İhsanoğlu: İslam âleminin vicdanıyım

‘Ordusu’ da yok, parası da...

Haberin Devamı

EKMELEDDİN İhsanoğlu dün ‘seçim kampanyası’nı başlattı. İlk sunuşunda, seçim bildirgesi, tanıtımı ve sözlerinde eleştirilecek çok şey olabilir. Ancak iki vurgulaması ile Erdoğan’a karşı dik bir duruş sergiledi:
1- Türkiye ekonomide iyi bir gelişme göstermiyor, birçok dalda ikinci kümeye düşmüşüz... Rejim itibariyle Anayasa’ya bağlıyım, özgür ve demokrat bir Türkiye istiyorum.
2- Birincisindeki sözleri Erdoğan’ı kızdıracaktır; rejim konusu da kendisinden uzak durmak isteyen CHP’lileri ‘istemezük’ kararından vazgeçirebilir.
Konuşmasına Türkçe besmele ve Fatiha suresinin Türkçe mealini okuyarak başladı; ne de olsa İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) Genel Sekreterliği’ni 8 yıl sürdürmüş, geçen yılbaşında bırakmıştı...

ASTANA’DAN BİR ANI

Bu arada, basın toplantısını izlerken 30 Haziran 2011’de Kazakistan’ın başkenti Astana’da yapılan, yeni adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (Eski İslam Konferansı Örgütü-İKÖ) Dışişleri bakanları dönem toplantısı aklımıza geldi.
Ekmeleddin İhsanoğlu ile İslam dünyası üzerinde bir ufuk turu yapmıştık o zaman.
İki gün içinde 50’den fazla Dışişleri bakanı ile görüşmüş; bir o kadar da röportaj talebi gelmişti. Ama bize bir saate yakın zaman ayırdı. İşte bu görüşmeden aldığımız notlar şöyleydi:
Arap dünyasında yaşanan gelişmelere ‘Arap Baharı...’ denilmesinin sorulması üzerine İhsanoğlu itiraz etti: “Bahar gelip geçicidir. Değişim süreci demek daha doğru... Bu bölge, Osmanlı’nın rahminden sezaryen ile doğdu. Yüzyıla bakmak lazım. 1’inci ve 2’nci Dünya savaşları oldu, Sovyetler çöktü. Yeni devletler ortaya çıktı. Bunların ayrı ayrı yönetimleri, rejimleri vardı. Bunlar bugün bir şekilde oturdu, ancak değişimi gerçekleştirmeyen bir tek Ortadoğu’daki ülkeleri kalmıştı.”

KORKU BARİYERİNİ AŞMAK

Neden oldu bunlar?
Yeraltında bir enerji birikimi vardı sanki, sonunda da patladı. Tunus, Mısır, Yemen, Libya gibi ülkelerde hep bir ‘korku bariyeri’, Libya’daki gibi kabileler vardı. Baba-oğul konuşmaktan çekiniyorlardı. Korku bariyerini aşmak kolay değildir tabii... Ama bir anda patladı.
(Türkiye bir model ülke mi oluyor?) Türkiye demokrasi, insan hakları ve ekonomi olarak bölgedeki ülkelere örnek teşkil ediyor. Bölge halkı Türkiye bunları yapmış, biz niye yapamıyoruz diye isyan ediyor. Ama Türkiye’nin uzun zamana dayanan tarihi bir devlet geleneği var. Tanzimat Fermanı’ndan bu yana Türkiye modernleşiyor.
Bölgedeki halkın isyanına hak veriyorsunuz? Reformlar yapıyorsunuz. Tabii sıkıntılı bir süreç olsa gerek.
Çektiğim sıkıntıları bilemezsiniz. Alışılmadık bir genel sekreterim. Ben ilk kez seçilerek geldim. Seçimle gelmeseydim bu reformları yapamazdım. Bunun verdiği bir güç var. İKÖ Genel Sekreteri, İslam âleminin bir yerde vicdanıdır. 1.5 milyon Müslüman var, bunun 500 milyonu dışarıda... Bunun sesi de olmak gerekiyor.
‘Bilim tarihi’ dalında dünyanın en ileri gelen isimleri arasında bulunan Prof. İhsanoğlu, Sovyetler’den ayrıldıktan sonra, İKÖ’ye ilk uyumluluğu Azerbaycan ve Kazakistan’ın gösterdiğini, eski Azerbaycan Devlet Başkanı Haydar Aliyev’in ‘İslami bilgilerine’ hayran kaldığını, Kazakistan’ın dönem başkanlığını üstlenmesinin adeta bir ‘devrim’ olduğunu anlatırken “Bunda Nazarbayev’in payı çok büyüktür” diye ekledi.
İhsanoğlu bu arada Kazakistan Başkanı Nazarbayev başta olmak üzere “Fransız General de Gaulle ile Singapur Devlet Başkanı Lee Kuan Yew’in de Atatürk’e hayran olduklarını anlatmıştı.

İSLAM ÂLEMİNİN CUMHURBAŞKANI

Astana’da diplomatik çevrelerle konuşurken, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun, yönetim açısından 57 İslam ülkesinin ‘Cumhurbaşkanı’ olarak nitelenebileceğini; Özel Kalem Genel Müdürü ve Başdanışmanı, emekli Büyükelçi Şükrü Tufan’ın da idari anlamda ‘Başbakan’ sayılabileceği anlatılmıştı.

Haberin Devamı


‘Babacan’ ama mesajları zayıf

Haberin Devamı

İHSANOĞLU’nu dinledikten sonra kendisi diğer siyasetçilere göre şöyle anlatılabilir:
“Yumuşak başlı, açıksözlü... Çok iyi bir profili var. Ortalama bir Türk aydını... İyi bir aile reisi... Babacan bir lider; ancak siyasetçi olmadığı için verdiği mesajlar zayıf. Ama siyaseti takip ettiği anlaşılıyor.
“Vatan bir tarladır” dedi, ardından başak, saman ve ekmek geldi.
‘Ben diktatör
olmayacağım’
EKMELEDDİN İhsanoğlu’nun, Başbakan’ın karşısında eşit olmayan bir mücadele göstereceği anlaşılıyor.
Parası yok, ‘ordu’su yok, ekibi var ancak dağınık...
Bir siyasi mücadelede 400-450 delegeye bir ‘gönüllü’ düşmesi gerekir.
Ama onun İstanbul’da sadece 35 gönüllüsü var.
Erdoğan, insanları korkutuyor.
Ekmeleddin Bey ise ‘moral’ vermeye çalışıyor, doğrusunu da yapıyor.
Başbakan sadece konuşuyor, ama söylediklerini yapmıyor.
Avrupa’da artık ‘güven’ duyulmuyor kendisine...
“Ekmeleddin Bey’in kampanyası amatörce mi?”
“Evet, son ana kadar neler değişti, hangi metinler değiştirildi, hangi fotoğraflar çıkarıldı?”
Ne yapması lazımdı:
“Ben diktatör olmayacağım, parlamenter sistemi savunuyorum, Anayasa’ya bağlı kalacağım.”
Bu cümleyi daha da vurgulayarak söylemesi lazım.
“Kötü bir konuşmacı mı?”
“Ne yazık ki evet, metin okumak bazen tutmayabilir... Nitekim soru ve cevaplarında daha samimi ve açıktı. AKP’nin yolsuzluklarını anlatmalıydı. Yargı kararı tamam da, her şey ortada cereyan ediyor. Cumhurbaşkanı adayı şaşırtıcı şeyler yapmalı... Tayyip Bey ancak o zaman kündeye düşebilir.”

Sadece Atatürk’ün portresinin bulunduğu salonda; herkese mesajlar verdi: Ceberrut devleti eleştiriyor. ‘Çapulcu’ dedirtmem diyor. Konuşmasında en çok “sıkmabaşa hakaret ettirmem” derken, sertti. “Siyaset yapılırken devlet yönetilmez”, dedi. Türkiye’de çok fakir olduğunu söyledi. AKP’yi çoğu kez dışlamadı. Gerektiğinde parlamentodaki ağırlıklarına göre isimlerini sıraladı. AKP ile 14 yılda geldiğimiz noktayı anlatırken, “Gelirimiz artmış ama diğer ülkelerden fazla artmamış” diye konuştu. Orhan Pamuk’tan başka Nobel Ödülü alamamızı eleştirdi; “Pakistan ve Mısır’ın bile bu dallarda ödülleri var” diye konuştu.
‘Tohum’un ne anlama geldiğini sıralarken, bir anlamda “bizde yolsuzluk, hırsızlık, vurgun ve takiye yok” der gibiydi... Ona göre; ‘kutsallarımız’ sırasıyla şöyle; Kuran-ı Kerim, Bayrak, ekmek...
Başbakan’a ‘ince ve ‘derin’, İslam Konferansı Teşkilatı’ndaki görev sırasında “Aldığım hayır duaları bana yeter” dedi. Filistin, Gazze ve Kudüs’te çok iyi hizmetler yaptığını anlattı.
“Pilotlarımızın, diplomatlarımızın ve TIR şoförlerimiz rehin alındı” derken, “Kaç ülkede elçimiz yok” diye sordu.
TRT’nin iktidara ‘ballı böreğini’ anlatırken “tuhaf şeylere” dikkat çekti. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin iki ay olmasını eleştirdi. “Peki devlet para vermesin”, “Bir Cumhurbaşkanı iki ayda seçilebilir mi?” dedi.
Allah’ın ve milletin desteğiyle... 1923 hedefi için hep birlikte çalışmalıyız, Türkiye’yi ilk 10 ülke arasına sokmalıyız. Kürtlerle ilgili dil konusunda “Bu haksızlığın giderilmesi gerekir. Kürt sorunun parlamentoda konsensüs içinde konuşulması lazım. Aksi halde barış eksik olur” dedi.
Erdoğan’a bir yanıt daha:
“Anayasa’nın 104. maddesiyle seçiliyorsun, yukarı çıkıyorsun, sonra da ben bunu beğenmedim, ben başkan gibi davranacağım demek olmaz. Biz üniter devletiz. Güçlü bir iktidarın var; o zaman Meclis yeni bir modeli didişme olmadan getirir. Sen de o zaman başkanlığı uygularsın... Ben çıktım, başkanlık yapacağım olmaz.”

Haberin Devamı



GÜNÜN SÖZÜ

“Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz ama saray ahır olur.” Çerkez atasözü

BİLİYOR MUSUNUZ

CHP Kocaeli milletvekili Prof. Dr. Hurşit Güneş’in, ‘Demokrasi kültürünü içselleştirmemiş bir şahsın adının bir bilim yuvasına verilmesinin kabul edilemez olduğunu’ belirterek Rize’deki ‘Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nin isminin değiştirilmesi için kanun teklifi verdiğini, bu ismin yerine 1997’de vefat eden dünyaca ünlü bilimadamı Cahit Arf’in isminin verilmesini önerdiğini...

Yazarın Tüm Yazıları