Ulusal Güvenlik kavramını, demokratikleşmenin önünde bir engel olarak gören Mesut Yılmaz'ın, yaklaşık 18 yıllık siyasi yaşamında bu kavram içerisine giren konularda neler söylediğini merak ediyor musunuz?
Bu önemli. Çünkü Yılmaz yıllarca Devlet, Turizm, Dışişleri Bakanlıkları, sonrasında Başbakan ve Başbakan Yardımcılığı yapmış tecrübeli siyasetçi...
Bütün bunların dışında yıllardır ANAP'ın da Genel Başkanı...
Bir siyasetçinin tutarlı olup olmadığna da bakmak grekiyor.
1983-91 döneminde parlamentoda bulunan ve daha sonra gazetecilik yapan Cüneyt Canver geniş bir arşiv sahibi; belleği kuvvetli. Oturmuş; Yılmaz'ın ulusal güvenlik kavramının içerisine giren konularda geçmişte neler söylediğini araştırmış. Neler bulmuş, neler...
10.1.1989 tarihine dönelim:
Yılmaz, Paris'te 'Kimyasal Silahlar Konferansı'nda konuşurken, ‘‘Bizim NATO, Avrupa, Akdeniz, Balkan ve Ortadoğu ülkesi olarak güvenliğimiz konusunda ciddi endişelerimiz var.’’
19.3.1988'de, Adalet Komisyonu'nda şöyle demiş Yılmaz:
‘‘Türkiye'de işkence olaylarından fazla asılsız işkence iddiaları var. Oysa bugün AB'ye girmemizin en büyük engellerinden biri, Türkiye'de işkencenin yöntem olarak hálá kullanılıyor olması...’’
STATÜKOYU SAVUNMAK
Yılmaz Dışişleri Bakanıyken, belli ki, Türkiye'nin bu ayıbını resmi ideolojisinin sözcüsü olarak görmezlikten geliyor.
2.1.1989'da ‘‘Türkiye'nin Ermeni politikası değişmemiştir’’ diyerek statükoyu savunuyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye'deki insan hakları ihlallerine ilişkin raporunu değerlendiren Yılmaz, ‘‘Bu eleştiriler bizden önceki döneme aittir’’ (3.1.1990) diyerek sorumluluktan kaçıyor. Bununla da yetinmemiş; ‘‘Uluslararası Af Örgütü, belirli politik bilhassa sol grupların oyuncağı olmuştur’’ diye konuşmuş.
Oysa bu örgüt bugün Türkiye'nin AB'ye girmesinin önündeki en büyük engellerinden biri... Küçümsemiş...
Bugün barajı aşabilmek için HADEP'le işbirliği zemini yaratmaya çalışan Yılmaz, 6.3.1989'da ABD Dışişleri Bakanlığı raporunda 'Kürtlerin etnik azınlık olarak gösterilmesine' tepki göstermiş; ‘‘Çok saçma bir şey üzerinde konuşmaya değmez’’ demiş...
GARİBAN YUNANİSTAN
Yılmaz bugün Yunanistan'la dostluk kapılarının açılmasını istiyor. Ama Dışişleri Bakanı iken, ‘‘Yunanlılar, Megalo idea peşinde koşan bir yandan da, Türk korkusu içinde yaşayan garibanlardır’’ diye konuşmuş.
Ne kadar sığ bir yaklaşım değil mi?
ANAP Genel Başkanı Yılmaz, Şakir Kabaağaçlı'nın (Halikarnas Balıkçısı) yazdığı, 'Anadolu Uygarlıkları' kitabının İngilizce olarak basılmasını da engellemiş... Tarih; 17.6.1989...
Yılmaz, bir ara ‘‘Türkiye'de laikliği tehlikede görmüyorum. Gereksiz yere laik-müslüman tartışması yapılıyor.’’ (8.3.1993) derken; çok değil bundan beş yıl sonra ‘‘Laiklik elden gidiyor’’ diyerek RP'yi iktidardan uzaklaştıran güçlerin, Başbakanı olmayı içine sindiriyor.
Bir başka eylemi ve söylemi:
Erzurum'daki Nurcular'ın önde gelen isimlerinden 'Kırkıncı Hoca'dan Özal'la barışmasını telkin ediyor. Ama sonra dönüp ‘‘Terörün yanında toplumsal kayıtsızlığın Türkiye'de irtica potansiyel tehdit unsurlarından biridir’’ (8.7.1993) deyiviyor.
Meclis'te, Leyla Zana, Orhan Doğan, Sırrı Sakık, Ahmet Doğan gibi DEP'lilerin bulunduğu dönemde, Fehmi Işıklar'ın milletvekilliğinin düşürülmesi konusunda verdiği şu demeçe ne denir?
‘‘Işıklar'ın milletvekilliğinin düşürülmesine bakmamız gereken açı, Meclis'in üzerinde bir güç olup olmadığı açısı değildir. Bizim bakış açımız, Türkiye'de siyasetin hukuk kuralları içinde yapılıp yapılmadığıdır. Bundan da önemlisi, bu Meclis'e gelen her milletvekilinin bu devletin yürürlükte olan Anayasası'na ve bu Anayasaya uygun olarak Meclis kürsüsünde ettiği yemine mutlak sakakat içinde olmasıdır.’’ (21.7.1993)
Bugün HADEP'le işbirliği yapacağı söylenen Yılmaz'ın, 30.10.1993 tarihinde söylediklerine ne dersiniz?
‘‘Meclis'te DEP'li (HADEP'den önceki parti) istemiyoruz.’’
Tam bu sırada DSP Genel Başkanı Ecevit, artan terör olayları karşısında Yılmaz'ın imdadına yetişiyor:
Yılmaz ve Ecevit, o günkü Demirel hükümetinden teröre çözüm gelmezse askerden gelir görüşbirliği içindeler. Ve bugüne gelen dostlukların temeli o günlerde atılıyor.
O gün askerden çözüm bekleyenler bugün askere niye kızıyorlar?
Yılmaz, Sivas olayları için de şöyle konuşmuş:
‘‘Bir futbol maçında bile olabilecek olaylar.‘‘ (8.12.1993)
Bir örnek daha:
‘‘Terörün olduğu yerde insan hakları öncelik olmaktan çıkar. Çünkü insanların yaşam hakkı tehdit altındadır. Bu tehdit savuşturulmadan insan hakları birinci öncelik olamaz.’’ (28.10.1989)
Peki, bugün ulusal güvenlik kavramını demokratikleşmenin önünde engel olarak gören Yılmaz'a, 'kafası karışık, yorgun, konjonktürel demokrat' diyen Cüneyt Canver haksız mı?
Bakın nasıl KDV fişi kestirdim
Geçenlerde eşim ve kızımla Antalya'da bir restorana gittik. Düden Çayı'nın Akdeniz'e döküldüğü yerde çok romantik, maganda müziği çalınmayan -hiç müzik yok-, insanlara saygı duyulan nefis bir yer. Servis, yemekler, personel her şey güzel. Yaklaşık 50-60 dolu masanın % 60'ını mutlu yabancı turistler oluşturuyor.
Düşündüm; bu işletmenin sahibi ve işçiler yaptıkları hizmetin bilincindeler ve zevkle çalışıyorlar ve tabii ki kazanç onların hakları.
Saat 22.30 gibi kızımın uykusu geldi. Uykusu gelene kadar iki saat içinde üzerimizden geçen 28 uçak saydığını söyledi.
Garsonumuzu çağırdım ve hesabımızı istedim. Umduğum gibi makul bir hesap geldi. O sıcakta terler içinde çalışan o genç esmer insan, mükemmel hizmetleri karşılığı hak ettikleri ücreti, restoranın patronu adına deri bir kaplık içinde kibarca getirdi. Ben de ödedim; hesabın üstünü getirdi, deri kaplığı açtım, paranın üstü içindeydi.
Sordum, ‘‘Evlat fişim yok mu?’’
Saf saf yüzüme baktı. Sanırım, bu adam ya saf ya da uzaydan geldi diye düşündü.
Sonra Maliyeci olduğuma karar verdi. Yarım dakika içinde fişimi getirdi. Aldım, bahşişini koydum, ‘‘Lütfen yaklaş’’ dedim. Kulağına ‘‘Aman dikkat edin bu gece herkese fişini verin, böyle güzel bir tesis ve buranın sahibi ve siz işinizi severek yapan insanlar zarar görmesin’’ dedim.
Garson ‘‘Sağol abi’’ diyerek sanki koşarcasına yazar kasa sorumlusunun yanına gitti ve kulağına bir şeyler söyledi.
Huzurlu bir şekilde biz oradan ayrıldık.
Ertesi gün biz gittikten sonra % 40 civarı olan tüm Türk müşterilerine fiş kesildiğini öğrendim, sadece bunun KDV'si sanırım birkaç çaresiz devlet memurunun bir aylık maaşını sağlar.
Bu mektubu okuyarak yayınlarsanız; memleketini seven insanlar adına teşekkürler.
Müfit ERGÜN-ANKARA
Yasa nerede?
Herkesin tanıdığı en ünlü terörist trafik. Her yıl yüzlerce insan ölüyor, binlerce insan acı çekiyor. Gene de aynı tas aynı hamam. Tabii ki genel düşüncenin 'ne götürsem', 'ne kadar götürsem' olduğu bir ülkede bu gibi küçük meselelerle uğraşacak kimseyi bulamıyoruz. 9 ay önce trafik kazasında babamı kaybettim. İşten evine dönerken evinin kapısında hız düşkünü biri tarafından öldürüldü. 9 ay geçti, 2 bayram, bir yılbaşı. Biz babamla mezarı başında bayramlaştık. Babamı öldüren ise ailesi ile ve hálá mahkeme sürüyor. Tabii ki hafifletici sebep cart, curt, yayaların yürüme hakkı bile olmadığı bu memlekette bu adama ne kadar ceza verecekler. 1 yıl, 3 ay, 15 gün belki. Peki ben ne yapayım? Yüce adaletin tecellisini mi bekleyeyim? Yoksa bu katilin cezasını kendim mi keseyim? Sanıyorum ki benim gibi düşünenler çoğunlukta. Artık her şeye güvenimizi yitirmişken, yargıdan ne bekliyoruz ki. Hem mahkemelerdeki şu dosya kalabalığına da bir son vermiş oluruz.
Tek bir dileğim var bu umursamaz, vurdumduymaz, koltuk düşkünü adamlara; umarım bir gün kazmış olduğunuz bu kuyuya kendiniz düşersiniz. Çıkarmaya tenezül etmediğiniz bu yasalara ihtiyaç duyarsınız.
S.G-İZMİR
Dolar belimizi kırdı
EMAK Elektrik firması olarak TEDAŞ'ın çeşitli müessese müdürlüklerine ve Genel Müdürlüğüne elektrik taahhüt işleri yapıyoruz.
Bilindiği gibi 28 Şubat'ta dolar 670 bin iken bugünlerde 1.400.000 lirayı buldu. 2001 TEDAŞ birim fiyatları 20.4.2001 çıkmasına rağmen bu durum dikkate alınmadı. Oysa üretici firmalar satışlarını buna göre ayarladılar. Aşağıdaki tabloda emsal teşkil etmek üzere görüleceği gibi şu anda işlerin yapılabilmesi imkánsızlaşmıştır. Bazı işlerimizin süreleri dolmuş veya dolmak üzere. Netice itibarıyla teminatları irat kaydedip sözleşme hükümleri uygulanacak. Şimdi yetkililere seslenmek istiyorum. Hiç değilse birim fiyatlarını düzeltin. 2001 yılı ödeneklerinin harcatılmaması veya işlerin tasviyesini sağlayın.
31.33 36 kv 400 KVA Trafo 4.006.200.000 2.618.000.000 1.388.200.000
31,33 36 kv 630 KVA Trafo 5.723.520.000 3.658.569.000 2.064.951.000
Üstelik bu rakamlara % 25 tenzilat dahil edilmemiştir. Şimdi ne yapacağımızı kara kara düşünüyoruz.
Fahrettin AKPINAR- EMAK Elektrik-BURSA
Demir ağlarla ördük ama!
İstanbul'dan okurumuz Oktay Akçay, ‘‘10. Yıl Marşı'nı bilirsiniz. Marşta ülkemizin demir ağlarla örüldüğünden bahsedilerek övünülür. Ama gelin görün ki ülkemizin demir ağları ne vaziyette’’ diyerek anlatıyor: ‘‘İzmit'in iki yıldır faaliyette olan yeni tren istasyonunun Haydarpaşa'ya gidiş yönü hattı neden bilinmez hep kapalıdır, bu yüzden yolcular yeraltı geçidinden geçerek Adapazarı'na, gidiş hattına gelmesi gereken trenin peronundan trene binerler. Raylar paslanmıştır, üstelik trenler iki saatlik yolda 'Adapazarı - Haydarpaşa' hiçbir zaman vaktinde gidemezler. Diğer bir husus da; demiryollarını ilk yapıldığı günlerden zamanımıza kadar gelen, tarihi bir yapı olan İzmit eski gar binası yeni gara geçildiğinden beri kaderine terk edilmiştir. Hangi kuruluşun görev alanına giriyor bilemiyorum ama bu yapı bir an önce onarılıp eski güzelliği ile halkımızın hizmetine sunulmalıdır. Birçok yetkilerle donatılmış siyasilerimiz bu umursamazlıklarından vazgeçmelidir. Yoksa İzmit'ten yeterli oy alamayan Sayın Başbakan particilik mi yapmaktadır? Ecevit hiçbir konuda Ecevit olamayıp, milletin umudu olmaktan çoktan çıkmıştır. Halk bunları unutmayacak ve ilk seçimde yanıtını verecektir.’’
Mesaj
ÇINARCIK'tan arayan okuyucumuz Coşkun Tamer;Çınarcık'ta faaliyet gösteren Dergah isimli lokantanın, bir gecede sazlı-sözlü ve içkili olarak karşılarına çıktığını ve burada yapılan ikinci sınıf müzik yüzünden sabaha kadar yüzlerce ailenin uyuyamadığını söylüyor. Tamer, bu durumu belediyeye şikáyet ettiklerini fakat belediyenin 'Bakarız' diyerek işi savsakladığını, polislerin ise bu durum karşısında hiçbir şey yapamayacaklarını ifade ettiklerini belirtiyor.