Paylaş
Bildiride, “Bağımsızlık ve milli egemenlikten vazgeçilemez” uyarısı yapılarak olumsuzlukları ancak milletin çözebileceği ve “İç barışın yapıcısı, güvencesi, milli iradenin sahibi Türk milletidir” deniliyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin simgesi (TC), devletin dili Türkçedir. Başkenti Ankara’dır.
Vatan bir bütündür. Sınırları, Lozan Anlaşması ile çizilen Milli Misak sınırlarıdır. Azaltılamaz, çoğaltılamaz.
Seçim hukuku, rekabetçi demokrasiyi geçerli kılmak için gerekli düzeneklerle donatılmalı, baraj, ittifak, devlet finansmanı, parti içi demokrasi koşulları anayasal güvencelerle bağlanmalıdır.
Anayasanın ilk dört maddesi, 174. maddesi, Türkçe dili, Türk milleti, laiklik kavramları tartışılamaz.
Bütün Türk vatandaşları her alanda ve her bölgede hür ve eşittir. Din, mezhep, inanç, köken, siyasi ve ekonomik ayrımcılık anayasada, herhangi bir yasada yer alamaz.
Adalete hızlı erişme hakkı, özel yetkili mahkeme yasağı, bağımsız, tarafsız, adil Cumhuriyet yargısı, milletlerarası hukuka uygun ve saygılı, güvenceli bir niteliğe kavuşmalıdır.
Meclise dayalı yerleşik başarılı parlamenter sistemin başkanlık macerasına, diktatörlüğe dönüşmesi kesinlikle önlenmelidir.
Kurultay bildirisinin sonunda “Böylesi sahte bir barış söylemine karşı olunduğu belirtilerek,
“Mecliste, içtüzük hükümleri ihdas ederek kurulan araştırma komisyonu ile terör örgütüne güvence verildiğini, böylece kuvvetler ayrılığı yaptırımının çiğnendiğini bilen, izleyen ve farkında olan, ifade eden, yurdumuzun dört bir köşesinden bu kurultaya koşarak katılan yurtseverler Türk milletini göreve çağırmaktadır” deniliyor.
Ulusal seferberlik çağrısı
TÜRKİYE’de AKP’yle birlikte gelişen politikalar üzerine aydınlar, ‘Ulusal Seferberlik Çağrısı’ adıyla bir metin yayınlayarak, bu metne katılanları imza vermeye çağırdılar. Türkiye’nin küresel güçler tarafından çok yönlü bir saldırı altında olduğuna dikkat çekilen metinde, “Siyasal iktidar, bu tehlikeli durumu halkın gözünden kaçıracak her türlü propaganda ve baskı aracını en etkili biçimde kullanmaktadır” denildi.
Açıklamada özetle: Cumhuriyetimiz, kuruluşundan bu yana en kritik günlerini yaşamaktadır... Cumhuriyet ve Atatürkçülük tasfiye sürecine sokulmuştur... Yurtseverler daha çok kaygı duymaktadır... Diktacı bir rejime (İslami faşizme!) gitmek, bu tıkanmanın çözümü olarak görülmektedir.
Artık açıkça görülen bu karanlık gidişin engellenmesi için; yurt bütünlüğü, ulusal birlik, laik-demokratik-sosyal-hukuk devleti ilkelerini benimseyen; emek, eşitlik ve özgürlük duyarlılığı taşıyan siyasal partilerimizi ve demokratik kitle örgütlerini en kısa sürede güçlü bir birliktelik ve eylem için direniş ve dayanışmaya, öz olarak ‘vatan savunması’na çağırıyoruz.
Mümtaz Soysal öncülüğündeki ‘Ulusal Seferberlik Çağrısı’nı ilk etapta 112 isim imzaladı. Bazı isimler şöyle: Prof. Sina Akşin, Prof. Cevat Geray, İzzet P. Ararat, Sacit Somel, Prof. Dr. Taciser Onuk, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Prof. Dr. Ali Ercan, Yaşar Okuyan, Prof. Dr. Sabri Çaklı, Mustafa Gazalcı, Şahin Mengü, Hasan Macit, Prof. Dr. Bige Sükan, Dr. Ali Nejat Ölçen, Ömer Faruk Eminağaoğlu, Prof. Anıl Çeçen, Hızır Özcan, Niyazi Altunya, Erdal Çalı, Feyzi Coşkun...
GÜNÜN SÖZÜ
Ermeni planları
“Ermenistan’ın iade edilmesini istediği topraklar şu anda Türklerin egemenliği altında. Yarın bizim iade edilmesini talep ettiğimiz Ermeni toprakları Kürtlerin eline geçerse onlardan geri vermelerini talep ederiz. Bölgemizde gerçekleşebilecek köklü değişimleri seyirci olarak izleyebileceğimiz gibi, gidişatı yönlendirmek de elimizde. Gelişmeleri yakından takip ederek hareket etmeliyiz.”
(Taşnak Partisi’nin Erivan temsilcisi Kiro Manoyan)
Muhalefet de karşı akil grup çıkarsınz
İKTİDARIN hazırlayıp önümüze sunduğu Akil İnsanlar, bölge bölge, şehir şehir ve köy bucak geziyorlar. Bunların gezileri ve görüşleri ile ilgili iktidar yanlısı televizyonlar ve görsel basın olayı farklı, muhalefet yanlısı birkaç yayın organı da farklı anlatıyor. Benim de bir vatandaş olarak akil olan bu insanlara yaklaşımım ve düşüncem olumlu değil. Buradan muhalefete öneriyorum; lütfen karşı bir akil insanlardan oluşan gruplar teşkil ederek, onların da fikirlerini bizlere, gittikleri yerlere, ülke üzerinde oynanan oyunları anlatmalarını sağlasınlar. Belki hükümete karşı etkili olur. Ben şimdiki akilleri yeterli görmüyorum.
Zaten hükümet varken onlara gerek olacağını da düşünmüyorum.
Tekin OKAY-LÜLEBURGAZ
Biliyor musunuz
UZUN yıllar Ç. Rizespor Kulübü’nde hem takım hem de genel kaptanlık yaptıktan sonra iki yıl önce vefat eden İspirli Lokman Koçan’ın küçük oğlu Kaan Koçan’ın, babasının vasiyeti üzerine Ç. Rizesporlu futbolculara şampiyonluk halinde 2’şer adet koyun hediye edeceğini açıkladığını...
Okuyunuz
Avrupa Konseyi parlamenterlerinin PKK ayıbı
AVRUPA Konseyi Parlamenterler Meclisi PKK’yı ‘Aktivist’ olarak tanımlamış.
AKPM’i insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacı ile kurulmuş olan Avrupa Konseyi’nin organı, Türkiye Raporunu görüşmüş ve PKK’yı terörist örgüt tanımından çıkararak ‘aktivist’ sınıfına yükseltmiş.
Kandilli toplantısı öncesinde önemli bir karar.
Avrupalı parlamenterlerin düştüğü duruma ancak hazin denilebilir.
Avrupa Polis Teşkilatı Europol, AB terörizmin durumu ve eğilim raporunda, (TE-SAT 2012) PKK’nın uyuşturucu kaçakçılığı yaparak terör faaliyetlerini finanse ettiğini ve Avrupa’yı da lojistik destek üssü olarak kullandığı tespiti yapılıyor.
Birleşmiş Milletlerin, Uyuşturucu Kontrol Programı raporu UNODC-2012 de aynı sonuca vararak, PKK’yı uyuşturucu kaçakçılığı ile suçluyor.
NATO Ekonomik Komitesi, terörün ekonomik ve maddi boyutu konusundaki raporunda, PKK’yı uyuşturucu kaçakçılığı yapan terörist bir örgüt olarak ilan ediyor.
Bütün raporlarda, uyuşturucu kaçakçılığı yanında, insan kaçakçılığı da dahil olmak üzere illegal faaliyetlerden bahsediliyor.
Bu raporların ortaya koyduğu gerçek, PKK’nın ağırlıklı olarak uyuşturucu kaçakçılığı yaparak, Türkiye dışında da Avrupa kamu düzenini tehdit ettiği olgusu.
AKPM, bu raporların varlığına rağmen, PKK‘yı ‘Aktivist’ olarak niteleyip, sınıf atlatması, insan hakları ve hukukun üstünlüğü bakımından içinde bulunduğu hazin durumu gösteriyor.
S.Ö.
***
GKK, PKK olmasın
ÇÖZÜM süreci desteklenmelidir. Desteklemenin yanında bir taratanda Bu süreç mutlaka korunması gerekir.
Bu süreci korumamız lazım. Bu süreç bozmak istenilecektir. Süreci bozmak isteyen provokasyonlar, belli kesimler, savaştan ve şiddet ortamından terörden beslenenler, rant alanlar hatta uluslar arası güçler vardır.
Bu kesimler yani bazı unsurlar Düşük yoğunluk savaştan ekonomik ve siyasal rant elde etmek isteyenler ve bu sürecin bozulmasını AKP–MHP–CHP ve hatta BDP‘nin içinde dahi bazı kesimler vardır.
Sürecin bozulmasını, Bitmesini isteyebilirler. Bu süreci korumak lazımdır.
Gelişi güzel siyasal popülizm adına çıkış yapan politik aktörlerinde önünü kesmek lazım.
Süreç ön koşulsuz olarak desteklenmeli ve korunmalıdır.
Çok hassas bir dönem. Bu yüzden siyasi partiler tartışmalarını kamu oyuna olumsuz yansıtmak yerine kendi içinde eritip dışarıya süreçle ilgili net ifadelerle destek sunabilmelidirler.
Bu tarihsel süreci Türkiye’nin yararına gelişebilecek bir şekilde inşa etmemiz lazım.
Barışa giden yolu korumak, Barışı istemekten daha değerlidir. Olağanüstü hal bölgesi ilan edilirken bölgede Köy Koruculuk sistemi kuruldu ve Köy Korucuları Geçici Köy korucular ve Gönüllü Köy Korucularından oluşturuldu.
Geçici Köy Korucusu 58.511
Gönüllü Köy Korucusu 12.279
Toplam 70.790
Güvenlik güçlerimiz ile birlikte veya köylerini Korumakla 3o yıldır PKK ile çatışan korucular bugün sürecin sonunda görevlerinin de biteceği gibi silahlarını teslim etmeleri gerekecektir. Köy Korucular için 2 ana sorun gündemdedir.
1- Koruculuk görevine başladığında bir korucu o gün 20 yaşında ise bugün 50 yaşındadır. Ve büyük çoğunluğunun da yaşları 30’un üzerindedir. Bugün bu 71.000 Korucunun sosyal, iş, sağlık ve özlük hakları ne olacak tır.? Herhangi bir işte çalışmaları söz konusu olamayacağından bunların durumlarının bu süreç içerisinde düzeltilmesi için adımların atılması gerekir.
2- Geçmişte köy korucuları özelikle Şırnak, Cizre. Mardin, Hakkâri ve diğer illerimizde, ilçelerimiz de korucuların köylerde arazilere el koymaları, yağma, gasp, hırsızlık, tecavüz, kız kaçırma gibi suçlara karıştıklarından ve ayrıca köyde terör estirmeleri yanında yıllarca hukuksuzluk yaptıklarından köylülerin köyü terk etmeleri veya haksızlığa boyun eğmeleri söz konusu olmuştur.
Bu sürecin sona ermesi durumunda haksızlığa uğrayan köylünün intikamı gündeme gelecektir.
Bu nedenle... Şimdiden gerekli tedbirler ve önlemler alınmadığı takdirde geçici veya gönüllü köy korucusunun silahıyla birlikte dağlara PKK’nın yerine geçmesini yani GKK–PKK olmasın.
Av. Mesut DEĞER- CHP Eski Genel Başkan Yardımcısı
Paylaş