Paylaş
Bazı kanun ve KHK’larda değişiklik yapılmasına dair 6495 sayılı Kanun 3 Ağustos 2013 tarihinde Cumhurbaşkanlığı tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu “torba yasa”nın 27. maddesinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 25. maddesine aşağıda belirtilen fıkra eklenmiştir:
“Baraj, sulama şebekeleri ve boru hatları, karayolu, demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek yıllara sari büyük projelerde kamu yararı kararı, kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu mahalle ve/veya köy muhtarlığında 15 gün süreyle asılmak suretiyle ilan edilir. Kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerinde yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaz” denilmektedir.
Kanun diyor ki, ‘Eğer meyve bahçen varsa, bu meyveleri satıp geçimini sağlıyorsan bu ağaçların bir değeri olsa dahi bu ağaçların parasını ödemem. Taşınmazın üzerinde bir tesis yapmış isen ve bu tesis için ciddi paralar harcanmış olsa bile bu tesisin bedelini ödemem’ demektedir.
Bu durum, totaliter rejimlerde ancak olur. Bu, çılgın ‘İstanbul Kanal’ projesinde, Sultan Selim Köprüsü’nün yapılmasında onbinlerce insanın mallarının gasp edilmesidir.
Umarım ki mülkiyet hakkının kutsallığı
göz önünde tutularak
Anayasa Mahkemesi bu yasayı iptal eder.
Ey halkım durum bu.
Ahmet TEMURLENK
İTO’dan Cemile Sultan’ın satışı söz konusu değil
14 AĞUSTOS 2013 tarihli Hürriyet gazetesindeki köşenizde TOBB Emekli Sandığı Vakfı’ndan İTO Vakfı olarak kiralamış olduğumuz Cemile Sultan Korusu’nun kira sözleşmesinin bu yıl sona ereceği ve korunun Sayın Başbakan’ın talebi doğrultusunda bir Arap şeyhine satışı yönünde hareket edildiği iddialarını üzüntüyle okuduk. Haberinizde sözü geçen kira sözleşmesi 1 Ocak 1993 tarihinde 25 yıl süre ile imzalanmış olup, haberde iddia edildiği gibi bir yıl sonra değil, 31 Aralık 2017 tarihinde sona erecektir. Öte yandan aynı sözleşmede, bitimine 1 ay kala fesih ihbarı yapılmadığı takdirde 25 yıllık süre ile yenilenir hükmü bulunmakta olup, sözleşmenin uzatılması yönünde çalışmalara başlanmıştır. Dolayısıyla İstanbul’un en nadide mekânlarından olan Cemile Sultan Korusu’nun satışı söz konusu değildir.
İbrahim ÇAĞLA
İstanbul Ticaret
Odası Başkanı
Babalar oğullarından nasıl kazık yiyorlar
AVEA: Tüketicimizle uzlaştık
AVEA İletişim Hizmetleri AŞ Kurumsal İletişim Direktörlüğü, Lefkoşa Türk Büyükelçiliği’nden, okur Ali Özdemir’in “Biri bizi soyuyor ama öğrenemiyoruz” (11 Ağustos) başlıklı şikâyete bir açıklama gönderdi.
Açıklamada, ödeme altyapısı sağlayan 3pay|Mikro Ödeme AŞ ile paylaşılan ayrıntılar konusunda şu bilgi veriliyor:
“14.07.2013 günü saat 19.24.15’te Ali Özdemir adına kayıtlı olan numaradan ‘letitnet30’ kullanıcı adıyla bir işlem başlatılmıştır. Premiumtr’den 20 TL karşılığı hizmet almak istediğine dair kullanıcıdan onay alındıktan sonra işlem tamamlanmıştır. Aynı numara 19.07.2013 tarih 19.38.03 saatinde, Lotus Telekom’dan 2.9 TL karşılığı hizmet almak istediğine dair bir işlem için de onay vermiştir. Sistem kapsamında süreç şöyle işlemiştir: Kullanıcı haklarının koruması adına, ödeme altyapısı sağlayan Mikro Ödeme Servisi üzerinden GSM numarası girilerek başlatılan işlemlerde; kullanıcıya kısa kod olan 7979’dan; yapılacak işlemle ilgili detayları da içeren bir onay mesajı gönderilir. Bu mesajla kullanıcıdan işlemi tamamlamak ya da iptal etmek istediğine dair bir onay talep edilir. Oyun ve içerik gibi fiziksel olmayan online işlemlerde hizmet geri alınamadığı için, mobil ödeme kurgusunda işlemin iade ya da iptali firma tarafından maalesef yapılamamaktadır. Hat sahiplerinin kendileri dışındaki şahıslar tarafından işlem başlatıp tamamlaması hat sahiplerinin sorumluluğunda olduğundan; firma tarafından engellenebilmesi de bu noktada mümkün değildir. Ancak kullanıcılar operatörlerine talepte bulunarak, hatlarını “Mobil Ödeme” işlemlerine kapattırabilmektedirler.”
Ayçiçeği üreticilerine müjde var mı
MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Başbakan Erdoğan’a soruyor: “Ayçiçeği üretimi bir taraftan teşvik edilirken, diğer taraftan uygulanan gümrük politikaları ile ithalatta kolaylık sağlanması ve fiyatların düşürülmesi çelişki değil midir? Üreticimizin mağdur edilmesi ve yerli arzın mümkün olduğunca artırabilmesi için yağlık ayçiçeği tohumunun ithalat referans fiyatının en az 800 USD seviyesinde belirlenmesi konusunda bir çalışma var mıdır? Ayçiçeği üretim desteği, kanola veya aspir desteği seviyesine yükseltilecek midir? Sektörün büyüklüğü, stratejik önemi ve dış ticaret açığımız dikkate alınarak, ham yağ yatırımları ile yağlı tohumlar üretiminin sürdürülebilir bir şekilde artırılması ve yaygınlaştırılması için hangi tedbirleri almayı düşünüyorsunuz? Zor durumdaki ayçiçeği üreticilerine bir müjde verecek misiniz?”
Geri dönen Türklerin Türkiye-Almanya arasında köprü görevi neler olabilir
Almanya’dan Türkiye’ye dönen gençler ve özellikle iş sahipleri acaba nasıl bir köprü görevi görüyorlar?
Almanya’da şu anda 80 bine yakın Türk işyeri var, ayrıca 500 kadar Türkiye’den giden Türk firması da Almanya’ya yerleşmiş durumda. Almanya’da Türklerin en yoğun olduğu Kuzey Ren Westfalia’da artık Türk iş yerlerinin büyük iş yapmadığını ve kapanmaya yöneldiğini görüyoruz.
Ayrıca Türkiye’den gelen TIRSAN, Sarar gibi firmaların da bu ülkede aradıklarını bulamadıkları ortaya çıkıyor. Türkiye’nin yeni bir dinamizmde yer alan bu geri dönen Türkler aslında iki ülke arasında ekonomik, politik ve sosyal açıdan köprü görevi görebilirler. Bu konuda en iyi örnek Türkiye’ye sanatçı olarak gelip, başarılı olan Türk kökenli dizi ve sinema yıldızları ve diğer sanatçılardır. Ticaret konusunda da her iki ülkede de birer Türk Alman Ticaret Odası var. Bu odaların işlevlerine baktığımız zaman fazla bir işe yaradıklarını göremiyoruz. Almanya’da Metro’daki görevine son verildikten sonra çok uzun zaman Türk Alman Ticaret Odası’nın Başkanlığını yapan eski bankacı pek varlık gösteremezken, Tarabya’da faaliyet gösteren Türk-Alman Ticaret Odasının başında Genelsekreter olarak neredeyse yirmi yıldır aynı Alman bulunuyor. Dinamizmini kaybetmiş, fazla iş yapmak istemeyen, oldukça ön yargılı bir kişi olan bu kişi eski yıllarda Alman ‘Derin Devleti’ çerçevesinde Türk karşıtlığı ile tanınan Udo Steinbach ve benzeri kişileri Türkiye’ye konferans vermeye getirmiş bir kişidir. Bunların değişmesi bu iki kuruma da yeni dinamizm getirir ve gençlere köprü yolu olmak konusunda fırsat verebilir. Türkiye’ de Alman vakıfları da Türk Alman ilişkilerine katkıda bulunma şansına sahipler. Konrad Adenauer Vakfı’nın başına gelen ve uzun süredir Türkiye’de yaşamış olan Colin Duerkop bu konuda pozitif bir örnek olarak görünürken, en azından 15 yıldır başka bir vakfın yöneticisi olan bir şahısta Güney Doğu Anadolu konusundan başka bir konuyla pek ilgilenmeyen bir kişi olarak tanınıyor.
Türk- Alman ilişkilerinde geri dönenlerin daha aktif bir şekilde iki ülkeye katkıda bulunmalarının zamanı gelmiştir.
Prof. Dr. Faruk ŞEN
Kumburgaz’ın lağımına bakan yok
AYLARDIR Kumburgaz’ın lağımı ‘kanal ve dereden’ denize akıyor. İSKİ ekipleri geldi ıslah edeceğiz diye mevcut yapıyı da parçalayıp lağımın direk ana logardan denize boşalmasına yardımcı olup gittiler!
Gece gündüz dünya şehri İstanbul’un denizine açıktan lağım veriliyor. Tınlayan gören yok.
10 günlüğüne burada daire kiralayan Almanlar (söylediklerine göre gazetede çalışıyorlarmış) fotoğraf çekiyor, soru soruyor, malum cevapları alıyorlar. Dere kenarında burunlarını tutup fotoğraf çektiriyorlar, denizi arkalarına alıp, “Burası İstanbul” diyorlar.
İnsan ve çevre sağlığına zararı ayrı. Bu mudur Türkiye’nin, İstanbul’un imajını iki paralık etmek.
Herhalde yabancı basında görünce hatırlayacak sayın yetkililer. Denize verilen lağımları, o zaman bakalım nasıl bir cevap verecekler merak ediyorum.
Yazık çok yazık.
Ülker YAVAŞ
Paylaş