Paylaş
Sarıgül ekibiyle siyaset yapmıştır. Hafta sonu Kumburgaz Artemis Marin Princess Otel’de Çorbacıoğlu ile Birsin ailelerinin mutluluklarına Mustafa Sarıgül de ortak oldu ve çiftin nikâhını kıydı.
Dikkat çekici bir durumu kaydetmeliyiz. Düğünün sunucusu, salona girerken Sarıgül’ü “2013’ün İstanbul belediye başkanı, 2015’in Türkiye’nin başbakanı Mustafa Sarıgül geliyor...” diye anons etti.
Kulaklar kabardı tabii...
Sarıgül, geçen hafta ailesinin memleketi Erzincan’da dört gün geçirmiş; söylediğine göre, anne ve babası adına yaptırdığı ve onardığı camilerin dışında Erzincan’ın tam 84 köyünü ziyaret etmiş... “Sayın Bakanımız Binali Yıldırım’ın köyünü de tabii” diyor. İstanbul’daki Erzincanlı hemşehrileri Sarıgül sayesinde ‘memleketlerine’ hiç olmazsa yılda bir kez gidebiliyorlar.
O nedenle Şişli-Erzincan arasında güçlü bir bağ var.
Söz kesildi mi
Düğünde, Çorbacıoğlu’nun Denizlili hemşehrisi milletvekili, örgütlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin de vardı. Uzun soluklu bir siyasetin içinden gelen Keskin’le Sarıgül fotoğraf çektirmekte yarıştılar denebilir.
Genel Sekreterliğini yaptığı Baykal’dan yine saygıyla söz ediyor Keskin... Denizli’de 8 yıl il başkanlığı sırasında mücadele ettiği, İsmet İnönü hükümetinin Enerji Bakanı Hüdai Oral’ı “Ahlak abidesi bir adamdı” diyerek bugünlere örnek bir siyasetçi olarak anlattı çevresine...(Hüdai Oral, Ertuğrul Özkök’ün kayınpederidir.)
Adnan Keskin, taban siyasetini benimseyen birkaç vekilden biridir bizce... Baykal’la ilişkileri koptuktan 10 yıl sonra ön seçimle yeniden TBMM’ye gelmek, Kurultay’da da PM’ye en çok oyla seçilmek pek az siyasetçiye nasip olur.
Keskin ve Sarıgül’ün düğünde yan yana oturduklarını söylemeliyiz.
Ama ne konuşmuş olabilecekleri konusunda imalı sorular da olsa ‘açık’ vermediler.
Ama ‘Genel Merkez’in bir ‘nabız’ yokladığı muhakkak.
Sarıgül, söylendiği gibi CHP’ye ekim ve kasım aylarında katılabilir mi?
CHP’nin İstanbul Büyükşehir adaylığı konusunda koşulları olabilir mi? Sarıgül, siyaseten en büyük çıkışını ‘Büyükşehir’ adaylığı ile mi yapacak?
Peki buna karşılık Gürsel Tekin’in son zamanlardaki Büyükşehir adaylığına dönük bazı sözleri ve etkinlikleri, Sarıgül’de rahatsızlık yaratır mı?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaklaşımı ne olabilir?
Gerçekten hepsi birer soru... Bu yazdıklarımız altından bir şey aranmasın.
Cüneyt Canver’i unutmadık...
ANKARA’daki TEB Bora Tesisleri’nde Cüneyt Canver’le hüzünlendik. SHP’den iki dönem milletvekilliği yapan ve 10 yıl önce vefat eden Cüneyt Canver’in tiyatro sanatçısı oğlu Cevdet -diğeri, müzisyen Mithat- ve eşi Oya Hanım, konukları gözleri yaşararak karşıladılar. Cevdet, Baybars ailesinin grafik tasarımcısı Deren’le evlendi... Dar bir davette, Adana’dan amca çocukları Turgay ve Tuncay Canver’ler de gelmişlerdi. Cüneyt Canver’in çok sevdiği, Pink Floyd’un ‘Shine On You Crazy Diamond’ ‘Parılda Çılgın Elmas’ isimli parça eşliğinde Cevdet Canver, TV’deki tartışmalarının verildiği sinevizyon görüntüleri arasında babasına şu göndermeyi yaptı: “Seni çok özlüyorum, yanımda olduğunu biliyorum. Bir baba olarak benim sana çok ihtiyacım var diye düşünürken, bir de baktım ki aslında bu ülkenin de sana ve senin gibilere çok ihtiyacı varmış seni asla kıskanmıyorum. Çünkü bu salonda biz dahil olmak üzere hâlâ laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti özlemiyle yanıp tutuşan bir sürü insan var.”
Ailelere mutluluklar diliyoruz.
Günün sözü
“32 yıllık askerlik hayatımda yıllarca Güneydoğu’da görev yaptım. Çok pusu gördüm, çok şehit verdik. Kulağımızın dibinde roket atar patladı. Her iki kulağım duyma kaybına uğradı. Milli bir görev şuuruyla çalıştık. Ama şu düştüğümüz pusu, hem de kendi insanımız tarafından düşürüldüğümüz pusu yüreğimizi yaraladı” dediğini biliyor musunuz?
(‘Yörük Ali Paşa’ olarak tanınan, son YAŞ’ta emekliliğe sevk edilen Balyoz davası tutuklusu Jandarma Tuğg. Ali Aydın’ın dünkü savunmasından)
Başkomutanların ruhları şad olsun
BİR asker olarak benim tanıdığım, tanıdıkça hayranlığımın arttığı, Yunanistan ve İngiltere dahil bütün askeri ve sivil liderlerinin de hayran kaldığı “Ah bizim de bir Mustafa Kemalimiz olsa” diye hayıflanan milletler olduğu ve bana göre en önemlisi, Winston Churchill’in II. Dünya Savaşı’nın en kritik döneminde “Mustafa Kemal sağ olsa idi II. Dünya Savaşı çıkmazdı” dediği Mustafa Kemal Atatürk benim tek ve muhteşem başkomutanımdır. Bilindiği gibi meziyetleri, liderliği, dahiliği ve kahramanlıkları ciltlerce kitapların ana konusu olmuştur ve hâlen de olmaya devam etmektedir. Ruhu şad olsun. Atatürk’ten sonra 2. Başkomutan olma şansını, Batı Cephesi Komutanı, Lozan kahramanı ve II. Dünya Savaşı sırasında Cumhurbaşkanı olan rahmetli İsmet İnönü yakalamıştı. Ancak İnönü, Almanya, Rusya, İngiltere ve ABD liderlerinin peşinden koşmasına rağmen stratejik dehası ile savaşa girmemeyi ön planda tutmuş ve başta 12 ada olmak üzere yapılan teklifleri elinin tersi ile geri çevirmiştir.
Ruhu şad olsun. Bu iki müstesna liderden sonra da elbette çok değerli ve Türkiye’ye büyük hizmetlerde bulunan ve anayasa gereği başkomutanlık unvanına sahip 10 Cumhurbaşkanımız olmuştur. 30 Ağustos Zafer Bayramı’nızı bu münasebetle kutlarken günümüzde tarih sahnesinden silinmek istenen gerçek başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha şükran ve minnetle anarım. Yaşayan ve rahmetli olan 10 Cumhurbaşkanımıza da başkomutanlık gereği saygılarımı sunarım.
Cengiz GÖNEN
Emekli Tuğgeneral
İki 30 Ağustos’un farkı
OKUR Cengiz Gönen “Hatırlatma yeteneğimiz her geçen gün zayıflıyor ama geçen yıl 30 Ağustos törenlerinin yoğun terör faaliyetleri ve verilen şehitlerimizin çokluğu nedeni ile iptal edildiğini hatırlatırım” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “30 Ağustos 2012 Zafer Bayramı törenleri ise geçen seneye nazaran terör adedi, boyutu ve şehit sayısında artışlar olmasına rağmen büyük bir coşku içerisinde kutlanmak için hazırlıklar tüm yoğunluğu ile sürdürülmektedir. Ben anlamadım, siz anladınız mı?” Gönen’in bu mesajı yakını Ç.H.’ye göndermiş, o da şöyle demiş. “Anladım tabii... Birileri pabucun ne kadar pahalıya mal olacağını anladı da ondan.” Haksız mı?
Paylaş