MAGOSA’yı ikiye bölen Muratpaşa Bulvarı üzerindeki belediye binasının önünde 500 kişilik bir topluluk biraz sonra yürüyüşe başlayacak. Kortejin başında Magosa Belediye Başkanı Oktay Kayalp ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Halil Güven bulunuyor. Kalabalığın esas çoğunluğunu 12 sendikanın temsilcileri oluşturuyor.
Biraz sonra Magosa Kalesi’ne kadar yürüyerek, izolasyonların kaldırılmamasını protesto edecekler.
Kayalp, iktidar partisi CTP’den üç kez seçilen başarılı bir belediye başkanı.
22 trilyonluk bütçesiyle Magosa’nın esas olarak altyapı yatırımlarına ağırlık verdiklerini söylüyor. AB fonlarından 10 milyon dolar kaynak kullandıklarını söylerken ‘Belediye olarak çok iyiyiz, para sıkıntımız yok’ diyor. KKTC ekonomisinin de iyileşmekte olduğunu anlatırken şöyle konuşuyor:
‘Türkiye Büyükelçisi geçenlerde milli gelirimizin 10 bin dolara yükseldiğini söyledi. (Rum Kesimi’nde 17 bin dolar)... Türkiye’den gelen mali yardımlar artık maaşlara değil, altyapı yatırımlarına harcanıyor.’
Biraz sonra kortej yürüyüşe geçiyor; ‘İzolasyonlar kaldırılsın’, ‘Ercan HavalimanıveMagosa Limanıaçılsın’‘Çözüm için görüşmeler hemen başlasın’ pankartları dikkat çekiyor.
Rumların direnmeleri karşısında bu gibi tepkilerin daha sesli dile getirileceği gözleniyor.
Yürüyüş için Magosa’da resmi daireler tatil edilmiş...
RUMLARIN OYUNLARI
Yolun sağında, ‘Karadeniz Bakkaliyesi’nin önünde Hatay’dan göç eden bir ailenin lisede okuyan iki çocuğu ‘Bu ne yürüyüşü?’ diye soruyor. Onun karşısındaki bir işyerinin vitrininde ‘Rum sigortası çıkarılır’ yazısı dikkati çekiyor. Kıbrıslıları mutsuz gördük bu kez... Bir esnafla konuşurken ‘Annan Planı’nın onaylanmasından sonra yaşanan gelişmeler nedeniyle toplumun durağan hale geldiğini’ söylüyor.
O zaman ne umutlar pompalanmıştı KKTC’de, Rumlarla birlikte AB’ye girilecek diye.
Ne yazık ki verilen sözlerin hiçbiri bugün gerçekleşmedi. AB’nin izolasyonların kaldırılması yönündeki sözler de tutulmadı.
Kıbrıslılar kendilerini ‘aldatılmış’ hissediyorlar.
Önlerindeki ‘kapı’ duvar...
Rumlar, Türk kesimini her geçen gün biraz daha çaresizlik içinde bırakarak, AB’nin bazı ülkelerinin de desteğiyle her gün biraz daha etkisizleştirip kontrol altında tutuyor.
Rumların ‘evet’ demediği/demeyeceği hiçbir şey olmuyor/olmayacak.
Magosa Kalesi’nde, Kıbrıs henüz Osmanlı idaresindeyken ‘vatan şairi’ Namık Kemal’in 1873-76 yıllarında kaldığı zindanın önünden geçerken, Larnaka’dan suriçindeki çarşıya günübirlik gelen turistler alışveriş yapıyordu. Az ilerde 1298-1312 arasında Lüzinyanlar tarafından yapılan gotik tarzı kilise, bugün cami olarak kullanılıyor; adı Lala Mustafa Paşa Camii olmuş... Cuma namazında 50 kadar kişi vardı; bunların bazıları gençlerden oluşuyordu.
BİRLEŞİK KIBRIS CUMHURİYETİ
Namık Kemal’in 1955’lerde yapılan büstünün önüne gelindiğinde Belediye Başkanı Oktay Kayalp, M. Ali Talat önderliğinde Annan Planı’na evet kampanyası sırasında yayılan ‘kıvılcımın’ yeniden ateşlenmesini isterken, İngiliz Başbakanı Tony Blair’e gönderdikleri mektup metnini açıkladı. Türk halkının adeta aldatıldığını ve bunun sonucunda ‘Doğrudan Ticaret Tüzüğü’ ve ‘Mali Yardım Tüzükleri’nin onaylanmadığını ve askıda beklediğini vurgulayan Kayalp, temel hedeflerini şöyle açıkladı:
‘BM Genel Sekreteri’nin inisiyatifinde, Annan Planı zemininde görüşmelerin bir an evvel başlaması ve Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti’nin gerçekleşip, AB üyeliğinin çözümle taçlanmasıdır.’
Kıbrıs Türkleri, Annan Planı’na %65 evet oyu vermişti.
Bir gazeteci bize ‘Barış engellenemez deniyordu eskiden, artık bunu unuttular’ dedi ve şunları ekledi:
‘Bizim politikacılarımızı aldattılar, şu anda toplumun üzerinde ölü toprağı vardır.’
Cumhurbaşkanı Talat, boşuna ‘Rumlar beni Denktaşlaştırdı’ demiyor.
NEDEN NAMIK KEMAL
Birleşik Kıbrıs’tan söz edilirken, Namık Kemal’in heykelinin nasıl dikildiğinin öyküsünü de öğrendik. Osmanlı’dan, İngilizlere ‘kiralık’ verilen Kıbrıs’ta, 1930’larda Enosis Hareketi ile Yunan bayrağı çekilmeye başlayınca İngilizler de, hareketi dengelemek için el altından Türklerde ‘milliyetçilik’ duygularının öne çıkmasına izin vermişler. Namık Kemal’in heykeli de, 1950’lerin ortasında dikilmiş buraya. Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş’ın isimlerinin öne çıktığı Milli Mukavemet Teşkilatı bu yıllarda kurulmuş.
Sonrası malum; ortak Kıbrıs devletinin kurulması, Rumların Türklere dönük soykırım amaçlı saldırıları ve 1974 Barış Harekátı...
Suriçinden ayrılırken Magosa Limanı’nda 6-7 gemi vardı; ne getirip götürüyorlar diye merak ettik... Türkiye ve İtalya’dan gelenler; çoğunlukla inşaat malzemeleri (tuğla, demir, çimento) ve ithal otomobil... KKTC’de ekonomiyi pompalayan bu iki sektör zaten. Eskiden satılmayan yerler değer kazandı, inşaatçılık başladı, turizm yatırımları başladı.
Eğitim adası
KKTC’de biri açıköğretim olmak üzere 7 üniversite bulunuyor. En son ODTÜ’nün Kuzey Kıbrıs Kampusu açılmış. Yedi üniversitede okuyan öğrenci sayısı 30 bin dolayında. İlk kurulan Doğu Akdeniz Üniversitesi bugün çeyrek asrı tamamlamış durumda. Üniversite rektörleriProf. Ahmet Acar (ODTÜ), Prof. Hıfzı Doğan (GAÜ), Prof. Ümit Hassan (YDÜ), Prof. Yıldırım Öner (LAÜ) ve Prof. Şan Özalp (UKÜ) dün DAÜ’de bir araya gelerek ‘Değişen Üniversite Anlayışı ve Kuzey Kıbrıs’ta ÜniversitelerKonferansı’nda bir araya geldiler.
DAÜ Rektörü Halil Güven, Kıbrıs’ın artık bir ‘eğitim adası’ olduğunu belirterek, adadaki üniversitelerin ‘mukayeseli avantaj sektörü’ oluşturduğuna dikkat çekti. İnsan kaynağına dayalı rekabetçi, kaliteli, dinamik ve üretken bir üniversiteyi hedef aldıklarını, eğitimin kalitesinin düşmemesi için bugün 15 bin olan öğrenci sayısını 20 binin üzerine çıkarmayacaklarını söyledi. 83 üniversite ile ilişki halinde olduklarını anlatan Güven, bugün 1.535 olan yabancı öğrenci sayısını 2010 yılında 3 bine çıkarmayı hedeflerini de söyledi.