Paylaş
Koç Üniversitesi 1997’de Sarıyer Belediye Meclisi’nden geçtiği zaman belediye başkanı kendi partisinden Yusuf Tülün’dü. Teklif başkanlık makamından geldi. Biz CHP grubu olarak 6 kişiydik ve sadece biz karşı oy kullandık. Sarıyer Belediye arşivinde o dönemin tutanak özetleri bulunabilir. Ayrıca kendisi İstanbul Büyükşehir belediye başkanıydı. O dönem CHP’li 28 üyenin karşı oy kullanmasına rağmen kendisinin de verdiği oyla belediye meclisinden geçti.
O dönemin Sarıyer Belediye Meclis üyesi olduğum için konuyu bazı parti üst yöneticilerime iletmeme rağmen bana dönen olmadı.
Çetin AKTAŞ - CHP Sarıyer İlçe Yöneticisi
Bir devlet adamında olması gerekenler
PROF. Dr. Özcan Köknel’in pazar günü ‘Lider nedir?’ başlıklı yazısını okuyunca hemen aklıma, yıllardır sakladığım o eski not geldi. Lider ve devlet adamında bulunması gereken özellikleri (25 adet) gösteren yazıyı sunuyorum.
MUTEBER Sözü geçen
MUTEDİL Aşırı olmayan
MUTENA Özenilmiş
MU’TEZİM Azimli
MUTLİF Bağışlayan
MUVAFFAK Başarılı
MUVAHHİT Tek Allah’a inanan
MUVAKKİT Zamanı tayin edebilen
MUZAFFER Üstün gelebilen
MÜBECCEL Yüceltilmiş, büyütülmüş
MÜBEŞŞİR Sevindirici haber veren
MÜCEDDİD Yenileyici
MÜCERREB Tecrübe edilmiş, denenmiş
MÜDEBBİR Tedbirli, işin sonunu düşünen
MÜEYYİD Kuvvetlendiren
MÜFARIK Ayırabilen
MÜFEKKİR Düşünen, düşündüren
MÜFERRİH Ferahlık veren, sıkıntı gideren
MÜHEYYA Hazır olan
MÜHİP Heybetli
MÜKRİM İkram eden, misafir seven
MÜLTEFİT İltifat eden, güler yüzlü
MÜMEYYİZ İyiyi kötüden ayıran
MÜNEVVER Aydın, kültürlü
MÜMTAZ Diğerlerinden ayrı ve üstün tutulan.
Ömer ALPAY - BAHÇEŞEHİR
Çocuklara dair...
BEN Sivas Tıp Fakültesi’nden Ferit Koçoğlu, Lübnanlı şair Halil Cibran’ın (1883-1931) ‘Çocuklara Dair’ isimli şiirini, Gezi Parkı gösterileri nedeniyle tepki gösteren siyasetçilere güzel bir yanıt olabilir düşüncesiyle ekte gönderiyorum.
“Çocuklarınız gerçekte sizin değildir/Onlar ‘hayat’ın oğulları ve kızlarıdır/Sizlerin aracılığıyla dünyaya gelmişlerdir/Ama sizden değillerdir/Sizin yanınızdadırlar/Ama sizin malınız değildir/Onlara sevginizi verebilirsiniz/Ama düşüncelerinizi, asla/Çünkü onların kendi düşünceleri vardır/Onların vücutlarını çatabilirsiniz/Ama canlarını asla/Çünkü onların canları geleceğin sarayında oturur/Siz oraları düşünüzde bile göremezsiniz/Onlara benzemeye çalışabilirsiniz/Ama onları kendinize benzetmeye kalkışmayın hiç/Çünkü ‘hayat’ ne geriye gider, ne de ilgilenir geçmişle/Sizler oku fırlatan yaylar gibisiniz/Yayı geren gücün elinde seve seve bükülün/Çünkü okları seven o güç yayları da sever oklar kadar.”
GÜNÜN SÖZÜ
“Biz bin ağaç keseriz, 1 milyon dikeriz’ diyorlar. Dikseniz de ekosistemi altüst ettiğiniz için o diktiğiniz alan artık sadece yeşillikten ibaret.”
(Prof. Dr. Ünal AKKEMİK İ.Ü. Orman Fakültesi)
Faiz lobisi gerçekte nedir?
MİLLETTEN topladığı vergileri har vurup harman savuran hükümetler, para yetmeyince, çarkı çevirmek için yurtiçinde ve dışında tasarruf sahiplerine giderler ve borç para isterler.
Karşılığında da, pazarlıkla, piyasa şartlarına göre belli miktarda faiz ödemeyi kabul ederler. Borç paraya ihtiyaç arttıkça, para bulmak zorlaştıkça, hükümete güven azaldıkça, borç verenler risk yüzünden daha yüksek faiz isterler.
Kimse hükümete gidip zorla “Gel sana borç vereyim” demez.
Tam tersine, hükümetler gidip “Bana borç ver de çarkı döndürebileyim. Faizi ile geri öderim” der.
Sonra, başı sıkışınca da “alçak faiz lobisi” sıfatlı hayali bir düşman yaratır ve borç almak için ayağına gittiklerine çamur atar.
Bu zihniyete genellikle geri kalmış şark toplumlarında rastlanır.
Cem TOKER LDP Genel Başkanı
Allahın evine Allah’ın kulları sığınır
BİBER gazından, tazyikli sulardan, coplardan, tekmelerden canını kurtarmak isteyen eylemciler can havliyle ve çaresizlik içinde Dolmabahçe Camiine sığınmışlardır.
Allah’ın evlerine Allah’ın kullarının sığınmasından daha doğal ne olabilir?
Camilere sığınan eylemciler, gözlerine sürdükleri sirkelerin petlerini içki diye gösteren din istismarcılarından da Allah’a sığınıyorlar.
Adana’da Amerikan askerlerinin Camiyi tahrip edip Kur’an’ı parçalamasına sessiz kalanlar, camiye sığınan temiz vatan evladına kin kusuyor.
İslam, kula kulluğu şirk saydı, tevhit esasını getirdi. Din-iman, cami-Kur’an istismarcıları kula kulluğu sevdirdi. Gezi Parkı, kula kulluğun direnişidir.
Hz. Muhammed huzurunda heyecanlanan bir gence “Rahat ol ben kurutulmuş et yiyen dul bir kadının oğluyum” buyururken, gençlere ‘çapulcu’ diyerek hakaret edimesi, ‘anladıkları dilden konuşulacağı’ söylenerek meydan okunması, tehdit edilmesi yakışık alıyor mu?
Hani İslam’da “insanlar bir tarağın dişleri gibi eşitti”. Nedir bu kibir, nedir bu gurur. Padişahlar bile “Mağrur olma padişahım senden büyük Allah var” diye söyletirlerdi.Hala başörtüsünden nemalanılmaya çalışıyor. Ancak AKP iktidarında AKP’li olmayan başörtülülere AKP’lilerin iş vermediği bilinen bir gerçektir. Önce merdiven altında çalışan, ezilen, horlanan, hiçbir sosyal güvencesi olmayan başörtülülere sahip çıkılsın!
Başörtüsü ve cami üzerinden toplumu kutuplaştırmanın, halkı galeyana getirmeye çalışmanın, ülkemize ve insanımıza bir yararının asla olmayacağı artık anlaşılmış olmalıdır.
İhsan ÖZKES-CHP İstanbul Milletvekili
**
Dar alanda hayvan
besiciliği yapmak
TRAKYA’da bir ihanet daha... Temiz akan Çorlu’nun son derelerinden biri olan Pınarbaşı deresinde de yaşam bitirildi. Bir hayvancılık işletmesinden çıkan tonlarca gübre bu dereye akıtılıyor. Muhtar ağlamıklı “Gübre ve işletmeden gelen diğer kimyasallar nedeniyle derede tek balık bile kalmadı” diyor. Hayvansal atıkların suyu kirletme olasılığı evsel atıklarından kat be kat fazla. 500 kg’lık bir sığır günde 45 kg gübre ve idrar çıkarmaktadır. 1000 hayvanlık bir çiftliğin atık kapasitesini artık siz hesaplayın. Hani, yasalar 1000 hayvanı aşan işletmelere ÇED zorunluluğu getirmişti. Burada da sahtekarlık var, kapasite düşük gösteriliyor. Dolayısıyla akıtıldıkları suda oksijeni tamamen tüketerek yaşamı bitiriyorlar.
Bir hayvancılık işetmesinden çıkan tonlarca gübrenin maalesef binlerce yıldır tertemiz akan ve Çorlu’nun son derelerinden biri olan Pınarbaşı deresinde tüm hayatı bitirdiğine dair bir köylüden şikayet aldım. Bunun üzerine geçtiğimiz hafta yerel gazetecilerden Faruk Yıs’la beraber Pınarbaşı Köyüne gittik. Köylülere ve Muhtara haber vermiştim, onlar da hazır bekliyorlardı. Gittiğimizde muhtar ağlamaklıydı, “gübre ve işletmeden gelen diğer kimyasallar nedeniyle derede tek balık bile kalmadı” diye bize dert yandı. Kaymakamlığa şikayet etmiş ama bir netice alamamış. Sanırım işletme sahipleri arıtma yapacağız diye oyalamışlar. Ne olursa olsun derenin hali içler acısı. Gazeteci Faruk benim demecimi diğer gazetelere servis yapmış. Bunu ekte gönderiyorum. Ama önemli olan benim demecim değil, durumun vahametinin vurgulanması. Ama maalesef bu husus eksik kalmış.
Bu konuda yol gösterirseniz sevinirim.
Prof.Dr.Tamer DODURKA
Paylaş