HALİKARNASSOS, Bodrum'un üzerine kurulduğu antik dönemin en önemli kentlerinden... Heredot'a göre MÖ1200 yıllarında Kor kolonistleri tarafından kurulmuş.
49 metre uzunluğundaki muhteşem mezar, Mausoleum'un ortasında ihtişamla yükselmiş ve antik çağın 7 harikasından biri sayılmış.
Ama bugün böyle bir şey yok; talan edilen bölgeyi temsili resimlerle tanıyoruz.
TÜYAP'ta bugün sona erecek Uluslararası Turizm Fuarı EMİTT'te önceki gün bir 'Bodrum Belgeseli' gösterildi konuklara. Antik Halikarnassos ve Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın görüntüleriyle başlayan 17 dakika 34 saniyelik belgesel, Remzi Kazmaz tarafından yönetilmiş...
Avukat olan Kazmaz, aynı zamanda ünlü belgeselci Süha Arın'ın öğrencisi... 'Gazi Davası' (Gereği Düşünüldü) ve 'Fırtına Vadisi' davalarının avukatlığını yaparken bunların da belgeselini yapmış... Şöyle konuşuyor:
"Bodrum'a yerleşince, deniz, geniş ve kumun ötesinde bir şeylerle ilgilenme ihtiyacını duydum ve bir 'pencere' açtım kendime... Çünkü Bodrum'da oturanlar bunu doğal olarak göremiyorlar. Cevat Şakir başta olmak üzere Bilge Umar'ın 'Karia'sını, 'Heredot Tarihi'ni okudum; Prof. Ümit Serdaroğlu ve Prof. Oğuz Alpözen'le konuştum; Bodrum'u, Milas'ı, İassos'u (Kıyıkaşlacık) araştırmaya başladım.
Ve bu belgesel ortaya çıktı. Ve Bodrum'u tarih ve kültür açısından tanıtırken, yitirilen bir antik kente sahip çıkmak için AİHM'ye kadar uzanabilecek bir çalışmaya koyulduk."
Belgeselin hazırlanmasında Bodrum Belediyesi'nin sponsorluğu ve kaymakamlığın desteğiyle ortaya çıkan belgeseli tüm dünyaya göstereceklerini belirten Remzi Kazmaz daha sonra şunları anlatılıyor:
"25 Mayıs'ta Mausoleum'un bulunduğu alanda tüm sivil toplum örgütleri ile bir araya gelerek bir imza kampanyası başlatacağız; Avrupa'ya kaçırılmış tarihi eserlerimizi AB'den geri isteyeceğiz. Avrupa'nın demokrasisini işte o zaman göreceğiz.Bize tarihi zenginliklerimizi bakalım verecekler mi?
Dünyanın 7 harikasından biri olan ve İngiltere'de British Museum'da sergilenen Mausoleum'un gerçek sahibinin Anadolu olduğunu ve sergilenmesi gereken yerin de Bodrum olduğunu Avrupa'ya duyurmak istiyoruz. Bu coğrafyaya ait ne varsa bu coğrafyada olmalıdır. Bu konuda 30 avukatla görüşmeler yaparak anlaştık. Vermezlerse AİHM'ye başvuracağız. Hakkımızı hukuki yollarla arayacağız. Bu film de bu amaçla yaptık."
KAPİTÜLASYONLAR DÖNEMİ
Bu antika eserler yurtdışına nasıl kaçırıldı?
"Bodrum'a bir ayrıcalık olarak miras kalan bu eserler ne yazık ki talan edilmiştir. İngiliz arkeolog Charles Newton, Sultan 2. Abdülmecid'in fermanı sayesinde dünyanın 7 harikasından biri olan Mausoleum'u, Didim'deki Knidos aslanı heykelini ve daha nicelerini yerlerinden söküp İngiltere'ye götürdü. Dönemin, Osmanlı'nın kapitülasyonların baskısı altında olduğunu da unutulmamalıdır. Mausoleum'un mermerleri de Bodrum Kalesi'nde kullanılmış... Tabii bu eserler sadece yabancılar tarafından çalınmadı. Örneğin günümüzde 'Kıyıkışlacık' diye anılan İasos harabelerindeki düzgün taşlar 10. yy sonlarında İstanbul Bebek rıhtımını inşa etmek üzere söküldü. Haydarpaşa limanı da buna dahildir sanıyorum. Bunlar yok edilirken ne yazık ki kılımızı dahi kıpırdatmamışız.
Halikarnas Balıkçısı, zamanında bunların bu coğrafyaya getirilmesini, Bodrum'un 'mavi gök ve denize' yakışacağını bildirerek istemiş, ancak 'Merak etmeyin onlar burada 'mavi' yerdedir, biz koruruz' diyerek reddedilmiştir. Bodrum'daki antik kentin daha sonra Danimarkalı arkeolog Jepesen tarafından ortaya çıkartıldığını biliyoruz."
Bunlar güzel girişim ama çok daha önemli başka tarihi eserlerimiz, örneğin Topkapı Sarayı'nın bazı bölümleri parasızlıktan neredeyse çökmek üzere... Yeni Bakan Atilla Koç'a çok görev düşüyor.
Türkiye’den kaçırılan eserler
TÜRKİYE'den yurtdışına kaçırılan eserler ve bulundukları ülkeler şunlar:
Almanya: 1- Boğazköy Sfenksi, 2- Bergama-Zeus Sunağı, 3-Aphrodisias-İhtiyar Balıkçı Heykeli, 4- Konya-Beyhekim Camii Mihrabı, 5- Hacı İbrahim Veli Türbesi, 6- Troya eserleri.
Rusya: Troya eserleri.
Avusturya: Suben sınır kapısında ele geçirilen eserler.
ABD: 1- Herakles heykeli, 2- Kumluca eserleri.
Danimarka: Diyarbakır Müzesi Sfenks figürini; Akşehir Seydi Mahmut Hayrani Türbesi’ne ait sanduka; Cizre Ulu Camii kapı tokmağı.
İtalya: İtalya Interpolü’nce ele geçirilen yazıt.
Fransa: Lidya eserleri.
Bu arada yurtdışına kaçırılmış ancak iadesi sağlanmış olan ve aralarında Elmalı sikkeleri, Boğazköy tabletleri, Osmanlı tombak, Divriği Ulu Camii'ne ait ahşap pano, Nuruosmaniye Kütüphanesi'nden çalınan Kuran-ı Kerim, Zeugma mozaiğine ait gibi parçalardan oluşan çok sayıda eserin yurda getirildiği biliniyor.
TRT’ye isyan
‘BİZLER, TRT İstanbul Radyosu’na ve Türk Müziği’ne yaklaşık 35 yıldan bu yana hizmet vermiş sanatçılarız. Ancak, bundan iki ay önce radyo binasına iki AKP milletvekilinin refakatinde gelerek göreve başlayan Türk Müziği Şubesi’nin yeni müdürünün son uygulamalarından dolayı müzisyenliğimizden ikrah eder olduk.
Yeni yönetici, uygulamaya çalıştığı kışla nizamına karşı çıkan sanatçıları 'ikramiyelerini kesmekle' tehdit etmekte, her biri hoca olan bu sanatçılara odasında inanılmayacak hakaretler yağdırmakta, bazılarını ritim imtihanına tabi tutmakta, bir ses sanatçısına yasak olduğu halde sekreterlik yaptırmakta, idari bir görev olan müdürlüğü 'denetim kurulu' yerine koyarak icralara karışmaktadır.
Türkiye’nin önde gelen bir kanun sanatçısı 'Benim istediğim şekilde çalmazsan kovulursun' diye tehdit edilmiş, herbiri ünlü birer üstad olan başkemancılar başka hiçbir müzik kurumunda görülmeyecek şekilde bir 'eğitim kıdemi' uygulamasına tabi tutulmuş, koro şefleri ise yönettikleri koroların önünde küçük düşürülmüşlerdir. Geleneksel müziğimizin yaklaşık altı yüzyıllık değişmez ritim aleti olan darbuka aynı kişi tarafından yasaklanmış, darbukanın yerine dini musiki çalgısı olan 'bendir' konmuş ve romantik aşk şarkıları, Nakşibendi ilahileri haline getirilmiştir. Türk Müziği Şube Müdürü’ne bu uygulamanın nedeni sorulduğunda, 'Müzik Dairesi’nin Başkanı olan ney virtüözü hocamızın talimatını yerine getirdim. Beğenmeyenin iki ikramiyesini birden kesme talimatı verdiler' cevabı alınmıştır.
TRT İstanbul Radyosu’nda yaşanan bu gelişmeler, hepimizde Müzik Dairesi Başkanı tarafından bundan üç ay önce kapının önüne konmaları üzerine üzüntülerinden can veren Recep Birgit ve Kasım İnaltekin gibi üstadların ardından 'sıranın acaba hangimizde olduğu' konusunda acı tebessümler yaratmaktadır. Son ümidimiz, bir türlü ulaşamadığımız Sayın Genel Müdürümüz’ün duruma müdahalesidir."