KÜTAHYA’dan gazeteci dostumuz Ali Kehribar arayarak; “Büyük usta öldü” dedi; “Böyle bir çini ustasını Kütahya değil, Türkiye değil dünya kaybetti...”
Dünyanın en büyük çini ustalarından Sıtkı (Olçar) Usta’nın öldüğünü haber verirken, boğazı düğümleniyordu Kehribar’ın... 10 gün kadar önce konuşmuştuk... Rahmi Koç, pankreas kanseri olduğunu öğrendiğinde hemen Amerikan Hastanesi’ne kaldırtmıştı. Koç’un saygı duyduğu bir sanatçıydı. Onun gibi dünyanın her yerinde dostu vardı. Ne yazık ki, Kütahyalı yerel yöneticiler Sıtkı Usta’yı ne ‘anlayabildi’, ne de ‘tanıyabildi.’ Çünkü çok özel bir adamdı.
Kütahya’yı dünyaya tanıtmasına Kütahyalılardan destek göremediğini açıkça ifade ediyordu. Son yıllarını gazeteci dostu Ali Kehribar’la geçirdi. Onunla çok şeyi paylaştı. Kehribar’ı dinlerken, olanlara insanın aklı almıyor: “Son yılları hep acı içinde geçti. Ilıca’da evini yıktılar. Onardığı ve ihya ettiği Hıdırlık Mescidi’nin ‘çinilerini çaldı’ diye mahkemelerde süründürdüler. Yıllardır emek verdiği ve dünya sanat çevrelerini heyecanlandırdığı fırınını ve atölyesini kapatmak için uğraştılar. Çeşitli çevreler, tam 11 kez Savcılığa ve mahkemelere gidip cezalandırmaya çalıştılar. Alın teri ve göz nuru ile meydana getirdiği, dünya sanat çevrelerinin yakından bildiği ve pek çok ünlü kişinin konuk edildiği Porsuk Baraj gölünün kenarındaki “ahşap camlı köşkünü” bir gece ateşe verip yaktılar. Kütahya-Eskişehir yolu kenarında ve Sofça Barajı yanındaki tesisleri ve çini satış yerini hiç kimsenin girememesi için yolu yükselttiler. Arabasına bir yıl öncesine kadar defalarca ceza yazdılar. Uğradığı saldırılar o kadar çok ki anlatmakla bitmez...” Bu kadar engelleme ve saldırıya karşın, onu anlayan ve destekleyen Türkiye’deki dostları vardı. Nitekim, kanser olduğunu öğrenen dostları, geçen 23-25 Eylül tarihleri arasında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma ve Tanıtma Vakfı (KÜSAV) adına ‘Çini Ustası Sıtkı Olçar ve Kütahya Çiniciliğine Katkıları’ başlıklı bir sempozyum düzenlediler. Kütahya Hilton’u açan Kosif Holding’in ana sponsorluğundaki sempozyumda kimler yoktu ki; Semahat Arsel, Ömer Koç, Çiğdem Simavi, Hilal Kosif, Eskişehir’li Zeytinoğlu ailesi, Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Filiz-Fikret Otyam, Hıncal Uluç, Prof. Dr. Ara Altun, Nazan Ölçer, Hülya Bilgi, Belgin Demirasar Arlı, Celal Ece, Prof. Gönül Öney, Hatice Kumbaracı, Mahmut Evkuran, Prof. Dr. Kenan Mortan, Prof. Dr. Sitare Turan Bakır, Ömür Tufan, Japon seramik sanatçısı Yoshiyuki Matsuove, Dr. Kadir Şenses, AKP Kütahya Milletvekili Dr. Soner Aksoy, Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe, Belediye Başkanı Mustafa İça.... Melda Davran’ın hazırlayıp, M.Oğuz Aydın’ın yönettiği belgesel sanat, akademi, siyaset, iş dünyası ve medya mensuplarına bir veda idi sanki. UNESCO “Yaşayan İnsan Hazinesi” ödüllü sıra dışı seramik sanatçısı Sıtkı Usta 37 yıldır 18 saat mesai verdi ve Türk çini sanatına soluk getirdi. 1948 Kütahya doğumluydu; 1973 yılında ‘Osmanlı Çini’ adını verdiği kendi atölyesinde çinicilik ve seramik alanında Kütahya’ya damgasını vurdu; marka yaptı. Kütahya çiniciliğine yeni bir boyut getirmesine karşın Kütahya’da hiç sergi açmadı... Şimdi Kütahyalılara düşen görev, Hıncal Uluç’un dediği gibi bir heykelini yapmaları..
Allah’ın evinde siyasi propaganda
“BEN bir bürokratım. Arife günü Süleymaniye Camii’ne ziyarete gittim. İçeri sokmadılar; restorasyon var dediler.. Halı döşeniyordu, içerde bir sürü adam vardı. Yarın (bugün) Başbakanımız bayram namazı kılacak, dediler. Allah’ın evine neden girilmesin? Ayasofya veya Sultanahmet camileri restore edilirken, bir taraftan da ya ibaret edilir ya da ziyaret edilir. Cami hiçbir zaman kapatılmaz. Sonra billboardları gördüm, Başbakan’ın Süleymaniye camisinde bayram namazını kılacağı duyuruluyordu. Bu ilan paralarını Vakıflar mı, 21 milyon TL’ye restorasyon işini üstlenen müteahhit firma mı verdi? Bir gün önce de, onarımı yapılan Mihrimah Sultan Camisi’nin açılışı yapıldı. 453 yıl önce yapılan Süleymaniye’nin o tarihteki açılışında mı, yoksa restorasyonundan sonra dünkü bayram namazında mı daha çok cemaat vardı? Bir de AKP’li Fatih Belediyesi’nin kahvaltısını sayarsak, Allah’ın evinde siyasi propaganda yapılmış olmadı mı? Kutsal günlerimiz herkesindir.”
Hem güldürür hem sevindirirdi
? Soner Aksoy: Kütahya, yaşadığı yerin en güzel olması için didinen, öfkelenen, çırpınan bu sanatçıya yeteri kadar sahip çıkamadı. Ama o bir halk kahramanıydı. ? Gönül Öney: Sıtkı Usta, uydurup uydurup yaratır, bizi de öyle baktırır, baktırırdı. Denizi olmayan Kütahya’da yaptığı kadırgalı tabakları... ? Kenan Mortan: O Kütahya topraklarında yetişen ustalar ustası aydın, yerel bir önder ve kamil bir insandı. ? Sıtkı Usta’nın Rahmi Koç’tan sonra en yakın dostu merhum gazeteci Müşerref Hekimoğlu idi. Koç ve Hekimoğlu olmasa, ustanın sanatı bugünkü düzeyine ulaşamazdı. Kendi ağzından sevdiği üç gazeteci vardı; Hıncal Uluç, Yalçın Bayer ve Kütahya Cumhuriyet muhabiri Ali Kehribar... ? Sıtkı Usta’nın sevmedikleri de çoktu. Sevmediklerini sağlığında ve anında yüzlerine söyledi; “Sizi sevmiyorum.” ? Çelebi bir yönü de vardı; sevgi dağıtıcısıydı. Hem güldürür, hem sevindirirdi.