Paylaş
ÖZDEMİR İnce'nin 'Bülent Ecevit'in vasiyeti" (24.11.2006) yazısında Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen'e 24.2.2006'da Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki 'fahri doktora' ünvanının verildiği törene gönderdiği mesajda, Büyükerşen'in Eskişehir'deki büyük ve hizmet hizmetlerini ülkemizin tümünde gerçekleştirme olanağı bulacağını umduğunu söylüyordu.
Bu mesaj Ecevit'in kendisine 'halef' ilan ettiği yorumları yapılmıştı.
Prof. Büyükerşen'e telefonda "Hocam, bugün hangi pozisyondasın? Bir şey mi oluyor?" diye sorduk; "Herşey olabilir... Biz her zaman göreve hazırız" dedi.
Büyükerşen'e göre, hastalığı nedeniyle yarım kalan ulusal nitelikteki büyük koalisyon düşüncesi uzlaşı sonucu gerçekleşseydi, Başbakan adaylığı için kendisine görev verilecekti.
"Parti başkanı olmam, ben icraat adamıyım" diyen Büyükerşen'in ilk kez ayrıntılı şekilde 'Ecevit'in görüşü'nü açıkladı.
WİLLY BRANDT ÖRNEĞİ
Büyükerşen, bir gün Ecevit'in kendilerine SPD örneğini vererek,
Brandt'ın parti başkanlığında kalarak Schmidt'i başbakan adayı olarak gösterdiğini ve bunda da partinin yeniden iktidar olanağı kazandığını belirterek şöyle konuştuğunu anlatıyor:
"Bunu anlattığı ortamda Rahşan Hanım, Emrehan Halıcı ve Zeki Sezer vardı. Ve bana dönerek, 'Hazırlan, eğer seçime gidilip bizim hükümeti kurma görevi bize verilirse ve bir uzlaşma olursa biz bu modelle seçime gireceğiz, dedi. Hatta Zeki Sezer 'Genel Başkan olduğum günden beri ben de bu fikirdeyim'
dedi. Yani Sezer partinin başında kalacak, Başbakan adayı olarak beni ilan edecekler. Ecevit'in düşündüğü model buydu."
CUMHURBAŞKANLIĞI İÇİN NE DEMİŞTİ
"Cumhurbaşkanlığı seçiminde de mutlak surette bir ismin üzerinde ittifak sağlanması gereğini söylüyordu Ecevit... Önce gönlü Sezer'in görevini uzatmaktı. "Bunun için Anayasa değişikliği gerekiyor ama bunlar yapmazlar. Bu nedenle adayın AKP'den olmaması için bir çalışmanın yapılması gerek';
sonra bana dönerek 'Ama üzerinde ittifak edilebilecek isimler görüşülürse bizim önereceğimiz isim sensin' diyordu."
Büyükerşen, Gülgün Feyman'ın, Habertürk'te geçen 14 Şubat'ta 'Sevgililer Günü'ndeki röportajında Ecevit'in yukardaki modeli orada da anlattığını söyledi. Feyman, 'Cumhurbaşkanlığı seçiminde bunlar olamayacağına göre, sizin aklınızda bir isim var mı?' diye sorunca Ecevit 'Mesela Büyükerşen var" diyor, Büyükerşen'in başarılı çalışmalarını anlatıyordu. Büyükerşen, "Adımız ilk kez bu programda ortaya çıktı" dedi.
BÜYÜK KOALİSYON
- Ya solun birleşmesi ya da geniş bir ittifak...
- Tam o da değil. Aslında Ecevit'in düşündüğü iç-dış tehlikelere karşı
Türkiye'nin düze çıkarılması için büyük bir birliktelikti... Bunda mutlaka parlamento dışındaki merkez sol ve sağ partilerin, hatta DSP'nin koalisyon ortaklarının da olması gerektiği idi. "Çünkü partiler arasında ideolojik farklar kalmadı" dedi. Onların da, soldakilerle birlikte parlamentoya girmesi ve ulusal nitelikte güçlü bir koalisyonun oluşması düşüncesiydi.
AKP ve CHP barajı indirmediğine göre, bu işbirliği çok gerekliydi.
Ecevit, iç-dış tehlikelerin neler olduğunu 10 başlık altında toplamıştı;
Kıbrıs, AB, işsizlik, Güneydoğu, iç ve dış borçlar, eğitim, sosyal güvenlik, yargı bağımsızlığı, partiler ve seçim kanunları... Bunlar bugünkü sıkıntının kaynakları, bunun için Anayasa değişikliğine ihtiyaç vardı. Anayasayı değiştirmek için de güçlü bir hükümet ve parlamentonun olması gerekliliğini söyledi. Ecevit'e göre, önce bir hedef belirlenecek. Neden bu işbirliğine karar verildiği ilan edilecek. Sonra bir protokol hazırlanarak halka açıklanacak. Peki baraj sorunu; 'Bunun formülü bulunur" diyordu. Formül şöyle işleyecekti:
Her ilde partilerin gücü anketle belirlenecek. Siyasi hesaplar bir yana bırakılacak ve o ilde işbirliğine evet diyenler adaylarını açıklayacaklar. Ve bunlar tek bir listede sıralanacaklar. Yani hangi ilde o parti güçlüyse o listeyle girilecek seçime... Tabii aday olanlar partilerinden istifa edecekler. Listelerin sıralamasında bir sorun olmayacağını düşünüyordu.
'KURUCU MECLİS' ÖRNEĞİ
Meclis'e girildiğinde her üye kendi partisine dönecek; parti grupları oluşacak. Ondan sonra partiler, daha önce protokolle anlaştıkları gibi mutabık kalınan ismin başbakanlığında koalisyon hükümetini oluşturacaklar.
Liderleri hükümette yer olmayacak, Ama sterlerse hükümette Başbakan Yardımcısı olarak kalabilirler.
Yani parlamento bir 'Kurucu Meclis' gibi çalışacak. Bugün yaşanan sıkıntılar Anayasa değişikliği ile giderildikten sonra 2-3 yıl içinde, Seçim ve Siyasi Partiler Kanunları da değiştirildikten sonra gerçek bir demokratik yapı içinde seçime gidilecek. Partiler de esas güçlerini o zaman göstermiş olacaklar."
ECEVİT HASTALANMASAYDI
Büyükerşen devam ediyor:
"Ecevit hastalanmasaydı, bu saydığım formül için aşağı-yukarı Haziran veya Temmuz aylarında bu işlerle uğraşacaktı. Parlamento içinde ve dışındaki parti liderlerini dolaşarak bu formülü tartışmaya açacaktı.
Peki, bu kadar parti nasıl bir araya gelecek?
Önce soldakiler, sonra sağdakiler anlaşacak; sonra da iki taraf birbirleriyle... Bu bir plan çercevesinde olacak.
Ecevit, "Burada da adayımız yine sensin" diyordu."
- Genel Başkanlık meselesi...
- Zeki Sezer'den önce bana bu teklifi kabul ettiremedi. Çok israr etti, olmaz dedim. Ben (2004'te) ikinci kez belediye başkanı seçilmişim, Eskişehir halkı
sabah akşam yanımda olmuş, bana güvenmiş... Ancak Büyükşehir belediye meclis üyeliği bakımından şu anda azınlıktayım. Ayrılırsam Büyükşehir Meclisi çoğunluk AKP'de olduğu için kendilerinden birini getirecek. O zaman ayrılırsam Eskişehirlilere ve kendime siyasi etik anlamına uygun olmayacağını söyleyerek, genel başkanlığı kabul etmedim. Şu anda dahi AKP'nin her türlü baskısına karşı mücadele ediyorum.
PARTİDE GÜÇ SAHİBİ DEĞİLİM
- Şu andaki durumunuz.
- DSP'nin Belediye Başkanıyım. Partide şu anda bir irade kullanacak bir güç sahibi sahip değilim. Zeki Sezer faaliyetleri yürütüyor, birliktelik için açık davetler yapıyor; Sayın Deniz Baykal'a yapıyor. Ama Baykal'ın yapmayacağını, yanaşmayacağını görüyoruz. Aslında iki gün önce gazetecilere söyledikleri arasındaki cümleler aslında sayın Ecevit'in sözleri... Ve bu sözleri ben daha önce söyledim. Kapıyı açıp kapıyor.
- Yeni bir gelişme olursa...
- Önümüzdeki aylarda yeni gelişmeler olabilir... Ecevit buna 'işbirliği' diyordu; yani seçim işbirliği... Eğer Baykal, DSP ile seçim işbirliğine katılırsa, fevkalade ummadığımız olaylar gelişirse, Baykal da sol ve sağda işbirliğine, ya da solla işbirliği çizgisine gelebilir. Ama Deniz Bey'in hali belli olmaz.
- Zeki Sezer'e düşen görev?
- Sezer'in parlamento dışında kalan sağ ve sol partilerle temas etmesi lazım. Eğer Ecevit'in düşündüğü doğrultuda bir işbirliği sağlanırsa, ki sağlanır... Bildiğim kadarıyla DSP seçime girecektir. Parlamentoya girildiğinde ve hükümet kurma görevi DSP'ye verilirse, 'Bizim Başbakan adayımız Yılmaz Büyükerşen' denilecektir.
İLLE BEN DEĞİL
- Son olarak söyleyecekleriniz...
- Sayın Ecevit'in düşündüğü modeli söyledim. Ecevit'in modeli buydu ama katı bir model olarak düşünmüyordu, katı, dayatmacı ve israrcı değildi.
Müzakerelerde 'esneklik' sağlanabilirdi. Ne olursa olsun bir işbirliği şarttı. Bugün bu formül önümüzde. Şunu da vurgulamak isterim, sırf işirliği sağlamak için ille de ben değilim; benim dışımda da bir isim olabilirdi. Ecevit'in söyledikleri bunlardı.
İki söz iki tarih
"Sadece 'hak geldi batıl zail oldu' yazısı çıksa bile ömrümün sonuna kadar Milli Gazete'yi okumaya devam edeceğim."
(Recep Tayyip Erdoğan, 1997)
"O gazeteyi (Milli Gazete) okumam bile."
(Abdullah Gül, 23.11.2006, Ertuğrul Özkök'ün köşesinden)
Büyükşehir'den Ayazağa ile ilgili yapılan açıklamada 14 kazıktan 2'sindesorun çıktı
İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi tarafından ihale edilen ve yürütülen tüm çalışmalarda, yapılan bütün imalatlarda Altyapı Koordinasyon Merkezi (AYKOME) kararları gereği, öncelikle bölgede yer alan ilgili birimler ile bağlantı sağlanarak mevcut altyapı tespit edilmekte ve bu bilgilere göre iş programı oluşturulmaktadır.
- Bu doğrultuda bölgede altyapısı mevcut olan ve palanlanan işler ile ilgili tüm kuruluşlarla (İGDAŞ, BEDAŞ, TELEKOM, İSKİ, raylı sistemler vs.) koordinasyon sağlanmış ve proje çözümleri buna göre geliştirilmiştir.
- Ayazağa Kavşağı Yol ve Ortak Altyapı İnşaatı işi Ar-Yapı İnş. San. ve Tic. A.Ş.'ye ihale edilmiş olup, 02.9.2005'te yapılan yer teslimi yapılmıştır.
- Kavşak inşaatı işinde proje aşamasında, işin önemli bir kısmını oluşturan ve 16 ayak üzerine oturan köprünün yer aldığı bölgenin zemin koşulları itibari ile (yapılan sondaj raporları doğrultusunca) boyu 20 metreyi aşan kazıklı sistemle çözümleyip zemin iyileştirmesi yapılarak yüzeysel temel (radyal temel) ile çözümlemesi kararlaştırılmıştır. Dolayısıyla metro güzergahı ile çakışan hiçbir imalat olmayacak şekilde uygulama projesi dizayn edilmiş ve iş buna göre başlatılmıştır.
- İş, yapılan mühendislik değerlendirmeleri ve varılan proje kararları doğrultusunda iş programına uygun olarak yürütülmektedir. Hem kavşak işi hem de metro inşaatı işi 24 saat aralıksız olarak çalışma esasıyla yürütülen işlerdir.
- 1 yılı aşan bir süredir bölgede metro ve kavşak işleri herhangi bir etkileşim olmaksızın sürdürülmektedir.
- Bu sebeple "çakılan kazılar metro inşaatına isabet etti" ve inşaatı yapan Ar-Yapı'ya "şimdi çaktığını kazıkları, temelleri sök biz sana yeniden proje vereceği demişler" ifadeleri gerçek dışıdır.
- Kavşak inşaatının metro inşaatı ile çakıştığı iddia edilen mahallelerdeki ayaklarında kazık imalatları söz konusu değildir."
Topbaş: "Zaten vekilim karşılayacaktı"
BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Papa'nın gelmesinden bir önce pazartesi günü kalabalık bir heyetle Brüksel'e gidiyor.
Topbaş, önceki akşam Habertürk'te bu konudaki soruya "Zaten burada olsaydım
da vekilim gidecekti. Pazartesi günü, daha önceden programlanmış 2010 Avrupa Başkenti ile ilgili temaslarım için Brüksel'e gideceğim."
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Brüksel çıkartmasından sonra gazeteler perşembe günü İstanbul'a dönerken, Topbaş ve belediye ekibi Moskova'ya uçacaklar.
Paylaş