Bir portre
1969’da Ağrı’da doğuyor; ilkokulu orada, orta-liseyi Adapazarı’nda okuyor. Daha sonra İstanbul’da Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitiriyor. Çevresine soğuk; son derece asosyal bir kişiliği ile hatırlanıyor. Eniştesi onu İstanbul’da bir hırdavatçının yanına işe sokuyor. Ancak müdürün uyarıları karşısında sıkılıyor; oradan ayrılıp bu kez Üsküdar çarşısındaki küçük bir dükkanda ’çamaşır ipi’ satmaya başlıyor. Daha sonra İzmit’de gümrük memuru olan abisinin yanına gidiyor; bitpazarında eski mobilyalar satıyor, geçimini sağlamak için... Bu yıllarda Tayyip Erdoğan Büyükşehir Belediye Başkanı olmuştur; Genel Sekreteri de Ömer Dinçer’dir.
Biliyor musunuz CHP’den, gazeteci-yazar Muzaffer Ayhan Kara’nın Şişli’den; Av. Ayhan Civan’ın Çorlu’dan, Bayram Ali Çeşmeci’nin Bağcılar’dan aday adayı olduklarını... ESNAF Havva Akyüz’ün, CHP Çanakkale Ezine Belediye Meclis üyeliği için aday olduğunu açıkladığını... |
Belediye’de bir iÅŸe girmek istiyor ama olmuyor. Belki de kendisini almıyorlar!Â
Bu arada bir yolunu bulup, o zaman
Yeni Şafak’ın başında bulunan
Nabi Avcı’yla tanışma fırsatı buluyor. Bir süre gazetede çalıştıktan sonra
Kanal 7’ye atlıyor. Muhabirlik yapıyor hatta canlı yayınlara katılıyor. Gözü açılmaya başlıyor artık.
’Radikal dinci’ gruplara takılmaya başlıyor. 28 şubat sürecidir dönem... O zaman çok tartışılan
Tevhit Vakfı’na giriyor... Uzun sakalı vardır; tam bir
’islam devrimci’si olmuştur. Söylendiğine göre, bir ara da başkanlığını yürütmüştür vakfın...
Mazlum Der’in İstanbul Şubesi Başkanlığı’nda bulunduğu gibi...
Kendisini tanıyanlar,
Öztürk’ün bu dönemde
İran’ın
Kum kentine gidip orada bir süre kaldığını da anlatırlar.
Kanal 7’nin sahipleri
Mustafa Karaman ve
Mustafa Çelik’e sormak lazım; kendisini işten mi çıkarttılar; yoksa
Kanada’ya dil öğrenmeye gitmek için mi ayrıldı
Kemal Öztürk? Kanada’ya yaklaşık altı ay dayanabiliyor; daha sonra
Amerika’ya geçiyor. Aslında sinema yapımcısı olmak istiyor.
Türkiye’ye döndüğünde onun entellektüel bir havaya büründüğü ve
’fular’ taktığı söylenir. Zaten sakalını çoktan kesmiştir... Şık da giyinmektedir. Belli ki, bu adamda şeytan tüyü vardır.
O da büyükleri gibi
’dönüşüm ve değişime’ uğramıştır. Bu süreç,
TBMM Başkanı
Bülent Arınç’ın
’İletişim Danışmanı’ olmasıyla daha da gelişmiştir. Gazeteleri dolaşarak
Arınç’ın Mecliste yaptığı
’yenilikleri’ sempatik bir şekilde anlatma becerisini öğrenmiştir. Hatta
Arınç’ın konuşma metinlerini kendisinin hazırladığını söylemeye başlamıştır. Büyük tartışma yaratan
Arınç’ın
"Türkiye’de laiklik artık tartışmaya açılmalı" biçimindeki sözlerini kimin hazırladığı merak konusu olmuştur.
Arınç, başkanlıktan ayrılınca
AKP Genel Merkezi’ne takılmaya başlamıştır yeni yıla kadar...
Onu tanıyan bir okurumuzun söylediği şudur:
"Kendini çok iyi gizliyor ama ahiret hayatını unutmasın!"
İnternette çokca yeraldığı gibi...
İran devrimi yanlısı
’Girişim’ ve
’Selam’ dergilerinde yazı hayatına başlaması, daha sonra
Bu Meydan, İmza, Nehir, Yeni Zemin, Sözleşme, İstanbullu gibi dergilerde
Mir Mahmut Rıza takma adıyla laiklik karşıtı yazılar yazması...
Nükte Yayınları’ndan 1994 yılında çıkan
’Bir Garip Oğlanın Hikáyesi’ kitabının mahkeme kararıyla toplatılması,
Demirel’e hakaretten bir yıl yıl hapis cezası alması ancak
’Rahşan Affı’ ile kurtarması...
’İlk Meclis’ kitabının
RTÜK tarafından yasaklanması... Yazılarında laiklik karşıtlığı ve
Atatürk düşmanlığına özellikle vurgu yapılması... Hep bunlar bugünün
’mirası’ olarak altın tepsiyle önüne gelmiştir.
Laiklere ne yapacağını biliyor musunuz:
"Bu p....nk laikleri bir bir şişe geçireceğim!"
Halep’in 8. kapısı SURİYE’ye giden bir dostumuz, Halep izlenimlerini şöyle özetliyor:
Son yıllarda
Türkiye ile
Suriye arasındaki ilişkilerin iyi düzeye gelmesinde, hiç şüphesiz ki 10.
Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer’in,
Beşar Esat’a ve Suriye halkına zor günlerinde verdiği önemli desteğin etkileri var.
Ama aynı zamanda
Suriye’deki Türk diplomatlarının başarısı gözardı edilemez.
Büyükelçi
Halit Acar ve Halep BaÅŸkonsolosu
Ali Kemal Aydın bu başarının önemli aktörleri.
.. Halep’in 7 kapısı varmış derler. Başkonsolos
Ali Kemal Aydın, Halep’in en büyük caddelerinden birine
’Gaziantep’ Caddesi isminin verilmesini sağlayınca,
Halep halkı burayı
’Halep ’in 8. Kapısı’ diye isimlendirmiş.
.. Başkonsolos, her yönü ile eski bir
’Osmanlı’ kenti olan ve bütün ticari ilişkileri
Türkiye ile bağlı olan
Halep’te, çok önemli işler yapmış.
Halep Üniversitesi’nde
’Türk dili’ bölümünün açılmasına öncülük etmiş.
THY’nin eskiden olmayan seferlerin başlatılmasını sağlamış.
Seferler haftada 5 gün karşılıklı olarak
İstanbul-Halep hattında başlayınca zaten var olan ilgi daha da artmış.
İlginç olan
Halep’te yaşayan 150 bin
Ermeni’nin %95’nin Türkçeyi anladığı ve konuştuğu, Araplar ile birlikte Türk TV’lerini ve dizilerini en az Türk izleyicileri kadar izlediği.
.. Bu yüzden de başkonsolos olabildiğince çok
Arapça altyazılı film ve dizilerin en azından
Halep Üniversitesi’ndeki bölüme yollanması durumunda bu ilginin, bilgiye de dönüşeceğini söylüyor.
..
Yapılması gereken bir diğer önemli husus ise, tarihi
Halep Kalesi karşısındaki
Mimar Sinan’ın eseri cami ve külliyenin restorasyonu!
Halep’teki onlarca
Osmanlı eserinden en önemlisi olan bu külliye ve caminin onarımının devletimiz ve Kültür Bakanlığı eli ile yenilenmesi, Balkanlardaki Türk eserlerine yönelik yaklaşımımızın bir devamı olacaktır...
Halep’de açılan 8.
kapıdan bu topraklara artık girmek çok kolay.
Sızlanma yanlıştırGÜMRÜK müşaviri
Levent Şenaran dünkü yazıyı yanıtlıyor:
İstanbul’daki gümrük müşavirlerinin şirketlerinin %25’i bir yanlış uygulama neticesinde kapanma tehlikesiyle karşı karşıyadır deniliyor. Böyle sızlanma yanlıştır. Mesleği kurtarmak, haksız kazanç elde edenleri elemek,
Gümrük Müşavirliği mesleğini hak ettiği düzeye çıkarmak amacıyla 2005’de böyle bir değişime gidilmiştir.
Mesleğimizin derli toplu hale gelebilmesi bu mesleği yalnızca ehil olan
Gümrük Müşavirlerinin yapabilmesi için atılan bu adımın neyi yanlış sorarım.
Ben 37 yaşında bir
Gümrük Müşaviriyim ve mesleğin daha iyi seviyeye gelmesi için atılmış olan bu adımın sonuna kadar destekçisiyim; herşey daha iyi olacaktır.
MESAJ PANOSU
TV’lerde
’izdivaç’ adı altında kadın/erkek pazarlanmasına tek tek değil, tüm köşe yazarlarının topyekün karşı çıkması gerektiğine inanıyorum. Bu topluma karşı bir sorumluluktur.
Müjde DURAL