Mahzuni Şerif’i niye unutuyoruz

Binlerce ’şiirin/türkünün’ yaratıcısı, yüzlerce plak ve kasetin sahibi, yayımlanmış çokça şiir ve düşünce içerikli kitapları; elli yıla yakın ozanlığı ile halk damarından gelmiş Anadolu sevdalısı Mahzuni Şerif, bunca güzellikleri bırakıp aramızdan ayrıldı mayıs ayında. Bu da mayıs ayının bize dönük hüzünlü yüzüdür.

17 Mayıs 2002 günü büyük ozan Mahzuni Şerif aramızdan ayrıldı, 19 Mayıs 2009 günü de büyük bir toplulukla onu Hacıbektaş toprağına emanet ettik. Şimdilerde, bir yandan mayıs ayının topraktan fışkıran güzelliklerini yaşarken; bir yandan da kaybettiğimiz ozanının hüznünü solumaktayız, derin derin... O ozan ki mayıs ayını, baharı, ülkesini, bir başka severdi: "Türkiye’m o kadar sevdim ki seni / Dört mevsimli toprağına kurbanım / Edirne’de yeşil Van’da kurumuş / Her bir çeşit yaprağına kurbanım."

Mahzuni ölümsüzlüğe inanmaktaydı. Bir şiirinde de bunu açıkça vurgulamıştır: "Bedenim toprağa girer devrilir / Kemiklerim yuvarlanır sivrilir / Katı maddem toz toz olur çevrilir / Rüzgárlara bine bine gelirim."

Mahzuni gibi büyük bir ozanın felsefesini, kültürünü ve eserlerini yaşatmak, onları gelecek kuşaklara aktarmak için toplumun çeşitli kesimlerinden, geniş katılımlarla ’Mahzuni Şerif Eğitim ve Kültür Vakfı’nın oluşturulması gerekiyor. Hatta bu konuda çok da geç kalındı. (Ne yazık ki bugüne kadar şiir kitaplarının yeni baskısı yapılmadı, ciddi bir etkinlik gündeme getirilemedi.)

Büyük ozanı, Mahzuni ailesinin, dostlarının, sevenlerinin birlikteliği ve geniş bir katılımla kurulacak bir ’Mahzuni Şerif Eğitim ve Kültür Vakfı’ ancak temsil edebilir. Bunun dışındaki girişimlerin, oluşumların başarılı olması zaten mümkün değildir. Bunun dışındaki çabalar Mahzuni açısından birer zaman kaybıdır. Geçen 7 yıllık sürede bu gerçeği artık anlamış olmamız gerekirdi.

Başta ailesi olmak üzere, dostlarını, sevenlerini ve herkesi büyük ozan Mahzuni Şerif’le yüzleşmeye, düşünmeye ve geniş bir katılımla büyük ozanın vakfını kurmaya, bu çatı altında ozanın felsefesini, kültürünü ve eserlerini yaşatmaya, onları gelecek kuşaklara aktarmaya davet ediyorum.

İslam ÇANKAYA- icankaya@hotmail.com 

’Mayın temizleme’nin arkasında ne var

ANAYASA Mahkemesi bir yasayı iptal gerekçesini, "Toprak, devletin vazgeçilmesi imkánsız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlığının simgesidir" görüşüne dayandırmıştı.

Zannediyorduk ki, vatan toprağı namustur. Namus satılamaz, namus devredilemez ve kiraya verilemez.

Meclis’teki yasaya göre, petrol fışkırdığı bilinen 877 km uzunluğunda 216 bin dekarlık alanımız kiralanacak. Bu arazi, mayınların temizlenmesi karşılığında, sonrasında organik tarım yapma kaydıyla 44 yıl süreyle kiralanacak, 44 yıllık süre, 5 yıl sürecek mayın temizleme işleminden sonra başlatılacak.

Bu konuda Türkiye ile Suriye arasındaki mayın temizleme faaliyetlerine yönelik ihale işlemiyle ilgili kanun tasarısı, 2005’te ’mayın temizleme ile organik tarım yapmanın farklı işler’ olduğu gerekçesiyle Danıştay tarafından iptal edilmişti. Buna rağmen hükümet her nedense mayın temizleme ile organik tarımı aynı firmanın yapmasını istiyor.

AKP, mayın temizleme işiyle Genelkurmay’ın ilgilenmediğini savunuyor, ama o mayınları o araziye yerleştiren Genelkurmay, 35 milyon dolarlık yatırımla iki yıl içerisinde tüm arazinin temizlenebileceğini söylemişti; her nedense ödenek ayrılmadı.

İhale için verilen 14 adet teklifteki rakamlar ise 50 milyon dolar ile 1.5 milyar dolar arasında değişiyor.

Öyle kurnazlar ki, geçtiğimiz yıl yasa taslağında bir değişiklik yaptılar. Değişiklikle ihalenin önce mayınlı arazilerin temizleme işiyle sınırlı olarak yaptırılması, bu yöntemle beklenen faydanın ve kamu yararının temin edilememesi halinde yeniden yapılacak ihaleyle, mayınlı arazinin temizlenmesi ve temizleyen firmaya 44 yıllığına verilmesi yöntemi uygulanacak. Unakıtan’ın konuyla ilgili görüşü, "Verdiğimiz para, 49 yıllığına alabileceğimiz kira gelirlerinden daha büyükse burada kamu zararı vardır. Eğer ödediğimiz para, alabileceğimiz kira gelirinden daha az ise o zaman kamu yararı vardır" şeklindeydi.

Bir ülke düşünün ki Başbakan’ına 61 milyon dolar verip bilmem kaçıncı uçağı alıyor ama sınır boylarını mayından temizlemek için 35 milyon dolar ayırmaktan imtina ediyor ve bunda kamu yararı arıyor.

Kamu yararı için vatan toprağı kiralanıyor!

(Bu konuda CHP’den Onur Öymen, Atilla Kart; MHP’den Mehmet Şandır, Erdal Sipahi ve bağımsız Kamer Genç’in çarpıcı konuşmalarını Meclis tutanaklarından okuyabilirsiniz.)

A. ALTAYLI

Üçlü koalisyona hazır olun

3. turda S.Soylu çekildi, H.Cindoruk DP Genel Başkanı oldu.

Dinci medya için için kan ağlıyor. Bu gece (dün) uyuyamaz. Manşetleri hep aldatmacaydı.

2001 de Meclise artık 3 değil, 4 parti girecek.

DP+CHP+MHP koalisyonuna hazır olun. Sezgilerim kuvvetlidir.

(Darısı DSP’ye!..)

Barış BİNER

Asıl felaket

BALIK çiftlikleri şimdi açığa taşınıyor. Kıyı kenarında kaçak evlerde oturanlar sevinmekteler. Asıl felaketten habersizler. Bu sektörün tek açmazı kapasite kontrolleridir. Şimdi açık deniz denen yerlerde kapasitelerinin çok çok üzerinde üretim yapacaklar. Asıl tehlike budur. Şimdi 50 metre çapında havuzlara 1.000.000 adet balık konmakta. Bu da tam tamına bir tek havuzda 350.000 kg. üretim demektir. Bilmem anlatabildim mi?

Nuriddin ERDOĞAN Güllük-BODRUM

Biliyor musunuz

Ahmedinejad patates dağıtıyor

İRAN’da 12 Haziran’da ilk turu yapılacak devlet başkanlığı seçimi öncesinde Ahmedinejad’ın bereketli patates hasadını fırsat bilip, mahsulleri çuval çuval valilerin denetiminde seçmene dağıttığını; buna karşılık kendisinin ciddi rakiplerinden olan Mir Hüseyin Musevi’nin mitinginde ’Kahrolsun patatesler’ diye slogan atıldığını; diğer aday Mehdi Kerrubi’nin ise "Patates hükümeti istemiyoruz" dediğini; hükümetin ise "Fazla mahsulü depoda çürütmektense halka dağıtmak daha iyidir" diye görüş belirttiğini... (Samanyolu TV)

ADD Genel Sekreteri Suay Karaman: Bugün Tandoğan’dayız, Cumhuriyet mitingindeyiz