İŞÇİ Yusuf Kır şöyle diyor: Başbakan, "Göreve geldiğimizde kişi başına milli gelir 2 bin 500 dolardı. Şimdi 5 bin dolar oldu" diyor. Ben çalışıyorum, eşim çalışıyor, iki çocuk da okuyor. Bizim eve senede 20.000 dolar girmesi gerekirken elimize yılda 10.000 dolar anca geçiyor. Kalan 10.000 dolar nerede?"
TEKSTİL işiyle uğraşan bir işadamı ise halini şöyle anlatıyor:
"Tayyip Bey’in söyledikleri ile ekonomide yaşananlar örtüşmüyor. Birçok tesis kapanıyor. Ben de Gebze’deki tesisimi kapattım, 300 işçimi çıkarttım. Bu fiyatlarla mal satamıyoruz. Çünkü giydirilmiş vergilerle işçilik ücretleri 750 dolara kadar geliyor. Çin bizi mahvediyor; bizimkiler hálá farkına varamıyor. Bugün kira gelirim olmasa ben de geçinemeyeceğim.
Hükümete bir uyarım var; bugün zordaki işadamları, dairesini, villasını güvendiği bir kişiye satıyor. Gidip bankadan 5-10 yıllık kredi alıp, geçim sağlıyor. Bu bir uyarı olmalıdır; çıkmaza dönük sorunlar kartopu gibi büyüyor. Türkiye yaklaşık 200 milyar dolarlık tekstil yatırımı yaptı; ancak artık para kazanmak zorlaşıyor."
Karayolları’nın OGS beceriksizliği
OGS çıkalı yıllar oldu. Karayolları,OGS’nin promosyonunu bir türlü yapamadı. OGS 40 dolar, masraflarla 60 YTL’ye geliyor. Alet yurtdışından alınıyor. Türkiye’de imal edilse 10-15 dolara satılabilir. 30 ay garanti veriyorlar, bozulunca tamiri yok, diyorlar.
OGS’nin üvey kardeşi KGS is 3 YTL. KGS kullanırken Karayolları’nın düşüncesizce yerleştirdiği kart okuma cihazlarına kolunuzla ulaşamıyorsunuz.
Cihazlar çok geride olduğu için arabanızla mümkün olduğunca beton duvara yanaşırken dikiz aynası ve kaporta çiziliyor.
Necati GÖZÜBÜYÜK
GÜNÜN SÖZÜ
"Benilk köprü tartışmaları yapıldığı zaman önce karşı çıkmış ve böyle bir köprü yapmanın hem İstanbul’a hem de Türkiye’ye ihanet olacağını anlatmaya çalışmıştım. Fakat beni dinlemediler. Bugün diyorum ki, 5 de değil, 10 tane köprü lazım. Eğer 10 tane yaparsanız, 5 tane daha lazım."
(Mimar Turgut Cansever)
Biliyor musunuz
’GÖNÜLLÜLÜK ve karşılıksız yardımseverlik’ ilkeleriyle hayat kurtaran Arama Kurtarma Derneği’nin (AKUT) 10. yılını 2006 yılı boyunca bir dizi etkinlikle kutlayacağını, 15 Mart Çarşamba günü Parkorman’daki galaya Org. Yaşar Büyükanıt ve Bülent Ecevit’in onur konuğu olarak katılacağını (www.akut.org.tr)...
BARIŞ Derneği’nin, 12 Mart dolayısıyla yayınladığı bildiride, "12 Mart ülkemizdeki ilerici, devrimci, solcu ve barıştan yana tüm güçlere karşı girişilen saldırının kara bir yıldönümüdür" denildiğini...
150 bin dolarlık kliniğimi 30 milyara satıyorum
’KLİNİKLER batıyor’ başlıklı yazı için teşekkür ederiz. Klinikler batmış durumdadır. Ha bugün, ha yarın diyerek devam ediyorlar. Bizim kliniğimiz de bu durumdadır.
JAPONYA’nın Türkiye’ye, KırşehirKaman’da arkeoloji müzesi için vereceği 3 milyon dolarlık hibe anlaşmasında, ’bu fon rüşvet olayına karışmamak şartıyla verilir’ maddesine tepkileri okuyunca şaşırdım. Birçok kişinin ezbere konuştuğunu görüyorum.
Japonya’nın bu tutumu ve ilkesi tamamen geleneksel olup her ülkeye koyduğu rutin bir şarttır. Japon hükümet kredileri ve JODB (Japon Denizaşırı Kalkınma Bankası) kredilerinde bu madde her sözleşmede yer alır. Kaldı ki, arkeoloji müzesi için verilen hibe kredisinde de bu maddenin olması gayet olağandır.
Zira Japon hükümeti, bu kredileri verdiği ülkelerden bazılarında suiistimallerden çok çekmiştir.
Nitekim 2000 yılında Japonya’nın JODB kanalıyla Azerbaycan hükümetine Azeri Gaz’ın doğalgaz boru hattı inşaatı için verdiği 140 milyon dolarlık kredide bu şart vardır. Bu kredinin rüşvet amacıyla kullanılması, kontratı fesih sebebi sayılmıştır. Kaldı ki Suudi Arabistan devlet ihale sözleşmelerinde de, Dünya Bankası ihale sözleşmelerinde de bu şart vardır.
CHP ve AKP’den bazı üyelerin, bu rutin işleme tepki göstermesi anlamsızdır.
Oysa bu duruma tepki gösterenler, Japonya ile yapılmış eski sözleşmeleri incelerlerse, bu hükmün yer aldığını görebilirlerdi. Japonların,Boğaz tüpgeçit ihalesindeki kredilerde de bu hükmün bulunduğunu zannediyorum.
Burada onur kırıcı bir hal yoktur. Türkiye’nin, Japonya’ya bir şart empoze etmesi şık değildir. Üstelik Japonya hem bizi anlayan dostumuz, hem de en büyük kreditörümüzdür.
Aslan ÖZMEN İSTANBUL
’Büyük Yalan’da dayak
ATV’nin her cuma gösterilen ’Büyük Yalan’ dizisinde birkaç haftadır karısını döven kimse sonunda dozu iyice kaçırdı ve asılsız kıskançlık duygusuyla kadıncağızı fena dövdü. Bu olay, cahil değil, iyi eğitimli bir aile ortamında geçiyor. Sizin vasıtanızla medyanın ve RTÜK’ün dikkatine sunmak istiyorum. Senede bir gün ’Kadınlar Günü’ yaparak geçiştirdiğimiz törenlerden ziyade bu tip durumlar üzerinde durmak daha doğru olur, herhalde; çünkü bu tip diziler genç erkeklere kötü örnek oluyor.