ANKARA'dan bir bürokrat telefon ederek, ‘‘Sürekli olarak bürokrasideki atamalardan örnekler veriyorsun. Yazılanlar gerçekten önemli fakat bir ayrım var ki, o hepsinden daha önemli’’ diyor.
Önemli olan ne acaba?
Anlatıyor:
‘‘Bilindiği gibi Resmi Gazete'de yayınlanan atama kararlarında içerik olurdu... Dikkat ederseniz AKP iktidarı dönemindeki atamalarda özgeçmiş diyebileceğimiz bir hizmet dökümü yok. Örneğin, bilmem kim şuradan buraya daire başkanlığına atanmıştır ibaresi vardır.
Ama şimdi hangi görevden gelmiştir, kimdir, sorusu saklıdır!
Hizmet akışları yoktur; çoğu bürokraside çalışmamışlardır. Veya atamaları uygun olmadığından 'vekáleten' görevlendirilmişlerdir.
Bunların yaptıkları atamaların tümü yasadışıdır.’’
Atamaların bir anlamı var demek ki.
- Olmaz olur mu, herkesçe malum nedenleri var. Çeşitli cemaate (Nakşibendi ve Fethullah) veya bir gruba bağlı (Aykut Edibali'nin Milli Mücadele) ne kadar deneyimsiz kişi varsa ataması gerçekleştiriliyor. Bir benzetme yapılırsa, İran'da Şah Rıza Pehlevi sonrasında Humeyni'nin yaptığı atamalara benziyor.
Neden İran?..
- Hatırlayın; İran 1974'te bizim Kıbrıs meselemize yardım için Fantomlarını göndermişti... 1980'lerde Şah devrildi; Humeyni geldi. Geçmişte kendisiyle kıyas bile edilmeyecek Irak'la 10 yıl savaştı, yenemedi. Neden? Çünkü İran'ın beyin gücü kalmamıştı. Humeyni'nin bürokraside ve askeriyede büyük tahribat yapmıştı. Çoğu ya asıldı ya da devletten atıldı. Bir kısmı da yurtdışına kaçtı.
Ama her gelen iktidar kendi adamlarıyla çalışabilir.
- Demokratik bir ülkede elbette siyasi iktidar legal olarak iktidar nimetlerinden yararlanacaktır. Bugüne kadar da böyle olmuştur. CHP, MHP, ANAP, DYP, AP vb., kendi yandaşlarını bürokrasiye taşımışlardır. Bir farkla; devlet umuru görmüş, tecrübeli ve de devletin içinden atama yoluna gitmişlerdir.
BUNLAR YAHUDİ Mİ?
Belediyelerden gelenler biraz olsun bürokrasiyi tanıyorlar ama...
- Yanıbaşımızda tüm dünyayı ilgilendiren bir savaş varken İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yıpranmış isimlerini Türkiye gerçeğini bilmeden başkentte önemli görevlere atamak, Cumhuriyet'in kadrolarını kıymak, en azından korkunç bir yanlışlıktır. Son Denizcilik Müsteşarlığı ve Sanayi Bakanlığı Müsteşar Yardımcılıkları ile Genel Müdürlüklerine yapılan atamalara bir bakın... Ahbap-çavuş ve tarikat ilişkilerini göreceksiniz. Hani 'mason teşkilatı' derler ya; aynısı... Yani doğuştan bir birliktelikleri vardır; dışardan kimseyi sokmazlar aralarına... Sanki bunlar çok sevmedikleri Musevi ırkından mıdır? AKP ülkede çok tehlikeli bir süreçi başlatmıştır.
Savaşın gölgesinde, Cumhuriyet rağmen yapılan bu atamalara hiçbir yurtsever kayıtsız kalamaz.''
Bunları okuyunca insan ürperiyor.
Evet, geçenlerde kaçırılan uçaktan kimlerin çıktığını görüp; hafta sonları devletin cipleriyle İstanbul'a gelip, pazar akşamı dönen belediye bürokratlarını izledikçe... Milletvekilleri lojmanlarının neden lağvedilmek istendiğinin gerekçesi hálá açıklanmadıkça... Bu ne cüret demek gerekiyor! Görevden alınanlar katil veya soyguncu muydu?
Seçmen beni iktidarı yaptı, istediğimi yaparım anlayışı kamu vicdanında inanılmaz yara açmıştır. Ancak bunun bedeli vardır.
Kırşehir kalesi
CHP Kırşehir Milletvekili Hüseyin Bayındır geçen çarşamba günü TBMM'de yaptığı konuşmada, ek vergilere ve vatandaştan bağış toplamaya atfen hükümete seslenerek, ‘‘Bu yaptığınızı bizim Kırşehir'de yapsaydınız, size ya Kale'ye çıkın ya da Kapıcı Camisi'nin önüne mendil açın derlerdi’’ dedi. Kale'ye çıkmanın ne olduğunu bilmedikleri için AKP'liler tepki gösterdi. Oysa, Kale'ye çıkmanın anlamı pek de yenilir yutulur bir söz değildir. Şöyle ki: Kırşehir'in ortasında büyük bir yığma Kale vardır. Geçmişte burası çok ıssız olduğu için erkek fahişeler buraya çıkıp, para karşılığı kendilerini satarlarmış. O günden bu yana da Kırşehir'de paraya düşkünlere ‘‘Kaleye çık’’ denir. Yine de en iyisi AKP'liler Kale'ye çıkmanın anlamını bilmeseler iyi olur.
Mehmet ATILGAN KIRŞEHİR
MESAJ
'TÜRKİYE'nin Savunması, Irak ve Kıbrıs' paneli, Konak Atatürk Kültür Merkezi'nde 13.00'te; Prof. Suat Çağlayan'ın yönetceği panelin konuşmacıları; Prof. Erol Manisalı, Dr. Doğu Perinçek, Prof. Şükrü Sina Gürel.
‘‘SAVAŞA Karşı İstanbul Buluşması’’ yürüyüşü ve mitingi; bugün 13.00-16.30 arasında Çağlayan'da; 'Savaşa Hayır' bildirisini Mustafa Alabora ve Ayşe Emel Mesci okuyacak; mitinge katılacak gruplar arasında Yeni Türkü de var.