Marifet İstanbul'u satmak yerine yeni İstanbullar yaratmak değil midir

SAYIN Başbakan, Türkiye'de gayrimenkul sektöründe hareketlenme ve canlanma yaşandığını belirterek, daha önce satılan karayolları ve yeni ihale edilen İETT'nin arsasına atıfta bulunarak, "Bizim toprağımızın, bizim gayrimenkulümüzün" nereye geldiğini vurguluyor.

Haberin Devamı

Sonra da ekliyor: "Devleti idare etmek bu mudur? Hangi başarılı işadamı burayı alır da, depo olarak kullanır?"

Hemen belirtelim, kendileri iyi bir emlakçı değil.

Sayın Başbakanımız, İstanbul zaten kıymetli... Bu haliyle park yeri de kıymetli, İETT garajı da kıymetli... Bir Londra'da, bir Paris'te, bir Moskova'da, bir Kiev'de, Bir New York'ta bir Tokyo'da bir santimetre kare yer ne kadar kıymetliyse; İstanbul'da da durum aynıdır.

Yani İstanbul, Türkiye'nin 'tek taş pırlanta yüzüğü'dür. O tek taşı da kim almak istemez. İyi de bu yerlerin park olarak kalmasının kime ne zararı var? Bu araziler bugün milyarlara varan rakamlar ediyorsa, bu, yarın da edecek, öbür gün de edecek demektir. Belki de bir 800 milyona değil de, on 800 milyona satılacaktır.

Ancak; yarın, öbür gün bu havasızlıkta ve oksijensizlikte, İstanbul'un cinneti ne olacaktır? Tıpkı bugünkü gibi!

Önemli olan, zaten dünya coğrafyası üzerinde çoğu millete ve devlete nasip olmayan, çok kıymetli yerleri haraç mezat satmak değil de, yeni değerler üretmek ve satmaktır... Yoksa İstanbul'u satmak kolaydır. Niye zor olsun ki?

Bakınız Atatürk, yeni bir cumhuriyete, adeta sıfırdan bir başkent yaratarak katma değer vermiştir. Neredeyse Ankara'ya bir belediye başkanı gibi çalışmış...

Acaba Atatürk İstanbul'un değerini, kıymetini bilmiyor muydu da, Ankara'ya yerleşti? Yoksa o, ülkeye yeni değerler katmanın sevdasında mıydı? T.M.

Topbaş: Üzülüyorum... Ama çok çalışmak istiyorum

İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, dün köşemizde kendisine yönelik 'su' konusunda iki gün içinde farklı söylemlerini ve İETT arsası üzerindeki Mimarlar Odası’nın plan tadilatı konusunda yargıya gittiğini belirten yazımız üzerine kızmış... Adımızı vermeden "Bunlara çok üzülüyorum. Çok iş yapmak istiyorum" demiş.

Sonra da yargıya saygıları olduklarını ve yargının vereceği bir kararı değerlendireceklerini eklemiş.

Topbaş
dün İETT arsasının ihalesinden önce gazetecilere aynen şunları söylemiş: "Maalesef ihale günü bir yazarımız tutuyor kalkıp ihaleyi neredeyse olumsuz etkileyecek şekilde bir yazı yazıyor. Sormak lazım maksadınız nedir? Ne yapmak istiyorsun? Hoş şeyler değil bunlar. Ülkede taş üstüne taş koymaya çalışan, gecesini gündüzüne katan, hayatını ortaya koyan insanlar var. Bir taraftan da engel olmaya çalışan, paçadan tutan, devamlı birtakım sorunlar çıkarak işi yavaşlatan ve bundan da keyif alan insanlar var. Ama bunlara rağmen biz yolumuza devam edeceğiz. Üzülüyorum, ülkem adına üzülüyorum. Orada biz arazinin imar durumunu belirlemiş durumdayız. İmar durumu belli, net. Evet yargıya giderse yargıya sonsuz saygımız var. Ama bu Maslak hattı üzerinde ciddi emsaller kullanmış yapılar var. Neredeydiniz diye sormak lazım. O zaman neredeydiniz. Ne kadar müdahale ettiniz. Hangi sürede yargıya gittiniz geçmişte. 7-8 emsaller kullanılırken, 8-9 emsaller varken sorgulamak lazım. Kamunun, milletin, halkın arazisini değerlendirirken kalkıp bir uç oluşturmanın anlamı yok. Ama inşallah güzel bir netice alacağız, bekliyoruz. Bunlarla mücadele ederek iş yapmaya çalışıyoruz. Hizmet bekliyorsunuz. Bu kenti çok farklı boyuta taşımaya çalışıyoruz. Oyunları çözmeye çalışıyoruz, derdimiz bu.

Bu arazi kamunun, İstanbulluların malı. En iyi şekilde değerlendirmek durumundayız. Bu araziyi alacak kişilerle ilgili yapılacak şeyde biz kararımızın arkasında dururuz Meclis'te. Yargının verdiği karar değerlendirilir. Bu dosyaları tek tek gözden geçiriyoruz.

Basına karşı kırgın değilim. Zaman zaman bazı meslektaşlarımız, arkadaşlarımız, dostlarımız çiziyor, yazıyor. Zorluklara rağmen iş yapmak daha güzel haz burada. Kolay işleri herkes yapar."

Ağar: AKP rant ekonomisi altında eriyecektir

DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar Nevruz’un kutlandığı gün hızlı bir Trakya turu attı. Beklemediği kalabalık bir konvoy tarafından Çerkezköy girişinde karşılandı. Bu ilgiye biraz da şaşırmadı değil. Çünkü, işadamı da, sanayicisi de, çiftçisi de, orman köylüsü de sorunlarını anlatmak için fırsat kolluyordu.

Seçimler arifesinde bu ilginç bir gösterge... Bir şeylerin ’kıpırdadığı’nın habercisi idi... Zaten Ağar'ın, dört yıldan beri bu bölgeye en az altı kez geldiği biliniyor. Trakya’da siyaseti sadece DYP’nin ısıttığı gözleniyor. CHP henüz ’arazide' yok, AKP ’derinden’ gidiyor gibi... GP’nin "1 milyon mazot" vaadinin çok kişiyi etkilediği bilinmeli.

Çerkezköy Ticaret ve Sanayi Odası’nda ekonomik verilere dayalı konuşmasında "Öyle atıp tutmakla olmuyor. Türkiye her an çeşitli risklerle karşı karşıya" dedi.

"Yeni bir vizyon ile Türkiye’nin önünü açmaya geliyoruz" diyen Ağar, Nevruz için bugünün ’birliktelik ve kardeşlik günü’ olduğu vurgulamasını yaparken "Allah kardeşliğimizi bozmasın" dileğinde bulundu.

Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası’nda da kalabalık bir gruba karşı konuşan ve soruları yanıtlayan Ağar, bu arada AKP’ye yönelik ağır eleştirilerde bulundu. Özetle söylediği şu:

"Ekonomide katma değer ve istihdam yaratıcı bir şey göremiyoruz. Kendilerini iktidara taşıyan bütün kesimlere arkalarını dönmüşler, tuzu kuruların sofralarında kendilerine yer arıyorlar. Bu millet olup bitenin farkında. Yalnız şunu da bilin ki, AKP’nin açtığı kara deliği ne bizler ne bizlerin çocukları kolay kolay kapatamayacak."

"Şu anda İstanbul’da İETT arsasının pazarlandığını duydum. Ne yazık ki İstanbul’u gayrimenkul rantı üzerine oturttular. İstanbul’u parselleyenler yarın yarattıkları bu rant ekonomisi altında eriyip gideceklerdir."

Ağar’ın gezisiyle ilgili izlenimlerimizi yarın aktarmaya devam edeceğiz.

Haberin Devamı

Tanla’dan, Atalay’ anket sorular

Haberin Devamı

İSTANBUL Milletvekili Bülent Tanla Devlet Bakanı Beşir Atalay'a soruyor:

1- Türkiye kamuoyunun en önemli ve çözülmesini beklediği ilk sorunu 'işsizlik'tir. Türk kamuoyunun birinci sorunu olan işsizlik, Cumhurbaşkanlığı seçimi, irtica ve terör gibi konuların önünde yer almaktadır. İşsizlik ve işsizler artarken işsizlikle ilgili sıkıntılar ve beklentiler de artmaktadır. TÜİK’in Türkiye’de işsizliğin azaldığına yönelik sonuçları ve yayınları, hem gerçeği yansıtmamakta, hem de devlete, siyasete olan güveni sarsmaktadır.

a- Gerçek ile sonuçlar arasındaki çelişkili durumu gösteren bu araştırma doğru mudur? İşsizlik konusunda gerçeklere ulaşmak için hane halkı işgücü anketinin uygulamasında yeni bir yol izlemeyi düşünüyor musunuz?

Haberin Devamı

b- Hane halkı işgücü anketi kapsamını, örnekleme plan ve tahmin yöntemini, tanım ve kavramlarını, uluslararası karşılaştırmaları da gözönüne alarak iktisat, ekonometri, istatistik ve çalışma dallarındaki bilim adamlarının değerlendirmesine imkan veren bir çalışma düşünüyor musunuz?

2- TÜİK’in 2005 yılı hane halkı bütçe anketi sonuçlarına göre 2004-2005 yılları arasındaki karşılaştırmalı bir biçimde açıkladığı,

- Türkiye’nin gelir dağılımının yüzde yirmilik dilimlere göre sonuçları ,

- Türkiye’deki açlık ve yoksulluk sınırlarını gösteren sayıları, hem gerçekleri yansıtmamakta, hem de hatalıdır.

a- Sonuçların açıklandığı araştırma 'her ay değişen' 720 hane halkı, toplam yıllık 8640 aileyi kapsamaktadır. Sonuçlar Türkiye geneli, kentsel ve kırsal olarak hesaplanarak açıklanmaktadır. Araştırmanın örnek sayısı, 'bilgi toplanan değişen hane halkı' tarifi ne kadar doğrudur? Araştırmadaki hata payı nedir? Araştırma gerçekleri açıklamaktamıdır?

Haberin Devamı

b- Türkiye gelir dağılımı, açlık ve yoksulluk gibi en temel ekonomik göstergelerini belirleyen Hane Halkı Bütçe Anketi’nin örnekleme plan, tanım kavramlarının iktisat, istatistik, ekonometri dallarındaki bilim adamlarımızın inceleme ve değerlendirmelerine açmayı düşünüyor musunuz?

 

AİLEMİZİN ACI YILDÖNÜMÜ

 

BUGÜN ailemiz için son derece aci bir olayin yildönümünü yaşayacagiz.

 

Ailemizin çok degerli varligi, sevgili ağabeyim Eczaci Ismail Aka;

Adana'da 22 Mart 2002 tarihinde akşam saatlerinde eczanesini kapatip

evine giderken, sehrin en merkezi noktalarindan Fuzuli Caddesi Gülek

Sitesi önünde kar maskeli bir kisinin gasp amaçli oldugundan

süphelenilen, ancak tam olarak aydinlanamayan saldirisi sonucunda 14

Haberin Devamı

yerinden bıçaklanarak hayatını kaybetmiştir.

 

Olayın üzerinden geçen beş yillik süre içerisinde Adana Emniyet

Müdürlügü Cinayet Masası ve daha sonra konuyu devralan Faili Meçhul

Cinayetler Subesi'nin, katil veya olası isbirlikçilerinin

yakalanabilmesi konusunda yürüttügü çalismalar sonuçsuz kalmıştır.

Yani eli kanlı bir katil tam beş yıldır Adana cadde ve sokaklarinda

serbestçe dolaşmaktadır.

 

Bu bakimdan, her gün gazetelerde okudugumuz çesitli illerdeki son

derece karmaşık cinayetlerin faillerinin yakalanarak adalete teslim

edildiğine iliskin haberler bile, ne yazik ki acimizi kat kat

artirmaktadir.

 

Devletin en önemli görevinin vatandasının can ve mal güvenliginin

saglanmasi oldugu, bunu saglayamadigi takdirde ise suçlulari adalet

önüne çıkarmasi gerektigi ortadadir.

 

Bu anlamda katilin yakalanmasi ailesi olarak bir parça bile olsa

teselli bulmamızı saglayacagı gibi, olay nedeniyle kamu vicdaninda

oluşan rahatsızlığın giderilmesi bakımından etkili olacaktır.

 

Emniyet Genel Müdürü'nün (Ne acı olaydır ki, olayın yasandığı dönemin

Adana Valisi Oguz Kagan Köksal şimdi Emniyet Genel Müdürüdür) ve Adana

Valisi'nin yeni atandıgı bir dönemde, konuya köşe yazinizda yer

vermenizin, yetkililerin dikkatlerinin bir kez daha soruşurmaya

odaklanmasını sağlayacağına ve olayın gündemde tutularak katilin

yakalanabilmesine katkıda bulunacagına inanıyorum.

 

Öte yandan, 80 yaşındaki babam Osman Aka ve 73 yaşındaki annem Nazmiye

Aka, katilin yakalanmasıyla az da olsa huzur bulabileceklerdir.

 

Mehmet Aka

Adana Ticaret Odası

Basın Danışmanı

 

 

Yazarın Tüm Yazıları