Anayasa sipariş edilen heyet başkanı, hükümet sözcüsü, iktidar partisi yetkilisi 2’nci, 3’ncü... ve diğer neo-Cumhuriyetçiler, yeni demokratlar, kime sorulursa, yeni anayasa çalışmalarında temel kriterin ’insan odaklı’ olduğu, olması gerektiği ifade ediliyor.
Bugün yürürlükte olan anayasa insan odaklı değil de acaba başka bir ’mahluk’ odaklı mı?
Bu anayasa dünyanın en ’insan’ odaklı anayasalarından biridir. Bu anayasada ’dünya anayasa tarihinde’ örneği çok az olan kişiye -Recep Tayyip Erdoğan- özel bir düzenleme yapılmış ve yürürlükteki anayasa ve ilgili mevzuata göre milletvekili seçilme yeterliliği bulunmamasına rağmen, AKP çoğunluğu ve ona destek veren CHP’nin bulunduğu 22. dönem parlamentosu anayasada kişiye özel bir düzenleme yaparak 27.12.2002 tarih ve 4777/1 sayılı kanunla yapılan değişiklik ile milletvekili seçilme yeterliliğine kavuşmasını sağlamıştır.
Daha sonraki süreçte Siirt milletvekilinin istifa ettirilmesi ve Sn. Erdoğan’ın milletvekili seçilmesi ayrı bir kişiye özel kanun tasarrufudur ki Hukuk Fakülteleri’nde ders olarak okutulması gerekir.
Özetle 1982 Anayasası kişiye, ’insana’ özel düzenleme ihtiva eden gerçek anlamda bir ’insan’ odaklı anayasadır.
Yeni anayasayı tanımlarken başka tarifler bulmakta yarar vardır!"
ORTAK RUH VE FELSEFE
’Uzmanımız’ın görüşlerine biz de bir şeyler eklemek isteriz.
AKP diyor ki, anayasayı siyasiler yapmalıdır. Bugün hangi parti veya siyasetçi tek başına anayasa yapmış? Dünyada böyle bir anayasa örneği de yoktur. Anayasalar gizli kapaklı yapılmaz; hiçbir parti de ’Ben anayasa yapmaya muktedirim’ demez, diyemez. Anayasayı tekeline almaz, alamaz. Bir anayasayı yapmak partinin görevi değildir. Bir milletin ortak ruhunu, uzlaşıyı, felsefeyi, kültürü getirmesi değildir. Eğer bunlar yapılırsa, bunun dünyada da örneği olmayan bir anayasa olacaktır.
Okulda oruç propagandası
GEÇEN gün arkadaşımın çocuğunun kitaplarını almak için Beylikdüzü’ndeki Haldun Taner İlköğretim Okulu’na gittim. Daha okulun ilk günü karşıma çıkan tablo... Okul öğrencilerinin yaptığı çalışmaların sergilendiği büyükçe bir pano baştan aşağı ’orucun faydaları, namazın faydaları, nasıl oruç tutulur, nasıl namaz kılınır’ ve ’alimlerin’ hangi konuda neler dediklerinden oluşmuş özenli bir çalışmayla karşılaştım.
Allah aşkına söyler misiniz? Ben kimi kime şikayet edeyim. Dinci TV’lerde ’Sır Kapısı’ benzeri programlarla ’insanı koyunlaştırma’ projelerini şimdi okullarda uygulamaya koydular.
Yarın geç olacak. Lanet olsun!
Seyit TOSUN
YSK Başkanı vicdanım rahat derse, Siirt seçimi için ne der?
YSK Başkanı’nın İzmir’deki seçim sonuçlarındaki hataların genel seçim sonuçlarını etkilemediğini, önemsiz olduğunu ve vicdanının rahat olduğunu söylediğini belirtiyorsunuz.
Peki, 2002 yılı genel seçimlerinde Siirt’in bir köyünde seçimlere hiçbir etkisi olmadığını tahmin ettiğim 1-2 sandık çalındı diye Siirt ili seçimlerini iptal ederek Türkiye’nin bu hale gelmesi ve çifte standart konusunda da vicdanı rahat mı acaba?
Bunu merak ettim.
Hasan Basri TORAMAN
Müslüman diye bir azınlık mı var?
SKY TV’de Lale Şıvgın’ın programında, Ertuğrul Özkök’ün dünkü "Darbe mi geliyor?" başlıklı çarpıcı yazısı üzerine yazar Abdurrahman Dilipak şöyle konuşuyor:
"Bir otobüste namaz fırsatı verilmiyorsa ben o otobüse binmem zaten. Yemek ve tuvalet molası veriliyorsa, niye namaz molası verilmesin? Ne var bu örnekte, gayet normal bir şey. Ateist şoför bile olsa durur. Şimdi iktidar oldular diye Müslümanları iktidardan uzak tutmak için böyle örnek veriyorlar. Dinini ciddiye alanlara göre bir toplum düzenlemesi... Ben Avrupa’da trene bindim, kondüktör bana namaz yeri gösterdi. İşte Avrupa demokrasisi budur."
TEHİKELİ BİR BAKIŞ
Canlı yayında bulunan gazeteci-sosyolog Nevval Sevindi şu karşılığı veriyor Dilipak’a:
"Bu ülkede kimse din düşmanlığı yapmıyor. Bizde de namaz kılınacak yerler var bu yollarda. Ama siz Avrupa’da bir treni veya otobüsü durduramazsınız. Demokrasi, treni durdurmaya engeldir. Talep edilmesi halinde trenin içinde size namaz kılmak için elbette yer gösterilir. Ama her şeye rağmen o tren durdurulamaz.
Türkiye’de, faşizan siyasi İslam denilen ve kendisinden başka doğru tanımayan bir bakış açısı var; çok da iltifat görüyor. Taassubun örgütlenmesi, ’Tek doğru var o da benim doğrum’ diyen insanlar korku veriyor topluma.... Sayın Dilipak, bunları suçluluk duygusu, temeli psikolojik olarak değerlendiriyor ve ’Türbanlılara neler yaptılar; şimdi de türbanlılar onlara aynısını yapar diye korkuyorlar’ diyerek, demagoji yapıyor. Toplumun farklı kesimlerini endişeye düşürecek son dereceli tutarsız bir anlayış.
İRAN ÖZENTİLERİ
İran’da yaşananları herkes gördü, biliyor. (Geçmişte, bu rejimin sevdalısı olan birçok milletvekili bugün TBMM’de var...) Örtünmeyen kadınlara saldırılıyor, yüzüne kezzap, jilet atılıyordu. Kadınlar kapanması için zorlanıyordu. Ama onlar uzaydan gelmemişti; mahallenin çocuklarıydı. Yani yandaşlar, bir iktidara sahip olmanın pervasızlığı içinde, kafalarındaki taassubu hayata geçirdiler İran’da...
Doğu ve Güneydoğu’da birçok kentte, lokantaların çoğu ramazanda kapanıyor. Bu genellikle devrimden sonra İran’ın uzantısı şeklinde bir yaşam tarzı egemen olmaya başladı.
Sormak isterim... Hangi siyasi ve kültürel atmosfer birbirinin uzantısıdır? Doğu mu batının, yoksa batı mı doğunun uzantısı olacaktır? Buna kim karar verecek? Siyasiler karar vereceklerse, o zaman anayasada batı demokrasilerinde olduğu gibi bir farklı kişinin bile hakkının güvence alınması gerekmiyor mu?"