Okullar ve rant kapısı

YÜCETEPE İlköğretim Okulu velilerindenim. Gazeteniz Ankara Ekinde Pazar günü okulumuzun ikili eğitime geçirilmesine ilişkin velilerin isyan ettiğine dair haber yayınlanmıştı, fakat sadece velilerin kalan yarım günde çocuklarının ne yapacağı noktasına sıkıştırılmış işin aslı o kadar basit değil.

Bize söylenen Alpaslan İlköğretim Okulu’nun yıkılacağı ve yeni okul yapılana kadar bu okula ait öğrencilerin bir yıl boyunca okulumuzda eğitim vereceği önümüzdeki sene eski düzene dönüleceğidir. Öncelikle şunu belirtmek isterim:

Bu mümkün değil; 3 yıldır bu okulun ikili eğitime geçirilmesi için uğraş verilmektedır. Bir kez ikili eğitime geçtin mi, dönüş mümkün değildir.

Diğer okulun geçıcı olarak getirilmesi de bu iş için uydurulmuş bir bahanedir.

Okulumuz zaten fiziki yapısı nedenıyle ikili eğitime geçemeyecek kadar küçük ve dar bir alana sıkışmıştır. Böyle olduğuna dair müfettiş raporlarının da Milli Eğitim’de olduğu söylenmektedir. Fakat ne hikmetse her eğitim yılı başı ikili eğitim için İl Milli Eğitiminden çeşitli yollar denenmektedir.

Bu sene Alpaslan İlköğretim Okulu’nun yıkılması bahane edilmiştir ki, bu da başlıbaşına tam bir skandaldır.

Duyumlarımıza göre yıkılacak okul için teklif Haberel Vakfı’ndan gelmiş. Bu okul vakfa bağlı olan

Başkent Hastanesi’nin yanında bulunmaktadır. Bu okulun yıkılarak altına hastaneye ait kapalı otopark yapılıp üzerıne okul binası inşa edilmek isteniyormuş ve özellıkle de okulların açılması sırasında...

Biz velilerin bu konuda dava açılmasını engellemek için mi herşey son güne bırkakılıyor.

Bu konuda çok sinirliyim; yani sizin anlayacağınız tam bir tezgah ve biz yaparız kimse gıkını çıkaramaz mantığı...

Daha yazacak bir çok şey var.

Konuya eğilirseniz lütfen ismimikullanmayınız; kendim için değil çocuğumun eğitiminidtüşünmekteyim. Anlayın artık ne hale geldik, çocukların eğitimi üzerinden bile rant sağlıyorlar."

’İntihal’, bu ne hal!..

"ŞİMDİ bir haber kanalında başta ODTÜ gibi saygın bir üniversitemiz olmak üzere 4 üniversitede yapılan intihal (Bilimsel aşırma) olaylarının akademik çevrelerde deprem etkisi yaptığına dair haberi dinleyince tanık olduğum bir intihal olayını paylaşmak istedim.

Bir taşra üniversitesinin Veteriner Fakültesi’ne veterinerlikle ilgili yeterli sayıda öğretim üyesi yokken hiç de gerekmediği halde bir Kimya hocası Doçentlik kadrosuna atanmıştır. Rektörün tek bir derdi vardır, ikinci 4 yıl için tekrar seçilmek...

Rektör bu kimya hocasını Üniversite Genel Sekreterliğine getirir. Bunu yaparken de "Üniversitelerin çoğunda Genel Sekreterler düz memur iken ben bir akademisyeni Genel Sekreter yaptım" diye hava atar, aslında bilmektedir ki yaklaşan Rektörlük seçimi sürecinde en iyi ve en kolay kullanabileceği kişi odur. Nitekim bu Genel Sekreter, Rektörlüğe aday olmaya niyetlenen diğer öğretim üyelerini caydırmak için elinden gelen her şeyi yapar. Hatta oy alamayacağını bildiği halde sırf yapılanları kınamak için aday olan bir Rektör adayını, Dekanın odasında dövmeye kalkışır. Bir diğer adayın da seçim çalışması yapmasına engel olmak için kampus içine girmesini yasaklar.

Seçim olur ve Rektör, rekor düzeyde bir oyla ikinci defa seçilir. Bu sırada Genel Sekreterin, Profesörlüğe başvurması için gereken süre dolmuştur, sadece kadronun ilan edilmesi gerekmektedir, ama Rektör kullandığı bir adamı ilerde başına bela olur diye harcamaya karar vermiştir.

Bir gün çağırıp der ki:

"Senin için profesörlük kadrosu ilan edeceğim ama, dosyan zayıf, şu makaleyi de dosyaya koyarsan jüri ikna olur."

Aslında o makalenin profesör adayının çalışma alanı ile hiçbir akademik ilgisi yoktur.

Sonuçta Genel Sekreter, Profesörlük ünvanını başarıyla alır. Kısa bir süre sonra Rektör YÖK’e bu kişinin ’intihal’ yaptığını ihbar eder.

YÖK, yürürlükteki yasa ve yönetmelikler gereğince Genel Sekreterin akademik ünvanlarını intihal yaptığı gerekçesiyle geri alır ve işine son verilir."

(Not: Bundan daha güzel ve daha hoş bir intihal olayı duymadığım için paylaşmak istedim, yoksa bu olayda taraf olacak pozisyonda değilim. Kullanmaya değer bulursanız isimsiz yayınlamanızı rica ederim.)

Anlamlı bir uyarı

HAFTA sonu ’asker içtimaları’ artık Mithatpaşa Caddesi 49 numarada...

17 yıllık doktorum... Muayeneminn olduğu yapının 15 numarasında ’masaj salonu’ adı altında ne olduğu belirsiz kişilerin ’f....’ ticaretinin yapılması ve bizlerinse kurtulma çabalarını dahi sonuçsuz bıraktı. Adeta cadde üzerinde müşteri avına çıkılması müdahale edenlere tehditvari davranışları... Ve aslında sağlıklarını düşünmeyen bilinçsiz gençlerimizin kandırılması.. Gelecekteki sağlıkları bulaşıcı hastalıklar açısından çok düşündürücü vahim boyutta...

TRT’nin ilk binası olma ünvanı olan binamızın sizlerin ve sayın Ankara İl Emniyet Müdürümüzün ilgili kurumların yardımları sayesinde... gençlerimizi kurtarmak ve tüm çevre sakinleri açısından istemekteyiz.

Doç. Semra KARAMIKOĞLU- Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi

17 Eylül; ’kara gün’

2005 yılında Felsefe grubu öğretmenliğinden mezun olan bir öğretmen adayıyım.

Sayın Hüseyin Çelik öğretmen açığı yok diyor. Ama bizleri ücretli öğretmen olarak çalıştırıyor. 17 Eylül bir çok öğretmen için yeni bir gün olacak ama benim gibi ücretli köleler için sıradan aşağılayıcı bir gün olacak.

Devlet öğretmen açığını bizimle kapatıyor. Üstelik 300-400 milyona ve sigortasız çalışıyoruz.

Oturuğum ilçede tam 300 tane işsiz öğretmen ücretli olarak görevlendirildi. Böylece 1 sene bizi yine sömürecekler. Ben 17 yıl okudum tam olarak ama bu günleri görmek için mi?

Yaşım 26, bu gidişle evlenmeyi düşünemiyorum. Çünkü işsiz güçsüz biriyim.

Ücretli öğretmenlik adı altında aşağılanıyoruz.

Lütfen Türkiye artık 180 bin işsiz öğretmeni duyun görün artık.

Devrim ÜNLÜSOY
Yazarın Tüm Yazıları