’Meşrutiyet’ anayasası tartışmaya açılıyor

İSLAM Konferansı Teşkilatı/İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi’nden (IRCICA) dün şu açıklama geldi:

"İlk anayasa deneyimi olan Kanun-ı Esasi’nin tekrar yürürlüğe konulmasına ve parlamentonun tekrar açılmasına yol açan II. Meşrutiyet’in ilanının 100. yıldönümünde, diğer anayasal hareketlere öncülük eden bu hareketin kapsamlı bir şekilde tartışılması amacıyla Türkiye’den ve Türkiye dışından 100’ün üzerinde bilim adamının katılacağı milletlerarası bir kongre düzenleniyor.

Tanzimat’la birlikte başlayan Osmanlı modernleşmesinin doğal bir sonucu olan Kanun-ı Esasi’nin 1876 yılında kabulü ve I. Meşrutiyet’in ilanıyla Osmanlı Devleti anayasal bir monarşiye dönüşmüştür. Meclis-i Mebusan’ın açılmasıyla demokrasiye geçişin de ilk adımı atıldı. Ancak bu deneme çok uzun süreli olmamış ve 1878 yılında Meclis’in tatil edilmesiyle de teoride var olmakla birlikte pratikte yürürlükten kalkmıştır. 100. yılını idrak etmiş olduğumuz II. Meşrutiyet’in ilanıyla Kanun-ı Esasi tekrar yürürlük kazanmış, özellikle 1909 yılında yapılan düzenlemelerle demokrasi yolunda önemli bir adım atılmıştır. Kanun-ı Esasi, İslam topraklarında yürürlüğe giren ’Batılı anlamdaki’ ilk anayasadır. Bu anayasa ile Osmanlı padişahının yetkileri sınırlanmış, bazı yetkileri meclise devredilmiş, Osmanlı vatandaşlarına çeşitli haklar verilmiştir. II. Abdülhamid’in 24 Temmuz 1908’de anayasayı tekrar yürürlüğe koymasının ardından Meclis-i Mebusan tekrar toplanarak ilk defa meclis üyeleri tarafından seçilen bir hükümet kurulmuştur. Kanun-ı Esasi pek çok defa tadil edilmiş, özellikle 1909 düzenlemeleri anayasaya yeni bir şekil vermiştir."

İslam’ın ilk anayasası

"IRCICA, İslam topraklarında ilk anayasa deneyimi olan Kanun-ı Esasi’nin tekrar yürürlüğe konulmasına ve parlamentonun tekrar açılmasına yol açan II. Meşrutiyet’in ilanının yüzüncü yıldönümünde, İslam dünyasındaki diğer anayasal hareketlere ve demokrasi denemelerine öncülük eden bu anayasal hareketin kapsamlı bir şekilde tartışılması amacıyla Türkiye’den ve Türkiye dışından 100’ün üzerinde bilim adamının katılacağı milletlerarası bir kongre düzenliyor. 7-10 Mayıs tarihinde Cevahir Otel’de düzenlenecek kongrede II. Meşrutiyet üç gün boyunca, üç farklı salonda eşzamanlı olarak 25 oturumda ele alınacaktır."

’Yüzüncü Yılında II. Meşrutiyet-Milletlerarası Kongre’ başlıklı etkinliğin şeref başkanlığını İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri Prof. Ekmeleddin İhsanoğu ve Halit Eren yürütüyor.

Danışma kurulunda da Şerif Mardin, Khairia Kasmieh, Mehmet İpşirli, Klaus Kreiser, François Georgeon, Azmi Özcan, Tufan Buzpınar, Mehmet Hacısalihoğlu yer alıyor.

Kongrenin yarın Cevahir Otel’deki açılışında Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın ile Suriye Kültür Bakanı Dr. Riad Nassan Agha, Yemen Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Danışmanı Dr. Abdulkerim el-Iryani’nin bulunacağı ve ilk gün Halil Cin, Nihat Bulut, Meltem Dikmen Caniklioğlu, Selami Kılıç ve Aliyar Demirci’nin konuşacakları bildirildi.

(Bilgi: 0212-249 45 46/ 0533-927 23 37)

Darağacında 3 güzel fidan

ADD Genel Yönetim Kurulu üyesi Uğur Seten, ’Denizleri’ anıyor:

"TAM bağımsız ve demokratik Türkiye mücadelesinde, her türlü sömürüye, işgale, oligarşiye, gericiliğe, eşitsizliğe, haksızlığa, yoksulluğa, yolsuzluğa, uşaklığa, onursuzluğa karşı ’Mustafa Kemal Yürüyüşü’ ile yiğitçe yola çıktılar. Türkiye’de devrim için Kuvayı Milliye geleneğine, Ulusal Kurtuluş Savaşı’na, işçi-emekçi halka ve gençlere dayandılar, inandılar ve en sekmez lüverin namlusundan fırlayıp, en uzun koşunun, en güzel yüz metresini koştular. Şairin ’Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman. Vatan ki bu insanların evidir, sevgilim onlar vatana düşman’ dediği özgürlükten, bağımsızlıktan, eşitlikten, adaletten ve halktan ve haktan nefret eden egemenlerin ve işbirlikçi güçlerin kararıyla bir gece yarısı (6 Mayıs 1972) korkusuz ve tertemiz başları haince vuruldu. Devrimci gençlik hareketinin, onurlu bir kuşağın en önde gelen simge isimlerinden üç fidan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın antiemperyalist mücadelede gösterdikleri ulusal-yurtsever bilinçleri, dirençleri ve kararlılıkları, ABD emperyalizmi tarafından beslenen ve denetlenen sivil karşı devrimin başkaldırdığı ve ülkemizin satışa çıkarıldığı bugün çok daha fazla önem ve anlam kazanmıştır. Türk gençliği adına ’Tam Bağımsız Türkiye’ için büyük devrimci önder Atatürk’ün yolunda ’Devrimciler ölür, devrimler durmaz sürer’ marşıyla yürüyen ve boylu boyunca gencecik ömrünü halkı için feda eden soylu ve onurlu bütün Denizleri saygı ve özlemle anıyoruz."

Türkiye tanıtımda çok geç kalıyor

ÇEVREMİZDEKİ tüm ülkeler, bu yazki turizm mevsimi için geniş bir reklam kampanyasına mevsim başlamadan önce girmişken, Türkiye’den en ufak bir çıt çıkmamaktadır. Örneğin, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Mısır, Tunus, Dubai, Azerbaycan, Hırvatistan, Karadağ; BBC, Euronews gibi uluslararası TV kanallarında saatlerce tanıtıcı reklamlarını sunmaktadırlar. Gitmek istemeseniz bile bu reklamlar insanı etkiliyor. Geçen yıl da aynı durum vuku bulmuştu. Sonunda mevsim ortasında caddede yürüyen ucube THY uçağı reklamın konusu oldu. O da birkaç gösterim.

Diğer devletlerin reklamları son derece basit. Sanırım parayı reklam şirketleri götürüyor, reklam yayınına para kalmıyor. Bu ülkemizin tanıtılması sorunudur. İddialı Turizm Bakanı Sayın Günay’ın konuya el atmasını bekliyoruz.Aslan ÖZMEN

’Cumhuriyet’ yok ’Zaman’ var

AKP iktidarı, tüm devlet kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi TRT’de de kadrolaşmayı haber ünitelerinde yoğun şekilde başlattı ve iktidara yakın yayın yapan gazeteci ve yazarları kadrolarına katıyor.

CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk bu konuda yaptığı çalışmayı bir soru halinde Başbakan’a yöneltiyor. Yeni atanan yönetici ve elemanların büyük bölümünün meslek dışından olduğunu bildiren Köktürk, "TRT’de çalıştırılacak personel, TRT’nin ilgili yönetmeliklerine göre alınmakta mıdır? TRT Haber Dairesi’nde çalışabilmek için resmi sınavlara girmek ve bunun ardından 3 yıl stajyerlik yapmak gerekmiyor mu? TRT’de program yapanların seçimi konusunda hangi ölçütler kullanılmaktadır? Örneğin bu programlarda niçin Cumhuriyet Gazetesi yazarı yoktur? Programlar için adı geçen yazarlar (Zaman, Taraf, Yeni Şafak, Samanyolu, Kanal 7, Aksiyon, Cihan Haber Ajansı kökenli) bir program için ne kadar para almaktadırlar?"

Yoksa yine sessiz mi kalınacaktır?
Haberin Devamı

Büyükşehir'den çıkan her büyük proje yargıdan geri dönüyor

CHP Büyükşehir (Kadıköy) Belediye Meclis üyesi Hüseyin Sağ, son dönemde son dönemde AKP ve CHP'li Meclis üyelerini 'titreden' bir seçilmiş olarak, İstanbul'da imara açılan yerlere muhalefet şerhi koyarak 'yağma' ve 'rant'la karşı savaş veren bir isim.

Sanatçı Arif Sağ'ın yeğeni...

Genç bir partili; hem sevilir, hem kızılır.

Belediye muhabirlerinin tanıdığı bir isim olarak aynı zamanda bir 'haber kaynağı'; AKP ve CHP gruplarının korkulu rüyası aynı zamanda. Onu her zaman gazetecilerle konuşurken, "Gene bir şeyler götürüldü Büyükşehir'de" dediği duyulur.

İtiraz ettiği kararlar sonuçta yargı organları tarafından 'usulsüz' veya 'yasadışı' olarak geri dönüyor Sağ'ın.

"Hep ben haklı mı çıkacağım" diyor.

Haberin Devamı

gerçekgundem.com sitesinden Cem Mirzanoğlu ilginç bir araştırma yapmış, sonra da Hüseyin Sağ ile görüşmüş...

Diyor ki:

"Galaport ihalesi, Haydarpaşa Garı'nın yerine işmerkezi ve otel yapılması, Zeytinburnu Liman İhalesi (Zeyport), Levent’teki El Maktum’a satılan İETT arsası ve son olarak Zorlu Grubu tarafından alınan Karayolları arazisi yargıya takıldı. CHP Büyükşehir Meclis üyesi Hüseyin Sağ ile konuştum. Zorlu tarafından 800 milyon dolara alınan Zincirlikuyu’daki araziye, bundan sonra 'Oraya tek bir çivi bile çakılamaz. Orası artık dünyanın en pahalı piknik alanıdır' dedi bana."

Mirzanoğlu, Hüseyin Sağ'a soruyor:

- Sizin Meclis’te muhalefet ettiğiniz ihaleler ve imar tadil planları, sonradan hep yargıdan döndü. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sağ yanıtlıyor:

- Bir kere en önce 1/100.000‘lik bölge planları iptal oldu. Zaten bu plan iptal olduğunda diğer planlarında hepsini iptal olması gerekirdi. Baktığımızda bunların iptal edileceğini meclis’te hep söyledim. Bir kere bu planlar hakkında öncelikle Mimarlar ve Mühendisler Odasından, Şehir Plancıları Odasından, üniversitelerden görüş alınarak hazırlanmalıydı. Ama bunlar yapılmadı. Kadir Topbaş, ben yaptım size ne gerek var mantığını yürüttü. Sonuç da böyle oldu."

“NAZİF BEY TUZAĞA DÜŞÜRÜLDÜ “

- Yargıdan son olarak dönen Zorlu Grubu’nun 800 milyon dolara aldığı Zincirlikuyu’daki Karayolları arası var. Bu olay nasıl gelişti?

Haberin Devamı

- Burada Nazif Zorlu Bey tuzağa düşürüldü. Devletin özelleştirme kurulu bir ihale yapıyor. Nazif Zorlu da, AKP’lilerin teminatlarına güvenip ihaleye namusuyla girdi. Değerinde satın aldı. Parasını yatırdı. Ondan sonra mahkemeden karar çıkıyor. Danıştay diyor ki; 'Burada tek bir çivi bile çakamazsın. Burada inşaat olmaz. Buradaki inşaat, İstanbul’u felç eder.'

Dünya’nın en pahalı piknik alanı oldu orası artık. Şimdi gidip kebap yiyebilirsiniz orada.

- Peki bundan sonraki süreç de ne olacak?

- Bunlar hülleci. Orada hülle yapacaklar. O plandaki a harfiyle b harfinin yerini değiştirecekler. Sonra planı yeniden yaptık diyecekler. Biz niye muhalefet edeceğiz. O yeni planlanmış gibi gözüken proje meclis’ten geçecek. Bir yasal süreç daha başlayacak. Bu süreçten sonra tekrar iptal olacak. Bu arada olan Zorlu Holding’e olacak. Bakın El Maktum ne yaptı? Dışarıdaki işadamı olaya daha objektif bakıyor. Diyor ki; burada bir mahkeme süreci var.

Ben 24 milyon dolar verdim. Bu para yansın. Mahkeme sonuçlanmadan bedelini vermem, diyor. Demek ki burada Nazif Bey biraz profesyonel davranmalıydı. Yasal prosedürü beklemeden bu parayı yatırmamalıydı. Bir de şu var tabii; Danıştay'dan yine aynı karar çıkarsa, Zorlu'nun 800 milyon doları yanacak.

TOPBAŞ YÖNETMELİĞİ DELİYOR

- İBB bu konuda ne yapıyor?

- Büyükşehir şu anda toplumu ilgilendiren konularda hiçbir şey yapmıyor. Yaptığı şey parsel bazında kişiye veya şirkete plan tadilatı yapmak... Bunu yaparken de Topbaş’ın kendine bağlı memurları bu tadilatlarında olumsuz görüş bildiriyor. Ama bu memurların sözlerine Topbaş kulak asmıyor. Memur, bu plan İstanbul Plan Yönetmeliğine aykırı diyor... Ama o proje İBB Meclisi’nden geçiyor. Topbaş kendi çıkardığı yönetmeliği yine kendisi deliyor.

KİTAP YAZIYOR

Hüseyin Sağ, sonuçta yaptığı mücadele sonunda partisinin onurunu kurtarıyor.

Önümüzdeki yerel seçimlerde kendisine görev verilir mi, aday gösterilir mi?

Hiç umurunda değil. Diyor ki:

"Benim bu yağma döneminde, CHP adına bir görevim vardı; onu yerine getiriyorum. Tarihi bir kent bu kadar yağma edilemez. Bir kitap yazacağım, AKP dönemindeki yağmanın tarihini yazacağım, Büyükşehir Belediye Meclisi'nde bu kararların nasıl alındığını, bunlara kimlerin oy verdiğini isim isim aktaracağım; ilçelerde evet diyenlerin Büyükşehir'de hayır, hayır diyenlerin evet dediklerini teşhir edeceğim. Benim çocuklarıma bırakacağım en büyük miras bu olacak..."

VE DANIŞTAY'IN DURDURMA KARARI

TMMO'nin Mimarlar, Şehir Plancıları, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odalarından bildiriliyor:

Haberin Devamı

"Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü taraıfından kullanılmakta iken kent merkezinde kalan kamuya ait önemli arazilerden biri olması nedeniyle özelleştirme kapsamına alınıp peşkeş çekilmek istenen arazide, Özelleştirme İdaresi tarafından yapılan 1.5000 ölçekli Nazım İmar Planı Değişikliği'ne karşı açtığımız davada, Danıştay 6.Dairesi yürütmeyi durdurma kararı verdi.

TMMOB'ye bağlı İnşaat Mühendisleri, Mimarlar, Şehir Plancıları ve Harita Mühendisleri omlarak açtığımız davada mahkeme, Boğaziçi gibi İstanbul kenti için çok önemli bir alanda yapılaşma yoğunluğunu getiren, yeşil alanları azaltan, coğrafi ve doğal yapıyı tahrip ederek çok yüksek ve ayrıcalıklı imar hakları getiren plan değişikliğinin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olmadığını tespit ederek yürütmeyini durdurma kararı verdi."

Haberin Devamı

Açıklamanın sonunda "Çözüm" olarak şu satırlar yeralıyor:

"Zincirlikuyu Karayolları Bölge Müdürlüğü arazisinin kamu yararına ve İstanbul kentinin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmasının sağlanmasıdır. Bu yapılmadığı sürece, meslek odaları olarak kamu adına gereken duyarlılığı göstermeye devam edeceğiz."

WWF-Türkiye'den turizm teşvik yasasına isyan

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) olarak; ormanlarımızın yeni bir talana maruz kalmaması için Turizm Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın TBMM’den geçmemesini, meclisten geçerse de Cumhurbaşkanımız tarafından onaylanmamasını bekliyoruz. Olmasını beklediğimiz değişiklik; 'Orman arzileri turizmin bekası için korunmalıdır.'

DHKD'nin bu konudaki yorumu şöyle:

"Uluslararası araştırma ve tespitler, küresel iklim değişikliği ile Akdeniz Havzası’nda turizmin geleceğini sorgulamaktadır. Bu tür kamu yararından uzak ve rantın önünü açan tasarılar yerine, turizm sektörünü küresel iklim değişikliğinin Akdeniz Bölgesi’ndeki kavurucu etkilerine hazırlama daha doğru bir adım olacaktır. Böylesi bir arazi tahsisi amaçlı konuyu, 'ekoturizm' gibi içi doldurulmamış kavramlarla örtmeye çalışmak ikna edici değildir.

Haberin Devamı

Kanun Tasarısında yapılan düzenlemelerle tasarının kapsamı her ne kadar turizm gelişme alanlarıyla sınırlandırılmış olsa da yeterli değildir.

Şimdiye kadar turizm yatırımlarının yoğunlukla yer aldığı Akdeniz Bölgesi’nde, turizme tahsis edilmiş ormanlar ve kumul alanlarda kurulan otellerin 'herşey dahil' fiyat politikaları ile ülkemizin turizm gelirlerinin artması sekteye uğramıştır. Bu alanlarda yeni turizm tesisleri açmak yerine, herşey dahil politikalarla zarar gören turizm sektörünü karlı hale getirme yolu aranmalıdır. Yapılacak şey, iklim krizinde en öncelikli ihtiyacımız olan ormanları yok etmek yerine sürdürülebilir çözümler üretmektir."

Turizm Teşvik Kanunununda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun tasarısı bugün Meclis'te oylanacak.

Yazarın Tüm Yazıları