Paylaş
EDİRNE siyaset-bürokrat ilişkilerinde neler oluyor? Bize anlatılanları aktaralım:
DSİ, ANAP'a bağlı; Trakyabirlik de MHP'ye... Buradaki kadrolara adam alan alana... Sanki babalarının çiftliği... Devlet, memur alımı için kural koymuş. Ancak geçici bir yönetmelikten yararlanarak yerel politikacıların söz verdikleri eski hükümlüler ve sakatlar, boş kadrolara atanıyor.
İş ve İşçi Bulma Kurumu'na başvurup, sınav tarihini bekleyip kuyruğa girenler ise mağdur olup açıkta kalıyor.
Hem sınav yapılacak diye umut dağıtılıyor, el altından da siyasi kadrolaşma sürüyor.
DSP'liler pısırık ama yasalara uyanlar bir tek onlar. Köy Hizmetleri bu partiye bağlı olmasına rağmen öbür partililer gibi partizanlıktan uzak duruyor.
Maalesef üç partinin uygulaması farklı; sanki hepsi ayrı bir hükümet gibi.
DSİ'ye bir bakın, araç gereçleri ANAP'lıların hizmetinde, telefon eden partilinin çeltik tarlasında ekipmanlar çalışıyor. Geçici işçi ve fazla mesai oyunları yandaşlara akıtılıyor. Ergene Havzası'nın ıslah çalışmaları yandaş müteahhitlere peşkeş çekiliyor.
Demek bunun için DSİ Bölge Müdürü Abdullah Gökbudak'ı gönderip, Antalya'dan Bahri Ege'yi getirmişler... Ege ne kadar direbilir ki... Halbuki Ege'nin işi, Trakya'nın gün geçtikçe azalan ve kirlenen yeraltı sularını bir an önce ruhsatlandırması değil mi?
Bir de Trakya Elektrik Dağıtım AŞ'ye (TREDAŞ) bakalım: 25 yıldır bölgede mühendis, başmühendis, işletme müdürü, müessese müdürü ve genel müdür olarak görev yapan Tünay Gültekin görevden alınmak isteniyor. Türkiye'de kayıp ve kaçak elektrik oranını % 22'den bölgesinde % 12'ye indirmenin ve kurumunu 6 trilyon kár ettirmenin mükafatı bu mu?
Nedense ANAP'ın Trakya milletvekillerinin bile bu görevden almaya karşı oldukları biliniyor.
Yerine kim mi geliyor? Eski Köy Hizmetleri Tekirdağ İl Müdürü iken Bakırköy'e Fen İşleri Müdürü olarak atanan, ancak Ali Talip Özdemir tarafından dışlanan, sonra Şişli'ye Gülay Aslıtürk'e yardımcı yapılan, daha sonra İller Bankası İstanbul Bölge Müdürü olarak atanan, son olarak MHP'li Bayındırlık Bakanı tarafından soruşturma ile görevden alınıp Van'a verilen inşaat mühendisi Alkan Şahin...
Talimat yükseklerden geldiği için ANAP'lılar ses çıkaramıyormuş, ama ‘‘Bu atama gerçekleşirse söyleneceklere karşı biz ne diyeceğiz’’ diye de konuşmaktan geri kalmıyorlarmış...
Sonuç; hükümette bir uyum yok, herkes tarlasını ekiyor.
‘Sendikacının sağcısı solcusu olmaz’
GEÇEN hafta ‘‘Vay vay, sendikaya bak... Harb-İş'in hesapları şaşırttı’’ başlıklı yazılar yazdık. Harb-İş Genel Başkanı Orhan Atay telefon ederek, ‘‘Bu bilançolar biraz mahremdir. Ama ilk kez siz yayınlamış oluyorsunuz. Nereden aldınız diye sormuyorum, sadece teşekkür ediyorum’’ diyerek şöyle konuştu:
- 1999 Kasım'ında göreve başladık. Bu harcamaların tamamı yasaldır ve aynı zamanda tüzük gereğidir. O kadar şeffaf ve demokratız ki, telaş ve kaygı duymayız.
Giderleriniz yüksek değil mi?
- O zaman ben size geçmiş yönetimin harcamalarını göndermek isterim. Bunlar ilk defa bizim dönemimizde yapılmış şeyler değil ki... 20 şube ve temsilciliklerimiz var, harcamalarımız yüklü. 217 milyarlık araç alımı diyorsunuz... 1992-942'de alındıkları için hurdaya çıkan benzinli otomobilleri satıp yerlerine 12-13 adet dizel Volkswagen aldık, yakıt tasarrufu olsun diye. Çünkü yöneticilerimiz, üyelerimizin ihtiyaçlarını karşılamak için çok koşturuyor.
Sendika yöneticileri ve 49 personele altı ayda 1 trilyonun üzerinde maaş ve ödenek veriyorsunuz.
- Hayır, 101 profesyonel kadromuz var. Personel gideri bu nedenle fazla gözüküyor. Geçen dönemdeki İzzet Çetin başkanımın, dört yıl önce kendisine tespit ettirdiği maaşı alıyorum, o da 1.2 milyardır. Günlük 12 milyon da harcırahımız vardır. İşçilerden aldığımız üye aidatı da dört saatlik yevmiyedir.
Eğitim seminerleri için büyük harcama görülüyor.
- Zorunludur... Eski merkez yöneticilerimizden kalan mirastır, işçileri eğitmek zorundayız. Bizim Yalova'daki ve Çeşme'deki sendika tesislerimiz uygun değildi. Bu tesislerimizin durumu ve bizden önce Falez'de yapılan seminerler için şimdi konuşmak istemiyorum. Bu nedenle yerinin ve salonunun uygun olması nedeniyle Taşucu'ndaki tesiste yaptık seminerleri.
Best Otel, Ankara'daki Gençler İnşaat ve Best Factoring'in sahiplerinin mi?
- Onu bilmem. Ben sadece otelin sunulan hizmetine, salonunun kapasitesine ve ücretinin cazibesine bakarım. Evet biz altı aydaki 1.9 trilyon gelirden 1.6'sını, sendikamız için harcadık. (Not: Bilançoda eğitim giderlerinin açılımını anlayamadık. Neden? Konaklama gideri bir yerde 30 milyar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü gideri de 24 milyar gözüküyor.) Göreve geldiğimiz zaman 49 yıllık sendikanın 1 trilyon geliri vardı. Biz altı ayda bunun üçte biri kadar gelir sağladık. Ben bazı şeylerin tartışılmasını şık bulmuyorum, eski genel başkanımızın bu tartışmalarda adının geçmesini istemiyorum.
Siyasetiniz...
- Gölcük Tersanesi'nde 15 yıl çalıştım, başkan oldum. Öyle boş insan değilim, sosyal tarafımız vardır. Rıdvan Budak başkanımızın bir sözü vardır; ‘‘Sendikacının sağcısı solcusu olmaz, şereflisi olur’’ diye. Aynen öyleyim. Evet, emeğin sağcılığı, solculuğu, dini, ırkı olmaz.
Yanlışınız...
- Varsa hukuki mecrada hesap veririz.
Tepkiler
‘‘SAYIN Halkım Bir Gün Çok Geç Olabilir’’ (7.10.2000) yazısına tepkiler:
Emekli Albay Fikret Özalp'in yazısını üzülerek okudum. Birazcık tarih bilgisi olan herkesin bilebileceği veya küçük bir araştırma ile bilebileceği birçok kavram, kişi ve olayın nasıl tepetaklak edilerek ortaya konulduğunu esefle müşahade ettim. (Dr. Sami KARAHAN)
Said-i Nursi Hazretleri, Risale-i Nur eserlerini memleketin selameti için yazmış, savunduğu fikirler hiçbir şekilde çürütülememiş, açılan mahkemeler neticesinde beraat etmiştir. Milletin nefretini kazandığınızı biliniz. (İmzasını atmaktan korkan bir okur)
Bir görüşle 100 milyonluk Isparta karalanamaz. Siz bu yazıyı yayınlamakta çok yanlış yaptınız. F.Gülen'i eleştirenler, keşke yurtdışında bir okul açarak konuşma hakkını elde etselerdi. (Dr. Mesut BİLİR)
Said-i Nursi hiçbir zaman peygamber yerine konmadı. Diğer yandan hedef gösterip birilerini, birilerine şikáyet ediyor, sizin gibi olmayanlara yaşama hakkı vermemelerini istiyorsunuz. Oysa sizden sadece demokrasinin yerleşmesi için kalem oynatmanızı beklerdim. Yugoslavya'daki olaylar da bir diktatörün topluma başka renklere bürünme şansı vermediği için patlak vermiştir. (R. YILMAZ)
Paylaş