Neden kaybediyoruz kaybettik

24 Ocak 1993 tarihinde Renauld otomobiline konulan bombanın patlaması sonucu katledilen Uğur Mumcu, hukuk, gazeteci ve Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli aydınlardan birisiydi.

Ölümünün üzerinden 15 yıl geçmesine, bugüne kadar 13 hükümet, 15 İçişleri Bakanı, 13 Adalet Bakanı değişmesine rağmen Mumcu’nun katilleri bulunamadı.

Sadece Mumcu değil, Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı gibi aydınlarımız da teröre hedef oldular.

Arkadaki karanlık güçler ortaya çıkarılmadı ya da çıkarılamadı.

CHP, ADD, ÇYDD, Türkiye Gençlik Birliği başta İstanbul, Ankara ve İzmir’de olmak üzere çeşitli etkinlikler düzenliyorlar bugün... ADD sitesinden gelen bir yazıda "Neden kaybediyoruz, kaybettik" denildikten sonra yanıtı şöyle veriliyor:

"Çünkü aydınlar aydınlık fikirlerini, aydınlığı götürmeleri gereken yerlere, cemaatçi karanlığın kuşattığı mahallelere, köylere götüremediler.

’Tehlikenin farkında mısınız’ dedik ama tehlikenin ne olduğunu; cemaatçi yapılanmalarca her geçen gün tehlikenin içine daha da sürüklenerek, giderek bir parçası haline getirilen kitlelere anlatamadık.

Yanlışlarımızdan, eksiklerimizden ders çıkaramıyorsak... Uğur Mumcu’yu anmayalım...

Sen, ben, bizim oğlan etkinlikleri zamanı çoktan geçti.

Artık çarıklı aydın olma zamanı."

SİYASET-TARİKAT-TİCARET

Çağdaş Gazeteciler Derneği: "Mumcu yolsuzluk ve yoksulluktan arınmış ’Tam Bağımsız Türkiye’ ideali için halkını aydınlatmaya çalıştı. Ancak, üzerine gittiği, ’Siyaset-Tarikat-Ticaret’ ile simgelenen şeytan üçgeninin kurbanı oldu. Ülkemizde son 100 yıl içinde 62 gazeteci siyasi cinayetler sonucu öldürüldü. 1909’da öldürülen Hasan Fehmi Bey, bir yıl sonra Ahmet Samim ve sonrasında; Sebahattin Ali, Abdi İpekçi, İlhan Erdost, Musa Anter, Turan Dursun, Çetin Emeç, Metin Göktepe, Hrant Dink ve Uğur Mumcu ilk akla gelenler.

Bu ülkede ortalama her 1.5 yılda bir gazeteci öldürülüyor. Bu cinayetlerin hepsinin arkasında tam aydınlatılmayan, ortaya çıkarılamayan, devletin çeşitli kademelerinde odaklanmış, tetikçileri yer yer kimi güvenlik görevlileri tarafından korunan, zaman zaman delilleri karartan güçler olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyla da ülkeyi yönetenlerin ciddi sorumlulukları ya da sorumsuzlukları ortaya çıkıyor.

Uğur Mumcu ve benzer siyasi cinayetlere kurban gidenlerin tetikçilerini ve bunlarla birlikte azmettiricilerini ortaya çıkaramayan hiçbir hükümet, hiçbir yönetim, ’ben iktidarım’ diyemez ve ’başkaları’ tarafından yönetilen hükümet olmaktan kurtulamazlar."

65 yaşındaki bana saygı yok, türbanlı kıza var

SİZE geçen gün başımdan geçen bir olayı anlatacağım. Çok basit gibi ama bence bu zamanlarda yapılan yanlışın esasını gösteriyor. Osmanbey’den metroya bindim, çok kalabalık değildi, birkaç kişi ayakta kaldık. Oturan şişman bir adam 40 yaşlarında; 25-30 yaşlarında türbanlı bir kadına yer verdi. Ben 65 yaşındayım! Aramızdaki fark onun türbanlı oluşuydu. Kadın utanarak oturdu, hep önüne bakıyordu. O sırada adama sormak isterdim, ’Aramızda ne fark var, ben yaşlıyım, o genç, eğer Müslümansan büyüklere hürmet etmen lazımdı.’ Demek ki fark türban! Şu sırada olan bütün olayların altında bu ayrımcılık yatıyor. Çok acı, çocuklarımız için acı, memleketimiz için acı... L. PEKCAN

Toptan’a yakışmadı

SİZ TBMM Başkanı olarak, Başbakan’ın siyasi ideolojisi doğrultusunda demeçlerini yasama organı nam ve hesabına olduğunu kabul ediyorsanız ki açıklamanız bunun ifadesidir, gerçekten parlamenter rejim fiilen sona ermiş demektir.

Sn. Toptan, ülkemizde savcılık dışında başka hiçbir makam ya da mercinin unvanında ’Cumhuriyet’ sözcüğü yoktur. Bu durum, ’isimleri (unvanları) ile müsemma’ savcılığın esas ve ilk görevi cumhuriyeti savunmak olduğunu göstermektedir. Cumhuriyetin kuruluş ve temel ilkelerini içeren Anayasa ve yasalara göre elbette cumhuriyeti savunacaktır. Elbette mevcut anayasa ve yasalara göre, Cumhuriyet aleyhine işlenebilecek suçu önleyecek, işlenirse kovuşturup, soruşturup, yasalardaki yaptırımların uygulanmasını isteyecektir. Sn. Cumhuriyet Başsavcımız Abdurrahman Yalçınkaya da bu görev bilinciyle, suçun işlenmemesi için partileri uyarmıştır. Görevini yapmıştır. Partilerin sorumlu olacağını vurgulayan açıklamasının yasama yetkisine müdahale kabul edilmesi doğru ve mevcut Anayasa’ya uygun objektif bir yaklaşım değildir."

Av. Sait KEKEÇ

saitkekec@superonline.com

Biliyor musunuz

CHP İstanbul İl Kongresi’nin 26 Ocak Cumartesi günü BJK Akatlar Spor Salonu’nda yapılacağını, kongrede seçime tek aday olarak çıkacağı anlaşılan İl Başkanı Gürsel Tekin’in "klasik kongreler dışında farklı bir kongre yapacaklarını, 1994-2007 arasında İstanbul’un nasıl talan edildiğini, önümüzdeki seçimlerde CHP’nin İstanbul için hazırladığı projeleri" sunacaklarını söylediğini...

ÇORLU’da pazar günü düzenlenecek ’Nasıl Bir Yerel Yönetim’ konulu panelde Prof. Tamer Dodurga (sunucu), Cengiz Bektaş, Fırat Aykut ve Pertev Aksal’ın konuşacaklarını...

Adım adım İslami devlete

FRANKFURT’tan Hasan Karakoç, türbanla ilgili kaygılarını şöyle değerlendiriyor: "Türbanın üniversiteye girmesi sağlanırsa, olay orada bitecek mi?

Hayır! Daha sonra ikinci ve üçüncü adımlara geçilecek.

2. Adım: Türbanın liselere inmesi.

3. Adım: Türbanın devlete girmesi.

Bu adımların atılması, AKP ve MHP’nin bu konuda göstereceği uzlaşma ve işbirliğine bağlı.

Tabii Türkiye’nin laikliği savunan kesimlerinin bu planlara ne kadar ve nasıl direneceğine de bağlı...

Türkiye, böyle bir girişimle İslami devlet olma yolunda. Önemli ve kritik bir yol ayrımına geldi.

Türbanı savunan iyi niyetli liberal aydınlar bunun ne kadar farkında?.."

GÜNÜN SÖZÜ

"Başbakan, ekonomik krize çözüm bulmak yerine, herkese çatıyor. Sayın Başbakan’ın son günlerdeki demokratik kültür dışı, incelik ve nezaketten yoksun söylemleri, yarattığı ve çözüm üretemediği ekonomik krizi örtme çabasıdır."

(DSP Genel Başkanı Zeki Sezer)
Yazarın Tüm Yazıları