Paylaş
ADNAN Menderes'in oğlu, eski AP, sonra RP ve son olarak da DYP milletvekilliği yapan Aydın Menderes (halen DYP üyesi), Cumhuriyet'te Leyla Tavşanoğlu'na AKP ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri için önemli açıklamalarda bulundu.Menderes, AKP'nin "Değiştik, demokratız" sözleri üzerine de, Ankara'nın başına oturanları "İslami faşist" olarak nitelerken, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi siyasetin gözünden kaçan çarpıcı konuların altını çiziyor
- AKP'DEN ENDİŞE
"Erdoğan üç türlü milliyetçilik yapmayacaklarını söylemişti. Kendi sözlerine göre dini, azınlık ırkçılığı ve çoğunluk ırkçılığı anlamında milliyetçilik yapmayacaklarını söylemişti. Bunları söylerken de bu ihtimali gerçekçi bir şekilde tespit etmişti. Hatta daha açık ifadelerde bulunmuş, Erbakan döneminin Refah Partisi'ni de adeta dini anlamda milliyetçilik yapmakla eleştirmişti. Yani ırkçılığa dayalı bir faşizm, dini duygulara dayalı bir faşizmin tanımını kendisi yapıyordu. Böyle bir ihtimalin hepimizin ve AKP'nin göz önünde bulundurmasında sayısız yarar vardır."-
14 NİSAN MİTİNGİ
"Erdoğan'ın ve bir ölçüde AKP'li öbür yöneticilerin kişiliklerine baktığımız zaman devamlı köpürmeye, taşmaya hazırdır. AB dayatmaları olmasa toplumsal farklılıkları da içselleştirememişlerdir. Toplum tedirginliklerini, kaygılarını açıklıkla ortaya koyarsa, Türkiye'nin olacakları en az zararla atlatacağı inancını taşıyorum. Bunlar olmalıdır, halk 14 Nisan mitinginde olduğu gibi zaten bunları yapıyor da... (...) Onun için ben, Türkiye'nin çoğulcu toplum yapısı, en son 14 Nisan mitinginde olduğu gibi kendisini ne kadar rahat bir biçimde açığa vurabilirse ve bu görülürse böylece Türkiye'nin bir 'Refleks Haritası'nın sağlıklı bir biçimde çıkacağının, böyle iktidarın makamlarını, mevkilerini korumak adına ideolojik ya da popülist yaklaşımlardan vazgeçebileceğinin olası olduğunu düşünüyorum."- RUS RULETİ "Bu iktidarı Türkiye'nin dörtte biri seçmiştir... Üstelik şimdi de bu iktidar, cumhurbaşkanı seçmek üzere... Bundan şikâyetçiyiz; ama beş yıldır bunu ortadan kaldırmadık. Muhalefet ısrarla bunun kaldırılmasını istemeli, bunun için mitingler yapılmalıydı. 'Yasayı değiştir ve seçime git' baskısı kurulmalıydı hükümetin üzerine... Bu seçim kanunu, Türkiye için bir Rus ruletidir."
- AKP'NİN LEHİNE DEĞİL
"Sürekli gelgit içindeler. Mizaç itibarıyla daha demokrat olabilecek olanlar daha yumuşak reflekslerle ortaya çıkıyorlar. Ama geçmişten tam kopamayanların da akılları hep eski kimliklerine, eski söylemlerine takılı kalıyor. Bu da Türkiye'de önemli gerilmelere sebep oluyor. Bu ortaya çıkan durum, esasen hiç AKP'nin lehine değildir."
TBMM'de AKP milletvekili olmayan kim varsa, hiçbir gerekçeyle ilk iki tur TBMM toplantı salonuna girmemeleri kanısındayım."
- AKP HAYATİ KONULARI KARARTIYOR
"Bu Cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarının bir olumsuz tarafını da Türkiye'nin önünde son derece somut, dışarıdan kaynaklanan ve ülkenin bütünlüğünü ilgilendiren meselelerden dikkatleri ayırması olarak görüyorum. Ama Tayyip Erdoğan, habire cumhurbaşkanı oldu, olmadı konusu gündemi işgal edince, bu tür fevkalade önemli konular üzerinde de ciddi bir karartma etkisi meydana geliyor."Menderes'in, geçmiş tecrübelerinin ışığı altında önümüzdeki günlere ilişkin önemli uyarıları dikkate alınması gerekmiyor mu?
Eski parlamenterlerden tarihi uyarı
DP, AP, DYP, ANAP, MHP çizgisinden gelen milletvekili ve bakanların yaptığı açıklamada "Demokrasi kültüründe anayasadaki şekli şartlar ile birlikte Anayasa sağduyusunun büyük önem taşıdığına” vurgu yapılarak “Bin yıllık devlet geleneği olan bir toplumun, Devlet başkanının seçim sürecini ve niteliklerini sadece Anayasadaki şekli şartlar belirleyemez.” denildi. Bildiri şöyle:
"Yeni bir Cumhurbaşkanı seçimine doğru giderken uzun yıllar çeşitli devlet ve siyaset kademelerinde, parlamentoda görev yapmış olan bakanlar ve milletvekilleri olarak, bir büyük tecrübe birikiminin ışığından iktidara ve muhalefete hatırlatmak istiyoruz ki :
Türkiye’de bugün bir şeyin iyi anlaşılması, çok iyi anlaşılması gerekiyor : Cumhurbaşkanlığı seçimi sadece siyasi grupların değil bütün milletin konusudur.
Şüphesiz Anayasada Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin nasıl yapılacağının ve Cumhurbaşkanının niteliklerinin nasıl olacağının şekli şartları belirtilmiştir. Ancak demokrasi kültüründe anayasadaki şekli şartlar ile birlikte Anayasa sağduyusu büyük önem taşır. Sağduyuyu oluşturan toplum vicdanı ve devlet yönetiminde yer etmiş teamüllerin(gelenekler) zorlanması toplumda derin rahatsızlıkların oluşmasına sebep olur.
Bin yıllık devlet geleneği olan bir toplumun, Devlet başkanının seçim sürecini ve niteliklerini sadece Anayasadaki şekli şartlar belirleyemez.
Demokrasiyi tam anlamıyla egemen kılmak, sadece politikacıların değil, bütün kurum ve kuruluşlarıyla toplumun, bütün bireyleriyle milletin işidir.
Demokrasinin siyasal yapısını oluşturmak, demokratik rejimin politikalarını yönlendirmek elbette öncelikle siyaset adamlarına, siyasal partilere, liderlere, devlet organlarına düşer.
Ne var ki “Biz seçtik, politikacılar bildikleri gibi yapsınlar” diyemeyiz. Bunu hiç kimse, hiç birimiz söyleyemeyiz.
Ülkemizin bütün kıymetleri, bütün insanlarıyla bu toplum, bu Devlet, bu Rejim, bu Bayrak, bu Anayasa hepimizindir.
Demokratik rejimin bütün toplum bireylerine yüklediği görevler vardır.
Toplum, devleti, iktidarı, muhalefeti kontrol etmekle görevlidir. Toplumun onu yönetenlerden bekledikleri, istedikleri görevler vardır.
Büyük Atatürk’ün önderliğinde, Vatanın her karışını kanlarıyla kurtaran, varlığımızın ve hayata devam irademizin biricik kaynağı olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran atalarımızın kutsal emanetine herkes sahip çıkmak zorundadır.
Fiilen politika içinde olanların öncelikle kendi siyasal partilerini ve onları yönetenleri de uyarmayı bilmeleri vatan vazifesidir.
Herkes bulunduğu yerin ve yüklendiği görevin sorumluluğunu bilmelidir.
Bu sorumluluklar içinde herkesin herkesi uyarmaya hakkı vardır.
Laik, Demokratik ve Sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne, Cumhuriyetimizin temel değerlerine vatan, millet devlet bölünmezliğine sahip çıkmak herkesin, her kurumun asli görevidir.
Demokrasi, hepimizindir.
Türkiye gibi jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemli ve hassas bir coğrafyada bulunan ve bu sebeple de daima kuvvetli olması gereken bir ülkenin; dünyanın ve bölgenin içinde bulunduğu durum da göz önüne alındığında Cumhurbaşkanlığı makamına seçilecek kişinin nitelikleri belki de her zamankinden daha büyük önem taşımaktadır.
İnanıyoruz ki Gelecekte tartışmalara konu olmayacak bir Cumhurbaşkanı karakterini bu millet bin yıllık devlet geleneğinden çıkaracaktır.
Bu gerçekler ışığında Cumhurbaşkanlığı seçimleri, içinde bulunulan koşullara ve bu temeller üzerinde gelişen politik hesaplarla yapılmak yerine Türkiye genelinde, kamuoyunda ve parlamentoda uzlaşma sağlanarak yapılmalıdır.
Devlet katlarında siyasal doruklara tırmanabilmekten daha zor olan şey o mevkilerde, o makamlarda görev yaparken, topluma ve tarihe onurlu anılar bırakabilmektir.
Bu düşüncelerle aziz milletimize saygılarımızı sunuyoruz.
KİMLER İMZALADI
TBMM Başkanları: Sabit Osman Avcı, Necmettin Karaduman, Kaya Erdem, Hüsamettin Cindoruk, İsmet Sezgin.Bakanlar: Ahad Andican, Cahit Aral, İmren Aykut, Abdülbaki Ataç, Ali Bozer, Necmettin Cevheri, Ekrem Ceyhun, Fethi Çelikbaş, Halit Dağlı, Mehmet dönen, Barlas Doğu, Şerif Ercan, Ersin Faralyalı, Agah Oktay Güner, Mehmet Gazioğlu, Vahit Halefoğlu, Kamran İnan, Ercüment Konukman, Nahit Menteşe, Necdet Menzer, Nurettin Ok, Kazım Oksay, Enis Öksüz, Hüseyin Özalp, Işılay Saygın, Yücel Seçkiner, Rıfat Serdaroğlu, Ufuk Söylemez, Refaiddin Şahin, Vefa Tanır, Mükerrem Taşçıoğlu, Abdullah Tenekece, Nurhan Tekinel, Yaşar Topçu, Oğuz Tezmen, Rüştü Kazım Yücelen, Şükrü Yürür, M.Ali Yılmaz, Namık Kemal Zeybek.Milletvekilleri: Türkan Arıkan, Beyhan Aslan, Kemal Bağcıoğlu, Ferit Bora, Hasan Basri Coşkun, Zeki Çeliker, Vedat Çınaroğlu, M. Mukadder Çiloğluk, Yücel Dirik, Orhan Ergüder, Gökhan Evliyaoğlu, Seçkin Fırat, Halil Göral, Mehmet Gözlükaya, Nilüfer Gürsoy, Ahmet İhsan Gürsoy, Ayseli Göksoy,
Veli Gülkan, Yılmaz Hastürk, Ediz Hun, Rafet İbrahimoğlu, Cemalettin İnkaya, İrfan Köksalan, Müjdat Karayerli, Hilmi Okçu, Bekir Ongun, Mehmet Atilla Ocak, Erdem Ocak, Cemal Özbilen, Enis Sülün, Nurettin Özdemir, Teoman Özalp, Şadi Pehlivanoğlu, Arif Sezer, Murat Sökmenoğlu, Erkut Şenbaşlı, İsmail Hakkkı Şengün, Arif Tosyalıoğlu, Enver Turgut, Ali Naci Tuncer, İsmail Hakkı Yıldırım, Gürbüz Yılmaz, Hüseyin Yayla.
GÜNÜN SÖZÜ
"Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır."
(Türk atasözü)
Biliyor musunuz?
- DYP'den politikaya atılması üzerine Zaman'dan ayrıldığını duyuran Nevval Sevindi'nin, "Akıldışı, yasakçı siyasete karşı yeni bir siyaset üretmek için sahaya iniyorum" dediğini... - ÇORLU'da 23 Nisan Bayramı törenleri sırasında ADD'nin, ÇYDD ve Yardımsevenler Derneği'nin çelenklerinin Atatürk Anıtı'na konulmasının engellendiğini, ancak tören sonunda 5. Kolordu Komutanı Korgeneral Metin Yavuz Yalçın'ın uyarısı üzerine çelenklerin Atatürk Anıtı'na konulduğunu...
Papatya falında son yaprak...
OKURLARIMIZDAN 'tahmin'ler:- Tayyip Bey kimi Cumhurbaşkanı adayı gösteriyor?- Deniz Baykal'ı..
- Neden?
- CHP'nin iktidara gelmesi için!..
- Erdoğan, 'siyaset mühendisi' olarak milletvekilleri Abdullah Gül (23 Nisan resepsiyonunda çok neşeliymiş), Vecdi Gönül, Beşir Atalay, Abdullatif Şener, Prof. Mehmet Aydın, Prof. Nükhet Hotar Göksel (İzmir), İnci Gülser Özdemir (İstanbul), Nimet Çubukçu (İstanbul) veya Amerika'dan bir kadın profesör aday gösterebilir mi? Hatta Edibe Sözen ve Kemal Derviş, 'plase' olabilir mi?
- Papatya falı açıyorsunuz galiba.
- Vecdi Gönül olabilir mi?- Sayıştay Başkanlığı dönemi çok iyi bilinir. Bürokrat ve statükocu olduğuna göre her kararnameyi imzalamazsa?- Beşir Atalay!..
- Cumhurbaşkanı Demirel, Kırıkkale Üniversitesi Rektörü iken neden görevden aldı acaba?- Dalga geçmiyorsunuz değil mi?- Başbakan kamuoyu ile dalga geçerse gazetecilerin kulağına bazı isimler üflenerek tabii ki kamuoyu da onunla dalga geçer.
- Bülent Arınç...
- Her an kendi sürprizini yaratabilir!Demek ki daha 24 saat bekleyeceğiz.Malatya'da'da neden bir miting yapılmaz
TOPLUM olarak gerekli olan duyarlılıkları hiç bir zaman gösteremeyecek miyiz? Geçen yıl Trabzon'da kilisesinin içinde bir rahip öldürüldü. Trabzon halkı bugüne kadar en azından vicdani ve insani açıdan göstermesi gereken tepkiyi bir meydanda onbinleri toplayarak gösteremedi. Son olarak Malatya'da 3 kişi sadece Hıristiyan oldukları ve İncil dağıttıkları için vahşice katledildi. Bizim Avrupa'da din özgürlüğümüz mevcut iken ve tüm dini yayınlarımızı rahatça dağıtırken, bu cinayetin hiç bir izahı yoktur. Ayrıca bu vahşi cinayet kafalarda Türkiye'de din özgürlüğü sadece İstanbul için mi geçerlidir sorusunu uyandırmaktadır. Bu cinayet Malatya'da onbinler tarafından protesto edilir diye bekliyorum. Çünkü bizler İstanbul'un Fethinde diğer dinlere saygı göstermiş Fatih'in, Çanakkale'de yaralı düşman askerini sırtında taşıyan Türk askerlerinin torunlarıyız ve onlara layık olmalıyız. Malatya'da düzenlenecek görkemli bir protestonun hem toplumumuzun hem de dünyanın beklentisi olduğunu düşünüyorum.
Doç. Dr. Fatih ÖZÇELİKfatozcelik@yahoo.com
Özkök'ün yazısında sözettiği 'çarpık kafalı' Mücahit Bilici'ye tepki yağdı...
SEVGİLİ gönül dostları bir Balkan göçmeni, bir Rumeli göçmeni olmamama rağmen, bir türk insanı olarak uzun yıllardan beri sevdalısı olduğum Türk dünyası ile ilgilenmem esnasında, özellikle Balkanların Evladı Fatihanın emaneti insanlarını tanıdığımda, Türklük bilincinin bu bölgede nasıl yaşatıldığına bizzat şahit oldum. Ancak bazı kendisini bilmez, ABD uşağı, kimlikleri ve şahsiyetleri satılmış, üç-beş kuruş uğruna milletini karalayabilen, bu nezih Türk milletini 'Balkanlı-Rumelili-Anadolulu-Doğulu-Batılı- Kürt- Çerkez- Alevi- Sünni' diye sınıflandırmaya çalışan, Türk düşmanı vatan hainleri sözüm ona yazarların yazdıklarını okudukça inanın biz nerelere gelmişiz diye soruyorum kendime. Acaba bu sözlerin sahibi üç kuruşluk Mücahit Bilici hangi kalemi kullanıyor bir düşünün. Bugün binlerce kilometreden gelip Asya'da Ortadoğu'da ülkeleri işgal eden zihniyet, Türkiye üzerindeki emellerini işte yine bu kalemler kanalı ile dile getirmekte... Tarihe bakın hiç bir zaman Türk devletleri dış güçlerin kazanımı ile yıkılmamış. Ancak içerideki bazı satılmışlar bunu gerçekleştirmiş. Bugün tarih eğer yeniden yazılacaksa biz geçmişimize sahip çıkarak Türkiye'de, Balkanlarda, Asya'da, ve her yerde birlik ve bütünlük içerisinde olmalıyız ki bu kalemleri kıralım. Balkan ve Rumeli Türkleri her zaman Türk kimliğini yüce bayrağımız ve asil sancağımız gibi şeref ve onurla taşımış ve taşımaktadır. Bu konuda bir Kırcaali göçmeni olan Ertuğrul Özkök'ü özellikle ulusal birliğimize çok ihtiyacımızın olduğu şu günlerde böyle bir yazı ile satılmışa gerekli cevabı vermiş olmasından dolayı kutluyorum. Nasıl Türkiye'de Türk kimliği altında Türkü, Çerkezi, Lazı, Kürdü, alevisi, sünnisi bir bütün isek, Bulgaristan'da, Makedonya'da, Kosova'da, Romanya'da, Yunanistan'da, Sancak'ta, Karadağ'da, Moldova'da aynı şekilde bir bütün olarak tek yürek tek vücut olmamız gerekir. Bu gibi saldırgan ve bölücülere bunların yazdıkları gazeteleri almamak kaydı ile gerekli cevabı verebiliriz. Türk milletinin ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara karşı son günlerde Ankara'da Tandoğan'da verdiği cevap bir ilk değil son da olmayacaktır. Evladı Fatihan'ın torunları Türk olarak doğdu, Türk olarak yaşar, Türk olarak ölür. Bunun Rumelisi, Balkanlılığı, Anadolulusu yoktur, Türk vardır.
Davut COŞAR-ANKARA
Sapkın düşünceli bu kişiyi protesto ediyorum
HÜRRİYET Gazetesinde 22.4.2007 tarihli Ertuğrul Özkök imzası ile yayınlanan bir yazıya dikkatinizi çekmek istiyorum.
Bu yazıda, son günlerde adeta lotarya çekilişine benzetilmeye çalışılan, seçim sürecinde izlenen ilkeden ve ciddiyetten uzak bir yol ile, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir makamın, bir takım çevrelerce nasıl görüldüğünü tespit edeceksiniz.
Burada, tüm toplumun infialini üstüne çeken Cumhurbaşkanlığı sürecinde izlenen yol ile birlikte, bu makamı ele geçirmeye çalışan zihniyetin, 1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan başlayarak bugüne dek, bulundukları topraklarda sadece Türk oldukları için katledilen, zulüm gören, bu zulüm ve katliamın farklı bir senaryo ile her on yılda bir yeniden tarih sahnesinde tekrarlanması ile can veren, kan veren, katledilen Rumeli Türkleri'ni nasıl gördüklerini, bizlere hangi pencereden baktıklarını okuyacaksınız.
Gelinen bu noktada tüm hemşehrilerimi sağduyu içinde bir taraftan Yeni Şafak Gazetesi'nde yazı yazan bu sapkın düşünceli yazara (Mücahit Bilici) olan tepkilerin göstermeye, diğer taraftan bu zihniyetin temsilcileri olan siyasi teşekküllerin yöneticilerini protestoya davet ediyorum.
Bu sapkın düşünceli yazar bozuntusunun hezeyanlarını sütunlarına taşıyarak, kamuoyunu bu konuda bilinçlendiren Sayın Ertuğrul Özkök'e de teşekkürlerimi sunuyorum. Lütfü TÜRKKAN-Rumeli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Unutmayın; biz biriz...
BUNLARI yazan bir bilim adamı olamaz. Yeni Şafak'ta dil, uslüp, son derece kısa, yalın, anlaşılır, hakaretkar cümleler, ayırıcı sınıflaştırıcı ifadeler...
Öte yandan üniversite çağlarında, kullanılan dil, uslüp, kullanılan kelimeler, uzun anlaşılmaz, cümleler bana bu kişinin aynı kişi olmadığını çağrıştırıyor.Ve tam bir rezalettir. Bu kişinin yorumuna gazetesinde yer verenler de en az onun kadar suçludurlar.
Yüzyıllarca Balkan'larda mücadele edenler, Türkiye Cumhuriyeti kurulur kurulmaz imarında başrolü oynayan bizler, meğer Türk değilmişiz!
O densizin deyimi ile 'Türkleştirilmiş Türkleştirilen göçmen komitacı'ymışmız.
Bre (...), adama "Biz Türk değilsek sen nesin diye?" sormazlar mı?
Bizim ecdadımız aydan mı oraya düşmüş bre utanmaz!
Bizim atalarımız Türk değildi de niye Çanakkale'de şehit düştü?
Yemen çöllerinde ne arıyordu?
Ne sen bizi Erzurum'dan, İzmir'den, Ankara'dan, Kayseri'den ayrı tutabilsin; ne de senin gibiler... Biz biriz. Gün gelir bunu yine senin gibi ABD uşaklarına hatırlatırız!
Tüm derneklerimize sesleniyorum: Lütfen bu densizin yorumuna yer veren Yeni Şafak gaetesine tepkilerinizi bildirin, sesimiz olun.
Erdinç TEKER
Yeni Şafak özür dilemeli
BU yazıyı yazan Bilici adlı kişiye gereken tepkiyi koymalıyız.Yeni Şafak bizden özür dilemelidir.E. Benan UTKU-TEKİRDAĞ
Paylaş