Paylaş
Hastanın durumuyla böbrek naklinin başarılı olduğu anlaşılınca birlikte çalıştığımız bir arkadaş böylesine önemli bir olayın basına aktarılması gerektiğini söyledi (Dr. Sait Kapıcıoğlu).
Ağabeyime söyledim, çalıştığım hastane ile ilgili bir haber yapmayı uygun bulmadı ve birlikte çalıştığı arkadaşına (Orhan Duru’ya) rica etti. Duru, Hacettepe’ye gelerek Haberal’ın hocasıyla (Prof. Dr. Hüsnü Göksel) gazeteci olarak görüştü. Hoca ile Duru tanışıyorlardı, hoca Duru’ya “Bu ülkemiz tıbbı açısından çok önemli bir olay, bunu haber yapın ama fazla büyütmeyin, Haberal’ın daha çok şey yapacak kapasitesi var, bir zarar görmesin” dedi.
8 sütuna manşet olacak haber fazla dikkat çekmeyecek bir boyutta yayınlandı, bu ilk böbrek nakli anneden oğluna yapılmıştı. Daha sonra Haberal, kadavradan böbrek naklini başlattı ve karaciğer nakli gibi çok önemli girişimler yapılabilen bir Üniversite Hastanesi kurdu. Ancak ‘yüz nakli’ gibi organ naklinin gösteri aracı yapılabileceği bir girişimle ilgilenmedi ve fırsat vermedi.
40 yıl kadar önce Güney Afrikalı Dr. Barnard ilk kalp naklini gerçekleştirince bizim şöhretli doktorlarımız da “O yapıyorsa biz de yaparız” diyerek kalp nakli yaptılar. Sonuçlar hüsrandı (Dr. Kemal Bayazıt ve Dr. Siyami Ersek).
Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde yapılan yüz dahil organ naklinden sonra ‘aile boyu’ gösteri mesleğine saygılı hekimlerce şaşkınlıkla karşılandı.
Arkasından birkaç gün önce Hacettepe Üniversitesi’nde yapılan yüzlü, kollu ve bacaklı nakil gerçekleştirildi (ki ilk gün 90 ünite kan verilmiş, bu kadar kanla kim bilir kaç gencin hayatı kurtarılırdı, ayrıca takılan uzuvlar kesildi ve hasta kaybedildi.
Nakil yapıldıktan sonra ekibin başı Akdeniz Üniversitesi gibi fazla ön plana çıkarılmadı, başarıyı Rektör açıkladı. Ölümün açıklanması yazılı bir açıklama ile geçiştirildi.
(Not: Organ Nakli Vakfı’nı Haberal ile birlikte kurmuştuk.)
Prof. Dr. Akın YILDIZ
GÜNÜN TVİT’İ
Sarkozy yeni tasarı hazırlayacakmış. Anayasaya karşı eylemlerin odağı oldu bu UMP. yıldırado
Peki dersleri kim denetleyecek
LİBERAL Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker uzun yıllar Amerika’da yaşamıştır. 4+4+4 konusunda yine ilginç bir not gönderdi.
“Amerika’daki ‘evde eğitim’ uygulamasını 4+4+4 garabetine örnek göstermek şark kurnazlığıdır ve uygulamanın sadece başlığını dile getirmek kamuoyunu yanıltmak amaçlıdır” dedikten sonra bu sistemi şöyle anlatıyor:
“Adem-i merkeziyetçi bir sistemle yönetilen ABD’de eğitim konusu tamamen eyaletlere bırakılmıştır. Federal devlet asgari şartlar koyarak eğitimi sadece fonlar.
Doğrudur, 50 eyaletin tamamında ailelere çocuklarını evde eğitme hakkı tanımıştır. Ancak konuyla ilgili yasal düzenleme 50 eyalette de farklıdır. Hiç kimse ABD’de ‘evde eğitim’ şu şekilde uygulanıyor diyemez. Hemen hepsi birbirinden farklıdır. Bazı eyaletlerde çocuğunu evinde eğitmek isteyen anne babanın ikisinin de lise, bazılarında üniversite mezunu olma şartı vardır.
En katı kurallarla bu uygulamayı sürdüren eyalet New York ve Massachussetts’tir. Kurallardan bazıları şunlardır:
- Aile, ilk ve ortaokul yaşındaki çocuğuna her okul yılı 180 gün ve 900 saat, lise yaşındaki çocuğuna 990 saat ders verdiğini veya ders aldırdığını devlete kanıtlamak zorundadır.
- Bu zorunlu dersler arasında, başta vatanseverlik, yurttaşlık olmak üzere matematik, İngilizce, tarih, coğrafya, sağlık bilgisi ve trafik kuralları bulunmaktadır.
- Aile çocuğuna evde vereceği ders programını Eyalet Eğitim Bakanlığı’na onaylatmalıdır.
- Aile belli aralıklarla, çocuğa niteliklerini devletin belirlediği eğitmenler tarafından verilecek sınav sonuçlarını devlete iletmek zorundadır.
- Her ne kadar yasal tartışma konusu ise, devlet görevlileri belli aralıklarla ev ziyaretleri yaparak evde eğitim gören çocuğu denetleme hakkına sahiptir.
Kural ve denetleme listesi daha çok detaylıdır. Ortalama eğitim düzeyi 4-5 sene olan Türk toplumunda AKP’nin bu önerisi ne kadar hayırlıdır bunu kamuoyunun değerlendirmesine sunarım.”
Işıklar’dan CHP’ye öneri
DİSK eski Genel Başkanı, SHP döneminde TBMM Başkanvekili ve HEP’in Genel Başkanlığını yürüten Fehmi Işıklar’la Ankara’da karşılaştık. Sağlık durumunun iyi olduğunu söyledi. “Bak” dedi; “CHP’lilere bir önerim var.”
“CHP, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde ciddi biçimde örgütlenmek istiyorsa SHP (İnönü, Karayalçın) ve Türkiye Değişim Hareketi (Mustafa Sarıgül) kadrolarından yararlanması gerekir.
CHP ayrıca kendi doğal tabanının dışında halka yönelik bir açılım yapacaksa, tabanını genişletmek istiyorsa gene Türkiye Değişim Hareketi’nden yararlanmak durumundadır.
Yeni söylem bulmak, doğal olarak her yurttaşımızın kabullendiği laik olmanın ötesinde halkın sıcak sorunlarıyla ilgilenmek ve onlara çözüm yolları göstermek zorundadır.
Bugünkü koşullar, mücadele etmemenin mazereti, gerekçesi olamaz. Geçmişte DİSK bir sendikal örgüt olmasına karşın, ki hiçbirinin dokunulmazlığı yoktu; DİSK’i destekleyen ciddi bir basın yoktu, TRT iktidarın güdümündeki tek kanaldı, buna rağmen DİSK, iktidarlara halk deyimiyle kök söktürüyordu ve yalnız işçi sınıfını değil emeğiyle geçinen herkesi yönlendiriyor, harekete geçiriyor, iktidarları sarsıyordu.”
Türkiye ajan kaynıyor
YENİ bir toplum üretmek, eskisini imha etmekle mümkündür.
Eski bir partinin içinden, yeni bir parti üretilmesi eskisinin imha edilmesi ile mümkündür.
Bu da az sayıda ajan ile gerçekleştirilecek bir iş değildir.
Türkiye ajan kaynamaktadır.
CHP’nin hem ideolojik hem siyaset açısından değiştirilip, dönüştürülmesi için bir ajanın değil, çok sayıda ajanın olması gerektiğini akla getirmektedir.”
Bülent ESİNOĞLU
‘Muhabbet’ nedir
İSMİNİN verilmesini istemeyen bir dostumuz dünkü yazımızda geçen KILIÇDAROĞLU’nun kurultaydaki ‘muhabbet‘ vurgusuna bir not gönderdi. Muhabbet kavramı Anadolu-tasavvuf geleneğimizde hataların karşılıklı olarak asgariye indirilmesi çabası, dost meclisi iletişimidir. CHP lideri ‘muhabbet’e vurgu yaparak CHP’nin temel tanımlayıcılarından olan Anadolu kültürüne ‘derin bir atıf’ yapmaktadır. Yeni CHP, işte CHP’nin asli köklerinin hatırlanması anlamına da geliyor.
Paylaş