Paylaş
Ulusumuzda yaratılmaya çalışılan algı budur. Askerlik yapanlar ve mesleği askerlik olanlar çok iyi bilir ki askeri malzeme depolarında el bombasının üst kısmındaki tapa ve fünye ayrı yerde el bombasının asıl tahrip maddesinin yer aldığı alt kısım ise ayrı yerde tutulur. Hatta bu iki parça ayrı depolarda tutulur. Kullanılacağı zaman birleştirilir ve kullanılır. El bombasının yuvarlak kısmı fünye olmadan patlamaz! Tarlalara, alanlara saçılır ama patlamaz! TSK Mehmetçiğini ve mühimmatını koruyamayacak kadar beceriksiz, bilgisiz değildir! Milletimizi kimse kandıramaz!”
Son beş gün
OKUR İbrahim Daş (Antalya ADD Başkanı) bize beş günlük bir bilanço çıkarmış:
- 2 Eylül: CIA Başkanı David Petraeus, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüşmek için Türkiye’ye geliyor. Dışişleri Bakanı ve Başbakan ile görüşüp görüşmediği bilinmiyor.
- 3 Eylül: Şırnak Beytüşşebap’ta 10 Mehmetçik şehit ediliyor!
- 6 Eylül: Emperyalizmi yendiğimiz, Büyük Taarruzun başladığı, Mehmetçiklerimizin kanlarıyla suladığı Afyon Kocatepe’de kuşkulu patlama gerçekleşiyor!
6 Eylül-Şırnak Beytüşşebap’ta yine 1 asker şehit, 2 asker yaralanıyor!
- Oslo’da PKK ile görüşülüyor!
- Irak’ın Kuzeyinde Mehmetçiğin başına çuval geçiren CIA Başkanı’yla görüşülüyor!
Ergenekon, Balyoz vb. davaları bahane edilerek Mehmetçiğin kalbi olan kozmik odalar deşifre ediliyor!
- AKP Denizli Milletvekili Zeybekçi, Türkiye’yi 22’ye bölerek ‘eyalet sistemi’ için yasa tasarısı hazırlıyor. Tüm bu yaşananlar ne için yapılıyor? Uyanalım.
1971’de ‘bomba’dan yargılandı, şimdi kontrgerillayı anlatacak
BEŞİKTAŞ Ortaköy Kültür Merkezi’nde CHP Beşiktaş ilçe örgütünün yarın saat 14.00’te, emekli asker, araştırmacı yazar Talat Turhan (88), ‘Türkiye’de Kontrgerilla ve Darbeler’ başlıklı panelde konuşarak yeni ve çok önemli açıklamalarda bulunacağını bildirdi. ‘Devrimci aydın’ olarak bilinen ve yıllarca askeri mahkemelerde yargılanan Talat Turhan’ın konuşması dikkatle izlenmelidir.
Bugünkü nesil kendisini pek tanımaz. 27 Mayıs ihtilaline binbaşı olarak katılan, Talat Aydemir’in 22 Şubat ve 21 Mayıs’taki ihtilal girişimlerini destekleyen, 1964 yılında subaylar arasında kurduğu ‘Genç Kemalistler Ordusu’ adlı gizli örgütlenmesi ortaya çıktığında kurmay yarbay iken emekliye sevk edilen Turhan, 12 Mart’ta ünlü ‘bomba davası’ndan yargılanıyor, işkencelerden geçiyor, iki yıl hapis yatıyor. 1974’te Ecevit hükümeti af kanunu çıkarıyor. Talat Turhan, bunun üzerine “Affı kabul etmiyorum, affedilecek bir şey yapmadım, ya beraat ettirin ya da asın” diye dilekçe veriyor. Ama sonunda davası düştüğünden salıveriliyor. Orduda 20 yıl hizmet verdikten sonra hakkında “bomba davası’ ile yaşadıklarının benzerlerinin bugün Silivri’deki davalarda devam ettiğini” söyleyen Talat Turhan, yaşadığı süreç içinde Türk Ordusu’nda, birinin kendisini halk hareketi ile birleştiren ‘devrimci subaylar’ grubu, diğerinin de mevki ve makam hırsı içindeki ‘Amerikancı subaylar’ olarak nitelendiriyor, bugün MİT’in CIA’nın emrinde olduğunu yineliyor ve şöyle konuşuyor:
“Askerlerin benimle uğraşmasını aklım mantığım almıyor. Mustafa Kemal’in içinden çıktığı Türk Ordusu devrimci olmayacak da kim olacaktı.” Geçmişteki ünlü ‘bomba davası’ndan günümüze, şimdi Silivri’de süren Ergenekon ve Balyoz duruşmalarının sürdüğü ortamda Talat Turhan’ın söyleyecekleri daha çok anlam kazanmayacak mı?
Balkanlar’da din tartışmaları
MAKEDONYA’da “Biz Türküz” demekle ismi öne çıkan, Üsküp’teki Ufuk Derneği Başkanı Enes İbrahim’in dövülmesi olayında, Marmara İlahiyat mezunu Süleyman Baki dışında adının geçmesi üzerine Melek Aras Bey aradı ve şunları anlattı:
“Ben Üsküp’lüyüm; Rumeli Türkleri Vakfı’nın kurucusuyum, şimdi de mütevelli heyet başkanıyım. Balkanlara en çok hizmet eden vakıfız, devletten tek kuruş yardım almayız. Üsküp’te 40 öğrenciye burs veririm, onları her yıl Türkiye’ye davet ederim. Hayır hasenat yaptığım kişiler ve köyler vardır. Orada dövülen Enes İbrahim’i tanırım, daha önce bana gelmişti, buradaki bir Türk partisine genel başkan olmak için destek istedi. Daha yaşın küçük, bekle dedim. Daha sonra kardeşi, bizim İstanbul’daki kardeşi bir olaydan dolayı bizim vakfın yurdundan çıkarılmış, benim bu olaydan haberim yoktu. Geçen ramazan ayında Makedonya ve Kosova’nın Üsküp, Kalkandelen ve Prizren kentlerinde iftar verdim. Bu genç iftarla ilgili internetteki yazısında bize ‘hırsız’ ve ‘köpek’ dediği için dövüldü. Ben Balkanlarda camilerde Türk mimarisini isterim.
Bu arada Balkanlardan kimin ne olduğu camilerden anlaşılıyor artık.
Araplar, müslümanları alıp, S.Arabistan, Mısır ve Libya’da eğitiyorlar, sonra da ‘Vahabi’ olarak dönüyorlar. Osmanlı anlayışında bizim minareler külahlıdır, onların ise ‘soğan’ başlı kubbelidir. Biz Osmanlı Müslümanlığını istiyoruz.
Aras çok şeyler anlattı: “Atatürkçülüğün her şeye malzeme olmaması” gerektiğini de söyledi ve yazısından ötürü Enes İbrahim’den şikâyetçi olacağını ekledi.
Pehlivanoğlu saldırıyı kınadı
Türk-Arnavut çekişmesi mi
RUMELİ Balkan Platformu Başkanı Özcan Pehlivanoğlu Üsküp’teki saldırı ile ilgili bir açıklama yaparak “Makedonya Ufuk Derneği Başkanı Enes İbrahim’e karşı yapılan saldırıyı” kınadıklarını belirterek “Saldırı kadar belirtilen neden de çok düşündürücüdür. Ancak şu unutulmasın ki, Türkiye Türklüğü her zaman Makedonya Türklerinin yanındadır ve bunu kimse engelleyemez. Faillerin yakalanması ve gerçeklerin ortaya çıkarılmasını bekliyoruz” dedi. Bu arada Makedonya’dan arayan bir gazeteci dostumuz, olayın arkasında Türk ve Arnavut çekişmesinin yattığını ileri sürdü. Bir de not gönderdi, “Bazı gruplar el altından Atatürk’ü Makedon Müslüman’ı yapmak istiyorlar. Aradan yıllar geçti fakat Balkanlardan göç eden insanımızı yöneten bir farklılık olmadı. Bu kez Arnavutçuluk sevdasına yakalandılar. Makedonya’dan Türkiye’ye göç eden herkes meğerse Arnavut’muş. İnsan merak ediyor, Balkanlardan hiç Türk göç etmedi mi? Göç ederken biz Türküz diye bas bas bağırmıyorlar mıydı? Şimdi kalkıp kendilerini Arnavut olarak tanıtıyorlar. Tanıtan olabilir ona diyeceğimiz yok, ama Arnavut kültürünü Türk kültürü diye yedirmeye, Makedonya’daki Türkleri güzel Türkçe konuşan Arnavut olarak ilan etmeye kalkarlarsa durum değişir.”
Paylaş