Mülkümüz Rum’a mı verilecek

KIBRIS’ta bugünlerde tartışılan en önemli sorun, Rum mallarının KKTC’de ne olacağı etrafında düğümleniyor.

KKTC’den gayrimenkul alan yabancıların, özellikle İngilizlerin mülklerine, kendi ülkelerindeki mal varlıklarına Rumların ihtiyati tedbir koydurabilme tehlikesinin doğması ve işlem için Interpol’un devreye sokulması tepki uyandırıyor.

‘Türkiye’nin yönlendirmesi’ ile KKTC Bakanlar Kurulu, ‘Rum mallarının iadesi’ gerekçesiyle bir anayasa değişikliği teklifi hazırlamış. Tasarı, ‘mallarımız elimizden alınıyor’ kuşkusu ile tepki çekmiş.

Kıbrıs’ta kiminle konuştuysak bu endişeyi dinledik.

Aslında, bu değişikliğin Türkiye’yi AİHM’deki milyon dolarlık davalardan kurtarmak amacıyla yapılacağı belirtiliyor. Ancak muhalefet bindirince, iktidar konuyu açıklamakta zorlanmış.

İŞTAHLARI KABARDI

Girne’
de bir esnafla konuşurken, ‘AİHM, Loizidu Davası’nda 1.1 milyon Euro cezayı Türkiye’ye verince Rumların iştahı kabardı. Akın akın yargıya gittiler, başımıza bela olacaklar. Salam politikasıyla bizleri yavaş yavaş doğruyorlar’ diyor.

2000’e yakın toplu davada, çıkabilecek mahkûmiyet kararının 25 milyar doları bulabileceği tahminleri yapılıyor. Bunun Türkiye ekonomisi için bir yıkım olabileceği açık.

Muhalefet çevreleri, iktidarın bu tasarıyla Rum mallarının iadesinin öngörüldüğünü gündemde tutmaya çalışarak, CTP-DP iktidarının kendilerini satmak istediğini öne sürüyor.

Ancak Başbakan Ferdi Sabit Soyer ile Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş, bu konuda endişeye yer olmadığını belirtiyorlar. Hükümetin, ‘Şu anda kimsenin kullanımında olmayan bir mal Rum’a iade edilse bile, KKTC koçanı (tapusu) ile iade edilecek ve bu malı alan Rum’a çözüm hakkı olmadan yerleşme hakkı verilmeyecek’ açıklamaları yeterli bulunmuyor.

Malını geri alan Rum, KKTC’ye gelip altı ay yaşayarak vatandaş olursa, bu durum KKTC’nin, Rumlar tarafından tanınması anlamına gelmez mi? Papadopulos ve kilise ‘Kuzeye gidip yerini alan ve vatandaş olan aforoz edilir’ yollu açıklamalar yaparken, endişe bu noktada odaklanıyor.

Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün önündeki en büyük engel olarak tanımlanan mal-mülk sorunu, KKTC’de, bu son tasarıyla yeni bir konsepte oturtulmak isteniyor.

Hedef, uluslararası hukuk çerçevesinde, mülk rejimini AB nezdinde anlaşılır hale getirmek, böylece de Türkiye’nin ‘işgalci’ diye nitelenen durumunu da hafifletmek...

Amaç, soruna AİHM’e gitmeden iç hukuk yollarında çözüm bulmak. Ama bu o kadar kolay değil.

Dün mülk konusunu Net Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk ile görüşürken, ‘Kimse bu gibi konulardan endişe etmesin. Bakın Girne ne kadar güzel, önümüz Akdeniz, arkamız dağ. Dünyada böyle bir yer yok. Yatırımcılar buraya gelsin’ diyor. 10 yıldan beri KKTC’de yaptığı turizm yatırımlarının 100 milyon doları (faizleriyle) bulduğunu söyleyen Tibuk, dün Başbakan Soyer’in de katılımıyla Merit Crystal Cove Hotel’in 200 yataklı ek tesislerini açtı, aynı bünyede 1200 kişilik kongre salonunun da temeli atıldı. Kıbrıs’ın kongre turizmi açısından eksikleri olduğunu söyleyen Tibuk, Net Holding olarak devletten 49 yıllığına kiralanan, bu otelden az ileride 450 yataklı Afrodit Oteli’nin de önümüzdeki günlerde temelini atacaklarını duyurdu. Böylece Net Holding, Kıbrıs’taki 1250 yatak kapasiteli 4 oteli ile birlikte en büyük turizm grubu olacak.

İNGİLİZLERE SATTIM

Girne’
de üç, Karpaz bölgesinde de beş yıldızlı en az 1000 yataklı beş otelin inşaatları ise sürüyor. KKTC’de bu yatırımlarla birlikte yatak sayısının 20 bine ulaşacağı belirtiliyor. Törene katılan ve yeni imajıyla dikkat çeken turizmci Sıdıka Atalay, ‘Bafra Plajı’ndaki projemi, İngilizlere sattım. Yeni bir sürpriz projemle ortaya çıkacağım’ diyor.

Çifte ölüm hüznü

MUHALEFETTEKİ UBP’nin Genel Sekreteri Dr. Salih Miroğlu ile iktidardaki CTP’nin geçmişte 20 yıl genel başkanlığını yapan, şimdiki Birleşik Kıbrıs Partisi Dış İlişkiler Sekreteri Özker Özgür’ün zamansız ölümleri tüm Kıbrıslıları yasa boğmuş. Bütün gazeteler biri sağ, diğeri sol görüşlü iki siyasetçinin ölüm ilanlarıyla dolu.

‘İnanmış bir sosyalist’ olan Özker Özgür, Rumların AKEL partisi ile birlikte hareket ediyor ve Kıbrıs’ın bütünlüğünü savunuyordu. UBP-DP hükümetinde Başbakan Yardımcısı olana kadar Türkiye’ye girmesi yasaktı. M.Ali Talat, Özgür’den sonra CTP’ye genel başkan olmuştu.

Dr. Miroğlu da, Türkiye’de okuyan ‘sol’ kimlikli bir siyasetçiydi. Dr. Derviş Eroğlu’nun, genel başkanlıktan ayrılmasından sonra 24 Aralık’taki kongrede Miroğlu, diğer adaylar Tahsin Ertuğruloğlu ve İrsen Küçük ile yarışacaktı. Siyasi kulislerde, UBP-DP hükümetinde Dışişleri ve Savunma bakanlıklarında bulunan 52 yaşındaki Tahsin Ertuğruloğlu’nun daha ağırlıklı olduğu belirtiliyor.

Kıbrıs’ta pek konuşulmasa da, Miroğlu’nun kalp damarlarının tıkalı olduğunu çevresine açık bir şekilde anlatmadığı ortaya çıkarken, bir yakını bize ‘Kalp nakli olması gerekiyordu, bu nedenle Koşuyolu Kalp Hastanesi ile temas halindeydi’ dedi.

KKTC’de, M.Ali Talat’ın Cumhurbaşkanı olması, Miroğlu’nun da vefat etmesinden sonra boşalan iki milletvekilliği için 2006 Haziran’ında belediye seçimleriyle birlikte seçim yapılacak.

Şu anda parlamentoda CTP 23, UBP 17, DP 7 ve BDH (Akıncı) 1 milletvekiline sahip... UBP’nin DP ile birlikte hareket etmesi durumunda CTP’yi zorlayabileceği belirtiliyor.
Yazarın Tüm Yazıları