YILLARDIR Ankara’da Opera’ya giderim. Her defasında bir daha gitmeyeceğim diye kendime telkinde bulunmaktan bir türlü kurtulamamışımdır.
Bir operaya gidiş bu kadar güç ve zorluklarla dolu olabilir mi? Akşam saat 20.00’de başlayan operaya gitmek için trafik nedeniyle iş dönüşü evde bir iki lokma atıştırıp saat 19.00’da evden çıkmak zorundayım. Buna rağmen Kızılay ve Ulus’a yönelik trafik yoğunluğu nedeniyle her defasında beş dakika kala opera binasına girebiliyorum. Opera binasının daracık otoparkında yer bulabilmek de ayrı bir sorun. Sonra her yer derme çatma. Otoparktan opera binasına giden merdivenler son derece ilkel ve sorunlu. Kırık basamaklar, inişli çıkışlı, toprak, çamur ve düzensiz yollar... Bu ülkede neden çevre düzenlemesi diye bir şey yapılamaz bilmem... Oysa bu çok kolay. İnsanlar, hele de kadınlar, seke seke o taşlar üzerinden geçmek, o kötü merdivenlerden zorlukla inmek zorunda mı? Opera diye çağdaş bir etkinliğe katılmak için geliyorlar... Opera binası, temsil salonu, bakımsız ve her yıl gözden geçirilmeden sezona girilen ve kullanılan bir yer. Yaratıcılık ve düşünceden uzak bir yönetimi var Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin kanımca. Opera Genel Müdürü’ne, arabasını Opera’nın otoparkına park ettikten sonra toprak yollardan ana binaya yürümeyi denemesini öneriyorum. Belki bunları biliyor ve umursamıyor. Nihayet o da bizden biri! Ayrıca, Opera binasının önüne ışıklı bir yaya geçidi yapılmalıdır. Bu söylediklerimin gerçekleştirilmesi için düşünceli yönetici olmak, biraz para, birkaç gün yeter. Opera’ya gitmek binbir güçlükle binaya girebildikten sonra, otoparka bıraktığınız arabanızın kimlerin arabasını engellediğini ya da tam tersini düşünerek tedirgin biçimde temsil seyretmek değildir. Acil durumlarda ne yapacaksınız? Opera her şeyiyle bir güzellik, zevk ve estetik eylemi olmalıdır. Opera’ya gitmek bu sorunlar nedeniyle benim için uzun zamandan beri bir azap olmanın ötesinde değil. Oysa, operayı çok seviyorum ve sanatçılarımızın performansları da çok güzel. Neden bu eksiklikler giderilemiyor?
İnternetten bilet satmakla çağdaş bir organizasyon olunamıyor.
Abdullah ŞEVKİ
Kurban alımında ’ince’ hesaplar
HER defasında olduğu gibi bu kurban bayramında da kurbanlık alırken dikkat edilmesi gereken hususlar artık ayyuka çıktığı için uyarmadan edemeyeceğim. Kurbanlık şartları malum, fakat diğer incelikler şunlar:
1. Hayvanların bakıcıları aralarında fahiş bir fiyat üzerinde anlaşmışlardır. Anlaşmak istemeyenler de anlaşmak zorundadırlar çünkü zor söz konusudur. Fiyatı kiranın haddi bildirilme söz konusudur.
2. Sürünün en semizi fahiş fiyatın göstergesidir ve güya ayrılmıştır.
Diğerleri onunla karşılaştırılarak aynı fahiş korunur.
3. Markette satılan etin fiyatına kesim, tasnif, paketleme, market giderleri, KDV ve kar dahil olarak bu günlerde 15 YTL ise kurbandan çıkan etin fiyatının 7-8 YTL/kg’den fazla olmaması gerekir. 10 YTL olsa bile kesimden sonra tartığınızda 25 YTL/kg gibi fahiş bir maliyetin ortaya çıkması pek muhtemeldir.
4. Kurbanlıkları değil önceden ayırtma, 1. günde kesmeyi bile pek düşünmeyin, derim. Zira sonraki günlerde fiyatların yarıya hatta 1/3’üne kadar bile düştüğü ortadadır. Hayvanı satacak adam elinde kalacak kurbanliklari geri götürmek bir yana 7-8 YTL/kg üzerinden mezbahalara bile satamaz çünkü almazlar. 1. günün fahiş ortamını unutun.
5. 7-8 YTL/kg fiyatın içinde çobanın yetiştirme parası, hayvan sahibinin parası, nakliye, belediye kira-harcı vardır. Olsa olsa malum örgüt haracı sebebiyle fiyat 12-15 YTL/kg’a çıkar, 25 YTL/kg ile de fahiş fiyata ulaşılır. Nerede 8, nerede 25. Benden söylemesi... Meselenin damdan düşeni olarak, damdan düşmeden önce bilin istedim.
Ağız tadıyla, hayırlı bayramlar geçirmeniz dileğiyle.
Orhan İRFANOĞLU
Aşıkları hor görmeyin
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı desteğinde 1-2 Aralık 2008 tarihleri arasında Sivas’ta düzenlenen ’Áşıklar Şöleni’ne davet edilen 60 kadar áşığa, ağırlama giderleri dışında bir sanat ücreti ödenmediğini, giden áşıklardan üzüntüyle öğrendim. Dört gün evinden ayrılan bir áşığın, yuvasına bir ekmek parası götürememesi, hatta cebinden masraf yapmasıyla bu áşık sanatı yaşar mı?
Bizim Bakanlıkta görev yaptığımız yıllarda düzenlenen Áşıklar Şölenlerinde (Konya Áşıklar Bayramı gibi) áşıklar hem Bakanlık hem de belediye ve iş adamları tarafından madden desteklenmişlerdir.
21-24 Mart 2008 tarihlerinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığınca düzenlenen 40 áşığın katıldığı ’Áşıklar Kurultayı’nda ağırlama dışında her áşığa 600 YTL sanat ücreti ödenmiştir.
Bir pop sanatçısına 15.000 YTL’den az para teklif edin bakalım, yerinden kımıldar mı? Áşıklar, halk sanatçıları bu hor görülmeyi hak ediyorlar mı? Ulusça dilimizi, türkülerimizi, destanlarımızı yaşattıklarından dolayı borçlu olduğumuz bu değerli sanatçıları lütfen aşağılamayalım, yüceltelim.
Unutmayın, Sivas’ta 1931 yılında düzenlenen ilk Halk Şairleri Bayramı’nda áşıklara ücret ödenmişti. Yıl 2008. İleri mi gittik, geri mi?