Paylaş
İşten çıkarılan bankacılar feryat halinde...
Bizi Cottarelli'ye kıydırmayın
BANKACILIK sektöründe çalışanların sorunları giderek büyüyor. Özellikle, Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulan Türk Ticaret, Egebank, Yurtbank, Yaşarbank, Esbank, Interbank, Bankekspres, Sümerbank'ta büyük çapta işçi çıkarılması bekleniyor.
Binlerce banka çalışanı ile aileleri tedirginlik yaşıyor.
Türk Ticaret Bankası'nda çalışan 4 bin işçinin örgütlü olduğu Bank-Si-Sen Genel Sekreteri Ahmet Oktar, fondaki 8 bankanın tek banka haline dönüştürülmek istendiğini belirterek, ‘‘Bu durumda 16.200 personelden 10 bini birleşme aşamasında işten çıkartılacak. Bundan da en fazla personel sayısına sahip olan biziz. Egebank ve Yaşarbank'ta tasfiye başladı. Bizim de 12 şubemizin kapatma kararı çıktı’’ diyor.
İşverenle yapılan görüşmelerde başta iş güvenliği olmak üzere birçok kazanılmış haklarının ellerinden alınmak istendiğini söyleyen Oktar, şöyle konuştu:
‘‘McKensley adlı uluslararası danışmanlık firması tasfiyeyi yapacakmış. Yapacak da ne olacak, bizleri ekmeğimizden edecek. Peki, o batık kredileri verenler ne olacak? Ayrı bir şirket eliyle bunlar takibe alınacakmış. Yani, batıkların bedeli Hazine'den karşılanacak, bu yanlış işleri yapanların bedelini de banka çalışanları ödeyecek. Birleştirilmiş sekiz banka da, tertemiz şekilde yeni sahibine altın tepsi içinde ikram edilecek. Yani batık krediler devlete yüklenip olaydan sıyrılınacak. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde olamaz.’’
- Batık kredilerde Hazine temsilcilerinin imzaları yok mu?
- Tabii, hepsinde Hazine temsilcileri var, imzaları var. Onlara sormak lazım, zamanında niye müdahale etmediler diye. Sonuçta bu pisliği temizleme işi çalışanların sırtına yüklendi.
- Banka şubeleri ne olacak?
- 8 bankanın 620 şubesi bulunuyor. Öğrendiğimize göre bunu 300'e indirecekler.
- Ticaret Bankası'nda neler oluyor?
- Sandığımız var, 4 bin çalışanımız, 6 bin emeklimiz var. Emeklilerin devlete tek kuruş yükleri yok. İşleyen bir sistem de çökertilecek. 30 bin aile ortada kalacak. Fon Başkanı Erdal Aslan'a ‘‘Zamdan vazgeçtik, Yüksek Hakem Kurulu'ndan 1998'de geçmiş, yargının onayladığı haklarımızı istiyoruz’’ dedik. 20 gün önce ‘‘Tamam’’ dedi. Sonra vazgeçti. ‘‘O zaman tamam’’ diyerek işin içinden sıyrılmaya kalkıştı, şimdi de sesleri çıkmıyor. Bunun üzerine gazete ilanlarıyla sorunlarımızı kamuoyuna duyurmaya karar verdik.
KREDİLERİ KİM VERDİ?
- Peki plan ne?
- Özellikle bu bankaları Ticaret Bankası adı altında toplamak istiyorlar. Riski tek elden takip etmek istiyorlarmış... Biz de, ‘‘Bu banka özelleştirmeye tabidir, özelleştirin. Bu bankanın alıcısı vardır. Nisana kadar olan dönemdeki kárı 5.4 trilyondur. Nakit sıkıntısı olmayan fondaki tek bankadır. Satın’’ diyoruz, ancak 'malum kişiden' -Alaattin Çakıcı- ötürü talibi olmaz, diyorlar. Amaç burada hazır kaynağa konmak.
- Kim suçlu?
- Çalışanların dışındakilerin hepsi... Eze'ye -Erol Evcil- 42 trilyon, Martı Denizcilik'e 8 trilyon, Antalya Çintur'a 3 trilyon tutarındaki kredileri kim verdi? Ticaret Bankası, 64. madde kapsamına alındığı, yani Hazine kontrolüne geçtiği zaman büyük kredileri verenler belli; Ufuk Söylemez'e sorun, bu kredileri kimin talimatıyla kimlere verdirttiğini anlatsın. 500 milyar, 1 trilyonluk kredileri söylemiyorum.
- Sonuç alamazsanız.
- Ay sonunda emekli ve çalışanlar olarak Anıtkabir'e yürüyeceğiz, sorumluları Atatürk'e şikáyet edeceğiz.
- Diğer bankalarda durum nasıl?
- Garanti'de 1000, Yapı Kredi'de 1000 ve Osmanlı'da 600 kişi çıkartıldı. Devlet bankaları olan Ziraat ve Emlak Kredi'de de operasyon yapılacağını duyuyoruz. Çünkü, IMF Başkanı Cottarelli böyle istiyor.
- Off-shore'culara, devletin ödeyeceği 20'şer milyarlara ne diyorsunuz?
- İçler açısı bir durum. Adam Kıbrıs'a parasını yatırmış, ama banka batmış. Sonra bizim vergimizden ödeme yapıyor hükümet... Peki, normal yoldan parasını yatırıp vergisini ödeyenlerin suçu ne? Neden bu ödeme yapılsın? Bugün karşı bir dava açılsa, hükümetin kararı iptal edilir.
- Dövizzedeler de vardı...
- Merak etmeyin, onlara da yakında ödeme yaparlar. Hakkını savunamayan bir devletle karşı karşıyayız. Hukuk devleti böyle olur mu?
Valilere soru
Gaziantep, Kilis ve Şırnak valilerine... Doğu ve Güneydoğu'da son iki yılda tüketilen yerli şeker daha önceki yıllarla kıyaslandığında % 10'un altına düştü... Bölge halkı çay içmeyi mi bıraktı, yoksa tonlarca şeker kaçak olarak mı sokuldu? (Kilis Valisi Güner Özmen, keşke görevden alınmadan önce Öncüpınar gümrük kapısı yolundaki TIR garajına baskın yaptırsaydı...)
‘Hayalici, böyle çalışıyor
İZMİR'de dış ticaretle uğraşan bir okurumuz, bir 'hayalci'nin nasıl çalıştığını açık bir dille anlatıyor:
‘‘Dahilde işleme izni diye bir yöntem vardır. Bu izin, Gümrük ve Dış Ticaret Müsteşarlıkları'ndan alınır. Yani bu belgeyi alan firma ithal edeceği hammaddeyi, fabrikasında ürün haline getirip ihraç edeceğini taahhüt eder. Serbest Bölge veya gümrüklerden ithal ettiği hammade için ne gümrük vergisi, ne KDV, ne de harç öder. Fabrikasında ürün haline getirir. Örneğin, ihraç kaydıyla buğday getirir, un yapar. Firma bu malı kendisi ihraç eder gibi gösterirse, başına iş alacağı düşüncesiyle bir aracı firma bulur veya kurar. Bu aracı firma paravan kuruluştur, káğıt üzerindeki sahibi şirket kuracak kapasitede değildir, çoğu ilkokul mezunudur. Firma, ürününü bu paravan şirkete ihraç kaydıyla satar. Paravan aracı şirket de, sahte ya da gümrükte ilişkili olduğu suç ortakları aracılığıyla káğıt üzerinde ürünü ihraç edilmiş gibi gösterir. İhraç belgeleri, tekrar ürünü ithal eden firmaya gönderir ve defterlerine işlenir. İhraç edilmiş gibi görünen ürünler, bu işlemlerden sonra firma tarafından iç piyasaya sürülür. Böylelikle firma % 70 kár etmiş olur. Ayrıca faturasız, irsaliyesiz mal sevk etme imkánına kavuşmuş olur.’’
İşte 'hayalci' sistemi böyle çalıştırılıyor.
Ne kadar masum bir Dış Ticaret sistemimiz var; ihracatı teşvik için...
Un için buğday, ayçiçeği yağı için ayçiçeği tohumu, çikolata için süt tozu ve kakao getiriliyor. İşliyor, ancak dışarı satmıyor, iç piyasaya veriyor.
Üst düzeydeki bir polis yetkilisinin söylediğine göre, bu tür sahte binlerce ihracat beyannamelerinin altında organize bir kaçakçılık olayı var. Bu yöntem hemen her sınır kapısında yapılıyor.
İzmir'de bu yolla kaçakçılık yapan 25 kişi cezaevinde yatıyor; gerçek suçlular ise dışarıda.
Devlet hazinesi soyulmaya devam ediyor.
Dış Ticaret Müsteşarlığı'na sormak gerekiyor; 40 milyon sermayeli bir şirket, 40 milyon dolarlık ithalat ya da ihracatı nasıl yapar?
Bunlar hiç kontrol edilmez mi?
Polis de bunları yakalayınca ‘‘Biz dolandırıldık’’ diyor.
Bırakın o zaman mal getiren, kendi işlesin, kendi dışarıya satsın.
Sonra ihracatımız artıyor diye övünmeyelim, 'hayali' satışlarla.
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Gümrükle ilgili iddialar, şikáyetler, ihbarlar imzalı gelecek, biz de
peşinden koşacağız.’’
(Gümrük Bakanı Mehmet Keçeciler)
Paylaş