Paylaş
MISIR ürünü giderek önemli bir bitki olmaya başlıyor. Hem gıda hem sanayi ve hem de enerji sektörlerinde kullanılan bir ‘mahsul’... Türkiye’de buğday, pancar, arpa ve domatesten sonra dördüncü büyük tarım ürünü. Çukurova bölgesi Türkiye’nin mısır rekoltesinin yaklaşık yüzde 20’sini karşılıyor. Ege, Karadeniz, Adapazarı bölgeleriyle yıllık rekolte 6 milyon tona ulaşıyor bu yıl... Toplam üretim ‘tarihi rekor’ sayılıyor, 6.5 milyon tonla. Çukurova’da birçok üretici, bu rekora karşılık kendi bölgelerinde ciddi bir üretim artışı olmadığını, fiyatların da geçen yılki düzeyde (yaklaşık 65 kuruş) seyrettiğini kızarak anlatıyorlar. En büyük skandal da hasat sona ererken TMO’nun hâlâ bir fiyat açıklamaması ve üreticiye destek vermemesi...
Seyhan Ziraat Odası Başkanı Süleyman Girme dün bir açıklama yaparak, “Bu belirsizlik ortamında çiftçinin cebinden 50 milyon TL çalınmıştır” dedi. Yani TMO fiyat açıklamadığında ‘çiftçiye zarar, nişastacıya kâr’ uygulamasının devreye girdiği savunuluyor.
MISIR HASAT ŞENLİĞİ
Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği (NÜD) Başkanı Rint Akyüz, mısır üretimin 10 yıl öncesine göre 2 milyon tondan üç misli artış göstermesine dikkat çekerek, “Ama tarım sanayimize tam entegre olamadı. Bu entegrasyonu sağlayamayan ülkelerde tarımda ve sanayide başarı şansı yoktur” dedi. Mısır’dan elde edilen glikoz ve fruktozla ilgili ‘bilgi kirliliği’nden yakınırken, lobilere dikkat çekti; ABD’de AB’de yiyecek ve içeceklerde mısır şekeri kullanılmasını sınırlayan bir kanun olmadığını söyledi. Akyüz, mısır şekerinin pancar şekerinden bir farkı olmadığını da belirtirken, mısırın hayvancılıkta en büyük yem girdilerinden biri olduğunun altını da çizdi. İki yıl içinde yaptıkları araştırmalara göre “Mısırımızda GDO’nun olmadığını, aflatoksin değerlerinin de düştüğünü, tüketicinin dünyada şekere en fazla parayı ödeyen ikinci ülke olduğunu, kendilerine tanınan mısır şekerinin kotasının 250 bin tonda kaldığını, bunun da fabrikaların yüzde 27 kapasiteyle çalışması anlamına geldiğini, bu nedenle kota sistemi mutlaka kalkmalı ki, dünya ile rekabet edelim” diye konuştu.
NÜD ile Cargill, Pendik Nişasta, Amilyum, Sunar, TAT Nişasta firmalarının katkılarıyla ‘Mısır Hasat Şenliği’ düzenlendi önceki gün... Çukurova’nın ‘merkezi’ durumundaki Yüreğir’in Karataş yolu üzerinde mısırın hasadı izlenirken, Vali Mustafa Büyük, katılımcılara önemli bir uyarı yaptı: “Anızlarınızı yakmayınız.” Bunun insan sağlığına nasıl zarar verdiğini çok kişi bilmiyor. Bitki ve ağaçların üzerine düşen küller ürünlere zarar veriyor. Nitekim uçaktan Adana’ya inerken görülen manzara, büyük bir çöplükte çıkan yangını andırıyordu. Türkiye’nin yıllardır ‘anız yakma’ sorununa çözüm getirmemesi çok yazık.
(Biga’dan Yüreğir’e tayin edilen Fatih Genel’e başarılar diledik. Okçuluk yarışmasını Yüreğir’de bu kez bir yaylada yapacağını söyledi. Adanalıların ilerde bu sporla keyif alacaklarını umarız.)
Topçu’ya: ‘Kültür ve sanat turuna var mısınız?’
“YENİ Kültür Bakanı Yalçın Topçu, Levent Üzümcü’yü tanımadığını söylemiş. Kendisini ‘Anadolu çocuğu’’ olarak tanıtan yeni bakanın ‘kültür’ konusundaki derinliğinden çok ama çok etkilenen bir yurttaş ve de üvey çocuk muamelesi gören ‘Trakya çocukları’ndan biri olarak’ ben de diyorum ki...” diyor İlhami Mesut: “Ben de sizi tanımıyorum Yalçın Topçu... (Buradaki tanıma, ‘Benim böyle bir bakanım yoktur’ anlamındaki tanımadır! Yoksa, siyaset dünyamızın ‘önemli şahsiyeti’ olan Yalçın Topçu Beyefendi’yi ‘tanıyoruz’.) Ama siz bana inanmayın ve basit bir araştırma yaptırın ve görün. Bakalım siz mi, yoksa değerli şahsınızın tanımadığı Levent Üzümcü’nün, temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz kültür ve sanat camiasında tanınıp sevildiğini görün. Bu ‘genel kültür turu’na var mısınız Sayın Topçu? Sanatın özgürce yapıldığı, kültür düzeyi yüksek Türkiye özlemimiz de gerçekleşecek. İşte o gün, sanatı seven, sanatçıyı nobranca tasfiye etmeyecek kadar kültüre saygılı ‘Türkiye çocukları’ yetkili ve etkili olacak benim güzel yurdumda...”
Seçilme hakkı verilmeyen Avrupalı Türkler seçime karşı ilgisiz
TÜRKİYE-Avrupa Eğitim Ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, 1 Kasım’da yurtdışındaki Türklere seçilme hakkı verilmemesini eleştirdi. Şen şöyle diyor: “Yurtdışındaki Türkler ilk defa 7 Haziran’daki genel seçimlere katıldılar ve 2 milyon 831 bin Türk’ün % 36’sı oy verdi. En yüksek oy oranını Almanya’daki Türkler % 44’le gerçekleştirdi. Niye bu Türkler bu kadar az katıldı? Bunun cevabı gayet açık; çok sakat bir sistemle yurtdışı Türklerine seçme hakkı verildi, fakat seçilme hakkı verilmedi. Buna göre yurtdışında seçime katılan Türkler oylarını kime verdiklerini, hangi milletvekiline, hangi bölgeye verdiklerini bilmediler. İstanbul 1. bölgede seçen kişi aday listelerini okuma şansına sahipken, Köln’den seçime katılan kişi bu olanağa sahip olmadı ve o yurtdışındaki Türklerin verdiği oylar Türkiye’deki oylara katıldı ve tek etkili yeri Sakarya’da MHP’li milletvekilinin yerine HDP’li bir milletvekili seçildi. 2011 yılında 51 milyon olan Türkiye’deki seçmen sayısı 2015 seçimlerinde 55 milyona çıktı. Yurtdışındaki seçmen sayısı da 2 milyon 831 bin oldu.”
Bugün için 5 milyon 400 bini AB sınırları içinde olmak üzere 6 milyon 800 bin insanımız Türkiye sınırları dışında yaşadığını belirten Şen, AB ve diğer ülkelerdeki seçim bölgelerini şöyle sıraladı:
EYALETLER: Kuzey Ren Westfalya (3), Berlin ve 5 yeni eyalet (1), Hamburg- Bremen/Schleswig-Holstein (1), Hessen (2), Bavyera (2), Baden Würtemberg/Rheinland Pfalz/Saarbrücken (2), Aşağı Saksonya (2), Belçika/Lüksemburg (1), Fransa (3), Hollanda (2), Avusturya (2), İngiltere ve diğer AB ülkeleri (1), Avrupa Birliği’nde toplam (22) AB dışı ülkelerden toplam (4)/ Bu örnekten hareket ederek AB’ndeki Türklerin yaşadıkları yerleri yoğunluklarına göre 12 seçim bölgesine ayırıp bu seçim bölgelerinden 1 ila 4 parlamenterin de Ankara için seçilmesi sağlanabilir. Böylece bunlar Türkleri temsil edebilirler.
Mesaj panosu
-AKP’deki siyasetçilerin çoğunluğu da gerçek anlamda demokrasi ve hukuk devletine inanmamaktadır. 1 Kasım seçiminde Türkiye’yi demokrat olmayanların yönettiği bir ülke olmaktan kurtarmak seçmenlerin elindedir.
Prof. Dr. Hakkı KESKİN
-NEDENSE dik duranları arar olduk. Hasan GEZER
Paylaş