Kafkasya geleceğini arıyor

KARS’ta 1980’den önce Kars Kalesi’ndeki Türk bayrağının indirildiği söylentileri yayılmış; bu olay siyasi olarak bazı çevrelerce antikomünist propaganda unsuru olarak kullanılmıştı.

Ancak provokasyona ve spekülasyona dayalı bir iddiaydı bu. Türkiye ‘ayıplı’ bu dönemi çoktan geçti. Nereden nereye geldik...

Kafkaslara açılan 80 bin nüfuslu Kars, ekonomik yönden kabuğunu yırtmak istiyor. Çünkü korunmaya ve gelişmeye ihtiyacı var. Bunun yolu da komşu ülkelerle dış ticaretin artırılmasından geçiyor.

II. Kars Kent Kurultayı dört yıl aradan sonra yeniden yapılıyor. Kurultayda, ‘Kafkasya’da ortak geleceğimiz’ başlıklı ‘Kafkas istikrar paktına doğru’ temelinde ilginç saptamalar yapıldı iki gün süreyle...

Kafkasya’da yaşayan halklar, barış içinde nasıl bir işbirliği yapabilir?

ÇEKÜL Başkanı Prof. Metin Sözen,Türkiye yeni bir döneme girerken bizim dünya ile olan farkımız ortaya çıkıyor. Bir coğrafyada ne kadar renk ve kültür varsa yayılacak yeni mesajlar umut olacaktır artık. Aklın ve kültürün sınırı egemen olup siyasi sınırlar kalkacaktır’ diyor.

KARS KALESİ

BM
Kalkınma Örgütü Temsilcisi Sarah Poole, Türkiye’de ‘Yerel Gündem-2000’ programını uygulayan 50 belediye arasında Kars’ın da bulunduğunu, uluslararası ilişkilere dayalı politikası nedeniyle Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’nu (ANAP’tan AKP’ye geçti son seçimde) kutladığını bildiriyor. Kaleiçi’nin bugün ABD kökenli Küresel Miras Vakfı’nın (GHF Trust) katkılarıyla onarılmak üzere proje hazırlıkları sürüyor.

Rusların 40 yıllık işgal sırasında inşa ettiği Baltık, Ermeni, Osmanlı ve Türk mimarisinin bir aradaki örnekleri sadece Kars’ta bulunuyor. Ama 1980’lerden sonra terör ve ekonomik nedenlerle Kars eşrafının ve aydınının Batı’ya göç etmesi, köylülerin gelmesiyle Kars’ın kültürel yapısında değişimler meydana gelmiş... Bakülü kızların ‘Kars ayaz, Bakü yaz/ Tanrım kaderimi Kars’ta yaz’ sözü gerilerde kalmış artık. Kars’a kaderini yazdıracak kızları ara da bul!

Kars kültürünün önemli bir ismi sayılan Dr. Gürbüz Çapan ‘Ben operayı Kars’ta öğrendim’ derken, eski Kars’ı aradığını anlatıyor. Bir başka programı nedeniyle Kars’a gelemeyen Çapan, İstanbul’dan telefonla Kars’ı sanayi tarımına yönlendirmeye çalıştığını, mısır ve ayçiçeği ekimine öncülük edip Karslı, Azerbaycanlı ve Gürcü sermayedarla mısırözü ve ayçiçeği fabrikası kurulması projesi üzerinde çalıştığını söyledi bize.

Kurultaya 30’dan fazla konuşmacı katılmıştı; Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı, TÜRSAB Genel Başkanı Başaran Ulusoy, İTO Genel Sekreteri Selçuk Tayfun Ok, Avrasya İş Konseyi Başkanı Tuğrul Erkin, TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü temsilen Büyükelçi Halil Akıncı, Türk-Ermeni İş Geliştirme Konseyi Başkanı Kaan Soyak gibi isimler yanında Azeri, Rus, Gürcü ve Ermeni üniversitelerinden 50 dolayında konuşmacı vardı.

AZERİ ELÇİ KIZDI

Kaan Soyak’
ın, Türkiye’nin duygusal politika izlemesi nedeniyle Kars Doğu Kapısı’nın açılmadığını öne sürmesi üzerine Azerbaycan Kars Konsolosu Zeynolov’un ‘Kafkaslara açılan kapı sadece Doğu Kapı değil, Nahçıvan da var’ deyip sert çıkması dikkat çekti.

Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin programını kısa tutup Sarıkamış’a geçmesi, Gürer Aykal yönetiminde Borusan Filarmoni Orkestrası’nın Ani Harabeleri’ndeki konsere katılmaması pek hoş karşılanmadı. Bazı vatandaşlar ‘Kaledeki Kardeş Türküler konseri kadar, böyle çağdaş bir konserde de bulunmalıydı’ biçimindeki tepkiyi bize yansıttılar.

3000 yıldan sonra ilk müzik

Borusan’ın, Ani antik kentinin sur içindeki konseri bir ilk olduğu kadar muhteşem bir gösteriydi. Sunuşta, 3 bin yıldan beri ilk kez böyle müzikli bir etkinlik yapıldığı açıklandı.

Ocaklı köylüleri, çağdaş Türk sanatçıları başta olmak üzere Mozart, Beethoven, Çaykovski’nin yapıtlarını şaşkın bir şekilde dinlerken; bir köylünün ‘Bir de sanatçı olsaydı; türkü dinleseydik’ sözü aramızda gülüşmelere neden oldu.

Bu konserin, karşı yakadaki Ermenistan’da yankıları nasıl olacak acaba? Ermenilerin, Erivan’daki bir kilisenin onarımı için, Ani’nin karşısındaki yakadan taş çıkarmak için dinamit patlatması Türk makamlarınca pek hoş karşılanmamış... Bir diş kovuğu gibi oyulmuş yakada halen dozerler bulunuyordu.

Harabelerin geçmişi

Ani harabelerinin bulunduğu Ocaklı Köyü, Kars’a tam 45 kilometre... Buğday hasadı yapılmış tarlalar arasından pek de iyi sayılmayacak asfalt yoldan gidiliyor. Restore edilmiş sayılabilecek bir kale kapısından girildiğinde bir antik kentle karşılaşıyorsunuz. Batı kaynaklarında ve bazı ansiklopedilerde ‘Ani’ (Ermenice kız adıymış) olarak geçiyor adı. Kars Turizm Müdürlüğü’nün broşüründe ve girişteki tabelalarda ise ‘Anı’ yazıyor.

Bu kentin 5 bin yıllık geçmişinin olduğu söyleniyor. İpekyolu üzerinde ünlü bir ticaret kenti olduğundan birçok kez istilaya uğruyor.

Aralarında Urartular, Huriler, Moğollar, İskitler, Sakalar, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Gürcüler (200 yıl) Ermeniler (70 yıl), Selçuklular ve Bizanslılar dahil 20 devletin egemenliğinde bulunan bölge, 1534’ten sonra Osmanlı yönetimine geçiyor.

1878 yılında ise Çarlık Rusyası tarafından işgal ediliyor ve bu işgal 1917’ye kadar sürüyor.

Bugün beş hektar bir alana yayılan antik kente yedi giriş kapısı açılıyor. En büyük dini yapıtı; Kral Aşot III tarafından yaptırılan ‘büyük’ Meryem Ana Katedrali’nin üzerinde ot bitiyor. Alparslan’ın 1064’te fethiyle birlikte bir süre cami (Fethiye Camisi) olarak kullanılıyor ve 1319’daki depremde büyük hasar görüyor. Bunun dışında çeşitli kilise ve manastırlar yanında Selçukluların Anadolu’da 1072’de inşa ettikleri ilk cami; Menu Cehr de burada; ancak tarihi yapıtlar hiç de sağlam değil...

Antik kent, cumhuriyet döneminden beri asker kontrolünde tutuluyor. İçeriye jandarmanın denetiminden geçildikten sonra girilebiliyor. Ancak son zamanlarda denetimin hissedilir şekilde hafifletildiği dikkatimizi çekiyor.

‘Ani’de devrim’

ERMENİCE çıkan Agos Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü Hırant Dink, Kars Kurultayı’nı izleyenler arasındaydı. Ani harabelerini birçok kez yabancı turistle gezmiş, ‘Ani harabeleri insanlığın ortak değeridir. Ortaçağda Ermenilere başkentlik yapmıştır’ diyerek şu öneride bulunuyor:

‘Burada namuslu bir kazı yapılması gerekiyor. Ancak buna ne Türkiye’nin ne de Ermenistan’ın gücü yeter... Belki UNESCO’nun denetiminde Türk ve Ermeni uzmanlardan oluşan bir heyet kurulabilir. Kazılar başladıktan sonra iki devlet tarafından ortaklaşa turizme açılabilir. Türkiye’nin önerisiyle bu projenin hayata geçirilmesinin iki ülkenin dostluğu için çok önemli bir adım olacağını söyleyebilirim.’
Yazarın Tüm Yazıları