıldır denetlenmeyen Su Birlikleri'nde incelemeleri bizzat yaptı. Harcama ve işlemlerinde usulsüzlük bulunanları savcılığa sevk etti. Dilek bununla da kalmayarak, Sulama Birlikleri Tüzükleri'nde yer alan yasalara aykırı hükümleri değiştirdi. Denetimler sonucunda kentteki 18 Sulama Birliği'nden 16'sı mahkemelik olurken, yolsuzluk yaptıkları saptanan bazı birlik yöneticileri tutuklandı.

Sulama birliklerine yönelik operasyonlar yine ANAP ve MHP'yi rahatsız etti.

YÜZDE 10'A İHALE

Vali Dilek, ‘‘Yüzde 10 komisyon karşılığında’’ verildiği öne sürülen Özel İdare'deki ihalelere de el attı. Görevi süresince tüm ihaleleri ilana çıkartan, davetiye veya emanet usulü iş verilmesini yasaklayan Vali Dilek, ihaleleri şeffaflaştırarak Urfa'da bir ilke de imza attı. Böylece el altından ihale verme dönemi de kapandı, devletin trilyonları da Hazine'ye kaldı. Urfa'da artık yüzde 5 kırımla ihale verilmiyor.

Valiyi hedef alan diğer grup ise lobi oluşturan tarikatçılar. Dilek'i tarikat evlerine çekemeyen bu gruplar da koroya katılınca Urfa'nın Atatürkçü valisi hedef tahtasının tam ortasına oturtuldu. Yöre insanının umudu Cumhurbaşkanı Sezer'de.

Urfa'da daha anlatılacak çok şey var.

Oğlunun yıktığını bakan baba onarmalı


EMİN Çölaşan, İstanbul'un en nezih semtlerinden olan Teşvikiye'deki bir tarihi eser katliamını gündeme getirdi. Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın oğlu Murat Talay ve ortakları, Teşvikiye Camii'nin Vakıflar'dan kiraladıkları 3'üncü Selim zamanından kalma 200 küsur senelik muvakkıthane binasını dondurmacı dükkánı yapmışlar, 'restorasyon' adı altında tahrip etmiş, binanın duvarlarını yıkıp cami avlusuna tecavüz etmişler ve yapının orijinal demirleri ortadan yok olmuştu. Görevi bu tür işlere engel olmak olan İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Valıkları Koruma Kurulu ise olaya müdahale edeceği yerde ilerisi için tehlikeli bir emsal oluşturabilecek karar almış ve 'bakan hatırına' binayı birinci derece tarihi eser statüsünden çıkartıp ikinci dereceye indirmiş. Böylelikle tahrip, yapanın yanına kár kalmıştı.

Murat Talay dün Emin Çölaşan'ın köşesinde yayınlanan açıklamasında ‘‘kendisinin ve babasının iddialardan dolayı büyük rahatsızlık duyduklarını’’ söylüyor ve ‘‘Ben bu işi bırakıyorum’’ diyordu.

İşin çözümü bu kadar basit değildir ve ‘‘Ben bu işten vazgeçtim’’ demekle olmaz. Murat Talay'ın, bir belediye başkanının dondurmacıya gizli ortak olan oğlunun halen yaptığı gibi perde arkasından devam etmeyeceğini kanıtlaması, hepsinden önemlisi, tahrip ettiği tarihi eseri eski haline getirmesi gerekir. Baba İstemihan Talay ise oğlu hatırına çıkan kurul kararını iptal etmek ve bu kararı veren kurul üyelerinden hesap sormak zorundadır. Biz daha önce kurul başkanlığı yapan bir hanım profesörü, mimar kızına maddi menfaat sağladığı gerekçesiyle görevden alan İstemihan Talay'dan böyle bir davranış bekliyoruz.

Teşvikiye Meydanı'nın sembolü sayılan muvakkıthaneyi eski haline getirmek Kültür Bakanı için bundan böyle ahlaki bir borç ve sorumluluk olmuştur.

Murat BARDAKÇI-Bir grup Teşvikiyeli adına/İSTANBUL

Derviş'e uyarı


‘‘DEVLET, memuruna ve kamu işçisine 30 katrilyon lira maaş veriyor, 'harca ama sakın belgeleme' diyor. ABD'de 50 bin kişinin çalıştığı IRS (Dahili Gelir İdaresi) var. 250 milyon ABD'linin tüm dünyada yaptığı harcamaları takip ediyor. Al Capone'u FBI değil IRS yakaladı. ABD'yi çok iyi bilen Derviş, orada ne varsa Türkiye'ye getirsin. Gönül ister ki Kemal Derviş, IMF'nin değil IRS'nin adamı olsun.’’

(Prof. Osman Altug)
Yazarın Tüm Yazıları