’HİZMET hizmettir’ (7.6.2008) başlıklı yazıya Çankaya Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden yapılan açıklama şöyle:
Çankaya Belediyesi insan hak ve özgürlüklerine, dini inançlara ve bu inançların özgür bir biçimde yaşanmasına hiçbir zaman karşı olmamış, bu yaklaşımını Cumhuriyet’in ve laikliğin süzgecinden geçirerek yurttaşlara yansıtmıştır. Bütün inançlara eşit mesafede bir belediye olarak, hiçbir kimseye veya dini inanca karşı bir tutumumuz olamaz, olmamıştır.
Herkes her şeyden evvel şunu bilmelidir; Çankaya Belediyesi, Çankaya sınırları içerisindeki başta camiler olmak üzere tüm ibadet yerlerini periyodik olarak temizleyen ve bunun istismarını yapmayan, bunun gölgesine sığınmayan laik ve Cumhuriyetçi ideallere bağlı ama halkın dini duygularıyla barışık bir belediyedir. Herkes her şeyden evvel şunu bilmelidir ki; o bölgedeki yoğunluk dikkate alınarak oranın camii olarak 1/1000’lik imar planını 3.12.2004 tarihinde kendi meclisinden geçiren belediye, Çankaya Belediyesi’dir. Yani orayı camii alanı olarak tercih ve tescil eden belediye Çankaya Belediyesi’dir. Büyükşehir Belediye Meclisi de bu kararımızı 18.2.2007’de onaylamıştır. Ama dini yerleri her türden rant, ticari kaygı ve öğelerden uzak tutma anlayışımızla inşaat alanı 3.180 m2 olan bu alan gel zaman git zaman Büyükşehir Belediyesi tarafından tekrar ele alınarak bozulmaya, istismara, yozlaşmaya uğratılmış, bizim onayladığımız plan Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 16.3.2007 tarihli kararıyla, el çabukluğu marifeti hesabıyla baştan aşağıya değiştirilmiştir.
ONAYIMIZDAN GEÇMEDİ
Büyükşehir Belediyesi yeni kararla emsali 1 olan bu alanda emsali serbest bırakmış, dahası bodrum katlarını inşaat yoğunluğu içine katmayarak inşaat alanını iki katına çıkarmıştır. Belediyemiz onayından geçmeyen bu planı Büyükşehir Belediyesi’nin ruhsatlandırmasındaki keyfiliğin ve şımarıklığın aslında hukuka karşı bir meydan okuma olması ve bunun iktidar ve onun yerel uzantısı
Gökçek tarafından alışkanlık haline getirilmesi ne hazindir. Altını çizerek belirtmek durumundayız; bu camiye ilişkin bütün ruhsat yangından mal kaçırırcasına ve çabukluğuyla Büyükşehir Belediyesi tarafından verilmiştir. Üstelik ruhsat verme işlemi mevcut yasalara aykırı ve görevi kötüye kullanarak hukuk dışı bir biçimde tahsis edilmiştir.
Kısacası ortada yolunda yürüyen bir iş vardı, ta ki Melih Gökçek işin içine girinceye kadar. Her işte olduğu gibi bu işte de türlü oyunlarla işi çığrından çıkardı. Olayın gerçeği budur.
LDP Genel Başkanı Cem Toker üniversitelerde türbanı serbest bırakacak Anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi’nce geri çevrilmesi kararını üzüntüyle ancak saygıyla karşıladıklarını bildirdi.
"Bireylerin giyim kuşamlarından dolayı eğitim haklarının ellerinden alınmasını temel özgürlükler açısından doğru bulmuyoruz" diyen LDP Genel Başkanı, bu kararı beğenmemenin kimseye yargı erkine saldırma hakkı vermediğini söyledi. Toker sözlerine şunları ekledi:
"Seçimler öncesi yargı erkinin seçme ve seçilme haklarımız tarafından kabul edilemez bulduğumuz uygulaması ile karşı karşıya kalmış bir parti başkanı olarak söylüyorum; demokrasinin kurumları, Meclis olsun, hükümet olsun, yargı olsun, her zaman herkesi memnun edecek kararlar vermeyebilirler. Bunlar gelip geçicidir. Mühim olan, binbir zorluklarla ülkede yerleştirilmeye çalışılan demokratik ilkelerin ve kurumların varlıklarını ve saygınlıklarını sürdürebilmeleridir.
Kararı tasvip etsek de etmesek de, unutulmamalıdır ki, bu kararı alan mahkeme üyeleri de, Senegal kralı tarafından değil, milli iradenin temsilcileri tarafından seçilmiş bir Cumhurbaşkanı tarafından atanmışlardı.
Bu konuma gelinmesinde Başbakan Erdoğan’ın da büyük siyasi sorumsuzluğu ve başarısızlığı yatmaktadır."
Deniz Baykal doğruyu söyledi
BİZ; evrensel uygarlıkların köken kültürünü Öntürk uygarlığı oluşturur gerçeğini ileri sürdüğümüzde ölçümüz asla; ırk, kan ve kafatası değildir, dedik. Ve yayınlarımız ve söyleşilerimizle bu gerçeğin açıklamasını ve savunmasını yaptık, yapmaya devam ediyoruz.
Büyük mutlulukla, 5 Haziran tarihli Hürriyet ve Cumhuriyet’te Sayın CHP başkanı Deniz Baykal’ın sözlerini okuduk: "Türkiye, bir ırk, bir kan, kafatası ülkesi değildir."
Demek ki, Sayın Baykal, Atatürkçülüğün rayına oturması için gerekli olan bu prensiplere erişmiş ve bu büyük gerçek artık siyasal alana girmiştir.
Ön-atalarımızın karakteristiği olan ’hoşgörü’, ülkemizin ’bekası’nı koruyacak ve tarihsel ve kültürel kimliğini açığa çıkarmış olan bu öğeler, siyasal yolla da kitlelere yayılma yolunu tutmuştur.
Bundan sonra sıra, Asya ve Batı’nın yazılı belgeleriyle ortaya koyduğumuz evrensel uygarlıkların köken kültürünün ve yayıldığı kıt’alarda ’dip kültürü’ oluşturmuş olan Ön-Ata kültürümüzün varlığının algılanmasına gelmiştir.
Atatürkçülük iddiasında olan, olmak isteyen siyasal kuruluşların dikkatine saygılarımızla sunarız.
Halûk TARCAN
AÇIKLAMA
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nin açıklamasıdır:
Hürriyet Gazetesi’nin 07.06.2008 tarihli Ankara ekinde yer alan, Sayın H. Murat KADIOĞLU’na ait "029’un teröründen Bakanın haberi olsun" başlıklı şikayet hakkında gerekli inceleme yapılmıştır.
Sayın Bakan’a tahsisli makam aracı kırmızı ’0029’ plakalı Mercedes’tir. Yazıda, ’029’ plakalı araç hakkında herhangi detaylı bir bilgi yer almamakla birlikte, ’029’ plakalı araçla Bakanlığımız makam aracının ilgisi bulunmamaktadır.
Kamuoyunca olası bir yanlış algılamayı engellemek amacıyla açıklamamızı bilgilerinize sunarız."
30 Ağustos 2008 (Cuma) tarihinde Bakan ve korumasının yurtdışında olması nedeniyle, makam aracımızın Bakanlığımız garajında olduğu ve dolayısıyla havaalanı istikametinde görülen aracın Bakanlığımızla herhangi bir ilgisinin olmadığı saptanmıştır.