Kanınızı içeceğim

TAKSİM Gezi Parkı’nda ve sonrasında yaşanan olaylardan sonra Silivri’de duruşma izlemek nasıl bir şeydir?

Haberin Devamı

Ergenekon duruşması vardı dün. Mustafa Balbay, Tuncay Özkan bir süredir ‘yalnız’ bırakıldıkları duygusuna kapılmıştı. Sitemli mesajlar gönderiyorlardı. Nitekim birçok gazeteci dostumuz, avukatlar, İzmirli arkadaşları gelmişlerdi.
Dinleyiciler biraz moralleri yükseltmişti. Ama heyeti de o derece ‘saygın ve sakin’ gözüküyordu. Bu manzaraya şaşırdığımızı söyleyince bir avukat “Bakmayın siz, kalabalık olunca ve gazeteciler gelince durum farklı oluyor” deyiverdi.

Balbay’ın duruşmaya katılan gazetecilere “Lütfen bugün gerçek gazetecilik yapalım” diye sitemi vardı. Yalçın Küçük’ün sözleri de dikkat çekti:
“Hiçbiriniz gazetecilik yapmıyorsunuz.”
Kimse üzerine alınmamazlık yapmasın.
Dünkü duruşmanın öğleden sonraki safhasında “Şu anda salonda bir gazeteci var” bilgisi verildi. Biz de basın odasına gittik; 10’a yakın gazete ve ajans muhabiri, duruşma notlarını, dışarıda milletvekillerinin sözlerini yazıyorlar; bu arada verilen raporları ve CD’leri okumaya çalışıyorlardı. İşin yükü ağır; saatler boyu not almak zor, her yere yetişmek tek başına zor...
Gazetecilik zordur; gerektiğinde kızılır, gerektiğinde sevilir!

Haberin Devamı

Milletvekilleri de öyledir. CHP’den 11 milletvekili arasında Bülent Tezcan, Mahmut Tanal, Haluk Eyidoğan, Sencer Ayata, Muharrem ve Işık Gürkut Acar’ı görebildik.
Ergenekon davasının artık sonuna geliniyor. İki ayda biteceğini söylüyorlar.
Ergenekon davasına dönersek... İlker Başbuğ, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal, Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu 66’sı tutuklu, 275 sanıklı davada dün Avukat Zeynep Küçük, başta babası olmak üzere tüm sanıklar içerikli olduğu kadar ilginç de bir savunma yaptı.
Hem sanık, hem tanık, hem de gizli tanık Osman Yıldırım’la ilgili sanki bir ‘tez’ çalışması yapmıştı Küçük...
İddia makamına bu kişinin beyanlarına riayet ederek hem Danıştay hem de Cumhuriyet’e bomba olaylarını ‘sanal’ olarak birleştirilip önlerine getirilmesini eleştirirken “Tarihe karşı sınav veriyoruz. Bu iki davadan bir Veli Küçük çıkarılmak istenmiş” dedi. Av. Zeynep Küçük, son 5 dakikasını Prof. Köksal Bayraktar’a vermek istemesine mahkeme başkanı Hüseyin Özese karşı çıktı, ancak itirazlar üzerine izin verdi. Bayraktar, “Ortaya konulan belge ve bilgilerle Danıştay ve Cumhuriyet bomba saldırısının hiç ilgisi yoktur, ayrılması gerekir” dedi.
Av. Zeynep Küçük’ün örnek bu savunması mutlaka okunmalı.
Zaten diğer sanıklarla atıştığı için üç jandarma arasında oturtulan Osman Yıldırım’ın öteki sanık ve avukatlara ”Hepinizin kanını içeceğim” demesi ortaya çok şeyi çok güzel anlatıyordu.

Haberin Devamı

Büyükşehir imarda sürekli göz boyadı!

İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş artık durak yeri belirlerken bile halka soracağız derken, ne kadar demokrat ve katılımcı olduğunu göstermiş mi oluyor?
Aynı Tayyip Erdoğan gibi... Taksim Gezi Parkı tam ‘yutulurken’, gösterilen direniş karşısında en büyük çevreci kesilmesi gibi...
Ama AKP iktidarının geçmişi ‘kötü’, hiçbir proje vatandaşla paylaşılmadı.
İBB bünyesindeki ranta dayalı ne kadar imar uygulaması varsa, hemen tümüne eski meclis üyesi Hüseyin Sağ itiraz etti; hatta yargıya gitti; dosya paralarını cebinden ödedi.
Birçoğunda da partisini uyardı; onların gözlerini açtırttı. CHP’li bazı meclis üyeleri de ona kızdılar.
Sağ, dünkü yazımız üzerine aradı. Topbaş’ın son sözleriyle İstanbulluların yine gözünü boyadığını söyledi. Sağ “İBB, imar dosyalarına doymuyor” diyerek son imarla ilgili dosya sayılarını açıkladı: “2013 yılında İBB Meclisi’ne gelen dosya ‘gündem’ sayısı şöyle: Ocakta 241, şubatta 239, martta 210, nisanda 197, mayısta 257 ve haziranda 243...  Başbakan da, Belediye Başkanı da ne kadar ‘korumacı’ olduklarını göstermek isteseler de bunların hiç önemi yoktur. Çünkü bu meclisler ‘ranta’ alıştı; ilçe ve ‘büyükşehir’in hızlarının önünü kimse tarafından kesilemeyeceğini iddia ederim.”
Başbakan “Bu kadar parsel bazında plan tadilatına ve yüksek katlara karşı çıkmış” demiş olsa da Topbaş ne gibi bir uygulama yaptı?
İBB’de yönetiminde “Biz bildiğimizi yaparız” anlayışını engellemek pek de kolay değil; İstanbul bitirildikten ve yağmalandıktan sonra... Baykal’ın geçen dönem “Burada yavşak işler oluyor” dediği ünlü uyarısından sonra CHP’nin 200 plan dosyasına şerh koyduğunu, bunların çoğunu da iptal amacıyla yargıya götürdüğü biliniyor.
Kaldı ki iş işten geçtikten sonra vatandaşa sorsan ne olacak sanki.
Hatta halka sormayı bırakın, Mimarlar Odası, Şehir Plancıları, İnşaat Mühendisleri Odaları, Taksim Platformu gibi STK’ların itirazları hiç dikkate alınmayarak reddedildi. Veya dava açılarak iptal edilen planlara Büyükşehir de hemen kılıfına uydurup yeni planlar hazırladı. Bir soru; Başbakan’ı bile rahatsız eden Esenyurt’un planlarının hesabını Kadir Topbaş sorabilir mi?
Son söz Hüseyin Sağ’a ait: “İBB, bir genelge ile plana itiraz etme koşullarını zorlaştırdı. Bırakın bir kentli olmayı, aynı sokakta oturmuyorsanız plana itiraz hakkınız engelleniyor. Asıl bunun hesabının verilmesi gerekiyor.”

Haberin Devamı

Biliyor musunuz

CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu’nun önceki gün AKP Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’la ilgili ‘naylon fatura’ kullandığı iftirasını ortaya atarken dün de Kayseri Şeker Fabrikası’na kayyum olarak atanan Hüseyin Akay’ın yasal olmayan bir şekilde pancar çiftçisinin kaydını yaptığını öne sürerek, “Anlaşılan o ki kayyum heyeti şekeri çok sevdi” diye ilginç iddialarda bulunduğunu...
CHP Uşak Milletvekili Av. Dilek Akagün Yılmaz’ın Başbakan’a ”Kazlıçeşme mitinginde Gezi Parkı olaylarına ilişkin yaptığınız konuşmanızda, ‘Taksim Meydanı’na 30 bin kumanyayı kimlerin gönderdiğini, kendi otellerinde kimleri barındırdıklarını biliyoruz. Bunların hesabı sorulacaktır’ dediniz. Kumanya göndermek ya da otellere yaralı insanların alınması suç mudur? Polisin uyguladığı orantısız şiddetin sorumlusu olan bir Başbakan olarak istifa etmeyi düşünüyor musunuz?” diye sorduğunu...

Yazarın Tüm Yazıları