MİLAS’ın Ören Beldesi’nin eski adı Keremos... Antik dönemde seramik yapıldığından bu adla biliniyor.
Fransız deniz araştırmacısı Kaptan Costeau’nun "İşte cennet Gökova’dır" dediği körfezin ucunda kurulu Ören. 8 km sahiliyle bir turizm beldesi. Milas’a 42 km. Belediye Başkanı Kazım Turan’ın geleneksel hale getirdiği ’Melih Cevdet Anday Şiir Günleri ve Kültür Şenliği’ etkinlikleri, büyük şairin adını taşıyan parktaki Atatürk Anıtı önünde yapılıyor. Bu yılın şiir ödülü ’Sahibinden Satılık’ adlı kitabıyla Ahmet Erhan’a veriliyor. Törene Ören’le kardeş şehir olan Çek Cumhuriyeti’nin Prag yakınlarındaki Strasice Belediye Başkanı Jiri Hahner ve meclis üyeleri de bulunuyor. Melih Cevdet şiiri üzerine TYS Başkanı Enver Ercan, Eray Canberk ve Egemen Berköz konuşmalar yapıyorlar.
Şair Ataol Behramoğlu’nun müzisyen Haluk Çetin’le yaptıkları dinleti, Anday’ın Rosenbergler için yazdığı unutulmaz ’Anı’ şiirinin şarkısıyla başlıyor:
"Bir çift güvercin havalansa/ Yanık yanık koksa karanfil..."
Bu nedenle Melih Cevdet anıtına kırmızı karanfiller atılıyor. Çetin’le 15 yıldır yaptıkları dinletinin 300’ü bulduğunu söyleyen Behramoğlu, "Dinletideki şiirleri Melih Cevdet Anday’ı ışık saçan, zeká dolu bakışlarıyla bizi dinleyecekmişçesine titizlikle seçtim’ diyor. Son 17 yıl yazları burada eşiyle geçiren Suna Anday ne kadar güzeldi" diye hüzünleniyor.
Son iki yılın ödül sahipleri Özdemir İnce ve Küçük İskender de burada. Panel, söyleşiler dahil çeşitli kültür etkinliklerine katılanlar arasında Hakan Tartan, Demirtaş Ceyhun,Meriç Köyatası,Nazım Alpman, Metin Uca, Onur Akın, Zeynep Casalini, Yüksek Aksu ve Turhan Özdemir bulunuyor.
MNG’nin, Güllük Pina yarımadasındaki deniz dolgusu nedeniyle başı derde giren ancak kusurunun olmadığı anlaşılarak göreve iade edilen Milas Kaymakamı M.Bahattin Atçı’yı da görüyoruz.
Bodrum Milas yöresindeki orman yangınlarını, balık çiftliklerini, içinde golf alanı da olan turizm yatırımlarını ve su konusunu da irdelemek gerekiyor.
İddianame üzerine zafiyet sorusu
DEVLET otoritesini zafiyete uğratmakla suçlananlardan hiçbirisi devlet otoritesini kullanma ve temsil yetkisine sahip değil.
Bu suç, anca devlet otoritesini (Başbakanlar, bakanlar gibi...) kullananlar, temsil edenler tarafından işlenebilir.
Sayın Erdoğan göreve başladığı 2002 seçimlerinden beri ’Dokunulmazlık’ sayesinde, hakkında resmen açılmak istenen tüm davalara, özellikle de ’kalpazanlık ve resmi evrakta sahtekárlık’ davalarına engel olmaktadır.
İSTANBUL Büyükşehir Belediye Meclisi’nin temmuz ayı oturumu dün başladı. Tam 486 adet gündem maddesi vardı. Bu bir rekor aslında. Bunun 460’a yakını parsel bazında plan tadilatı; teklif eden de Belediye Planlama Müdürlüğü.
İSKİ, su, çevre, kirlilik, ağaç, orman içerikli hiçbir teklif yok. Varsa yoksa inşaat, imar rantı; özel hastane, okul, alışveriş merkezi, otel rezidans dik; yeşilin adını anma.
1/100.000’lik planlar da yeniden gündemde. Çimento, taş beton asfalt ve kiremit. AKP’li Büyükşehir Belediye Meclisi çalışıyor. CHP’li Belediye Meclis Üyesi Hüseyin Sağ, "İstanbul yanarken, susuzluk tehlikesi baş göstermişken meclisin birinci önceliği imara dayalı plan tadilatları mıdır? Büyükşehirin afişlerinde ’durmak yok’ deniliyor. Meclis imar rantına doymuyor, durmuyor" diyor.
Kent yağması bize yakışan bir anlayış!
Prag’dan gelen ses
GÖKOVA Körfezi’ne bakan ’Otantik Kafe’ ile yörede greyfurt anlamında kullanılan ancak antik Yunan’da olimpiyat şampiyonu bir atletin adı olan ’Pomolin’ adı verilen otel arasındaki büyük bir dut ağacının altında dinledik hüzünlü bir insan öyküsünü... Bir yanda Kangallı (Sivas) üç gençten (Ulaş, Erdem, Barış) oluşan grup "Turnam dertli öttün, yaremi deştin/ El vurdun yarama, başını açtın/ Eşinden mi ayrıldın, yolun mu şaştın/ Doğru bir katere gidin turnalar" türküsünü seslendiriyorlardı.
Leyla yani Lubise Milkova; Çek bir anne ile Türk babadan doğma, Prag’da lise biyoloji öğretmenliği yapmış, şimdi emekli. İki yanında Ören Belediye Başkanı Kazım Turan ile Çek Strasice Belediye Başkanı Hahner bulunuyor. Ören’deki kültür şenliğine gelen Çek heyetine tercümanlık yapıyor Leyla Hanım.Türkçeyi biraz ’unutmuş’, 1946’dan beri yani 62 yıldır Prag’da yaşıyor. Bazı şeyleri zor hatırlıyor. Uzun uzun konuşuyoruz, başından geçenleri anlayabilmek için. "Babam Ahmet Seyfettin Kayatürk, Skoda firmasında çalışıyormuş. Prag’a gittiğinde Maril Moskova (Libuşe) ile tanışıyor.İki yıl arkadaşlık yapıyorlar.Dedem (annemin babası) Türk aileyi tanımak için Türkiye’ye geliyor.Daha sonra İstanbul’da evleniyorlar... Biz o zaman Heybeliada’da oturuyoruz.
Annem ve babam Atatürk sağ iken evlenmişler, abim doğmuş sanıyorum, adı Şeref. Çekçe de Viktor... (Yıllar sonra öldüğünü öğrenmiş.) Annem ve babam evliliklerinden 6 yıl sonra boşanmışlar. Ben o zaman 4 yaşındaymışım. Daha sonra Heybeliada’dan İstanbul’a taşındık. (Nerede oturduklarını hatırlayamıyor.) Ve ben Şişli Terakki’de iki yıl okuduğumu hatırlıyorum. Geçinmek için çok zorluklar yaşadık. Daha sonra annem, beni ve abimi Çekoslovakya’ya getirdi."
Leyla Hanım, Çekoslovakya’da Türkçe tercümanlık yapmış.Resmi görüşmeler nedeniyle zaman zaman Türkiye’ye gelmiş. Diyor ki: "1989 yılında kendilerini araştırırken babamın yeniden bir Türk kadınla evlendiğini ve iki kızı olduğunu öğrendim, adlarının Cevza ve Rüzgár olduğunu duydum. Ama yanılabilirim de. Ben kendilerini özlemle arıyorum. Bir miras derdim yok. Belki bu yazı sayesinde kardeşlerime kavuşabilirim. Benimle Prag’daki Türk Büyükelçiliği vasıtasıyla irtibata geçebilirler."