’Niçin biz Atatürk’e bu kadar bağlıyız’

"ÇOCUKLUĞUMDA elime geçen iki kuruştan birini kitaplara vermeseydim, şu anda yaptığım işlerden hiçbirisini yapamazdım" diyor, Atatürk’ümüz.

1916 yılında Muş cephesinde Ruslara karşı savaşırken, Alphonse Daudet’nin Sapho-Moerus Parisiennes adlı romanını, Namık Kemal’in Siyasi ve Edebi Makaleler ile Osmanlı Tarihi’ni, İbrahim Hilmi’nin Allah’ı İnkar Mümkün mü? adlı kitabını, M.Emin Yurdakul ile Tevfik Fikret’in şiir kitaplarını okuyor.

Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay İzzettin Çalışlar ile de kadın hakları konusunda yaptığı bir görüşmeden sonra güncesine şu notu düşüyor: "Tesettürün kaldırılması; kadın-erkek cemiyetinin kurulması erkeklerin ahlak, düşünce ve duyguları üzerine etki yapar."

1918 de tedavi için bulunduğu Karlsbad’da, okuduğu bir çok kitabın ve Türk kadınlarının çağdaş yaşama girmesi konusunda yaptığı tartışmaların yanısıra, tuttuğu 158 sayfalık günlüğünün bir yerinde: "Benim elime büyük bir yetki ve kudret geçerse, sosyal yaşamımızda istenilen inkılabı bir anda bir darbe ile tatbik edeceğimi zannederim. Zira ben kimileri gibi halk düşüncesini, ulemanın düşüncesini yavaş yavaş benim tasavvurlarımın derecesinde tasavvur ve tefekkür etmeye alıştırmak suretiyle bu işin yapılabileceğini kabul etmiyorum ve böyle harekete karşı ruhum isyan ediyor" şeklinde düşüncelerini belirtiyor. (Aynı tarihlerde General Milne de, "Padişah, İngilizlerin Türkiye’nin İdaresini mümkün olduğu kadar çabuk ellerine alması için istirhamda bulundu" şeklinde, bazılarınca Atatürk’ü Samsun’a vatanı kurtarması için gönderdiği(!) söylenen Vahdettin hakkında ülkesine rapor veriyordu)

KARAL’IN ANILARI

1931 de lise tarih kitabı hazırlanırken, en çok İslam Tarihi üzerinde durduğunu, yazılanları beğenmeyip İslam Tarihinin önemli bir bölümünü kendisinin yazıp, bir kısmını da Şemsettin Günaltay’a yazdırdığını Prof. Afet İnan ve Prof. Enver Ziya Karal’ın anılarından öğreniyoruz.

Bazı düşünceleri de şöyle;

- "Arkaüstü yatmak ve hayatını çalışmadan geçirmek isteyenlerin bizim toplumumuzda yeri yoktur, hakkı yoktur... Bizi yok etmek isteyen emperyalizm ve kapitalizme karşı ulusça savaşmayı caiz gören içtimai bir meslek izleyen insanlarız."

- "Vaktiyle kitaplar karıştırdım. Hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. Bir kısmı herşeyi kara görüyordu. Dünyada geçecek kısa ömür esnasında neşe ve saadete yer bulunmaz diyorlardı. Sonra başka kitaplar okudum. Onlarda da: Madem ki sonu nasıl olsa sıfırdır, bari yaşadığımız müddetçe şen ve şatır olalım, deniliyordu.

Ben kendi karakterim itibariyle ikinci hayat telakkisini kabul ederim. Şu kayıtlarla:

Hayatta tam zevk ve saadet ancak gelecek nesillerin şerefli varlığı ve saadeti için çalışmakta bulunabilir."

T.Z.TUNAYA’NIN YANITI

- "Benim ihtiraslarım var. Hem de pek büyükler. Fakat bunlar yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar kazanmak gibi adi emellere ilişkin değildir. Ben bu ihtiraslarımın gerçekleşmesini yurduma büyük faydaları dokunacak, bunu da liyakatle yerine getirilmiş bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin başarısında görüyorum. Bütün hayatımın prensibi bu olmuştur. Ona genç yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar onu korumaktan geri kalmayacağım."

Yaşamından ve düşüncelerinden bazı kesitler sunduğumuz Atatürk hakkında başlıktaki sorunun cevabını Prof. Tarık Zafer Tunaya şu şekilde veriyor:

"Niçin biz Atatürk’e bu kadar bağlıyız? En büyük gücü halkı anlamakta, onunla açık konuşmakta, onu kandırmamakta bulan bu büyük insan, gericiliğe ödün vermediği için, Türkiye’nin siyasal ve sosyal alanlardaki bağımsızlığını koruduğu için, sosyal sınıfları birbirine kırdırmak politikası gütmediği için, giriştiği eylemlerin büyük hızına karşın nerede durulacağını bildiği için, 20. yüzyılın gerektirdiği sosyal kalkınma sorunlarını benimsemeye ve uygulamaya olanak veren bir davranış biçimi çizdiği gibi, bağımsızlık savaşı bayrağını sonuna kadar dimdik tuttuğu için... aramızda yaşıyor."

Doğasında var olan yeteneklerini, okuduğu saptanabilen 5 bine yakın kitapla besleyerek, ne zaman ne yapacağını yıllar öncesinden planlayıp, bir saniyesini boş geçirmeksizin adım adım gerçekleştirerek bir mucize yaratan ve eserini bizlere emanet eden bu hümanist dahiyi, bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla anarken, özellikle şu uyarısı ışığında 10 Kasım töreninde istemeye istemeye huzuruna çıkan, daha doğrusu çıkacak yüzü olmayan bazı ’seçmece’ tiplere bakıp, Onun değil, kendi halimizin matemini tutalım!

"Bir millette, özellikle bir milletin işbaşında bulunan yöneticilerinde, şahsi istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan daha üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmazdır."

Reşit ÇAĞIN

(Kaynaklar:

1- Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet Kronolojisi- Turgut Özakman

2- Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderlik Sırları- Adnan Nuri Baykal

3- Klasik Çağ Araştırmaları Kurumu’nun 1. Sempozyumunda Enver Ziya Karal’ın konuşması-1977
Yazarın Tüm Yazıları