İki sevgi limanı

DEFNE Türk-Yunan Derneği, 1999 depreminde etkin çalışmalar yapan ’Van Gönüllüleri Derneği’nden doğmuş...

Kurucu başkanlığını rahmetli Büyükelçi Hikmet Özkan’ın yaptığı dernek, daha sonra faaliyetlerini Türkiye için başka bir alana yöneltmiş; AB sürecinde Türkiye’ye katkı sağlamak... Ancak, Türkiye’nin AB başvurusu nedeniyle hedefin farklı bir noktada ağırlık kazanması gerekiyordu. O da Türkiye’nin AB’ye girişinde Yunanistan engeli Türk-Yunan dostluğunun geliştirilmesiyle mümkün olabilirdi.

Altı yıldır bu konuda ’iki yaka’nın dostluğunun geliştirilmesi için çaba gösteriliyor. Etkinlikler Türkiye’nin bir kentinde başlıyor, Yunanistan’ın bir başka kentinde bitiyor. Örneğin, İzmir-Selanik, Midilli-Assos, Bozcaada-Aleksandropolis ve Denizli-Samos gibi... Etkinliğin bu yılki ’ikiz’ kentleri Antalya ve Rodos oldu... Festivalde edebiyat, tiyatro, film, müzik, dans ve heykel gibi sanat dallarından biri öne çıkartılıyor; bu yıl ’Fotoğraf’ seçilmiş. Festivalin ana teması da ’Hayattan, Kentten ve İnsandan Yüzler’ olarak belirlenmiş... Buna bağlı olarak her iki ülkenin uluslararası fotoğrafçıları Ara Güler ve Nikos Ekonomopulos’un yarışmacıların eserlerinden ortaklaşa seçtiği 36 fotoğraftan oluşan bir sergi önce Antalya’da daha sonra Rodos’ta açıldı. Türk ve Yunan sanatçılara altın, gümüş ve bronz ’defne’ ödülleri verildi.

’Seçilmiş’ 12 Adalar Valisi İoannis Macheridis (PASOK) ve Rodos Belediye Başkanı Hacis Hacieftimiadis (Yeni Demokrasi); Antalya Valisi Alaeddin Yüksel ve Belediye Başkanı Menderes Türel konuklarıyla birlikte iki gün boyunca ağırlandılar... 40 kişilik heyette yazarlar, gazeteciler ve siyasetçiler vardı.

TOPLAMA KAMPINDAN MİLLETVEKİLLİĞİNE

Yunanistan’
daki Dafni Derneği’nin Atina’daki Başkanlığını da Prof. Kostas Sofoulis yürütüyor. Yunanistan’da altı adada Ege Üniversitesi’ni kuran Sofoulis, ünü ülke dışına taşan bir eğitimci. (Soyadı zaten Bilgeoğlu)... Samos’lu olan bu ailenin Türkiye ve Türklere dönük ilginç öyküsü var. İlk önce dede; Anadolu’ya çıkan işgal ordusu askerleri arasında yer alıyor. Baba ise II. Dünya Savaşı yıllarında Alman işgali sırasında Ege adalarında gerilla hareketini örgütleyenler arasında bulunuyor. Almanlar babayı yakalayıp, toplama kampına göndermek isteyince, Alman karşıtı İngiliz istihbaratı, Sofoulis’i Kuşadası’na kaçırtıyor; 6 yaşındaki oğlu Sofoulis ile birlikte... Kuşadası eşrafından Ali Bey, kendilerini çiftliğinde bir süre barındırıyor. Daha sonra İzmir’deki konsolosluğa, oradan da Ankara Büyükelçiliğe gidiyorlar; sonra da trenle Mısır’a... Neden Mısır? İşgal sırasında Yunanistan’ın sürgün hükümeti kurulmuş; baba Sofoulis sürgün hükümetin Göç İşleri Bakanı olarak görev yapıyor.

İşgalden sonra baba milletvekili oluyor ve amca da 1940’ların sonunda Başbakan...

Kostas Kofoulis, Atina’daki Amerikan Üniversitesi’nde öğrenim görüyor; buradaki kütüphanede Marksist klasikleri okuyor. Yunan yönetiminin baskısı karşısında Komünist Parti’ye üye olmalıyım diyor. Arkadaşı Mitçotakis’le birlikte 1960’ların sonundaki Albaylar Cuntası’na karşı büyük bir mücadele veriyorlar. Bugün kendisiyle konuşurken o günleri "Bombaları Mitçotakis getirirdi... Biz de bunları Atina’nın çeşitli mahallelerine ekerdik" diye anlatırken gülüyor. Mitçotakis daha sonra Yeni Demokrasi Partisi’nin lideri olarak başbakanlık yapıyor; kendisi de PASOK milletvekili oluyor.

Sakalını Pire Cezaevi’nde yattığından beri kesmiyormuş. Altı yaşından sonra ilk defa 2006 yılında Samos Adası üzerinden Türkiye’ye ayak basmış. "70 yıldır niye gelmediniz?" sorusuna "Bazı önyargılar kolay kırılmıyor."diyor. Artık Türkiye’yi sevdiğini söylüyor. Zaten Defne Derneği’nin yeni başkanı olarak daha geçenlerde dostlarıyla Boğaziçi’nde rakı içmiş.

GÜNÜN SÖZÜ

"AKP mi, tövbe!... AKP baştan verdiği sözlerin hiçbirini tutmadı ve kapıyı Alevilerin yüzüne sert bir şekilde kapadı. Şimdi bu durumdan kurtulmak için cemaat içinden sevilen isimleri vitrine koyuyor. AKP bizi kandırıyor."

(Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan)

Ufuk’u çok özleyeceğiz

UFUK için ne yazılmalı ki... Candan ve renkli kişiliğinin yanı sıra mesleğinde hırslı ve inatçı idi. Esasında kalıbına sığmaz; gazetecilik özelliklerinin en önemli unsuru sayılan ’aykırı’ bir dostumuzdu. Sevip saydıklarını saygısı ve sevgisi ne kadar büyükse ’taktıkları’na da tepkisi hiçbir zaman kesilmezdi.

O illete yakalandıktan sonra geçen yaz tedavi için gittiği Amerika’dan dört ay sonra dönmüştü; galiba eylülün ortasıydı. Levent’deki evlerinde eşi Gaya, sucuklu, pastırmalı, ballı börekli bir kahvaltı hazırlamıştı... "Çok özlemişim" dedi ve ekledi:

"Abi dikkat et, ben hayata hırsla sarılmakla kendimi harap etmişim. Vücuduma sahip çıkmayı ihmal etmişim."

Onun dostlarını, sevdiklerini, sevmediklerini, başarılarını, Washington’daki günlerini, avcılığını, TV ve genel yayın müdürlüklerini, gazete, internet ve televizyon sahibi olduğu dönemlerini anlatmaya gerek yok; çünkü yazılıp çiziliyor.

Ama şu ’Luns olayı’nı yazmalıyız:

Ufuk Güldemir, Cumhuriyet Ankara’da dış politika muhabiriydi; Hasan Cemal kendisini İstanbul’a aldırmıştı.

1980’li yılların ilk yarısında NATO Genel Sekreteri Joseph Luns Türkiye’ye gelmişti. O zaman Yunanistan’ın, yeniden NATO’ya alınması gündemdeydi. Luns’un Ankara’dan sonra İzmir temaslarını Ufuk’un izlemesi gerekiyordu. O geceden yeşil Ford’u ile Ankara’dan İzmir’e gitmişti. O zaman Luns’u birlikte izleyen Celal Başlangıç o günkü anısını şöyle aktarıyor: "Luns’un programı yoğundu. Helikopterle Bergama antik kentini de ziyaret edeceğini öğrendiğimizde, biz Ufuk’la yola çıktık. Sanki uçuyorduk. Luns’un helikopteri geleli daha birkaç dakika olmuştu ki biz oradaydık. Bir de ertesi günü Efes Oteli’nde sabahtan havuza giren Luns’u takip edip kendisinin da havuza atlayıp röportaj yapması bizim için ilginç bir gazetecilik eylemiydi."

Habertürk’ten, onun siyaset ve medya ile ilgili ’Analizleri’ kitapta toplanmalıdır.

Ailesinin, dostlarının, sevenlerinin başı sağolsun.

TÜRK halkının 22 Temmuz’da milletvekillerini seçeceğini söyleyen halt etmiştir. Siyasi parti genel başkanları milletvekillerini çoktan seçmiştir. Biz vatandaşların 22 Temmuz’da yapacağı, seçilen milletvekillerinin siyasi partilere göre bölüştürülmesidir.

Bari bölüştürmeyi becerebilsek.

Azmi ULU-E.Hakim
Yazarın Tüm Yazıları