Lefkoşa’ya dev cami

KKTC'de yeni açılımlar

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri gelecek yıl yapılacak; Almanya AP’ye 96 milletvekili gönderecek.

Bu alanda aday belirleme çalışmaları siyasi partilerin kulislerini hareketlendirmiş.

2.8 milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’da, siyasi arenada bazı Türklerin isimleri öne çıkmaya başlamış.

Hessen eyaletinde ön yarışa girmek için üç Türk adayı var; SPD’den Ozan Ceyhun, Sedat Çakır Mustafa Yüce ve Hıdır Karademir... (Ceyhun daha önce Yeşiller’den istifa ederek SPD’ye geçmiş, daha sonra Avrupa Parlamentosu üyeliğinde bulunmuştu.)

Bu isimlerden Karademir ile Çakır, Ceyhun ile kavgalıymış...

Ceyhun’un bazı tavırları eleştiriliyormuş.

Kıbrıs kaynaklı belgelere göre, Ozan Ceyhun, son zamanlarda KKTC ile yakın ilişki içindeymiş.

Buna örnek olarak Ceyhun’un, Alman yerel parlamenterlerinden Jüargen Walter ve Lothar Kelmm’le Kıbrıs’ta yatırım olanakları için KKTC hükümetiyle temaslar yaptıkları anlatılıyor medya haberlerinde.

Talip olunan yerler arasında (özelleştirilecek) Girne’deki Dome Oteli, Ercan Havaalanı’nın otoparkı ile Geçitkale Havaalanı’nın yenilenmesi yer alıyor.

KKTC İÇİN ALMAN LOBİSİ

İngiltere’de yaşayan Ali Özmen Safa’nın KKTC’de çıkardığı ’Star Kıbrıs’ta köşe yazan Ozan Ceyhun, kendisiyle yapılan bir söyleşide şöyle diyor:
"Kıbrıs’a yatırımcı gelsin deyince gelmiyorlar.

Bunun için sosyal demokrat milletvekili arkadaşlarım içinden işadamı kimlikleri olanları ikna ettim ve onların başlangıç yapmalarını rica ettim.
Alman milletvekilleri Dome Oteli olsun ya da olmasın sembolik bile olsa Kuzey Kıbrıs’ta yatırım yapmaya karar verdiklerinde ’Begas’ firmasını kurdular.

İşte bu aşamada Alman arkadaşlarımın da benim olmamı şart koşmaları nedeniyle bu gruba ortak oldum.

Bu Begas’ın aynı zamanda Kuzey Kıbrıs’a yönelik uygulanan haksız ambargoyu kırma niyeti bulunuyor."
 

‘YARDIM HEYETİ’ VE ‘KIBRISLI AKP’LİLER’

ALMANYA’da bir dostumuz dedi ki: "Peki, Lefkoşa’da büyük bir cami yapılacağından haberdar mısınız?"

Değildik...

Ama önce şunu bilmek gerekiyor:

Türkiye’nin, KKTC’deki yatırımlarının koordinasyonunu sağlayan kendi kuruluşu ’Yardım Heyeti’ vardır...

Harcamaları doğrudan kendisi yapar.

Bunun yöneticileri Ankara’dan ikişer yıllığına gönderilen bürokratlardır.

Yardım Heyeti son birkaç yıldır garipleşti. AKP iktidara geldikten sonra bu kurulun bürokratlarını kendi yandaşlarından oluşturdu.

Altyapının ötesinde başka yatırımlara da yöneldi; cami ve nikáh dairesi gibi...

Yardım Heyeti’nden son bir yılda gelen yardım miktarı 750 milyon dolar olduğu da unutulmamalı...

Şimdi kendisini dinliyoruz:

"Cumhurbaşkanı Gül, eşi ile birlikte geçen Ramazan’a rastlayan 17 Eylül’de ilk resmi ziyaretini KKTC’ye yapmıştı.

Bu görüşmeler sırasında Gül, Devlet Başkanı M. Ali Talat ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer’den, Lefkoşa’ya bir cami yapılmasını istemiş. ’Parasını da biz veririz’ demiş; yani Yardım Heyeti’nin kaynaklarından kullanılabileceğini söylemiş.

Son zamanlarda sayıları artan ’Kıbrıslı AKP’liler’ harıl harıl bu iş için çalışıyorlarmış...

Hazırlanan projeye göre cami, Lefkoşa’nın tam göbeğinde yapılacak; yani TC Büyükelçiliği; Merkez Bankası ve KKTC Meclisi’nin dibinde...

Muhalefetteki Serdar Denktaş’ın partisi DP’den Lefkoşa Belediye Başkanı olan Cemal Bulutoğluları’na uygulanacak projeler gönderilmiş...

Bunlar arasından birini seçecekler."

‘YAP CAMİYİ AL PARAYI’

TÜRKİYE’nin resmi Kıbrıs politikası ’iki toplumlu, iki kesimli federal bir devlet’ diye tarif ediliyor.

Gül ne zaman Dışişleri Bakanlığı’ndan Cumhurbaşkanlığı’na geçti; terminolojiyi de değiştirdi...

Kıbrıs’ta din unsuru hiç öne çıkartılmamıştı.

Gül söylemlerinde buna ’iki din’li tarifi de ekledi.

Hem KKTC’dekilerin, hem de Rumların bu tariften hiç hoşlanmadıkları biliniyor.

Çünkü siyasi anlamda din ayrımı Kıbrıs’ta hiçbir zaman kullanılmamıştı.

KKTC’de cami bolluğu var.

Çünkü eski birçok kilise cami yapıldı.

İmamlar da KKTC’de olmadığı için, Türkiye Diyaneti’nden atandı... Ancak çoğu camide imam var, cemaat yok.

İKTİDARDAKİ Cumhuriyetçi Türk Partisi, komünist kökenli olarak biliniyor. Cumhurbaşkanlığına taşıdığı partinin ruhani lideri M. Ali Talat namaz kılmıyor; dinsel söylem kullanmıyor. Buna karşılık cami önerisine hemen onay verdiler. Çünkü KKTC’ye yapılacak yardımların ’cami vizesi’ üzerinden geçeceğini çok iyi biliyorlar.

BİRKAÇ yıl önce Kıbrıs’a giden bazı AKP’li vekiller, Gül’e giderek "Bunlar camide, Hıristiyanlar gibi içkili, sazlı sözlü düğün yapıyorlar" diye şikáyette bulunmuşlardı. M. Ali Talat, "Ne yapalım, eskiden düğün salonu yoktu, biz de nikáhları camide kıyıyoruz" diyerek kendini savunmuştu.

Bunun üzerine bir talep olmamasına rağmen ’Yardım Heyeti’nin kaynakları ile hemen bir nikáh salonu yapılmış. Nikáh dairesi olarak kullanılan Lefkoşa’daki cami de ibadete açılmıştı.

Kıbrıslılar, AKP’ye yaranmanın yolunu böylece buldular: "Yap camiyi, al parayı..." Marifet, cami yapmak değil, varolan camilere cemaatle doldurmaktır."

İHTİYAÇ VAR MI

Kıbrıs sorununda çözümsüzlük içinde kıvranılırken, Türkiye’nin bu kadar insanı aç iken, ihtiyaç fazlası mabet yapmayı aklı başında hangi din bilgini tasvip eder?

İhtiyaç halinde mabetlere kimsenin diyeceği bir söz olamaz.

Ancak İslam’da ’şekilciliğe’ yer olmadığı da bir gerçektir.

Yine bu mabetlerin ’mescid-i dırar’ olmamasına özen göstermek gerekmiyor mu?

Zira İslam peygamberi bu tür mabet yerlerini yıkmıştır.

Bunları bilmekte de yarar vardır.

Cami yarışı

'MAHALLE baskısı’ belediye aracılığıyla olanca hızıyla devam ediyor.

İhaleyi kap, sonra da belediyenin istediği yere ’hayır’ olsun diye cami yap.
(Bu işlerde komisyon var mıdır, yok mudur; varsa hangi yandaşa verilmiştir, bilemem.)

Pendik Lisesi’nin 50 metre yakınında devasa bir cami inşaatı var; olanca hızıyla devam ediyor...

Pendik E5 yolu altında 10 adet cami var.

Ataşehir Bilfen Okulu’nun 50 metre yakınına yine devasa bir cami inşa ediliyor.

Lütfen yeter artık.
Ahmet Ç.