ÇANKAYA Belediye Başkanlığı adylığında ısrarlı olan Osman Gökçek, "Melih Gökçek oğlundan korksun" başlıklı (1.12.2006) yazımız üzerine " Melih Gökçek’in oğlu olmaktan gurur duyuyorum ve ülkemizdeki en başarılı belediye başkanlarından olduğunu düşünüyorum" diyor ve şöyle devam ediyor.
"Ben ülkemizi en yüksek seviyelerde görmek için elimden geleni yapmak isteyen bir gencim. Ancak sizlerin Sayın Eryılmaz’ın profesör olmasını, beni ezici bir unsur olarak göstermeniz beni derinden üzdü. Belediye başkanlığı unutulmamalıdır ki bir tecrübe ve sevda işidir. Ben babamın tecrübelerinden iyi yararlandığımı düşünüyorum. Belediyecilikte onun yanından daha iyi bir okul olmadığı kanaati içerisindeyim. Bir kişi çok iyi profesör olabilir ama iyi bir yönetici olamaz. Ayrıca ben profesörlükte değil belediyecilikte ondan daha iyi olduğumu iddia ediyorum. Ben tıp profesörünün değil Çankaya Belediye Başkanının karşısına adayım. İsterseniz dışarıya çıkıp kişilere Çankaya Belediyesi’nden memnun olup olmadıklarını sorabilirsiniz, inanıyorum ki sizde benim aldığım cevabı alacaksınız. Gelin sizi parkları gezdireyim veya spor komplekslerini, durumun ne kadar içler acısı olduğunu göstereyim, bana hak vereceğinize inanıyorum. Çankaya’mızı sadece Gazi Osman Paşa’dan ibaret olmadığını bilmemiz gerekiyor. Çöpü toplanmayan sokakların fotoğraflarını arzu ederseniz size gönderebilirim. Ayrıca içinde ülkesi için güzel işler başarmak arzusu olan gençleri yaşları dolayısıyla bu şekilde yargılamak bence hiç şık bir hareket değildir. Gelelim anket için para konusuna ben arkadaşlarım ile anket yapıyorum ve bu anketler için bir ücret ödemiyorum ama ben yaptığım anketlerin doğruluğuna yüzde yüz inanıyorum. Benim ticarethanemin olması neden sizi bu kadar rahatsız etti inanın anlamakta güçlük çektim. "Melih Gökçek oğlundan korksun" ibaresi bence çok ama çok yanlış bir ifade. Ben onun oğluyum ve oğlu olmaktan gurur duyuyorum ve ülkemizdeki en başarılı belediye başkanlarından olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bir evladın babasını çok sevmesinden daha doğal ne olabilir. Yoksa siz babanızı sevmiyor musunuz? Melih Gökçek’in oğlu siyasette yer alamaz diye bir şart mı var? Ben Sayın Eryılmaz’dan çok daha başarılı olacağıma inanıyorum bunun takdirini aziz milletimiz verecek. Vatandaşlarımız şuna inansınlar ki Çankaya için mevcut belediye yöneticilerinin aklına bile gelmeyecek projelerle geliyoruz. Çankaya’mız 20 senedir bir adım bile ilerleyememiştir. Bunu da vatandaşlarımız çok iyi bilmektedirler. Sizleri de gençlere destek vermeye davet ediyorum. Çankaya’mız ülkemizin kurucusu Mustafa KemalAtatürk’e layık bir hale gelmelidir. Atatürk cumhuriyetimizi gençlere emanet ederken gençleri "çoluk çocuk" diye gören bir zihniyeti bizler kabul etmiyoruz. Bizlerin, gençlerin önünün açılmasını istiyoruz."
Osman Gökçek’in, ’gençliğe’ örnek gösterilmesi yanlış
1 ARALIK günü köşenizde yazdığınız yazıyı dikkatle okudum ve sizlere şunu söylemek isterim ki gençliğin önüne tek örneğin Osman Gökçek olarak çıkarılması son derece yanlıştır.
Gençliğin asıl temsilcileri ve gençliğin asıl düşüncesini, desteğini almış olan Büyük Gençlik Derneği tüm Ankara’da oldukça ses getiren ve Türkiye çapında olan bir dernektir. Bizlere de köşenizde yer ayırmanızı önemle rica ederiz.
Cenk KÜPELİ-Büyük Gençlik Der. Bşk.
(Öncelikle yerel sorunları kapsayan görüş, öneri ve eleştiri hakkınızı elbette kullanabilirsiniz. Y.B.)
Ankara’ya da başkent diyorlar
"ANKARA Ek’ini eski bir belediyeci, araştırmacı ve Türkkonut’ta oturan bir vatandaş olarak özellikle izliyorum. Köşenizde sık sık, Çayyolu ve Ümitköy’le ilgili olarak yayınlanan okuyucu mektuplarını da ilgiyle izlediğimi belirtmek isterim. Sizin, diğer tüm görevli arkadaşların verdiği emek her türlü övgüye değer. Özellikle büyüklerimiz, Ankara’nın bir ’Avrupa başkenti’ olduğunu vurguluyorlar sık sık. Ama gerçek böyle mi? Kuşkusuz bir şeyler yapılıyor. Ankara eski Ankara değil... Bazı bölgelerimiz de bir Avrupa başkenti görüntüsünde. ’Görüntü’ kelimesini özellikle kullanıyor ve düşünüyorum.
Ankara bir Avrupa başkenti ise neden sadece 10 dakikalık bir yağmurda, cadde ve sokaklar bir su kanalına, alt geçitler de gölete dönüşüyor."
Bunları söyleyen kendisini ’VatandaşD’ olarak tanımlayan Dumrul Ölçen... Bindiği toplu taşıma araçlarında yaşadıklarını tek tek not almış.Araçları, sürücüleri, yolcuları gözlemlemiş.Yazdığı ’Seyahatname’yi Cumhurbaşkanlığı’na, belediyelere, emniyete, ilgili oda ve federasyonlara yollamış.Sadece Cumhurbaşkanlığı ve EGO’dan teşekkür gelmiş. Ölçen’Seyahatname’yi bize de yollamış.
28 kez minibüsle, 26 kez belediye otobüsüyle 11 kez de çift katlı özel halk otobüsüyle yolculuk yapan Vatandaş D’nin seyahatnamesinden ilginç notlar:
BÖBREK TAŞINA BİRE BİR 17.09.2005, saat 18.00. 06 RYN 18 plakalı, 591 numaralı Ümitköy belediye otobüsü. Sürücü iyi, araba çok kötü, tam bir hurda. Amortisörler bitmiş, en ufak tümsekte araba hopluyor. Hız makul, duraklar teğet geçilmiyor, yolcu koşturulmuyor. Araba 94 model, sürücüye de yazık yolculara da. Böbrek taşına bire bir bir araç.
HAYVAN TAŞIYOR SANKİ 14.09.2005, saat 08.00 civarı, Uludağ önü. 06 J 0047 plakalı minibüs. Ana arterde Eskişehir Yolu’nda 100 kilometreyi bulan hız. Ani fren, ani kalkışlar. Sanki büyükbaş hayvan taşıyor. Vadi Kent ve Migros kavşaklarında kırmızıda geçti.
KELLE KOLTUKTA YOLCULUK 6.10.2005, saat 19.20. Ümitköy belediye otobüsü. 91 model körüklü otobüs. Son derece tehlikeli araç kullanıyor. Neresi boşsa oraya dalıyor, sanki motosiklet kullanıyor. Kumrular Kavşağı’nda kırmızda geçti. (...) Kelle koltukta bir yolculuk yaptık. Hepimize geçmiş olsun!
’ÇÖKELİM BEYLER’ 31.10.2005, saat 07.45. 06 J 300 plakalı Uludağ minibüsü. Sürücü tıraşsız. Hız fazla. Yolcuya sorup, eğer Çayyolu’nda inecekse alıyor. Trafik ekiplerini görünce ’çökün’ diye rica ediyor.
YARIN: Şu duraklar olmasa... Minibüsçü hileleri...