6 ŞUBAT’ta ilki, 8 ve 12 Şubat’ta 2’ncisi ve 3’ncüsü olan Elbistan açık kömür işletmesindeki kaza, tamamen titreşimden olmuştur.
Afşin A Termik Santralı’na yılda 20 milyon ton kömür çıkaran Alemdar bölgesinde kömür, orijinal Brown Kohle Berger GMBH Alman firmasınca kurulan tek bagger-2o metre yarıçapında dönel tek bir kepçeyle çıkarılmaktadır. Tüm kömür ve dekapaj toprak tamamıyla 20 km. uzunluğunda konveyorlarla taşınmaktaydı. Oysa özelleştirme kapsamında verilen Çöllolar kömür sahasında yüzlerce dozer, iş makinesi ve kamyon büyük gürültüyle çalışmakta, doğan titreşimler büyük kaymalara sebep olmuştur. Kaldı ki bu yüzlerce iş makinesinin ağırlığı da cabası. Yüzlerce noktadan hareket verilmektedir. Bu işletme şekli yanlıştır. Alel-acele dünyadan habersiz bir profesörün, toprak kaymasını depremlere bağlıyan raporu şaibelidir. Mevcut işletme ilkel olup, yüzlerce taşerona kamyon ve dozerlerle yaptırılıp, sadece para fişi kesilmektedir. Sendikalı işçiler işten çıkarılmıştır. Ne yapılmalı? 1- TKİ ve eski madencilerle durum değerlendirilmeli, akademiklerden kaçınılmalıdır. 2 Afşin-A santralının 1984 yılındaki yapımcısı Alman Brown Kohle firmasıyla temasa geçilmeli ve onlardan bilirkişi raporu ve teknik rapor istenmelidir. 50 yıllık mühendislik hayatımda dünyada ve Türkiye’de açık maden kazası görmedim. Kaza yanlış işletme şeklinden olmuştur. 3- Enkaz bir yıl içinde kaldırılabilir. Göründüğü kadar, Enerji Bakanı Sayın Taner Yıldız olayın büyüklüğünü anlamış gözükmektedir. Madenin yeniden işletmeye açılmasına başlanmalıdır. İşin maliyeti 500 milyon dolar civarında gözükmekte, 700 milyon dolar da elektrik üretim kaybı vardır. (7 milyar kilovat saat; 10 centten 700 milyon dolar eder.) TKİ olaya müdahil olmalıdır. Görüldüğü kadar ölülerin ancak enkaz temizleme sırasında çıkarılabileceğidir. 4- Tüm sorumlular adalete teslim edilmelidir. Maden-İş Sendikası’nın mücadelesini sürdüreceğinden eminiz. Etkisiz bir görünüm sergileyen politikacıların da, seslerini yükseltmelerini bekliyoruz. Kahramanmaraş, Türkiye’nin en sahipsiz ili olup, arkasızdır. Bir Zonguldak, Gelik ve Balıkesir maden kazaları kadar bile hatırlanmamaktadır. ? Aslan ÖZMEN - Yüksek Mühendis
Zıtlaşmanın vahim fotoğrafı
BAŞBAKAN, her konuşmasında, icraatlarını anlatırken örnek olarak kaç km. duble (bölünmüş) yol yaptıklarını anlatıyor. Başbakan, icraat olarak, bölünmüş yollara özel bir ağırlık tanırken, toplum ve kamuda da bölünme giderek tehlikeli boyutlara varmaya başladı. Dün bir dostumuzla konuşurken, ‘bölünmüş’leri sıralayıverdi. Anayasa Mahkemesi Başkanı; Yargıtay ve Danıştay’a saldırıyor, yüksek yargı nerdeyse bölünmüş. Silivri yargılamaları nedeniyle, hukukçular ikiye bölünmüş, tartışmalar sürüyor. Barolar ikiye bölünmüş durumda. Medya bölünmüş, ordunun komuta kademesi, tutuklular ve tutuklu olmayanlar olarak bölünüyor. Demokratlar; endişeli, endişesiz olarak bölünmüş, üniversitelerde öğretim üyeleri bölünmüş, sendikalar bölünmüş, sanatçılar bölünmüş, öğrencilerin bir kısmı yollarda coplanıyor, gazlanıyor, bir kısmı cumhurbaşkanı, başbakan sofralarında ağırlanıyor. Olup biteni, milletin bir kısmı endişe ile, bir kısmı da -iyi şeyler mi oluyor acaba diye- bölünmüş duygularla seyrediyor. Koca bir ülke, duble (bölünmüş) yol oldu! Millet, birbirine aksi istikametlerde yol almaya çalışıyor. Ne kadar doğru, aynı ile vaki.
Avrupa’daki tarikatlar AKP’nin oy deposu mudur
OKUR Lamia Tuncer, yurtdışından gelecek oyların hangi ağırlıkta olacağını sorgularken bir Amerikalının hangi kriterleri getirdiğini anlatıyor: “Sürekli yurdışında yaşayan ve bir şekilde örneğin evlilik, ebeveynin birinin Türk vatandaşı olması vs. gibi nedenlerle Türk vatandaşlığı olan fakat gerçekte Türkiye ile ilgileri arada bir tatile gelmekten ibaret olan bu insanlara nasıl olur da bizi idare edecek kişileri seçme yetkisi verilir anlamıyorum. Bu vatandaşların, oy kullanıp hiç ilgileri olmayan bu ülke ile ilgili karar verme yetkilerinin kısıtlanması gerekir. Adam yaz tatiline geliyor, bir hafta sonra esas memleketine dönerken, gümrükte bizi yönetecek partiye oy verip, çekip gidiyor. Bu yetmezmiş gibi şimdi de bu adamların kapısına oy sandığı göndermeye çalışılıyor. Örneğin Amerika yurtdışında yaşayan vatandaşlarına belirli şartları yerine getirmedikçe oy kullanma hakkı vermiyor. Doğrusu da budur. Oy kullanarak ülke yönetiminde söz sahibi olmak istiyorsanız, bu ülkede kaydınızın olması gerekir. Yurtdışında yaşayan vatandaşların büyük bir kısmının tarikatların elinde olması ve mevcut hükümetin oy deposu olması da işin ayrı bir yanı. Bence böyle şeylerle uğraşmak yerine yurtiçinde daha adil ve düzgün seçim yapmanın şartlarına kafa yorulması daha uygun olur.
PROF. Taner Dodurka yazıyor: “Ekolojik Enerji AŞ tarafından Çorlu Entegre Katı Atık Bertaraf ve Enerji Üretim Tesislerinin temeli atılmak üzeredir. Firma kayıtlarda tarla olarak geçen 160 dönümlük araziyi 49 yıllığına Hazine’den kiralamıştır. Devreye girdikten sonra kapasitesi yıllık 800.000 tona ulaşması planlanan bu tesisin yapılmasıyla neredeyse tüm Türkiye’nin tehlikeli atıklarının Çorlu’ya dolayısıyla Trakya’ya taşınması söz konusu olacaktır. Tekirdağ Çevre Müdürlüğünce ilgili tesisler hakkında 09.10.2009 tarihli ve 2009/50 sayılı ÇED gerekli değildir kararı alınmıştır. Yapılması istenen alana ait parsellerde kayıtlı taşınmazlara EPDK tarafından lisans belgesi verilmiştir.” Prof. Dodurka, o kadar çarpıcı bilgiler veriyor ki, ‘tarımsal niteliği korunacak alan’ olarak gösterilen yerde böyle bir tesis nasıl kurulur sorusu öne çıkıyor. Çorlu için ne gibi tehlikeler getireceği belli değil. Günde 500 kamyon atık -hatta Bulgaristan’dan da- Çorlu’ya nasıl sokulur? Bu konuda daha çok yazmak gerekiyor; bu firmanın Kemerburgaz’daki tesisine karşılık halkın nasıl bir tepki gösterdiğini ve öteki belgeleri... Tekirdağ Valiliği uyuyor, Çorlu Belediyesi suskun... Evet, bu Hazine yerini kim tahsis etti; kimler destek verdi?