Paylaş
HÜRRİYET’e saldıran ekibin başındaki, AKP Gençlik Kolları Genel Başkanı Abdurrahim Boynukalın, Karamanlı Boynukalın sülalesinden... Yaklaşık 50 yıl önce Karaman’dan İstanbul’a yerleşen İslam hukuku konusunda önemli bir yere sahip olan Marmara Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmış merhum Ömer Boynukalın’ın oğlu Abdurrahim Boynukalın, Kartal İmam Hatip Lisesi mezunu ve Bilal Erdoğan’ın arkadaşı olarak ‘tanınıyor’...
25 Eylül 2014’te AKP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı’na atanmış... (Eski Genel Başkan Zafer Çubukçu ise Başbakanlık Müşavirliği’ne getirildi.)
Karaman’ın Sesi’nde yer alan habere göre, kentteki OSB’de faaliyet gösteren Anı Bisküvi sahipleri Boynukalınların kuzeni olan Boynukalın 1987’de İstanbul’da doğdu; Sakarya Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını İÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yaptı. 2010-2013 arasında ise Kırıkkale Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalıştı.
2013’te İngiltere’ye gitti ve Londra Şehir Üniversitesi’nde medya ve iletişim alanında ikinci yüksek lisansını yaptı.
AKP Gençlik Kolları Genel Başkanlığı’nı yürütürken, 7 Haziran’da aday gösterildiği İstanbul 3. bölge 7. sıradan parlamentoya girdi.
Üniversite dönemlerinde çeşitli dergilerde araştırma konuları kaleme alan Boynukalın, önce Milat ve yenisafak.com’da yazarlık yaptı. Araştırma ve Kültür Vakfı ve MTTB’de aktif olarak görev yaptı. Boynukalın, AKP’nin hedeflediği ‘Yeni Gençlik Yapılanması’ projesinde de çalışıyor. Evli olan Boynukalın İngilizce ve orta seviyede Almanca biliyor.
Konya Ereğli’den Hatice Kübra isimli yazar, ‘AK Gençlik’ üzerine geçen yılki bir yazısında şöyle diyor:
“AKP’de Gezi’den bu yana siyaset bir anlamda trollere emanet gidiyordu. Trol siyaseti AKP Gençlik arasında virüs gibi yayıldı. Oysa AKP’nin ehemmiyetle üzerinde durduğu ve vaat ettiği ‘gençlik’ bu değildi. Fikirleriyle, duruşu ile, icraatlarıyla ‘2023’ hedeflerini omuzlayacak ve bunu hakkaniyetle yapacak bir gençlik arzu edilse de gelinen nokta çok daha farklı oldu.
Twitter’dan bakan ve milletvekillerine ayar vermeye kalkan, küfür ve hakaretten imtina etmeyen, daha çok saldırgan bir genç kitle ile karşı karşıya kalındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kastettiği ‘dindar gençlik’ bu olmasa gerek!”
Demek ki, AKP yeni bir gençlik yaratmak isterken, bu trol siyasetinin içinde Abdurrahim Boynukalın’ı ‘yeni gençlik’e göre yetiştirememiş...
GÜNÜN SÖZÜ
“Bilgiyle donanmış, yetenekleri geliştirilmiş bireyler, en büyük güçtür.”
Nurullah AYDIN
Deniz Baykal, Erdoğan’a yazdığı mektupta neler demişti
DENİZ Baykal’ın, dönemin Başbakan’ı Tayyip Erdoğan’a yazılan 12.10.2009 tarihli mektup hangi şartlarda kaleme alınmıştı ve mektup neyi ifade ediyordu? Türkiye’nin, ‘terörle mücadele’ kararlılığı ve anlayışını, ‘terörle müzakere’ noktasına taşımak isteyen Erdoğan, dönemin Ana Muhalefet Partisi lideri Sn. Deniz Baykal’la bu anlayışını istişare etmek istemiş, baş başa görüşme talebinde bulunmuştu. Erdoğan’ın ‘açılım’ politikasının ağır sonuçlar doğuracağını; terörle mücadeleyi bırakıp, ‘müzakere’ noktasına geçilmesinin geri dönülmez sakıncalarını o günden öngören Baykal, ikili görüşmenin mutlaka bir kamera kaydı altına alınmasını ve belgelenmesini istedi ve ancak bu şartlarda görüşmenin mümkün olabileceğini ifade etti. Baykal’ın kamera kaydı talebi o günlerde magazinleştirildi, amacından saptırılmak istendi. Oysa ki; iktidarın o günkü siyasi tercih ve kararlarının ülkeyi bu noktaya getireceğini ve gizli kapaklı görüşmelerin sorumluluğa ortak arama çabası olduğunu Baykal o günden sezmişti.
Kamera önünde görüşme talebi kabul görmeyince, Baykal ‘Açılım politikası’ ile ilgili düşündüklerini Erdoğan’a yazdığı ve gönderdiği bu mektupla belgelemek istedi. 2009’da yazılan mektubun özü şudur:
1. Siz ‘açılım’ adı altında PKK ile, Kandil ile müzakere içine girerek terörü meşrulaştırıyorsunuz. Terörle mücadele yerine müzakere kararı, tarihi bir tercihtir ve ağır sonuçları olur.
2. Siz, elinde silah olan güçlere ‘alan hakimiyetini’ teslim ediyorsunuz. Bu tercih terör örgütünü bölgede egemen güç haline getirir. Bunun anlamı, egemenliğin terör örgütüne bırakılmasıdır.
(Nitekim, kamuoyuna da yansıyan, OSLO görüşmelerine ait tapelerde, MİT yetkililerinin “Sizi rahatsız eden vali, kaymakam, jandarma komutanı vs varsa bize söyleyin” ifadeleri, alan hakimiyetinin terör örgütüne teslim edildiğinin tartışmasız kesin delilidir)
3. Bu siyasi tercih ile siz, terör örgütüne destek vermeyen yerel haklı, Kürt kökenli vatandaşlarımızı PKK’ya teslim ediyorsunuz; PKK’ya mahkum ediyorsunuz. Çünkü siz, PKK terör örgütünü bölgede tek otorite haline getirmekle, egemenliği teslim etmekle, bölge halkını da eli silahlı terör örgütüne mahkûm kılıyorsunuz. Böylelikle, Türkiye’nin doğu ve güneydoğu sorununu, PKK’laştırıyorsunuz ve “PKK Sorunu” ile eş değer hale getiriyorsunuz.
Görüldüğü üzere, CHP Genel Başkanı olarak Sayın Baykal, 2009 yılında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, “Açılım Politikası” ve siyasi tercihleri konusunda uyarmış ve bu tercihlerin ülkeyi bugünkü terör ortamına sürükleyeceğini kendisine ifade etmiştir.
Erdoğan, dün (06. 09.2015), bir televizyon programında yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştır:
“Tabi bu Çözüm Süreci bunlar tarafından bir ihanetle değerlendirildi. Çözüm Süreci’ni bunlar adeta Güneydoğu’da, kısmen Doğu’da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar. Burada bu süreç içinde güvenlik güçlerimiz, tabi ‘herhangi bir çatışmaya, şuna buna girmeyelim’ dediler ama daha sonra anladık ki bu süreç içinde bunlar bunu yaptılar”
Tayyip Erdoğan’a söylenmesi gereken şudur: “Senin siyasi tercihlerin ülkeyi bu noktaya getirmiştir.Güvenlik güçlerinin çatışmaya girmemesi senin “Açılım süreci” dediğin siyasi tercihin özünü teşkil etmektedir.Güvenlik güçlerinin çatışmasızlık halini fırsat bilerek, terör örgütü silah stoklaması yapmıştır.Zamanında, dönemin Ana Muhalefet partisi lideri yaşanacaklar konusunda seni uyarmıştır.Terör olgusu zaten ihanetle eşdeğer iken, terör örgütünü, ihanetle suçlayan yeryüzünde bir başka lider daha var mıdır?
Avukat Efsun ÜNAL-ANKARA
Cehalet ve patavatsızlık
KİMİLERİ Türk toplumunun uygarlığından söz edilince aslan kesiliyor. Fakat uygar kavramının hiçbir boyutundan haberleri yok. Türk tarihini ve uygar dünyayı tanımıyorlar. Türkiye’yi ‘Türk Milli Takımı’ gibi tutuyorlar. Büyük bir toplum cehalet ve patavatsızlığı ülkeyi çağdaş dünyadan uzaklaştırıyor.
Doğan KUBAN
Meclis araştırması istenmeli
“(Hürriyet’e saldırı) Türkiye Cumhuriyeti’ni, özgür ve bağımsız ülkeler nezdinde son derece küçük düşüren bir gelişmedir. Kimi medya kuruluşlarına polis baskını yaptırmak kimi medya kuruluşlarına ise yandaş saldırısı yaptırmak, üzerinde önemle durulması gereken olaylardır. TBMM’nin sağduyu sahibi üyelerinin bu konuda bir Meclis Araştırması istemelerinin en doğal hakları ve de görevleri olduğunu anımsatıyoruz.
Dursun ATILGAN
Mesaj panosu
-AKP iktidarı ve Recep Tayyip Erdoğan artık geriye dönülmez bir yoldadır. Sizler bunlara daha ne kadar oy vereceksiniz? Turgut KOÇAK
-TERÖRLE mücadelede birlik olmak Türk halkının görevidir. Halkımız yavaş da olsa kavramakta ve birlik olma yolunda mesafe alınmaktadır. Türk halkı bunlara rağmen kazanacaktır.
Bülent ESİNOĞLU
Paylaş