PaylaÅŸ
Gördüklerimiz ve gazetecilik sezgisi ile yaptığımız bu değerlendirmeler bizzat Başbakan tarafından Cezayir dönüşü Ata uçağında dile getirildi.
Başbakan, herkesi Danıştay’a yapılan saldırının arkasından ortaya çıkan gelişmeleri 'kendilerine karşı derin devlet işi' olduğunu inandırmaya çalışıyor.
Başbakan bir adım ileri giderek "Belki Küre, Sauna bağlantıları ortaya çıkacak, bazı ilintileri var" diyor. Başbakan’ın dikkat çekmek istediği şey, içinde askerlerinde bulunduğu (Susurlukvari) bazı mafya gruplarına yönelik operasyonlar.
Peki Danıştay saldırısı sonrası Genelkurmay Başkanı Özkök ile karşı karşıya gelen Başbakan, Şemdinli iddianamesini niye göz ardı ediyor? Onda da asker vardı. Başbakan bundan söz edemiyor. Çünkü, bu iddianamenin hazırlanış sürecinde kendi partisinin milletvekilleri ile bazı bürokratları da 'etkin rol' almıştı.
Orgeneral Yaşar Büyükanıt üzerinden yapılan askeri suçlama kafalardaki 'projenin' en güçlü ayağıydı. Diğeri de yargı ve sonunda laik unsurlar.
Şemdinli iddianamesi, hem hazırlayanı, hem de ona yardımcı olan AKP’li unsurları yedi. Askere karşı komplonun Başbakanlıktaki uzantıları ise hala duruyor.
Başbakan, Cezayir dönüşü uçakta "Raftaki dosya Susurluk da olsa açacağız" diyor.
Oysa Mehmet Elkatmış ve bir-iki milletvekili hariç AKP’lerin ve Başbakan’ın en az bildikleri şey 'Susurluk' konusudur. Neden mi? Çünkü kapatılan RP Genel başkanı Necmettin Erbakan, Susurluk için ne demişti:
"Bunlar fasa fiso..."
Merak edilen husus ÅŸudur:
Danıştay’a yapılan saldırıyı kendilerine karşı komplo olarak görmek isteyen Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül ile çevresi kaç kez 'bir dakika karanlık'
eylemine katıldı acaba?
Sormak gerekirse... Başbakan da dahil kaç AKP'li Başbakanlık, MİT, Emniyet ve TBMM’nin hazırladığı Susurluk raporlarını okudu?
Başbakan’ın ne demek istediği çok iyi anlaşılıyor.
Küre ve Sauna operasyonlarında basına bilgi veren polis kaynakları sürekli asker ve yargı mensupları vurgusu yaptırdılar. İki kurumu baskı altında tutmak istediler. Çünkü AKP'nin önünde en güçlü engel olarak bu iki kurum görülüyor.
Saldırgan Arslan, eylemi tek başına gerçekleştirdiğini ifade ediyor.
Savcılık dosyasında bu ilişkiyi kuran tek belge yok.
Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner "Olayın içinde örgüt" var diyor ama hala bir isim veremiyor. Eğer örgüt varsa neden açıklanmıyor?
Buna rağmen Başbakan, olayları provokasyon olarak yorumlamaktan vazgeçmiyor.
BaÅŸbakan, dünkü açıklamalarında, geliÅŸmeler daha soruÅŸturma safhasındaykenÂ'ihanet çetesi' sözcüğünden uzak durup, komplo teorilerinden sıyrılıp, ErtuÄŸrul Özkök’ün de belirttiÄŸi gibi "Türkiye’yi Ä°ran yapmak isteyenler çıkabilir ama Atatürkçü laik ve modern insanların yaÅŸam haklarını korumak benim görevim" diyebiliyor mu?
'Anti-laik psikolojik' ikliminden kurtulamadığımız sürece Türkiye’de toplumsal mutabakat çok uzak görülüyor.
Fransızca'dan dilimize giren 'dezenformasyon' sözcüğünün karşılığı 'yanıltma, yanlış bilgilendirme' diye geçtiğini de hatırlatalım.
KADIKÖY Belediyesi’nin geçen yıl düzenleyerek halka açtığı Caddebostan Plajları’na İstanbul Büyükşehir Belediyesi el koydu.
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk bakın ne diyor:
"Plajı hizmete sokacakken, Büyükşehir çalışmalarımızın durdurulmasını istedi. Genel Sekreter, Kadir Bey'in talimatı olduğunu, plajları kendilerinin işleteceğini bildirdi. Yapacak bir şey yok, kimse ile kavga etmek istemiyoruz. Halkımıza plaj sözünü tutamadığımız için üzgünüz. Sağlık olsun."
BÜYÜKŞEHİR Belediyesi'nin, Bakırköy Cumhuriyet Meydanı'nda havuz yaptırması yerel STK'larca tepki uyandırıyor. Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, meydana astığı bir pankartla bu çalışmanın yanlış olduğunu bildiriyor. Örgüt temsilcileri, bu havuzun Bakırköy'e yakışmadığını, Mimarlık Fakültesi 1. sınıf öğrencisinin bile daha güzel bir proje yapabileceğini belirterek, "Bakırköylüler niçin hiçe sayılıyor. Büyükşehir Belediyeler Yasası ile İlçe Belediyeler Yasası'nın yeniden düzenlenmelidir. Büyükşehir belediyesinin dev projelere kafa yormalıdır"
Trakya'ya 'Yatağan' santralı
CHP Tekirdağ Milletvekili Erdoğan Kaplan, hükümetin bir kararına tepki gösteriyor. Tekirdağ ve Trakya bölgesinin verimli arazisiyle, ülkemiz buğday üretiminin yüzde 20'sini, ayçiçeği üretiminin ise yüzde 75'ini sağladığını söylüyor.
Kaplan şöyle konuşuyor:
"Uyguladığı ekonomik program ve tarım politikasıyla çiftçiyi aç bırakan AKP, şimdi Tekirdağ'ın Saray ilçesinde kurmayı planladığı termik santral ile çiftçimizi öldürmek niyetindedir. Türkiye Kömür İşletmeleri'nin internet sitesinde ihalenin 20 Haziranda yapılacağı bildirilmektedir.
Yine ilanda, ihalenin kamu ihale mevzuatı çerçevesinde yapılmayacağı, kurumun kendi ihale mevzuatı çerçevesinde yapılacağı ifade edilmektedir.
Ergene nehri zehir saçmaktadır. Hükümet, Ergene'nin saçtığı zehirle ilgili somut bir adım atmamıştır. Soruyorum:
Termik santral kurulmasına ilişkin ÇED raporu alınmış mıdır? Arıtma tesisi kurulmasına ilişkin ihale şartnamesinde bir düzenleme bulanmakta mıdır?
Saray kömürlerinin işletilmesi için bu termik santralın kurulması işi Malezyalılara mı verilecektir?"
Emlak vergisi
EMLAK vergisi ile en son yazıda verginin %65 oranında arttığı belirtilmiş. Ancak Dikmen'de oturduğum evin emlak vergisi %130 oranında artmış durumdadır.
İtiraz etmek şansımız da yok. Enflasyon oranının düşük gösterildiği bu ortama nasıl bakmak gerekiyor?
Namık B.-ANKARA
MESAJ PANOSU
> ÇORLU Lisesi'nin cumartesi günkü pilav gününe bekliyoruz.
Müdür Faruk Albayrak; tel: 0282-651 10 18; faks 651 50 18.
> CİHAN Demirci ve Nikos Boulgarelis’in "6.Alanya Turizm ve Sanat Festivali" kapsamında 27 Mayıs- 2 Haziran tarihleri arasında karikatür sergisi açıyorlar (0242-511 76 21 altav@alanya.com)
> 1940'lı yılların sonlarında Nevşehir'in Göre Köyü'nde öğretmen olan sevgili Fethiye hanımı arıyorum. Gezici Başöğretmen Şükrü Güney'in oğluyum. Öğretmenimizin ellerini öpüyorum. İletişim kurabilirsek çok mutlu olacağız.
Prof. Emrullah GÃœNEY-Dicle Ãœniversitesi
(0412-248 80 01/248 82 45)
> OKAN Üniversitesi ve Turizm Yatırımcıları Derneği'nin 'Turizmde Yeni Yaklaşımlar' sempozyumu bugün Sait Halim Paşa Yalısı'nda. Konuşmacılar; Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un da katılacağı sempozyumda diğer konuşmacılararasında akademisyenler, gazeteciler ve sektörün önde gelen isimleri bulunuyor.
>'GÜRCİSTAN Kültür Günleri' çeşitli gösteri, konser ve dans ve folklör ekiplerinin etkinlikleri ile 1-3 Haziran tarihleri CRR ve Maçka Parkın'da yapılacak.
Biliyor musunuz
> İSTANBUL Büyükşehir Belediyesi'nin, Dalan döneminden beri Başkanlık katında bulunan mülkiye müfettişleri odasının, arkadaki hizmet binasının 3. kattaki bir yere nakledildiğini, bu yere AKP Meclis Grup Başkanvekilliği'nin dört üyesinin yerleştiğini...
Pötürgelinin Pötürgeliye ettiği...
"BEN İsmail Ünlü'yüm. Kumkapı'da balıkçı esnafının bulunduğu yerde 1990'dan beri otoparkçıyım, kaydım-kuydum vardır. Pötürgeliyim, Belediye Başkanı Sayın Nevzat Er de hemşehrim olur. Seçimden önce Tayyip Erdoğan Bey'in avukatı olarak başarılarını kamuoyu yakından bilmektedir.
Sizin de geçmişte sık sık gündeme getirdiğiniz bir olaydaki son gelişmeleri aktarmak istiyorum.
Benim 1995'de satın aldığım, Kumkapı Balık lokantalarının yanındaki kilisenin önünde iki ayrı adada 430 m2'lik bir yerim vardı.
Ben burada otopark işletiyordum. Ancak 1994-99 döneminde belediye başkanlığı yapan Ahmet Çetinsaya, burasını yandaki dört evle birlikte (toplam 1200 m2)
yasadışı şekilde istimlak etti. (1998) 'Kamu yararı' gerekçesiyle otopark yapılmak istiyordu yerime Çetinsaya... 9. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararıyla tapum elimden alındı. Bu karar nasıl verildi hiç anlamamıştım. Ayrıca, bir tebligat yapmadan iki katlı büromuz yıkıldı. Tapulu yerimizin altında Kontaskalion liman kalıntıları vardı. Ancak Çetinsaya'nın hesabı neyse göz koyduğu yerimizden, otopark çıkış içi Bizans surları bile yıkılıp sahile yol açılmıştı. (UKAME'den kat otoparkı ruhsatı alabilmeyi hesaplıyordu.) Başbakan Yardımcılığı döneminde, Kadırga mahallesindeki bir konuşmasında Mesut Yılmaz'a "Sayın Başbakanım altı ay sonra sizi Eminönü'nün en büyük katotoparkı açılışını yapmak üzere davet ediyorum" demişti.
O zamanki öykü çok uzundur:
Sizin gündeme getirdiğiniz gerçekleri Çetinsaya sık sık yalanlamaya çalışmak istiyordu. Ama hepsi gerçek dışıydı, bu 'açıklamaları' da, basın müşaviri olan Ayhan isimli bir meslekdaşınızın yazdığını biliyorduk. Siz de bu açıklamaları 'ibretlik açıklamalar' diye yanıtlıyordunuz.
Neyse, sizin o zaman yazdığınız gibi Çetinsaya'nın her kesimle yakın ilişkisi vardı. Eminönü'nü kasıp kavuruyor, bir çok kişinin 'canını yakıyordu'.
"Biz yaparız, olur biter" anlayışına karşı Çetinsaya'ya ve belediyeye açtığım davalarla hukukun üstünü geç de olsa kanıtladım. Haksız istimlak kararını
Danıştay'ın kararıyla tapuma yeniden sahip olabildim. (15.9.2005)
Katlı otopark yapma yetkisi Büyükşehir'le anlaşılarak, Eminönü Belediyesine verilmişti, ancak bu da hukuksuzdu. Gürtuna'nın döneminde Büyükşehir'in verdiği yetkiye karşı Danıştay 6. Daire'de dava açtım, bu yetkiyi de iptal ettirdim. Aynı şekilde Kültür Bakanlığı'na bağlı 1. Nolu Koruma Kurulu'nun, bu yerde katlı otopark yapılmasına ilişkin SİT kararlarına karşı vermiş olduğu usulsüz uygulamayı da iptal ettirdim.
Ben şimdi bu yerimi aile şirketim Canlar Ltd.Şti. adına eskisi gibi otopark olarak çalıştırmak, lokantaya gelenlere hizmet vermek istiyorum. Ancak bu kez de AKP'li Belediye Başkanı Sayın Nevzat Er'in engeliyle karşılaştım. Ne yazık ki, Çetinsaya'dan başlayarak RP-SP'li Lütfi Kibiroğlu ve şimdi de AKP'li Nevzat Er'in aynı anlayışta olduğunu görüyorum; bu rantçı bir zihniyet değil midir? Bu kamu hizmetini hem de tapulu arazimde aile şirketi olarak yapacakken, niye adı sanı olmayan belediyenin 'yandaş değnekçileri' eliyle yapılmasına nasıl izin verebilirim?
Otoparklardan sorumlu Belediye Başkan Yardımcısı Celal Altundal "Eminönü'nde 202'den ancak birkaç tanesi ruhsatlı diyor. Peki bize bize otopark ruhsatı yok" diyor. Prof. İlber Ortayla, gazeteci Mehmet Eygi ile birlikte basın toplantısı yaparken "Kaliteli hizmet verenlere işletme ruhsatı veriyoruz" dediği sözlerini ne çabuk unuttu?
Benim 9 yıldır anam ağlamış durumdadır.
Hani özel mülkiyet hakkı kutsaldı.
Belediye gelmiş şimdi de kadastrol yolumun üzerine jeneratör, kulübe ve hayvan kesim yeri yapmış; Kumkapı'daki Ermeni kilisesi duvarını kapatmış. Neden; beni engellemek için...
O kilisenin mensupları korkudan benim gibi şikayetçi olamıyorlar. Lütfen, bu kentin valisi, büyükşehir belediye başkanı, vatandaşın hakkını gasp etmek isteyen kamu idaresine karşı hiç bir yaptırımı yok mudur?
Danıştay kararları yetmiyor mu?
Bitişiğimdeki Ermenilere ait vakıf arazilerinin kimlerin işgalinde olduğunu bir araştırsınlar lütfen.
Bütün yapılanlar yasadışıdır. Danıştay hakkımı geri verdi; ama uygulanmıyor. Bu allerjileri nereden geliyor?..
Son olarak açtığım tazminat davalarının sonucunu bekliyorum. Eğer idare eliyle haklarımı alamazsam, ibret-i alem için AİHM'ye gideceğim, hepsinden hesap soracağım.
Ben laik Cumhuriyet'in bir vatandaşıyım; hukuksa ben hukukun efesiyim."
PaylaÅŸ