Paylaş
“Kocaman cezaevinin önünde küçücük bir adam. Bir gözünde yaş, ‘Biz hapis yatmayı Namık Kemallerden öğrendik” diye bağırıyor. Bağırdıkça cezaevi küçülüyor, adam büyüyor.
O adam 682 gündür kupkuru duvarların ardında tutulan Soner Yalçın.
Tahliye olduğu kararı yüzüne bile okunmadı. Hapisliğin bittiğini cezaevine girerken gardiyanın ‘Hayırlı olsun’ demesiyle öğrendi. ‘Peki, Yalçın Küçük?’ diye sordu. 76 yaşındaki bir aydını ardında bırakmanın utancını, öfkesini, acısını yan yana yaşıyordu. Koğuşuna gitti. Hücresine kapanıp yarım saat ağladı.
Gözyaşlarını sildi. Eşyalarını toplayıp 682 günü geçirdiği hapishane arkadaşlarıyla, gardiyanlarla, demir kapıyla, duvarlarla vedalaştı.”
KİMLER YOKTU Kİ
Soner Yalçın’la o gece Asmalımescit’teki Yakup Restoran’da buluştuk. Bilmesek, neredeyse 2 yıldır içeride olduğuna inanmayacaktık. Yalçın bize espriler yaptı, zaman zaman gözleri doldu.
Kimler yoktu ki... Turgut Kazan’dan İlhan Cihaner’e Aslı Aydıntaşbaş’tan Hakan Aygün’e, Oray Eğin’den Nazım Alpman’a kadar yüze yakın insan oradaydı. Gazeteci arkadaşları Yalçın’a “Gazeteci değil” diyenlere inat, Soner’in yanında olmanın tadını çıkarıyordu. Soner’i arayan arayana... Eski Cumhurbaşkanı Sezer’den, katledilen Necip Hablemitoğlu’nun eşine kadar. En büyük şaşkınlığıysa Soner’i suçlayan Deniz Baykal’ın aradığını duyunca yaşadık.
Soner Yalçın heyecanla anlatıyor. “Bunun adı Odatv davası, Odatv’nin sahibi dışarı çıktı, ilgisi olmayan iki kişi içeride. Bu nasıl adalet?” diye soruyor.
Yalçın, başına gelenlerden bir cemaati sorumlu tutuyor. Türkiye’de yeni derin devleti
o cemaatin oluşturduğu fikrinde. Kendisini içeri atanların bugün Erdoğan’ı da sıkıştırdığını söylüyor. Yalçın eski yoldaşlıkların bozulmasını “Kötüler hep ihanet eder” diye yorumluyor.
Akşamın en mutlu ismi Aren. Soner’in oğlu. İki sene sonra ilk kez babasını hapishane dışında görmenin şaşkınlığı içinde. Babasıyla uyumayı özlemiş. Çocukluğum aklıma geliyor, gözlerim doluyor.
Soner’in aklı hâlâ içeride. Kendinden çok içeridekilerden söz ediyor. Fatih Hilmioğlu kanser olmasına rağmen ertesi gün Silivri’ye gönderilecekmiş. Soner “Yazık değil mi bu ülkeye” diye soruyor. Mehmet Haberal’dan Mustafa Balbay’dan söz ediyor. İçerideki askerlerin uğradığı haksızlıkları anlatıyor.
“Ne yapacaksın” diye soranlara cevabı net. Soner gazeteciliğe devam edecek. Bir kitabı hazır, birini de yazmaya başlamış. Hapishane inancından hiçbir şey eksiltmemiş. “Bu dönem geçecek, yelkenini bu rüzgârla şişirenler çok utanacak” diyor. Kendisinden, fikirlerinden, yazdıklarından çok emin. Kendisine bu haksızlığı yapanlarla hesaplaşacağına yemin ediyor.
Biraz garip olacak ama
“Hapishane Soner’e yaramış”. Zaten aydındı. Şimdi daha büyük bir aydın olmuş. Hem acılar büyütmüş onu hem de hapishanede okuduğu kitaplar. Sohbetinin her cümlesine bir felsefeciden, şairden cümleler sıkıştırıyor.
Sarılıp vedalaşırken gözümüz Asmalımescit’teki ‘Yakup’un duvarlarına dizilmiş kitaplara takılıyor. İçlerinden biri Yalçın Küçük’ün 40 yıldan daha
eski kitabı ‘Planlama, Kalkınma ve Türkiye’.
Yalçın Küçük hâlâ içeride.
Türk aydınının kaderi bu galiba: Kendileri hep içeride, kitapları hep dışarıda...
GÜNÜN SÖZÜ
“Aldanma insanların samimiyetine!/Menfaatleri gelir her şeyden önce.../Vaat etmeseydi Allah cenneti;/O’na bile etmezlerdi secde!...”
(M. Akif ERSOY)
Açıklama ise açıklama
‘YAVRULAR işkenceden böyle mi korunacak?’ (27.12.2002) başlıklı yazıya Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Hukuk Müşavirliği’nden açıklama şöyle:
“Söz konusu yazıda, Bahçelievler Şeyh Zayet Çocuk Yuvası’nın dokuz yıllık müdürü olarak adı geçen Emel Alanyalıoğlu, vekil olup asıl kadrosu ‘ilçe müdürü’dür. Bu kişi hakkında yapılan işlem, görevden alma değil sadece asli görevine iadedir.
Yuvanın ihale rantının çok büyük olduğu ve Emel Alanyalıoğlu’nun bunlara geçit vermediği iddiası halen çalışan tüm personeli zan altında bırakan asılsız ve mesnetsiz bir iddiadır. Konunun rantla ilişkilendirilmesi ise ayrıca düşündürücüdür.
Zafer Akyüz’ün vekil Emel Alanyalıoğlu’nun yerine geçici olarak atandığı iddiası doğru olmayıp Bakanlığımızca böyle bir atama veya görevlendirme yapılmamıştır. Zafer Akyüz, halen Esenyurt Bakım ve Rehabilitasyon Müdürlüğü’nde öğretmen olarak görev yapmakta olup engellilere veya çocuklara işkence yaptığına dair verilmiş bir cezası da bulunmamaktadır.
Bakanlığımız müsteşarı sayın Ahmet Zahteroğulları ise 12.10.2012 tarihinde müsteşarlık görevine başlamış olup müdür vekilliği yapan Emel Alanyalıoğlu hakkında valilik makamının talebi üzerine 25.04.2012 tarihinde soruşturma başlatılmıştır. Bu soruşturma sonucunda il müdürü tarafından ‘uyarma ve aylıktan kesme’ cezaları verilmiştir.
İstanbul’da Bakanlığımıza bağlı 12 yuva bulunmakta olup, asli görevine iade edilen Emel Alanyalıoğlu’nun yerine yapılan görevlendirme dışında bakanlığımız müsteşarı Ahmet Zahteroğulları’nın görevi sırasında İstanbul’da hiç yuva müdürü ataması yapılmamıştır. Emel Alanyalıoğlu’nun yerine görevlendirilen Cemal Atmaca Bakanlığımız kurulmadan önce il müdür yardımcılığı, kuruluş müdürlüğü yapmış, özel eğitim tecrübesi olan bir kişidir. Dolayısıyla kuruluşlarda müdürlerin değiştirildiği iddiası ile herhangi bir grup veya kesimle bağlantı iddiası da tamamen asılsız ve maksatlı olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca, haberde bahsedilen yuvalarda ne zaman uyuşturucu yakalandığı, kim tarafından örtbas edildiği belirtilmeden iddialarda bulunulması yuvada kalan çocuklarımız ve burada görev yapanları zan altında bırakmaktadır.
Aslında söz konusu habere konu olan iddiaların doğru olmadığı basit bir araştırmayla öğrenilebilecekken gerçekdışı bilgilerle haber ve yorum yapılması gazetenin ciddiyeti ve yazar hassasiyetiyle bağdaşmamaktadır.
Yasalarla kendisine verilen görev yükümlülükleri yerine getirmek dışında bir amacı olmayan Bakanlığımız mensupları gerçekdışı iddialara konu edilmişlerdir.”
Sayın Bakan yazdıklarımızın gerisini bir öğrenseydi bu açıklamaya gerek kalmazdı.
Paylaş