Paylaş
İklim değişikliğine bağlı olarak artan kuraklık yüzeysel su akışını düşürür, hatta sıfırlayabilir. İstanbul’un hiç kullanılmayan yeraltı suları vardır, Karadeniz’in az tuzlu suları ‘tuzsuzlaştırma’ tesislerinde işlenebilir; eskiden çok pahalı bir yatırımdı, şimdi değil.
Başka opsiyonlar da var; atıksuların tekrar kullanılması; yağmur sularının rezervuarlara yönlendirilmesi; su şebekesindeki kaçakların azaltılması (İstanbul’da % 25 mertebesinde).
Su kıtlığı dünyada birçok büyük kentin de sorunu. Oralarda su güvenliğini (aynen enerji güvenliği gibi) sağlamaya çalışıyorlar; yani farklı kaynakları kullanan entegre bir su yönetimi ile çalışıyorlar.
Sizin (esasında Ergun Göknel’in) su saatlerinden önce örnekleme yapılarak su kalitesinin belirlenmesi önerinize gelince: Su saatlerinden hemen önce örnekleme yapmak zor; ancak musluklardan da örnekleme yapılabilir.
İstanbul’da tam teşekküllü ve akredite su analiz laboratuvarları vardır.
Değişik kesimlerden alınacak bu örneklerinin analizi (ağır metaller bedeli) yapılabilir.
Su konusu gündemden düşürülmemelidir.
Prof. Dr. Orhan YENİGÜN-Boğaziçi Üniversitesi, Çevre Bilimleri Enstitüsü Müdürü
International Water Association (IWA) Türkiye Delegesi
Meclis araştırmaları
CHP İstanbul Milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, İstanbul’un su sorunu ile ilgili iddiaları Meclis’e taşıdı ve Meclis araştırması açılmasını istedi. (Hürriyet internetteki köşemizde okuyabilirsiniz.)
Günün sözü
“Bilmem ki bu sözlerle ben ne demek isterim, sen ne anlarsın.” (O. Seyfi ORHON)
İftardaki söylemlerinin hiçbir ağırlığı yok!
Dış politika ve kolpa atmak...
DİPLOMAT bir dostumuz, özellikle AKP’li kesime ‘hatırlatma’lar yapıyor:
Dış politika, konjonktür, bölge/dünya şartları ve devlet imkânları arasında kurulması zorunlu rafine bir denge sanatı olarak tanımlanıyor. İlgili şartları yeterince değerlendirmeden yapılacak politik hamlelerin başarıya ulaşma şansı olmadığı gibi aynı zamanda ‘moralite’ kaybı da söz konusu... ‘One minute’ çıkışı ile başlayan Ortadoğu’ya ayar verme serüveni, gelinen noktada stratejik bir ‘hayal kırıklığına’ işaret ediyor.
Mısır’da, Müslüman Kardeşler işbirliği, Mursi’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesine rağmen, istenilen sonuca ulaşmadı ve Sisi’nin seçilmesi ile de kayıp hanesine yazıldı... Suriye ile suni olarak tırmandırılan ihtilaf, bölgede ‘rajon’ kesen ağa devletlerin (Rusya, İran gibi) “Esed’i yedirmeyiz” hamleleri ile, Suriye’yi en tehlikeli komşu haline getirdi. Libya’da, Kaddafi tarihin çöp sepetine atılırken verilen abartılı destek yüzünden, Türk misyonu, “persona non grata”, istenmeyen millet olarak ilan edildi. Hamas ile kurulan duygusal ilişkinin sonucu, İsrail, Filistin’i çiğneyip çocuklara kadar katlederken, trajediyi televizyondan izleyen bir bölge devleti olduk... Irak’ta, Maliki ile mezhep hassasiyetini öne çıkaran bir ilişkinin yürüme şansı olmadığı için, Kürt otonom bölgesine sıkıştık, Sünni bölgesinde, eski Baas geleneğinin güç kazanan unsurları nezdinde, BOP eşbaşkanlığı hevesi nedeniyle, itibarımız tartışılıyor. Musul’da konsolosluğumuzu koruyamadık, diplomatik misyon rehin oldu.
Sonuçta, dünyanın en kritik havzasında bölgesel ilişkilerimiz, tarihsel ağırlığımıza rağmen, İran’la, uluslararası hukuka göre yasal olmayan altın ve Irak merkezi hükümetinin itirazına rağmen, Kürt otonom bölgesi ile de kaçak petrol ticareti yapan ülke seviyesinde.
YILMAZ VE ATEŞ’İ UNUTMA
Başbakan iftar yemeklerinde ve diğer toplantılarda sürekli İsrail’i eleştiriyor, Batı’ya ve İslam âlemine çağrı yapıyor ama bunlar retorik seviyesinde ve bir ağırlığı yok. Eski Türkiye zamanında(!), 27 Ağustos 1998 tarihinde, Mesut Yılmaz’ın başbakanlığındaki 55. hükümet, Kara Kuvvetleri Komutanı’nı Atilla Ateş’i Hatay’a gönderdi ve komutan, sınır boyunda yaptığı konuşmada, Hafız Esad rejimine, “Terörist başını, Bekaa’da daha fazla tutarsanız sınırları deler, ininden alırım” dedi. Birkaç gün içinde Apo sınır dışı edildi ve göçebe kuş misali oradan oraya uçtu, sonunda da Kenya’da yakalandı... Dış politika ‘kolpa’ ile yürümüyor.
MESAJ PANOSU
1961’den beri Türkiye’nin vetosu yüzünden OECD’ye üye olamayan İsrail, 2010’da AKP’nin vetoyu kaldırması sonucu üye oldu. Hatırlayalım istedim. K.A.
PARA için, rant için, dinini, imamını, namusunu satmış bir hükümetten Gazze için bir şey beklemek saflıktan da öte aymazlıktır. Recep ÖNAL
Aslanlar çoğalıyor
AYDIN Kuşadası’nda bir caminin müezzini camiye yardım amacıyla toplanan paraları yürütürken, bir vatandaşın kamerası ile görüntülenince yakayı ele vermiş.
Vaktiyle Erzurum’da cami kasasını soymayı alışkanlık edinmiş bir müezzin vardı. Bir bayram namazı sonrası kasa ağzına kadar dolmuşken boşaltıldı. Herkes bilmekteydi ki kasayı boşaltan müezzindi ama delil yoktu. Soruşturma için çağrılan müftü, müezzine ters ters bakarak:
“Anlaşılan o ki bu kasaya fare girmiş” deyince fare sözünü hazmedemeyen müezzin isyan edercesine:
“Müftü Bey o kasaya fare girmedi, aslan girdi, aslan!...”
Günümüzde arslanlar çoğalıyor.
Dr. A.Y.
Milli Eğitim Bakanlığı yandaş müfettişlere teslim!
CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter aynen böyle diyor. Serter’in açıklamasından: “Milli Eğitim Bakanlığı, 80 ilin maarif müfettişleri başkanlarını belirlediğini bildirirken; toplam müfettiş sayısının 2817’ye çıktığını, bunların %8’inin yandaş sendika Eğitim Bir Sen üyesi olduğunu, atanan ve sendika üyeliği olan maarif müfettişleri başkanları arasında aynı sendika üyesi olanların oranı %67.16.
Maarif Müfettişleri Başkanları arasında hiç kadın yok!
Milli Eğitim Bakanlığı 80 ilin Maarif Müfettişleri Başkanlarını görevlendirmiş bulunmaktadır. Sadece Hakkari iline, il merkezinde çalışan müfettiş olmadığı için atama yapılamamıştır.
-ATANAN 80 İlin Maarif Müfettişleri başkanından, sendika üyeliği olanların içerisinde AKP’nin yandaş sendikası Eğitim Bir Sen üyesi olan müfettişlerin oranı %67,16’dır.
-BİRÇOK ilde Eğitim Bir Sen üyesi Maarif Müfettişi olmadığı için başka illerden Eğitim Bir Sen üyesi müfettişler başkan olarak atanmışlardır. (Çorum, Burdur, Ardahan bu illerden bazılarıdır.)
-ADIYAMAN, Çanakkale, Edirne, Isparta, İzmir, Kırklareli, Niğde, Ordu ve Sinop iline yer değiştirme döneminde ihtiyaç olmaması gerekçesi ile Müfettişlerin ataması yapılmazken bu illere başka illerden Eğitim Bir Sen üyesi Maarif Müfettişleri Başkan olarak atanmışlardır.
-KONYA iline başkan yardımcılığı sırasında, başka sendikalara üye olanlara “Sendikanızdan istifa ederseniz sizi iyi gruplara veririm” şeklinde vaatte bulunan Eğitim Bir Sen üyesi Mehmet Gürlek Maarif Müfettişleri başkanı olarak atanmıştır.
-BİNGÖL ili Maarif Müfettişleri Başkanlığına Eğitim Bir Sen Merkez Yönetim Kurulu üyesi Ramazan Çakırcı’nın kardeşi Hayrettin Çakırcı başkan olarak atanmıştır.
-KADIN Maarif Müfettişlerinin hiçbiri başkan olarak atanmamıştır.
-BİLİNDİĞİ gibi Efkan Ala’nın İçişleri Bakanı olmasının hemen ardından kardeşi Atıf Ala Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanı olarak atanmıştır. Atıf Ala ise illere Maarif Müfettişleri Başkanı ataması yapılırken, kendisi gibi 2007 yılında müfettişliğe başlayan, deneyimsiz ve Eğitim Bir Sen üyesi dönem arkadaşlarının atanmasını sağlamaktadır. Bu atamalardan bazıları şunlardır:
1- Gaziantep İli Maarif Müfettişleri Başkanı Ömer Zop.
2- Çanakkale İli Maarif Müfettişleri Başkanı Ömer Karabay,
3- Kahramanmaraş İli Maarif Müfettişleri Başkanı Fevzi Küçük.
Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik ve Denetim Başkanlığının bu atamalarla tamamen siyasallaştığı ortaya çıkmıştır. AKP zihniyeti, Atıf Ala’nın Milli Eğitim Bakanlığı’nda Rehberlik ve Denetim Başkanı olması ile Teftiş ve Rehberlik sistemini tamamen ele geçirmiştir. Rehberlik ve Denetim Başkanı Atıf Ala AKP’nin ve Eğitim Bir Sen’in görevlisi gibi çalışmaktadır.”
Paylaş