MİMAR Sinan Üniversitesi, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen’e önceki gün ’fahri doktora’ unvanı verdi.
Rektör Prof. İsmet Vildan Alptekin’in, Prof. Büyükerşen’in laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin daima savunucusu olduğundan, yaşamı boyunca bilimsel ve sanatsal çalışmalar yürüttüğünden, yaptığı şehircilik çalışmalarından, Türk kültür ve sanatı ile eğitim sistemine katkılarından dolayı bu ödülün verildiğini söylemesi...
Büyükerşen’in, lise sonrasında öğretmenlerinin kendisi için bu üniversiteyi önerdiklerini; ama babasının ekonomik imkánı olmadığından bu kuruma giremediğini açıklaması ve "Bu kurum hayatımı erişilmez sevgiliye duyulan platonik bir aşk olarak daima etkilemiştir" demesi...
Buraya kadar tamam... Bir tören protokolünde söylenebilecek sözler bunlar. Ancak Bülent Ecevit’in bir cümlesine siyaseten dikkat etmek gerekiyor.
Ecevit, Mimar Sinan Üniversitesi Rektörü Prof. İsmet Vildan Alptekin’e tören dolayısıyla gönderdiği kutlama telgrafında, Büyükerşen’in bugüne kadar gerçekleştirdiği büyükşehircilik çalışmaları ile Türk kültür ve eğitim sistemine katkılarına vurgu yaparken "Sınırlı olanaklarla Eskişehir’i her alanda büyük ve güzel bir şehir durumuna ulaştırdı... Büyükerşen’in, benzer olanakları ülkemizin tümünde gerçekleştirme olanağı bulabileceğini umarım" diyor.
"Şimdiki kadroyla işler yürümüyor, Büyükerşen’in genel başkanlığına yeşil ışık yakıyorum" imasında mı bulunuyor?..
Büyükerşen, bu yolda uzun süreden beri örgütten gelen genel başkanlık taleplerini geri çeviriyordu.
Yılmaz Hoca cephesinde önümüzdeki günlerde ’hareketlenme’ olursa buna şaşmamak gerekiyor.
GÜNÜN SÖZÜ
"Ömür dediğin üç gündür; dün geldi, bugün geçti, yarınsa meçhuldür, / O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür..."
(Ali Poyrazoğlu)
Savaş alanının tarihi dokusu yağma edilemez
KÜLTÜR ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları’nda (İstanbul) görev almış bir öğretim görevlisi, "Size bir şey anlatmak istiyorum" diyor:
"Geçenlerde gazetelerde bir haber okudum. Bir petrol dağıtım şirketi (OPET), Gelibolu Yarımadası’nda savaş alanları üzerinde bulunan köylerde 5 milyon dolarlık bir proje başlatmış; adı da ’Tarihe Saygı’... Ama anlaşıldığı kadarıyla, tarih turizmi, köy meydanını güzelleştirme, çevre düzenlemesi gibi faaliyetler öne çıkıyor. Burada yürütülecek projeler, esas olarak turizme ve gelecek ziyaretçilere göre biçimlendirilemez. Öncelikle yapılması gereken şey; muharebe arazilerinin tarihi dokusunu korumak, bunu gelecek nesilleri gerçek bilgilerle olduğu gibi aktarabilmektir.
Tarihe saygı deyince ilk yapılacak şey, köy meydanlarını güzelleştirmek değil, savaş alanlarını korumak ve bunları bilinçli bir ziyarete hazırlamak, gereken işaretlemeleri doğru yapmak olmalıdır.
Ayrıca bölgenin 1. dereceden sit alanı olduğunu hatırlatmak isterim. Oradaki insanlar evinin kapısını boyayabilmek amacıyla Koruma Kurulu’ndan aylarca izin almak için beklerken, oraya çakılacak her çivi için iki kere düşünmek lazım.
18 Mart Deniz Zaferi’nin yıldönümü yaklaşırken, anma törenlerini şova dönüştürmekten de artık kurtulmamız gerekmiyor mu? Yapmamız gereken şey ortaokul müsamereleri değil, abartısız bir şekilde geçmişimize ve tarihimize sahip çıkmaktır."
Hasta doktor, doktor ise tayin bekliyor
1999’da Cerrahpaşa’yı kazandım; 6 yılda bitirdim. Bitime 10 gün kala mecburi hizmet yasası çıktı. İki ay sonra atamam yapıldı. 2005’te mezun olanlar mecburi hizmetten muaf oldu; hatta bazı fakülteler bunun için erken mezun verdi. 3-4 fakülte, böyle bir şey yapmadığından bizler mecburi hizmete yakalandık. 8 ay oldu, diplomamız verilmiyor, çalışma hakkımız yok. Sağlık Bakanlığı yetkilileri gözümüze baka baka "9 bin YTL veriyoruz" diyerek yalan söylüyorlar. Halbuki en fazla 1500 YTL alabiliyoruz. Bu durumda halk, hekimlere karşı kışkırtılmaya çalışılıyor. Şu anda tek beklentimiz, bizi bu zulümden kurtaracak Anayasa Mahkemesi’nin bir an önce kararını vermesidir...
www.mecburihizmet.servertalk.in adresinde bakar mısınız?
Yine gümrükler
GÜMRÜK Müsteşarlığı’nı bir gümrükçüden dinliyoruz:
"Gümrük Müsteşarlığı, ithalat, ihracat, transit ticaret ve yolcu işlemlerinin tutarı alındığında yıllık ortalama 250 milyon dolar civarında parasal işlemler sirkülasyonunun uygulama alanı bulduğu önemli bir teşkilattır.
Bugün teşkilat, benzeri görülmemiş uygulamalara sahne olmaktadır. Sayın Kürşad Tüzmen döneminde şu ana kadar biri asil, diğerleri vekil olmak üzere 3 müsteşar değiştirilmiş, son olarak ’özel bir ekip’ müsteşarlığa ve taşradaki başmüdürlüklere vekáleten atanmıştır. Hukuk ve teamüller altüst edilmiştir. Müsteşarlık son yıllarda en iyi dönemini Sayın Mehmet Keçeciler döneminde geçirmiştir. Otomasyon sisteminin yerleştirilmesinde önemli mesafeler alınmış, ciddi uygulamalar yapılmıştır. Son yapılan örgütlü kuraldışı atamalar, Mataracı döneminde bile görülmemiştir. (Ekibin çoğunluğu Gümrük Vakfı yöneticisidir; vakıf 20 trilyonluk bir paraya hükmetmektedir.) Gümrük teşkilatı, gündemi işgal edecek yeni skandallara gebedir."
Biliyor musunuz
UNİCEF Türkiye Milli Komitesi’nin, ’Haydi Kızlar Okula Kampanyası’na katkı amacıyla ’Kırmızı Karıncanın Anıları’ isimli bir öykü kitabı yazan İstanbul Valiliği Basın Halkla İlişkiler Müdürü Nazır Şentürk’e kitabın satışından gelen 3.500 YTL’lik gelir için bir teşekkür mektubu gönderdiğini...
TÜRKİYE İsrafı Önleme Vakfı Başkanı ve Diyarbakır Milletvekili Prof. Aziz Akgül’ün, Diyarbakır’da iki yıl içinde 3 bin kişinin (yaklaşık 20 bin aile) mikro kredi imkánından yararlandığını açıkladığını.
MESAJ PANOSU
İSTANBUL Büyükşehir BelediyesiSağlık A.Ş., uygulamakta olduğu projelerde görevlendirilmek üzere part-time pratisyen hekimler alacağını bildiren bir not göndermiş bize... (Bilgi; Kadir Çil, 0216-469 52 72; 0543-880 23 45.)