TEMPO'nun yarın çıkacak sayısının kapağında ‘‘İslamcı terörde ürperten soru: 15 bin Hizbullah militanı nerede?’’ başlığı yer alıyor.
Hizbullah konusundaki araştırmalarıyla tanınan Mehmet Faraç,Hizbullah arşivinin nerede olduğunu soruyor.
Ne yazık ki, PKK'ya karşı savaşmak için Hizbullah'a kimlerin destek verdiği sorusunun yanıtını kimse veremiyor.
Terörle savaşmaktan söz etmek yetmiyor; ismini koymak gerekiyor.
İçişleri eski Bakanı Sadettin Tantan, devletin ortak ulusal güvenlik arşivinin olmadığını belirterek, ‘‘MİT'in, Emniyet'in ve ordunun ayrı ayrı olan arşivlerinin bir araya getirilmesi konusunda bir yasa tasarısı hazırladıklarını, ancak Meclis'ten geçiremediklerini’’ söylüyor.
Türkiye 'düşman'la karşı karşıya... Önceden planlandığı belli olan bu saldırılara karşı neden önlem alınmıyor?
Erdoğan, iki gündür yaptığı açıklamalarda ‘‘İslam'ın adını terörle anmaya kimsenin hakkı yoktur’’ sözcüklerini yineliyor.
AKP hükümet üyelerinin sık sık 'akıl danıştığı' Korkut Özal, Hulki Cevizoğlu'nun programında ‘‘İslamcı terör’’ deyiminin yerine 'Müslüman kişilerin yaptığı bir eylem'' denmesinin daha doğru olduğunu savunuyor.
Özal'a göre; ‘‘El Kaide, bir markadır, ancak bir gücü yoktur.’’
Erdoğan da BBC ile yaptığı söyleşide ‘‘El Kaide bir holdingdir’’ ifadesini kullanıyor.
İki ucu açık tanımlamalar bunlar; istediğin yöne çek.
DR. MANAZ VE ÖZAL FARKI
Siyasal İslam uzmanı, araştırmacı-yazar Dr. Abdullah Manaz ise Özal'ın görüşlerine katılmıyor. 'Ana temel' anlamına gelen El Kaide'nin bir üst yapı örgütü olduğunu ifade ediyor ve 'çöktüğü' iddialarına katılmıyor.
İstanbul'daki terör olayında önümüzdeki günlerde Hizbullah artıklarının ortaya çıkabileceğini söylüyor. Manaz'a göre, El Kaide, radikal İslamcı örgütlerle işbirliği kuruyor; onlara daha çok lojistik ve para desteği sağlıyor; Amerikan ve İsrail'i hedef aldırıyor.
Korkut Özal ise ‘‘Terörün arkasında ABD ve İsrail'in olduğunu’’ öne sürüyor.
Evet, düşman olan bir güç var ama adı nedense konulmuyor, konulamıyor.
Neden?
'Terör' denince sadece PKK ve ASALA'yı mı anlamak gerekiyor?
Yıllardır canımız yeterince yandı.
Bazı okurlarımız, ‘‘Son kanlı eylemlerin adı konulmazsa, açık açık söylenmezse düşmanın kim olduğunu nasıl bileceğiz’’ diye soruyor.
Beş gün arayla 54 can alan ve yüzlerce yaralı bırakan 'o düşman' örtbas edilmek istenirse terörle nasıl mücadele edilecek?.. Korkuyu canlı tutmak kime fayda sağlayacak?
Hikmetyar nerede?
EMİN Çölaşan, ‘‘İşte size hükümetin TRT Genel Müdür adayı’’ (23.11.2003) başlıklı yazısında Şenol Demiröz'ün Gülbeddin Hikmetyar'la Afganistan'da çekilmiş fotografını yayınladı.
Hikmetyar, 1985 yıllarında Türkiye'ye geldiğinde Tayyip Erdoğan'la çekilmiş fotografı da gazetelerde yayınlanmıştı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, o zaman RP'nin İstanbul İl Başkanı'ydı.
Bu fotograf Star'da yer aldığında, 11.7.2003 tarihinde tepkisini şöyle dile getirmişti Erdoğan:
‘‘Afganistan'ın ulusal kahramanıdır; Afganistan'da bağımsızlık mücadelesinde yer almıştır. Bu fotograf İstanbul'da bir aile ortamında çekilmiştir. O zaman Hikmetyar, devlet katında da ilgi ve alaka görmüştür; daha sonra Afganistan'ın başına gelmiş bir insandır. Hikmetyar'a 'Taliban' diyenler şu anda bile Hikmetyar'ın Afganistan'da hangi konumda olduğunu bilemeyecek kadar bu işte cahildirler!’’
TALİBAN'IN YAKINI MI
28 Şubat öncesinde, Erbakan'ın uygulamalarına karşı ilk çıkışı yapan emekli general Osman Özbek ise yaptığı bir açıklamada ‘‘Milli Görüş'ün, Taliban ortağı olan Hikmetyar'ı finansa ettiğini’’ ileri sürüyor.
Halen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesi Başkanı olan Şenol Demiröz, birlikte fotografının yayınlanması üzerine yaptığı açıklamada Hikmetyar'ı ‘‘Sovyet işgali altındaki Afganistan'da işgale karşı mücadele veren özgürlük savaşı liderlerinden biri’’ olarak tanımlıyor.
Hikmetyar Batı basınınca Kabil'de işgal sonrasında binlerce kişinin ölümünden sorumlu tutulmuştu. Nitekim, Hürriyet'te 17.10.2001 tarihinde yer alan bir haberde, Hikmetyar için ‘‘Makyajlı kadınların yüzüne kezzap attıran Hikmetyar, Usame Bin Ladin'in haksız yere suçlandığını belirtti’’ sözleri yer alıyor.
TÜRKİYE-HİKMETYAR
Okurumuz K.Ç. dün telefonda şunları soruyordu:
‘‘Zaman zaman Türkiye'ye gelen Hikmetyer'ın bir ara İran'da olduğu biliniyordu. Şimdi nerededir? Afganistan'a Türkiye'den giden İslamcı militanlar, kimlerin koruması altındaydı o zaman? Bunların Afganistan'daki eğitiminde Hikmetyar'ın parmağı var mıdır? Rusların işgalinde iken Amerika'ya karşı savaşan grupların lideri olarak Türkiye'den destek gören Hikmetyar'ı bugün hangi güçler koruyor? Geçmişte olduğu gibi Türkiye ile bugün ittifak halinde midir? AKP hükümeti ile ilişkileri var mıdır?
1981'lerden beri nereden nereye gelmişiz.
İslam Rönensansı
MİLLET Partisi'den yayınlanan bayram mesajında şöyle deniliyor:
Yurtta ve dünyada açlık, fukaralık, işsizlik, cehalet, adaletsizlik, baskı gibi sorunların altından kalkmak için Türkiye'nin liderliğinde İslam aleminin uyanması ve uyandırılması gerektiğini baş mesele olarak görüyoruz. İslam dünyasını kendi gizil imkanlarını ve hazinelerini, insanları beladan kurtaracak bir barış medeniyeti inşa etmekte kullanmaya çağırıyoruz.’’